Peygamber Kızı Hz Fatmanın Çeyizi Nelerdi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hz. Peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem efendimizin kızı hz Fatma. Hz Ali’nin eşi Hz. Hasan ve Hüseyinin Valideleri yani anneleridir. Efendimiz’in kızı Hz. Fatıma’nın, Hz. Ali ile evlendiğinde ömür boyu kullanacağı ev eşyaları arasında neler vardı? Hz Fatmanın mihri (mehri) neydi?

Hz. Fatıma (ra); Peygamber Efendimizin (sav) risaletinin beşinci yılında, hicretten sekiz yıl önce, Mekke’de dünyaya geldi. Hz. Fatıma İslam Peygamberi’ nin dördüncü ve en küçük kızıdır. O, Efendimiz’in soyunu devam ettiren gül neslinin anasıdır. O, “neslinden gelecek olanların cehennem azabından fersah fersah uzak olduğu” Fatıma’dır.

Cennet hanımlarının baş tacı olan Fâtıma validemizin ömrü boyunca kullanacağı ev eşyası da, bundan ibaret olacaktı.
Bu çeyiz eşyasının parasını, müstakbel eşi Hz. Ali vermişti. Bunun İslam’daki adı mehirdi.
Bakalım Hz. Ali’nin verdiği (dört yüz dirhemlik) mehirle, Re-sûlullah’ın muazzez kerimesi Fâtıma validemize nasıl bir Çeyiz eşyası alınacak; cennet hanımlarının baş tacı, günümüzdeki ha-
nımlara örnek olan saâdethanesini nasıl bir çeyiz eşyasıyla süs-
leyecektir?

Neden sonra İmam-ı Ali’nin evinin kapısına bir deve yükü olarak getirilen çeyiz (doğru adıyla cihaz) eşyası indirilmeye başlandı.

Ashabın her biri, bir hizmetin içindeydiler. Bu mutlu günün sevinç ve huzuru, her birinin mütebessim yüzlerinden okunuyordu.

Hz. Ali ile evliliğinde düğün, çok sade bir merasimle yapıldı. Misafirlere bal şerbeti, hurma ve gülsuyu ikram edildi. Daha sonra nikâhları da Mescid’de kıyıldı. Mehir olarak Hz. Ali’den dört yüz dirhem gümüşü uygun gören Efendimiz (asm), onun zırhı ve atından başka bir şeyinin olmadığını öğrenince zırhını satmasını söyler. Hz. Ali (ra) dört yüzseksen dirhem gümüşe zırhını satar ve bunun dört yüz dirhemi mehir olarak Hz. Fâtıma (ra)’ya verilir. Ancak Fâtıma (ra) bu mihri çok bulur; kendisine en güzel mihrin kıyamet günü İslâm ümmetinin Peygamber (asm)’in şefâatiyle affedilmesi olacağını söyler ve bu konuda dua eder. Ancak kendisi için ayrılan dört yüz dirhemi düğün masraflarına harcanmak üzere hibe eder.

Nikâh mescidde Peygamberimizin (asm) bir hutbesi ile ilân edilir. Hz. Ali (ra)’nin şartları kabul etmesi üzerine, sâde bir törenle nikâh kıyılır ve misafirlere bal şerbeti, hurma ve gül suyu ikram edilir. Hz. Fatıma (ra) babasından ayrılıp Hz. Peygamber (asm) mescidine bitişik, zemini toprak eve yerleşmişti. Peygamberimiz kızını evlendirmekle ondan kopmadı,her sabah onları namaza kaldırır, bir yolculuğa, sefere çıkacağı zaman en son vedâlaşacağı kişi Fâtıma olur; döndüğünde ise hanımlarından önce ona uğrardı. Efendimiz bu yeni yuvaya çok önem veriyor; ümmetin geleceğini bu yuvanın etkileyeceğini bilerek onları yönlendiriyor, eğitiyordu. Hz. Ali (ra) ve Hz. Fâtıma (ra) arasında işbölümünü bizzat kendisi yapmıştı.

Dilerseniz, Hazret-i Ebû Bekir’in seçip, Bilâl-i HabeşP ile Sel-mân-ı Farisi’nin yardım ederek getirdikleri çeyiz eşyasına bir göz atalım. Bunlar nelerdi?

1- Üzerinde namaz kılınacak güzel bir seccade.

2- Üç adet üzerine oturulacak minder.

3- İçi hurma kabuğu lifleriyle doldurulmuş yastık.

4- Buğday öğütecek el değirmeni ile, su tulumu, su testisi, su bardağı.

5- Değirmende öğütülmüş buğdayın kepeğini ayırmaya yarayacak, yeni geliştirilmiş bir elek…

6- Elle örülmüş bir battaniye, havlu, üzeri yünlü deri, pösteki.

7- Sedir, yani divan.

8- Kadife yorgan…

9- Geliştirilmiş deriden ma’mul, yere serilecek sofra…

Fâtıma validemizin bu cihaz eşyası, Hazret-i Ali’nin evine indirilip içeri alınırken, durumu seyreden Allah’ın Resûlü, bunu onların çok göreceklerini, fazla bulacaklarını düşünmüş, ellerini kaldırıp, pırıl pırıl gözyaşı dökerek şöyle dua etmişti:

“-Yâ Rab! Senin sevmediğin israftan çekinen bu insanlara, bu eşyayı hayırlı eyle!”

İşte cennet hanımlarının seyyidesi olduğu hadislerle sabit olan Fâtıma validemizin cihazı bu idi.

O, bunlarla mutlu oldu. Bu eşyalarla ömrünü tamamladı. Bunlarla huzur bulup rahat etti.

Günümüzde nice ana-babalar, nice kız ve gençler vardır ki, çeyiz için karşı tarafı kasıp kavurur, soyup soğana çevirir; huzuru, saadeti birtakım mobilyada, koltukta, ev eşyasında ve sandık içinde ararlar. Halbuki, bunların hiçbiri huzurun tek şartı, esas unsuru olamazlar. Saadet birtakım odun parçası, çaput yükü ile vücut bulmaz.

Evlilikte, huzurun ilk şartı,, ana unsuru, fikirde birlik, değer ölçülerinde ortaklık, hayat anlayışında müşterekliktedir. Dinf ölçülere, İslamf kaidelere olan bağlılıktadır. Çevrenin kötü telkinine boyun eğmeyecek şahsiyete sahip olmaktadır. Bu şuura mâlik olan taraflar, bu iman ve iz’an birliğine sahip bulunan akraba ve karı-kocalar, ayaklarını yorganlarına göre uzatırlar, ne iyiden iyiye temel ihtiyaçlarını iptal ederler, ne de işi çığırından çıkartıp da karşı tarafı yıkmaya yönelir, ihtiyaç dışı isteklerde ısrar ederler. Belki, zararlı arzularını durdurur, fuzuli isteklerini terk eder, gönüllerdeki birliği, sevgi ve muhabbeti en büyük çeyiz olarak görürler.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir