Telfik Ne Demek

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

TELFİK: Helâl ve harâm, emir ve yasak, ibâdet ve tâatte, belli bir mezhebin hükümlerine uymayıp, mezheblerin hükümlerinden kolay olanı yapma ve karıştırma.

Bir ibâdeti veya bir işi yaparken, birkaç mezhebi telfik etmek, dört mezhebden çıkmak ve beşinci bir mezheb meydana getirmek olur. Bu iş, karıştırmış olduğu mezheblerin hiçbirine göre sahîh (doğru) olmaz, bâtıl (geçersiz) olur. Dîni oyuncak yapmış ol ur. (Abdülganî Nablüsî)

İşlerini, mezhebleri telfik ederek yapmak câiz değildir. Çünkü böyle yapmak İslâmiyet’in dışına çıkmak olur. (İmâm-ı Ebü’l-Hasen Subkî)

İslâm hukukçuları telfik kelimesini farklı şeyleri birleştirmek anlamında kullanmışlardır. Usul bilginleri ise kelimeyi ictihad ve taklid alanlarında ayrı anlamlarda kullanırlar. Buna göre taklidde telfik, taklid yoluyla bir mesele veya amel üzerinde iki veya daha fazla mezhebin farklı hükümlerini birleştirerek tatbik etmektir. İctihadda telfik ise, bir mesele üzerinde birbirine muhalif iki görüş varken, daha sonra gelen bir müçtehidin bu ikisine uymayan üçüncü bir görüş ortaya atmasıdır. Telfikin her iki şekli de İslam hukuk ve usul bilginleri arasında geniş tartışmalara neden olmuştur.

İctihadda telfik iki farklı biçimde açıklanarak değerlendirilir. Buna göre iki veya daha fazla müctehid bir mesele üzerinde ictihad ederek farklı reyler ileri sürerler. Bunlardan sonra gelen bir müctehid de yine ictihad ederek aynı mesele üzerindeki eski görüşlerden seçmeler yaparak kendi görüşünü oluşturur ya da bizzat ictihad ederek ulaştığı sonuç, önceki ihtilaflara olduğu gibi bu ihtilaflarda meydana gelen ortak noktaya da ters düşer. Bu anlamdaki bir telfik, iki sorunun açıklığa kavuşturulmasını gerekli kılar:

1. Sahabe veya bir asrın müctehidlere bir mesele üzerindeki iki ya da daha fazla görüş ileri sürdükten sonra, daha sonraki bir asırda gelen başka bir müctehid, öncekilerden farklı üçüncü bir görüş ileri sürebilir mi?

2. Sonra gelen müctehid bir meselede öncekilerden bir grubun görüşünü, diğer meselelerde başka bir grubun görüşünü alabilir mi?

Bilginler bu sorulara farklı cevaplar vermişlerdir. Gazalî ve İsnevî, birinci mesele hakkında, “Bir mesele hakkında yalnız iki görüşün olduğunu bilmek, başka görüş yoktur ve üçüncüsü söylenemez demek için yeterli değildir. O asırdaki bütün müctehidlerin söz konusu meseleyi ele aldıklarını ve buna rağmen iki görüşten fazlasının ortaya atılmadığını bilmeden böyle bir söz söylenemez, yani üçüncü bir görüş ileri sürmek men edilemez.” demişlerdir.

Serahsî, Pezdevî, Ebu’l-Berakatü’n Nesefî gibi eski Hanefî usulcüler, bir asırda belirli bir sayıdaki reyden başkasının ortaya çıkmaması, onlara uymadan üçüncü bir görüşün batıl olduğuna icma mahiyetinde delil kabul edilir diyerek bunu tecviz etmemişlerdir. Şafiî bilginlerden İmamu’l-Harameyn de bu görüşü benimsemiştir. Yine Şafiîlerden Ebu İshak eş-Şirazî, iki meseleyi ayrı ayrı ele almış, birincisinde İmamu’l-Harameyn gibi düşünürken ikincisinde “Eğer iki meselenin birbirine eşit olduğu söylenmemişse, mürekkeb ictihad caizdir” demiştir.

Daha sonraki bilginlerden Kadl Beydavî, Ibnu’s-Sübkî, Karafî, Amidî, İbn Hacib, Sadru’ş-Şeria, İbn Hümam gibi bilginler de iki meseleyi ayrı ayrı ya da birlikte ele alarak görüş belirtmişlerdir. Ancak bunlar içinde konuyu en geniş açıdan ele alan Sadru’ş-Şeria Ubeydullah bin Mes’ud olmuştur. Ona göre söz konusu iki ictihad ve rey, şer’i ve gerçekleşmiş tek bir olayda ortaklaşa bulunup üçüncü görüş de bunun iptalini gerektirmedikçe, batıl sayılamaz.

Taklidde telfikin gerçekleşebilmesi için bir olayda birbirine muhalif iki görüşle bir arada veya ikincisinin tesiri kalkmadan diğeriyle amel etmek gerekir. Söz gelimi, abdestin kan aldırmakla bozulmayacağı hususunda Şafiî’yi, şehvetsiz olarak kadının vücuduna dokunmakla bozulmayacağı hükmünde de Ebu Hanife’yi taklid eden ve bu iki taklidin birleştiği aynı abdestin sahih olduğu kanaatinde olan kimse, telfiki gerçekleştirmiştir. Oysa iki görüşle bir arada veya aynı zamanda amel etmez de önce biriyle, başka bir zaman da diğeriyle amel eder, ikinciyle amel ederken de birinci görüşün amel üzerinde etkisi kalmamış bulunursa, bu telfik değil, önceki mezhebten dönme ve ikinci bir mezhebe geçmedir. Bu konunun telfik konusunda ayrı olarak değerlendirilmesi gerekir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt