İnsanoğlu günah işleyecek bir nefse sahiptir. Bu nedenle günahlardan sonra’da tövbe etmek günahlarını affetmek için elinden geleni yapması lazımdır. Keffâret kelimesi, lügatte, silmek ve yoketmek mânalarına gelir. Bizler ahir zaman ümmeti olarak fazla günaha bulaşmamız hasebiyle bu günahlara kefaret olacak söz ve davranışlara daha çok sarılmalı, Allah’ın huzuruna bu salih amelleri yapmış olarak çıkmayı arzulamalıyız.
Çünkü beşer şaşabilir, ama hatasını bilip, pişman olup yaratıcısından af dilemek, nereden gelip nereye gittiğini yani; yaratıcısını bilmek ve kabul etmek demek olur ki, insanoğlunun dünyaya gelişinin yegane gayesi de işte budur! .
“Mü’mine bir diken ve daha da küçüğü bile isabet etse, Allah onunla mutlaka bir derecesini artırır, bir günahını ise düşürür.”( Müslim, IV, 1991.)
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Ey ümmet-ü eshâ-bım, sizler sabahları kalkarken şu duâyı okuyun: Sübhâ-nellahi ve bihamdihi sübhânellahil azîm.” Bu duâ, okuyanın o günkü günahlarına kefaret olur.
“Mü’mine bir hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun geçmiş günahlarına kefaret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur. Münafık hastalanır, sonra da afiyet verilir. O ise, sahibi tarafından bağlanıp sonra da salıverilen, fakat niçin bağlandığını, niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir.”( Ebu Dâvud, III, 182.)
Yine kefaret konusunda, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Her nerede olursan ol, Allah’tan ittikā et (Allah korkusuyla günahlardan sakın) ve kötülüğün arkasından hemen bir iyilik yap ki, bu onu yok etsin. İnsanlara da güzel ahlâk ile muâmele et!” (Tirmizî, Birr, 55/1987)
Yine buyurdu ki, “Her kim bu duâyı günde on kere o-kursa, Hakk Teâlâ o kimseye kırk bin sevap ihsân eder:
TÜRKÇE OKUNUŞU : Eşhedü en lâilâhe illallahü vahdehü lâ şerîke lehû ilâhen vâhiden sameden lem yettehiz sâhibeten velâ veleden velem yektin lehû küfüven ehad.”
