Resulullahın Veda Haccındaki Duası

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hz Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhisselam’ın son veda haccında etmiş olduğu duadır. Hz. Peygamber Vedâ haccını zilhicce ayında ifa ederken okuduğu hutbede, “Zaman Allah’ın yerleri ve gökleri yarattığı gündeki şekline döndü” diyerek bu âdeti kaldırdığı gibi haccın kıyamete kadar zilhicce ayında yapılmasını da sağladı (Bîrûnî, s. 62-63; İbn Abdülber en-Nemerî, s. 266, 268). Hayatının son yılında yaptığı bu hac tarihe “Vedâ haccı” (hiccetü’l-vedâ‘) adıyla geçti.

Hz. Peygamber bu haccında ashabıyla vedalaştığı için buna Vedâ haccı, haccın hükümlerini tebliğ ederek bizzat uyguladığı için “hiccetü’l-belâğ”, haccın farz kılınmasından sonra gerçekleştirdiği ilk hac olduğu için “hiccetü’l-İslâm”, “kemal haccı, tamam haccı” gibi isimler verilmiştir. Vedâ haccında Resûlullah’ın temettu‘, kırân ya da ifrad şeklindeki hac çeşitlerinden hangisine niyet ettiği tam bilinmemekle beraber onun aynı ihramla önce umre, ardından hac yaptığı (kırân haccı) anlaşılmaktadır.

Resûlullah efendimiz, Vedâ Haccı’nda, “Vedâ hutbesini” bitirdikten sonra Bilâl-i Habeşî hazretleri, ezân-ı şerifi okudu. Bütün eshâb-ı kirâm, huzûr ve huşû içinde dinlediler.

Peygamber efendimiz, namazı kıldırdıktan sonra devesine bindi. Cebel-i Rahme’nin dibine varıp kay alan önüne alıp, kıbleye dönerek vakfeye durdu. Herkesin vakfeye durmasını emretti.

Daha sonra:

“Hayır, ancak ahiret hayrıdır.” buyurdu.

Mübârek ellerini göğüs hizâsında kaldırarak, bütün peygamberlerin yaptığı pek faziletli olan şu duâya başladı. Bizlere, bu şekilde duâ etmemiz için işaret buyurmuş oldu:

“Allahü Teâlâ’dan başka ilâh yoktur. O birdir. Eşi ortağı yoktur. Mülk, O’na âittir. Hamd, O’na mahsustur…

Ey Allah’ım! Kabir azâbmdan, kalbin vesvesesinden, işlerin dağınıklığından sana sığınırım!

Ey Allah’ım!
Rüzgârların getirdiği âfetin şerrinden sana sığınırım!
Ey Allah’ım, gözümde bir nûr, kulağımda bir nûr, kalbimde bir nûr yarat!
Ey Allah’ım, göğsüme ge-niş-lik ver, işimi kolaylaştır!

Ey Allah’ım! Kalbe vesvese veren şeytandan, işlerin karışıklığından, kabir fitnesinin şerrinden, gecenin getirdiği şeylerin şerrinden, gündüzün getirdiği şeylerin şerrinden, korkunç rüzgârların getirdiği âfetlerin şerrinden, zamanın nöbet nöbet gelen mihnet ve belâlarının şerrinden sana sığınırım!

Ey Allah’ım, sağlığın hastalığa çevrilmesinden, birden bire gelip çatacak azâbmdan ve bütün gazâbmdan sana sığınırım!

Ey Allah’ım! Beni hidâyetine ulaştır. Geçmişimi, geleceğimi bağışla! Ey başvurulacakların en hayırlısı! Kendisinden istenilenlerin en keremlisi, en çok vereni!

Ey Allah’ım! Sen, sözümü işitiyor, yerimi görüyor, gizli, açık neyim var ise biliyorsun. İşlerimden hiç biri sana gizli değildir. Ben çaresizim, yoksulum. Senden yardım ve eman diliyorum.

Korkuyorum. Kusurlarımı itirâf ediyorum. Bir çaresiz, senden nasıl isterse, ben de öyle istiyorum. Zelîl bir günahkar, sana nasıl yalvarırsa, ben de öyle yalvarıyorum.

Yüce huzûrunda boynunu bükmüş, senin için gözlerinden yaşlar boşanan, senin uğrunda bütün varlığını zelîl eden, senin için burnunu topraklara sürten bir kulun sana nasıl duâ ederse, ben de öyle duâ ediyorum!

Ey Rabb’im! Duâmı kabûl buyurmaktan beni mahrûm eyleme. Bana Raûf ve Rahim ol! Ey istenilenlerin en hayırlısı ve verenlerin en keremlisi!..

Ben, sana her an muhtâcım. Senin ise, bana hiç ihtiyacın yok. Sen, ancak yaratanım olarak beni bağışlar, affedersin.

Ey duâcıların duâlarını kabul eden! Ey ümit bağlananların en üstünü! İslâmiyet ve Muhammed (aleyhisselâm) ü-zerindeki himâyen hürmetine sana yöneliyorum. Benim bütün suçlarımı bağışla! Beni şu durduğum yerden bütün hâcetlerimi yerine getirmiş, dileklerimi ihsân buyurmuş, temennilerimi gerçekleştirmiş olarak döndür!..

Bizler, topluca senin Beyt-i Harâm’ma geldik. Şu büyük Meşâir’de vakfeye durduk. Şu mübârek yerlerde hazır bulunduk. Ümidimiz, yüce katındaki sevab ve mükâfâta nâil olmaktır. Ümidimizi boşa çıkarma Allah’ım!”

Resûlullah efendimiz, bu duâdan sonra vakfe yaptı. Akşam üzeri:

“Bugün, dîninizi sizin için ikmâl eyledim. Üzerinize olan nimetimi tamamladım ve size din olarak İslâmiyet’i vermekle râzı oldum” (Mâide sûresi-3) meâlindeki â-yet-i kerîme nâzil oldu.

Böylece, İslâm dini ikmal bulmuş oldu. Bildirilmemiş, açıklanmamış hiçbir emir, yasak kalmadı. Peygamber efendimiz de vazifesini tamamlamış oldu. Kısa bir müddet sonra da bu fâni dünyadan ayrıldı.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna