Allah Ne Zaman Bizden Razı Olur

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Dünya hayatında ve ahirette Allah’a yakınlık veya uzaklıktan bahsederiz. Allah’a yakınlık ve uzaklık mecazi anlamdadır. Fiziki anlamda değil. Allah’ı sevmek ve onun razı olduğunu bilmek soyut bir durum olduğu için anlamak zordur. İnsanın en büyük gayesi ve yaratılışının en yüce maksadı: Allah’ı sevmek, Allah tarafından sevilmek ve O’nun rızasına nail olmaktır. Bir insan “Ben Allah’ı seviyorum.” diyebilir. Fakat bu durum içimizdeki bir duyguyu anlattığından dolayı, dışımızda bunu göstermemiz gerekir

Bu nedenle bir kimse Allah’in rızasını gözeterek hareket etmediği takdirde, dünyanın en önemli işini yapıyor olsa da, Allah Katında bunun değeri olmayabilir. Allah’in rızasına uygun hareket etmediği sürece, bu kişinin çevresindeki herkes tarafından takdir edilmesi veya iyi işler yapan biri olarak tanınması, yaptıklarının boşa gitmesini engelleyemez. Allah kendilerini iyi işler yapmakta sanan kimi insanların ahiretteki durumunu, Kuran’da söyle bildirmiştir:

(Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?”(Kehf Suresi,103-104)

Size anlattıklarımın özeti budur. Kendinizde olana kanaat edeceksiniz, başkasında olana Jda haset etmeyeceksiniz. Siz böyle bir teslimi- ; yet içinde* olur da, Allah’ın kendiniz ve başkaları hakkındakitakdirineböyle gönülden razı olursanız bilin ki/ÂJIahvda sizden razı olur..

Diğer taraftan, Allah bizden razı mı? Biz onun yanında nasıl bir kuluz? Bu sorular da aynı şekilde anlaşılması zor konulardır. Bunu anlamanın da bir yolu olmalı.

İşte hem bizim Allah’ı sevdiğimizin anlaşılması, hem de Allah’ın bizden razı olduğunu anlamanın yolunu şu ayeti kerime de Allah’ımız bildiriyor.

“Ey Muhammed deki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun, ta ki Allah ta sizi sevsin.” (Âl-i İmran, 3/31)

Maneviyat büyüklerinden Hatem-i Asam Hazretleri lyl sohbetini hiç kaçırmayan cemaatine şöyle bir soru

sormuş. Demiş ki:

– Uzun zamandır beni dinliyorsunuz, ne öğrendiniz benden, anlatın bakayım?

Anlatmışlar anladıklarını.

Maneviyat büyüğü, mühimsememiş anlattıklarını da demiş ki:- Siz benden asıl mühim olanı öğrenmemişsiniz. Benden sadece şu iki şeyi öğrenseniz yetip de artardı bile. Birincisi: kendinizde olana kanaat etmeniz. İkincisi de başkasında olana haset etmemeniz!

Hatem-i Asam ilave etmiş:

– İşte, demiş benim size anlattıklarımın özeti budur. Kendinizde olana kanaat edeceksiniz, başkasında olana da haset etmeyeceksiniz. Siz böyle bir teslimiyet içinde olur da, Allah’ın kendiniz ve başkaları hakkmdaki takdirine böyle gönülden razı olursanız bilin ki, Allah da sizden razı olur. Bunu sakın unutmayın.

Evet, büyük mutasavvıf çok mühim bir gerçeği böyle kolayca dile getirmiştir.

Gerçekten de insanın önce kendi elinde olana kanaat etmesi, sonra konu komşusunda olana da haset etmemesi, öylesine büyük bir İlahi takdire razı olma halidir ki, bu kadere razı olma halinden hem kendisi mutlu olur, hem de haset duymadan baktığı komşuları.

Aksine, kendine ve çevresine böylesine teslimiyetle bakmayanlar ise, Cenab-ı Hakkın kendileri için takdirine kanaat etmeyip, daha iyisine, daha çoğuna, değişik nimetlere layık olduğunu, ama verilmediğini düşünmeye yönelirler; başkalarına ise, o nimetlere layık olmadığı halde verildiğini hayal edip haset etmeye başlarlar. Böylece ne kendi huzur bulur, ne de hasetle baktığı komşuları onun bakışından emin olurlar.

Durum böyle olunca.. Şimdi durup düşünme sırası bize gelmiş demektir. Biz nasıl düşünüyoruz acaba diyerek şöyle bir nefs muhasebesi yapsak mı? Biz de kendimizde olana kanaat ediyor, komşumuzda olana da haset etmekten kendimizi alıkoyuyor muyuz? İşte bütün mesele buradadır. Hakkı-mızdaki ilahi takdire razı olabilmekte.

Şayet bir kul, kafasındaki bir sürü hırslı isteklerine değil de, kendisine verilen ne ise nefsini ona razı eder de hak-kmdaki İlahi takdirden razı olursa ne olur? İzin verirseniz bunun cevabını da Hazret-i Musa aleyhis-selamdan alalım. Tur dağındaki duasında der ki:

– Rabbim! sen kulundan ne zaman razı olursun? Gelen cevap çok açık:.

– Kulum benden ne zaman razı olursa!

Evet, kul ne zaman Rabbinin kendisi hakkmdaki takdirinden razı olursa Rabbi da kuldan o zaman razı olur!.

– Ne dersiniz, biz de Rabbimizin hakkımızdaki takdirine kanaat edip razı olmuş muyuz? Kafamızdaki bir sürü arzularımıza ulaşamayışm sıkıntısını çekmiyor da, nefsimizi, Rabbimiz bize neyi takdir etmişse ona razı etmiş bulunuyor muyuz? Yoksa çok daha büyük nimetlere layıkük ama verilmedi mi diyoruz? Şayet böyle gizli bir itiraz içinde isek, biz takdirine razı olmadığımız Rabbimizin bizden razı olmasını hangi yüzle isteyeceğiz? Böyle tek taraflı nza olur mu?konuyu netleştiren bir misali Imam-i Gazali Hazretleri, şöyle anlatıyor: Bir maneviyat büyüğü rüyasında Cennetteki komşusunun dağ başındaki bir çoban olduğunu görünce arayarak çobanı bulur, Cennetlik ne gibi işler yaptığını sorar. Şöyle cevap verir.

çoban:

– Benim öyle fazla nafile ibadetim falan yoktur. Ancak, Allahın hakkımdaki takdirlerine gönülden razı olma halim vardır. Çok verse de razıyım, az verse de. Sıhhat verse de razıyım hastalık verse de. Verdiğini, lâyık olduğum buymuş ki, bunu takdir etti, diyerek şükürle karşılarım. Başkalarmınkine de hiç haset etmem. Onlara da layık olduklarını veriyor diye düşünürüm. Hiç rahatsızlık duymam.

Çoban şunu ilave eder Sözlerine:

– Demek ki ben Rabbimin hakkımdaki takdirinden razı olunca, O da benden razı olmuş ki, benim gibi bir çobanı Cennette sizin gibi bir büyüğün komşuluğuna layık görmüş. Elbette ben Rabbimin bu takdirine de rıza ile bakarım. Ne dersiniz, herkes kendini bir kontrol mu etsin? Kalbinde, gönlünde haline razı olma duygusu var mı? Kendini İlahi takdirin lütuflar içinde görüyor, şükrünü edadan aciz olduğu nimetlerin farkında oluyor mu? En başta, elinin tutuşunu, gözünün görüşünü, ayağının yürüyüşünü, kalbinin atışım birer eşsiz ilahi lütuf biliyor mu? Yoksa hep hayalindeki arzularını elde edemeyişin şikayeti içinde, layık olduğunun verilmediği hayali içinde mi yaşıyor? Şimdi nefs muhasebesi sırası bizde anlaşılan.

– Kendimizdekine kanaat ile bakıyor, başkasmdakine de haset etmekten uzak kalıyor muyuz? Biz O’nun takdirinden razı olunca O’nun da bizden razı olacağını düşünüyor muyuz?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna