Evlilikte Doğum Kontrolünü Gerektiren Haller Nelerdir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Helal korunma yöntemleri var mıdır? İslamda gebelikten korunma caiz midir? Doğum kontrol haplarını hangi hallerde kullanmak caiz midir? Bir çok evli çiftlerin cinsel korunma amacıyla; prezervatif, doğum kontrol hapı gibi yöntemlere başvurmak dinimizce uygun mudur?

Öncelikle şunu söylemek gerekir,  İslâm dini, kürtajı kesinlikle cinayet olarak kabul etmiştir. Aynı şekilde, insana zarar verici her çeşit tıbbî müdahaleyi, kısırlaştırmayı doğum kontrolünün dışarıdan zorla yaptırılmasını da yasaklamıştır. İslam’da esas olan doğacak çocuklara mani olmamak, Resulüllah (asm)’ın çokluğuyla iftihar edeceği inançlı bir nesil yetiştirmektir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bazı hadisleriyle “azil” yapılmasına izin vermiştir. (Ebu Davud, Nikah: 48. Nesai, Nikah: 55.). Ancak Peygamberimiz “azli” teşvik etmemiş, ona izin vermiştir. Hatta bazı hadislerinde “azil” yapmanın kötülüğüne de işaret etmiştir. Ama Hanefi bilginleri, kadının izni olması halinde “azlin” caiz olduğu görüşündedirler.

“Azil” korunma yollarından sadece bir tanesidir.

Doğum kontrolü, ya da çok çocuk sahibi olma konusunda farklı görüşler vardır.
Kimileri, konuya tasavvufı bakışlarla yorum getirmekte, “rızkım veren Allah, bakımım da kolaylaştırır, boşuna çok çocuğa engel olmayın” demekteler.

Kimileri de sade mantık açısından bakmakta, “bakacağın kadar çocuk sahibi olmaya yönel, ihmal edeceklerinin vebalini yüklenme” demekteler.

Biz de konuya İslam hukuku ölçülerine sadık kalarak bakmaya gayret edeceğiz. Şöyle ki:

İslam, ümmetin çoğalmasını istemektedir. Asıl olan Resulüllaha ümmet olacak neslin çoğalmasıdır. Efendimiz:

– “Ben ümmetimin çokluğuyla iftihar ederim” buyurmuştur.

Ancak Resulüllahm çokluğuyla iftihar edeceği ümmet, herhalde iyi yetiştirilmiş vasıflı ümmet olsa gerektir.

Öyle olunca Resulüllahm iftihar etmeyeceği vasıfsız bir nesil, bu çoğalma imtiyazma sahip olamaz.

Bu bakımdan da:

– Yetiştirebileceğiniz kadar çocuk sahibi olun, Resülülla-hın iftihar etmeyeceği vasıfsız neslin yetiştiricisi durumuna düşünmeyin” sözüne, doğru demek mümkündür.

Bu sebeple çok çocuk sahibi olamamak için başvurulan tedbirleri ikiye ayırmak gerekmektedir. İki safhasıyla incelemekte isabet olsa gerektir.

Birincisi:

– Baştan çocuğun teşekkülüne mani olmak. Çeşitli yöntemlerle oluşumu önlemek. (Azil, kılıf gibi).

İkincisi:

– Rahimde şekillenmiş ama henüz bir buçuk aylık olmamış çocuğu, kan pıhtısı halinde iken aldırmak..

Bu iki durumun ayrılması, farklarının iyi bilinmesi gerekiyor. Çünkü her ikisinin de hükümleri ayrıdır.
Önce baştan teşekküle mani olmaya bakalım.

Bunda bir mahzur söz konusu değildir. Sahabe Hazretleri, zamanlarında teşekküle mani olabilecek o günkü yöntem olan azli tatbik etmişler; Efendimiz de bunlara mani olmamış.
Bu sebeple azil ve benzeri zararsız yöntemlerle rahimde oluşumu önlemek suretiyle tedbir almak caiz ve zararsız, yahut ta en az zararlısıdır, denebilir.

Çünkü baştan teşekküle mani olma konusundaki bu gibi tedbirlerin vebal getirecek tarafı yoktur. Şekillenmiş bir varlığı imha söz konusu değildir.

Esas mesele, rahme düştükten sonraki varlığın alınması meselesidir.

Bunun da 45 günü geçmeden alınması var, geçtikten sonra alınması var.

Mazeretleri bulunanlar 45 günü geçmeden gebeliği önlemeye çalışabilirler.

Bu konuda değerli bir (Aile İlmihali) hazırlamış bulunan Prof. Dr. Hamdi Döndüren (s. 551) de şu özeti vermektedir:

– Cenin’in özellikle 1.5-2 aylık döneminde kan pıhtısı durumunda iken düşürülmesi, Hanefîlerden Maveraünnehir bilginlerine ve bazı Şafiilere göre (özür olsun veya olmasın) caiz görülmüştür!

– Ancak Hanefilerde tercih edilen görüşe, Gazali ve İbn-i Hacer el Askalani gibi bilginlere göre bu durumda (özürsüz) düşürmek caiz değildir.

– Ancak meşru bir özür bulununca kan pıhtısı durumundaki cenini ilaçla düşürmekte veya onu aldırmakta bir sakınca yoktur.

Meşru özrü de İbn-i Abidin şöyle sıralamıştır:

1- Gebelik yüzünden kadının hastalığının artması veya ölüm tehlikesinin bulunması.

2- Çevrenin bozuk olması yüzünden doğacak çocuğun İslami ahlak ve terbiye ile yetiştirme zorluğunun bulunması.

3-Yoksulluk ve zaruretin hüküm sürmesi. Gebe kadının süt emen bir çocuğunun bulunması ve gebelik yüzünden süt kesilirse, babanın çocuğa süt anne tutma gücünün olmaması da bir özür sayılmıştır. ”

Konuyu özetleyecek olursak kısaca şöyle diyebiliriz.

Baştan tedbir alıp ta hiç gebe kalmamak en isabetlisidir. Bunda bir varlığı yok etmek söz konusu olmadığından bir tartışma da söz konusu değildir.

Hamile kaldığını anladıktan sonraki 45 gün içinde aldırmak ta ancak, mazereti olanlar için caizdir. Mazereti ise üç madde halinde okudunuz.

45 günü geçtikten sonra aldırmak ise, ancak ananın ve önceki emen çocuğun hayati tehlikeye maruz kalniası gibi ciddi bir zaruret halinde söz konusu olabilir. Soru sahipleri diğer bilgiler için zikri geçen kitaba bakabilirler.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt