Hz Lokman Öğüt Dolu Sözler

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazı insanlar vardır ki doğduğu zamana ait değildir. Çağların ötesinde yaşarlar. Onlar ışık olur çevresini aydınlatırlar. Bu nedenle sizler için Hz Lokman (a.s.) insanoğlunu aydınlatacak bazı nasihat sözleri sizler için derledik. Bu çalışmamız da ki amaç, toplumda ortaya çıkan bozulmanın durulması adına, ‘bir damla’ olabilmektir. Umarım faydalı bir bilgi olmuştur sizler için…

Kur’ân-ı Kerim’de ismi geçen büyük zatlardan olup, öğütleri, ahlâki ve tıbbi sözleriyle tanınmıştır. Hz. Davut (a.s.) zamanında yaşadığı rivayet edilir. Peygamber veya veli olduğu hususunda ihflilaf vardır.Hikmetli nasihatleriyle destanlaşan Hazret-i Lokman -aleyhisselâm-, zâhirî ve bâtınî hekimlerin pîridir. Rivâyetlere göre Eyyûb -aleyhisselâm- ile akrabâdır ve pek çok peygamberin hizmetinde bulunmuştur. Hz. Lokman’ın şahsiyetine ve doğum yerine dair, tarihlerde kesin bir bilgi yoktur.

Lokman Hekim’den Öğütler

“Oğulcağızım, Allah’a ortak koşma. Çünkü şirk (Allah’a ortak koşma) elbette büyük bir zulümdür.”

“Oğulcağızım, gerçek (iyilik ve kötülük) bir hardal tanesi kadar olup da bir kaya içinde veya göklerde yahut yerin dibinde (gizlenmiş) bulunsa bile Allah onu getirir (ahirette karşına kor ve hesabını görür). Çünkü Allah latiftir, hakkıyla haberdardır.” “Oğulcağızım! Namazını dosdoğru, devamlı kıl. iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Sana (bu emir ve nehiv sebebiyle) isabet eden her şeye katlan.

Çünkü bu işlerin her birisi, kesin surette farz kılınan büyük işlerdendir.”

“Kibirlenip insanlara yüz çevirme. Yeryüzünde şımarık şımarık yürüme. Zira Allah kibirlenmeyi ve kendini beğenip övüneni sevmez.”

“Yürüyüşünde mutedil ol! Sesini biraz alçalt (söylerken bağırma). Çünkü seslerin en çirkini, (en beti, en hoşa gitmeyen, en tatsızı, insana nefret vereni, herhalde) eşeklerin anırışıdır.”

“Oğulcağızım! Alimlerin sohbetinde bulun. Hikmet sahiplerinin sözlerine kulak ver. Zira Allah Teâlâ, bol yağmurla ölü toprağa can verdiği gibi, hikmetli sözlerin nuruyla ölü kalpleri diriltir. Onlara hayat bahşeder.”

“Oğlum! Dünya derin bir denizdir. Birçok kimse, bu denizde boğulmuştur, öyleyse dünya denizinde takva (Allah korkusu) senin gemin olsun. O geminin içini dolduran katık Allah’a olan imanın olsun. Bu suretle kurtulabilirsin (seni kurtulmuş olarak görmüyorum).

“Oğulcağızım! Nasıl oluyor da şu insanlar, kendilerine açıklanan şu ilahi uyanlardan korkmuyorlar. Hâlbuki onların ömürleri günden güne kısalmaktadır.”

“Oğulcağtzım! Dünyadan ihtiyaçlarını karşılayacak kadar al. Dünyaya büsbütün kendini verme, ahirete zarar verir. Dünyayı tamamen bırakma, ona arka çevirme, fakir düşer, başkalarına yük olursun. Şehvetini kıracak kadar oruç tut. Seni namazdan alıkoyacak kadar da tutma. Zira namaz (oruçtan) üstün bir ibadettir.”

“Ey oğlum! Ahmakla düşüp kalkma. İkiyüzlü kişiyle bir araya gelme.”

“Oğulcağızım! İlmi, ulemâya karşı iftihar vesilesi olmak için öğrenme. İlmi, beyinsiz, budalalarla müca-dele ve münazara etmek için öğrenme: Meclislerde mersiyeler söylemek için de olmasın. Zâhitliğe (dünyadan el etek çekme) özenerek ve cahilliğe rağbet ederek ilmi bırakma.”

“Oğulcağızım! Meclisleri göz önüne al. Allah’ı ananları görürsen, onların yanma otur. Zira sen bilici olursan, bilgin sana faydalı olur ve artırmaya yardımcı olurlar. Eğer sen ilme ehil ve lâyık kimse olursan sana öğretirler. Umulur ki Allah Teâlâ rahmetiyle onlara tecelli eder, sen de onların arasında olur, nasibini alırsın.”

“Diğer bir cemaatin Allah’ı zikretmediklerini görürsen onlarla oturma. Sen bilgili bir kimse isen, bilgin onla-ra fayda vermez. Eğer bilgisizsen, bilgisizliğini artırırlar. Allahu Teâlâ, onlara öfke ile tecelli eder, sen de onların arasında bulunur, gazaba uğramış olursun.”

“Oğulcağızım! tapacağın iyiliği, kıymetini bilen kim-seve yap. Kurt ile koyun arasında dostluk olmadığı gibi, iyilik yapan kişilerle, günahkâr kimseler arasında dostluk olamaz. Diline sahip olmayan kimse pişman olur.

“Oğulcağızım! Hayırlı kimselere köle ol, şerlilere dost olma.”

“Oğulcağızım! Allah’tan kork. Kalbin günahkâr olduğu halde, halk sana ikram etsinler diye, kendini insanlara muttaki (günahlardan çekinenler) gibi gösterme.” “Oğulcağızım! Bir işe arkanı dönerek talepte bulunma. Ona yönel ve onu kastederek iste. O şekilde hareket, fikirsizlik ve akıl eksikliği olur.”

“Oğulcağızım: Seherlerde öten horozdan daha âciz olma. Zira horoz, ötüşü ile Allah’ı zikrediyor. Hâlbuki sen o saatte yatağında uyuyorsun.”

Oğulcağızım! Cahilin sevgisine rağbet etme. Cahil işlediklerine senin rıza gösterdiğini sanır.”

“Yeryüzü halkı arasında âlim, maden içindeki altın gibidir.’’

“Oğulcağızım! Senden uzakta kalması için şerden uzlet et. Zira şer, şerliler (kötüler) için yaratılmıştır.” “Oğulcağızım! Yalandan sakın. Yalan, dilini bozar. İn sanlar yamnda mürüvvetin noksanlaşır. Bu takdirde utanma hissin azalır, küçük düşersin. Konuştuğun zaman seni kimse dinlemez. Bir şey söylediğinde seni tasdik etmez. Durum bu hale geldiği zaman artık yaşamakta hayır yoktur.”

“Ey Oğul! Tövbeni geciktirme. Çünkü ölüm, insana ansızın geliverir.

“Oğulcağızım! İlim adamlarıyla düş kalk. Hikmet sahibi kimselerin sözlerine kulak ver, iyice dinle. Çünkü Allah Teâlâ, bol yağmurla ölü toprağı dirilttiği gibi, hikmet ışığıyla da, ölü kalbi diriltir Yalan söyleyen kimsenin utanma hissi yok olur. Ahlâkı kötü olan kimsenin gam ve kederi artar. Söz anlamayan beyinsizlere söz anlatmaktan koca taşı yerinden oynatmak daha kolaydır.”

‘Ey Oğulcağızım! Cenazede bulun. Çünkü cenazeler sana ahireti hatırlatır

“Ey Oğul! Cahil kimseyi, (işin için) elçi olarak gönderme. Hâkim birini bulamazsan, kendi kendinin elçisi ol ötendi işini kendin gör).”

’“Evladım! Kendini unutup, başkalarına iyilikle emretme. O takdirde sen bir kandile benzersin ki, o kandil başkalarını aydınlatmak için, kendi kendini yakar bitirir.” ‘

“Ey Oğulcağızım! İşlerden küçük olanları, hakir görme. Zira küçükler zamanla büyürler.”

Ey Oğlum! Hasetçi için üç alâmet vardır:

Arkadaşım arkasından çekiştirir.

Yüz yüze geldiklerinde yaltaklanırlar.

Arkadaşının başına bir felâket geldiğinde sevincinden şenlik yapar.

“Ey oğulcuğum! Dünya azdır. Senin ömrün, azdan (dünyadan) daha azdır. Şu hale göre, ömründen kalan, azdan daha azdır,”

“Ey Oğul! Altın ateşle, salih kişi de belâ ile denenin Allah bir insan topluluğunu sevdiğinde, bclalandırır. Allah’tan gelene razı olanlar için Allah’ın rızası vardır. Allah’tan gelen belaya kızanlar için de Allah’ın gazabı vardır.”

“Ey Oğulcuğum! Sana bir nimet geldiğinde kendinle Allah arasında, başka nimet vereni hatırlama (onu Allah’tan bil). Allah’tan başkasının verdiğini, kendin için bir yük say”

“Oğulcuğum! Kötü kadından sakın, ihtiyarlık gelmeden önce seni kocatır. Kadınların şerlilerinden de sakın. Zira onlar hiçbir zaman hayra çalışmazlar. Kadınların hayırlılarından da korun, ihtiyatlı bulun.”

“Oğulcuğum! Çok gülmekten sakın. Çok gülmek kalbi öldürür.”

Lokman aleyhisselâm buyurur ki:

“Ey Oğul! Ölü bir kalbi diriltmek için on hikmetle amel etmek lazımdır:

1. Fakir ve miskinlerle beraber oturmak

2. Dünyaya bağlı kralların meclislerinden sakınmak; onlardan uzak olmak.

3. Düşkünlere yardım eli uzatmak, onlarla hemhal olmak.

4. Köleleri azat edip hürriyetlerine kavuşturmak.

5. Garipleri misafir etmek.

6. Mal ile cömertlik yapıp fakirleri zengin etmek.

7. İlmiyle âmil âlimlere hürmet etmek.

8. Yaşlılara saygı göstermek suretiyle kendini sevdirmek.

9. Emr-i bil ma’rufu, nehy-i anil münkeri harfıyyen uygulamak.

10. Ne cennet ümidi, ne de cehennem korkusuyla ibadet etmek. (Belki ihlas ile muhabbetullah’tan dolayı ibadet etmek).

“Oğlum! İnsanların kötüsünden Allah’a sığın; fakat iyiliklerinden de sakın.”

“Oğulcağızım! Uç gerçek ancak üç şeyle bilinir:

1. Halim (yumuşak huylu kişi), ancak öfkelendiği zaman,

2. Kahraman (yiğit, cesur kimse), savaş meydantnda,

3. Hakiki kardeş ve gerçek dost da, kendisine ihtiyaç hastlolduğunda bilinir.”

“Oğulcağızım! Eğer bir kimseyi kendine kardeş edinmek istersen, kardeş olmadan önce bir bahane ile öfkelendir. Nasıl davranacak bak. Eğer o, öfkeli olduğu halde sana insaflı davranırsa, onu kardeşliğe kabul et. Aksi takdirde onu bırak, ondan sakın.”

Lokman Hekim şöyle söyledi:

“Oğlum! Sana yapacağım tavsiyelerimi tutarsan, sen kavminin ulu kişisi olursun. Yakınlarına ve tanımadığın kimselere karşı iyi ve yumuşak huylu kişiler gibi hareketet. İyilere, kötülere cehlini bildirme. Arkadaşlarını koru. Hısım ve akrabayı ziyaret et. Onlardan dedikodu getirenlerin sözlerine bakma. Hasımlannı, öyle sözlerden emniyette kıl (aranız açılmasın). Onlar aralarınızı bozmaya ça-lışırlar^Oyle arkadaşlar edin ki, birbirinizden ayrıldığınızda ne sen onları, ne de onlar seni ayıplasınlaıf aleyhte konuşma olmasın.”

“Oğulcağızım! Yemeğini Allah’tan korkan kimseler yesin. İşini de ancak âlimlerle müşavere et. (Fikir alışverişinde bulun.)

“Oğulcağızım! Dilenmekle alçalma! Âleme rezil olmak suretiyle öfkeni geçirtme. Kendi kadrini (kıymetini) bil ki, yaşayışının sana faydası olsun.”

“Oğulcağızım! Elbiseleri eski olduğu için, kimseyi hakir görme. Zira onun da seninde Rabbiniz birdir

“Oğulcağızım! Uyuduğun gibi ölür, uykudan kalktığın gibi kabirden kalkarsın. Daima iyi amelde bulun ki, uykun ve uyanışın gelininki gibi olsun. Sakın kötü amelde bulunma! Aksi halde uyandığın zaman kendini, padişahın idamına ferman çıkardığı bir mücrimin (günahkâr) korkusu içinde bulursun.”

“Ey Oğul! Dilini “Allah’ım beni bağışla” demeye alıştır. Çünkü Allah’ın kabul saatlerinden birine tesadüf eder de reddolunmaz.”

“Oğulcağızım! Mide dolduğu zaman, fikir ölür; hikmet dibiz olur. Azalar, ibadetten kötürüm olup otururlar.”

“Ey Oğulcağızım! İlk edineceğin şey, iman, imandan sonra da salih bir arkadaş, bir dost olsun. Zira iyi bir dost, hurma ağacı gibidir. Altında oturursan, gölgelendirir. Odun olarak yakarsan, sana fayda temin eder, meyvesinden yersen, onu çok hoş bulursun!.”

“Evladım! Acıyan kimseve, daima acınır. Her kim su-sarsa selamette olur. Kim hayır söyler ve işlerse zengin olur. Diline sahip olmayan kimse, pişman olur.”

“Ey Oğul! Yalandan kaçm. Zira yalan, serçe eti gibi tatlıdır. Çok kısa bir zamanda sahibi, kendisinden buğz edip bıkar.”

“Oğul! Hayır ve hasenatım ehline ver. Ehlinden başkasına vermekle param boşa harcama, dünyada zarar eder, âhirette sevabından mahrum kalırsın. Tutumlu ol, israfçı olma. Cimrilikle mal biriktirme, malım da saçıp savurma.”

“Oğulcağızım! Halkın kendisini övmelerini arzu etmeyen ve yermelerini de istemeyen kimse gibi ol ki; o, insanlardan müstağni, insanlar da ondan rahatta olur.”

“Oğulcağızım! Kötü huydan, gönül darlığından, sabır azlığından sakın. Kötü hasletler kendisinde bulunan kimse ile arkadaşlık, senin için doğru değildir. İnsanlar arasında böylelerinden, daima uzak dur. İşlerini severek yapmayı huy edin. Zamanın acılarına da sabret. İnsanlarla iyi geçin. Ahlâkım güzelleştin Onlara güler yüz göster. Hayırlı kişileri sev. Fena kişilerden uzaklaş.”

“Ey Oğulcağızım! İnsan üçe ayrılır. Üçte biri Allah için, üçte biri nefsi için, üçte biri de kabirdeki kurtlar içindir. Allah’a ait olan üçte bir, onun ruhudur. Nefsine ait olan üçte bir, onun (dünyada işlemiş olduğu) amellerdir. Kurtlara kalan üçte bir, onun bedeni-dir.”

“Oğulcağızım! Bildiklerinle ameî etmeden, bilmediklerini öğrenmeye kalkışma.”

“Ey Oğlum! Borçtan sakın. Zira borç, gündüzün zilleti, gecenin tasasıdır.”

“Yavrum! Sen dünyaya geldiğin günden itibaren ona arta çevirmiş, ahirete yönelmiş bulunuyorsun, haklaşmakta olduğun hir evç (âhirete) ^nbegün uzakla^-makta olduğun bir evden (dünyadan) daha yakınsın.”

“Evlâdım! Ahiretin için dünyayı sat ki, her ikisini kazanmış öldüm. Alnretı dünyan için satarsan, ikisin-den de elin boş çıkar, zarara uğrayr, hepsini birden kaybederin.”

“Oğulcağızım! insanlar üzerine öyle bir zaman gelir ki, yumuşak huylu (halim kimse)’nun gözü bile aydın olmaz (memnun ve mesrur olmaz).”

“Oğulcuğum! Hikmete sarıl, onunla ikram bulursun. Hikmeti aziz tut, sen de onunla aziz olursun. Hikmet, ahlâkının en güzeli ve ulusu, Allah Azze ve Cel-le’nin Hak dinidir,”

“Ey Oğul! Hikmet, miskinleri meliklerin (hükümdarların) meclisine kadar götürür.”

“Şer ancak şer ile söndürülür” diyen kimse yalan söylemiştir. Eğer bu sözün sahibi, sözün doğru olduğunu iddia ediyorsa, yanmakta olan bir ateşin yanında, bir ateş yaksın da görelim. Bu iki ateşin birisi, diğerini söndürür mü hiç? O halde sözün doğrusu: “Şer, ancak hayır ile söndürülür, bertaraf edilir” hükmünü ifade edenidir. Nitekim ateş, ateşle değil, su ile söndürülür.”

“Akıllı kimseye layık olan, aile efradı taraftara çocuk gibi olmaktır.Toplum arasında bulunduğunda erkeklini takınmaktır.”

“Hiç yaşamamak, yıllarca hata içinde yaşamaktan daha iyidir.”

“Düşman, düşmanlıktan âciz kalınca dostluğa başlar. Dostlukla öyle işler yapar ki, bunları yüz düşman yapamaz.”

“Ey Ademoğlu! Ya âlim olarak, ya öğrenci olarak, ya da ilmi seven bir kimse olarak sabahla. Aman bunların dördüncüsü olma. Sonra helâk olnrsıın.”

“Uç kimseyi iyi idare etmek gerekir: Bunlar zalim hükümdar, kadına hastadır. ”

“Korkunç hadiselere göğüs germeyen kimse, emeline nail olamaz. Hazırlık, şiddetli gün içindir.”

“Üstün şeref, aklın kemaline bağlıdır. Akıllı kâmil olanın, ayıp ve kusurları örtülür, hareketleri düzenlidir.”

“Lokman Hekim, zenginlerle görüştüğü zaman, onlara şu tavsiyelerde bulunurdu:”

Ey küçük nimet sahipleri!

“Sakın bununla büyük nimeti unutmayın”

“Yürürken en güzel şekilde yürü. Ezilip büzülüp de gitme. Ne kibirli ne de acele yürü. Sükûnet ve vakarla yürü.

“Düşmanım korkutmanın haricinde halka hitabında muhatabın işiteceği kadar söyle.

“Dört yüz hikmet okudum. Cümlesinden dört nasihat aldım, İkisini unuttum, ikisi hatırımdadır, daima zihnimden çıkmaz. Biri, halkın sana ettiği cefayı (kötülüğü) ve senin halka ettiğin yaptığın iyiliği unutmalı / Diğeri, Allah ve ölümü hiç hatırından çıkarmamalıdır.

“İnsanlara karşı tekebbür edip, sana bir şey söylediklerin de yüzünü onlardan döndürme, fakirleri, acizleri tahkir etme (hor görme). Her insana mertebesine göre riâyet eyle.

“Yeryüzünde kendini halka beğendirmek için kurum satarak yürüme ve kendini büyük görüp böbürlenme. Zira Allah, halka kendini beğendirmeye çalışanları ve kendini beğenenleri sevmez.

“Kaderin icabı fakir olursan sakın halini herkese söyleme ki, seni küçük görüp tahkir etmesinler. Sen maksudunu (isteğini), yalnız Allah’tan iste. Hangi kimsedir ki Allah’tan istemiş de arzusuna ermemiş.

“Allah, insana dört bin hastalık musallat etmiştir. İki bin marazı hiç kimse bilmemiştir. Bin marazı biliriz zannedenler, onu dahil bilmezler ve bin marazı Allah bildirmiştir.

“İşlediğin hata hardal tanesi kadar olsun, gerek iyi ve gerek kötü, bir taş içinde saklansa, yahut semalara veya yeryüzünün bir yerine sokulsa Allah onu kıyamet gününde meydana çıkarıp karşılığını verir.

“Ey Oğlum! Dünya derin deniz gibidir. Çok insanlar da boğulmuştur. Tâkva gemin, iman yükün, tevekkül halin, salih amel, azığın olsun. Teâla’nın rahmetiyle, boğulursan günahın sebebiyledir.”

“Ey Oğlum! Helâl lokma ye; işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor.”

“Ey Oğlum! Bir hata işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.”

“Ey Oğlum! ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecburiyetinde olduğun gibi, ölüme de mahkûmsun Dirilmekten de şüphe ediyorsan uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi, öldükten sonra da dirileceksin. ”

“Ey Oğlum! Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selamete erer. Hayır söyleyen kâr eder. Kötü konuşan günahkâr olur. Diline hâkim olmayan pişman olur.”

“Ey Oğlum! Kanaatkâr olursan, cihanda senden zengin kimse yoktur.”

“Ey Oğlum! Başkasına haset eden, ıztıraptan kurtulamaz.”

“Ey Oğlum! Mala tok, hikmete aç olasın.”

“Ey Oğlum! Her halinde, Hak Teâlâ Hazretlerine sığın. Her şeyi Hak’tan bil.”

“Ey Oğlum! Müslümanlar hakkında kötü düşünme. Kötü düşünceyi terk eyle. Zira kötü düşünmek, seni hiç kimse ile dost yapmaz.”

“Ey Oğlum! İnsanlara güler yüzlü ve doğru sözlü ol. Selamı yaymayı âdet edin.”

“Ey Oğlum! Az mal güzel idare ile çok olur. Çok mal kötü idare ile israf (yok) olur.”

“Ey Oğlum! Sakın kıymet bilmeyenlere gitme. Ana baba hakkım gözet. Hakiri tahkir eyleme (aşağı görme). Kibre kapılma. Allahu Teâlâ, Râfi ve Hafîd (yükselten ve alçaltan)’dir. Zira o, hakiri azız, fakiri zengin yapar. Dilerse, azizi zelil, zengini fakir yapar.”

“Ey Oğlum! Kötü huylu, her ne kadar güzel ve yakışıklı olsa da, onun sohbetinden kaç. Zira onun güzelliği kötü huyunu örtmez.”

“Ey Oğlum! Kılıcın parlaklığına bakma. Fiili (işi) kötüdür.”

“Ey Oğlum! Tövbeyi yarma bırakma. Çünkü ölüm, ansızın gelip yakalar.”

“Ey Oğlum! Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim. İlimden lezzetli bir şey bulamadım.”

“Ey Oğlum! Yakîn ve sabrı sanat edin. Allahu Te-âlâ’ıun haram kıldığı şeylerden uzak olursan, dünyada zâhit ve mücahit olursun.”

“Ey Oğlum! Sözü tatlı söyle; katı, kaba, sert söyleme. Çoğu zaman sus. Düşün. O zaman dilin belâsından emin olursun.”

“Ey Oğlum! Senden olmayan faziletler ile insanlar seni methederlerse, sakın gururlanıp kibirlenme. Kendinden aşağısını hor görme. Ahmaklara ve câhillere sükût eyle.”

“Ey Oğlum! Ticaret olarak, takvaya (AJlahü TeâJâ’dan korkmaya) sarıl. Zira o mal olmadan kâr getirir.”

“Ey Oğlum! Sıhhat gibi zenginlik, güzel ahlâk gibi nimet yoktur. ”

“Ey Oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O her sabah, zikir ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun.”

“Ey Oğlum! Dünya geçici ve kısadır, senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun azmin azı kalmış, çoğu geçmiştir.”

“Ey Oğlum! Sükût etmekten pişman olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.”

“Ey Oğlum! Amel ancak yakın (Allahu Teâlâ’ya ait olan ilim ve mârifet) ile yapılır. Herkes yakîni nispetinde anlaşılır.”

“Ey Oğlum! Altın ateşte tecrübe edildiği gibi, kul da belâ ve musibetlerle tecrübe edilir. Kulun derecesi bunlara olan sabrı nispetinde anlaşılır.”

“Ey Oğlum! Kötü kadından sakın, ihtiyarlık gelmeden önce seni kocatır. Kadınların şerlilerinden kork. Çünkü onlar iyiliğe çalışmaz.”

“Ey Oğlum! Helâl görmedikçe konuşma. Şayet Allahu Teâlâ’mn zikrine dalarlarsa, sen de katıl. Boş ve lüzumsuz konuşmalara dalacak olurlarsa oradan uzaklaş.”

“Ey Oğlum! Diline sahip olmayan, sonunda pişman olur. Çok münakaşa ve münazara yapan, kötülenir. Kötü işlerin yapıldığı yerlere girenler, oralarda işlenen kötü işleri yapmakla suçlanır ve töhmet altında kalırlar. Kötü kimse ile arkadaş olan, kötülükten kurtulmaz, emin olamaz. İyi kimse ile arkadaş olan kimse de, iyi şeylere kavuşur.”

“Yavrucuğum! Alimlerin meclislerinde devamlı bu-lun. Hükemânın sözlerini dinle. Zira Allahu Teâlâ, yağmur suyu ile ölü toprağa hayat verdiği gibi, hikmet nuruyla da ölü kalbi diriltir. Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren. Bildiğini bilmeyenlere öğret. Allahu Teâlâ’yı zikreden bir kavim gördüğünde, onlarla beraber otur. Olur ki, Allahu Teâlâ’nın rahmetine kavuşmuşlardır. Sen de onların sebebiyle rahmete kavuşursun.”

“Ey Oğlum! Helâl kazanarak yoksulluktan korun. Yoksul düşen kimse üç musibetle karşılaşır:

1. Din zayıflığı: Çünkü fakirlik insanı kötülüğe sürükler.

2. Akıl zayıflığı: Çünkü ihtiyaç düşüncesi insanı şaşırtır.

3. Mürüvvet ve insanlığı kaybolur. Bunlardan daha büyüğü de insanların maskarası olur.

“Ey Oğlum! Şüphesiz hikmet yoksullan padişahların meclislerine oturtur.”

“Ey Oğlum! Mide dolunca tefekkür uyur, hikmet lâl (dilsiz) olur ve âzâ ibadetten tembelleşir.”

“Ey Oğlum! Allahu Teâlâ’dan öyle kork ki, bu korku seninle ümidin arasına girsin, senin ümidini tamamen kessin. FakatAllabu Teâlâ’dan öyle ümit et ki, seninle korkun arasına girip, şendeki korkudan hiçbir şey bırakmasın.” Bunun üzerine oğlu: “Ey babacığım! Benim bir kalbim var. Eğer kalbimi korku ile doldurursam, bu benim ümidime mani olur. Kalbimi ümit ile doldurursam, bu ümidim, hiçbir korkuya kalbimde yer vermez” dedi. Lokman Hekim: “Ey oğul! Mü ’minin öyle bir kalbi vardır ki, sanki o, iki kalp gibidir. Birisi ile Allahu Teâlâ’nın rahmetini umar, diğeri ile Allahu Teâlâ’nın azabından korkar. (Yani, mü’min ümit ile korku arasında olacaktır. Ne sadece ümit edip azaptan emin olacak, ne de korkuya düşüp Allahu Teâlâ’nın rahmetinden ümit kesecek)”buyurdu.

Bir gün Davut aleyhisselâm demir telden yelek örerken, Lokman Hekim varıp, bunu ne yapacaksın diyecekti. Lâkin faydasız sözden sakınmak için sustu. Davut aleyhisselâm yeleği bitirip giydi: “Ne güzel savaş elbisesidedi. Lokman Hekim sabretti, cevabı aldığından pek sevinip, “Sükût, hikmettir; ama her kişinin kân değildir’’ dedi. Hz. Davut durumu ferasetle bilip, “Sana hekim demeleri, ona layık olduğun içindir” buyurdu.

Bir gün Davut aleyhisselâm, Hz. Lokman’a: “Bir koyun boğazlayıp, bütün vücudunun en iyisi olan iki parça et getir” dedi. O da gidip, dil ile yürek getirdi. Bir başka defasında; “En aşağı kısımlarını getir” dedi. Yine dil ile yürek getirdi. Sebebini sorduğunda “Dil ile yürek (kalp) iyi olursa, bütün iyilerin iyisi olur, kötü olunca, bütün kötülerin kötüsü olur” deyip, insanın iyilik ve kötülüğünün dil ve kalbine bağlı olduğuna işaret etti.

Oğlum! Sana birtakım hasletler tavsiye edeceğim. Bunları yerine getirirsen mensup olduğun topluluğun efendisi olursun: Yakın uzak kim o/ursa olsun, herkese tatlt davran, iyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarım koru. Yakınlanm ziyaret et. Gammazlığa kıymet vermeyeceğine, arayı bozacak azgtnlann sözünü dinlemeyeceğine dair onlara güven ver. Öyle arkadaş seç ki, ayrıldığınız zaman ne sen onları, ne de onlar seni dillerine dolasınlar “Ey Oğlum! Uç şey üç şeyle bilinir: “Halım gazap anında, şecâat harp meydanında, kardeşlik ise ihtiyaç anında.”

“Ey Oğlum! Dünyayı sat ahireti al. Böylece alışverişinde, her iki yönden kâr edersim Sakın ahiretini satıp dünyayı alma. Zira bu suretle, her iki taraftan zararın olur.”

“Ey Oğlum! Kalbin katı olduğu halde, insanların sana hürmet etmesi için, kendini Allahu Teâlâ’dan korkar gibi göstermeye çalışma. “Ey Oğlum! İlim meclisine sokul, fakat alimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarım al, fazlasını ahiretin için infak et. Sıkıntıya düşüp başkasının sırtına yük olacak şekilde dünyayı tamamen arkaya atma. Oruç tut, fakat orucun şehvetim kırsın. Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclisine katılma, riyakârların içine girme.”

“Ey Oğlum! Orta hâlde ikram edici ol, saçıcı olma.“Ey Oğlum! Hasta olmadan önce tabip çağır. Tabibe, hasta olmadan önce hürmet göster.”Lokman Hekim’e oğlu: “Ey babacığım! Bir insan için en haytrlt haslet nedir?” dedi. Lokman Hekim: “Dindir” buyurdu. “Ta iki haslet olsa?” dedi. “Din ve mal” diye cevap verdi. “Üç haslet olsa?” dedi. “Din, mal ve hayadır” buyurdu. “Dört olsa” dedi. “Din, mal, haya ve giizelahlak” dedi. “Ta beş haslet olsa?” deyince; “Din, mal, haya, güzel ahlak ve sehâvet (cömertlik)” buyurdu. “Altı olsa?” deyince; “Ey oğlum! Bir insanda bu beş haslet toplanırsa insan müttâki, velî ve Allahu Teâlâ’nın kendine yaktn kıldığı kullarından olup, şeytandan uzaklaşır” buyurdu. He-kim’in oğlu devamla:

“Ey babacığım! En kötü haslet nedir?” dedi. Lokman Hekim: “En kötü haslet, küfürdür” buyurdu. Oğlu: “Ta en kötü iki haslet nedir?” deyince, “Küfür ve kibir” buyurdu. “Uç olursa?” deyince, “Küfür, kibir ve şükür azlığı yani az şükretmek” buyurdu. “Dört olursa?” deyince, “Küfür, kibir, şükür azlığı ve cimriliktir. ” buyurdu. “Beş olursa” deyince, “Küfür, kibir, şükür azltğı, cimrilik ve kötü ahlâktır” buyurdu. “Ey babacığım, altı olursa?” deyince: “Ey oğulcuğum, beş kötü haslet bir kimsede toplanınca, o kimse şakidir. Allahu Teâlâ’dan uzaktır.” buyurdu.

“Oğlum! Hayret-i mucip olmayan lüzumsuz şeylere gülme, lüzumsuz yerde gezme, üstüne vazife olmayandan sorma. Başkasının servetini koruyacağım diye, kendi servetini mahvetme. Senin malın, kendin için infak edip takdim ettiğindir. Başkasının malı, veresiye terk ettiğindir.”

“Oğlum, merhamet eden merhamet bulur, sükût eden selamete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günahkâr olur, diline hâkim olmayan pişman olur.”

“Oğlum! Sakın fakir diye kimseye hakaret etme. Çünkü her ikinizin de Rabbi birdir.”

“Oğlum! Sonunu gören pişmanlıktan emin olur.”

“Küçükken terbiye edersen, büyüyünce faydasını görürsün.”

“Küçük şeylere küçük diye bakma, yarın büyük olur.”

“Kötü isim ile kimseyi anma. İleri gidip nefsini halka üstün tutma.”

“Ey oğlum! Borçlu olmaktan salon. Çünkü gündüz zillet, gece gam ve keder içinde olursun.”

“Ey oğlum günahından dolayı beni cezalandırmaz diye ümitli olmadığın gibi, rahmetinden de ümidini kesici olma.”

“Ey oğlum! Alimlere karşı övünmek, akdsızlarla inatlaşmak, meclislerde ve toplantılarında gösteriş yapmak için ilim öğrenme. İhtiyacım yok diyerek ilmi de terk etme.”

“Ey oğul! Yalandan sakın. Yalan, dilini bozar. İnsanlar yanında mürüvvetin noksanlaşır. Bununla hayânı, değerini ve makamım kaybedersin”

“Ey oğlum! Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamah etmekten sakın. Bununla hayânı, değerini ve makamını kaybedersin.”

Beyhâki, Süleyman Temimi’den şöyle rivayet etti:

“Lokman Hekim oğluna: Ey oğlum! Rabbiğfirlî beni affet” duasını çok oku. Zira öyle bir an vardtr ki, Allahu Teâlâ o anda dua edenin dileğini geri çevirmez.” buyurdu.

Lokman Hekim’e: Bize peygamberlerden öğrendiğiniz ilimleri özetleyerek, nefis terbiyesine dair, en derli toplu bir nasihat verir misiniz? dediler. Lokman Hekim: “Evet. Peygamberlerin ilimlerinden kendim için özetleyip dünya ve ahiret işlerinin üzerine kurduğum kısa bir sözü size de söyleyeyim. Sekiz şeye dikkat eden, öncekilerin ve sonrakilerin ilimleriyle amel etmiş olur. Bunlar dört zamanda dört şeyi korumak, iki şeyi hatırdan çıkartmamak, iki şeyi tamamen unutmaktır. Korunacak şeyler, namazda gönül, halk arasında dil, yiyip içme anında boğaz, bir kimsenin evine gidilince de öteye beriye bakmamaktır. Hiç hatırdan çıkartılmaması gereken şeyler, Allahu Te-âlâ’nın büyüklüğü ile ölüm halidir. Unutulması gereken şeyler de bir kimseye yapılan iyilik ve kendine yapılan kötülüklerdir.” buyurdu.

“Yavrucuğum! Kötü insanlardan Allahu Teâlâ’ya sığın, böylece insanların en hayırlısı olursun.”

“Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama! Ona itimat etme! Zira sen bunun için yaratılmadın. Allahu Teâlâ, dünya nimetlerini, itaat edenlere yanı müminlere sevap, âsilere ceza kılmadı.”

Yavrucuğum! Sakınılması lazım olan hususlardan bir husustan çok sakın! O da şudur: “insanlar seni Allah’tan korkuyor gördükleri halde, kalbin fecirdir. Yani günahla doludur.” Bu hususta Resulullah Efendimiz Hadîs-i Şerifte buyurdular ki: “Bâtınını (içini) ıslah eden kimsenin, dışım da Allahu Teâlâ ıslah eder.”

“Yavrucuğum! Sana iki şey tavsiye ederim. Bunlara dikkat edersen daima hayır üzere bulunursun. Bunlardan geçineceğin para ve ödeyeceğin borcundur.”

Lokman Hekim oğluna: “insanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü seni böyle yapan zenginliktir. Tamahtan salan. Çünkü tamah hazır bir fakirliktir. Namazını dünyaya veda eden kimse gibi kıl. Özür dilemeyi gerektirecek şeylerden salon.” buyurur.

“Ey oğlum! Hak Teâlâ’ya tâbi ol. Nasihati önce kendine yap. Başkalarına tavsiye edeceğin şeylerle önce kendin amel et. Sözünü, bilgine, haline göre söyle!”

“’Yavrucuğum! Sana dost olanları, sıkıntılı zamanlarda dene!”

“Oğlum! Gençlik zamanını ganimet bil! Bir işte akıl ve ilim sahibi kimselere danış!”

“Yâvrucuğum! Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol. Dostlarına hürmet ve ikramda bulun!”

“Oğlum! Masraflarım gelirine göre ayarla. İktisat et. Aşırı gitme. Her işte îtîdâl sahibi ol. Yani orta yolu tercih et. Cömertliği adet edin!”

“Ey oğlum! Büyüklerle konuşurken sözü uzatma. Akrabaya karşı alâkanı kesme. Üzerinde ittifak olunmuş şeye muhalefet etme. Hiç kimseye üstünlük taslama!”

“Oğlum! Kaş göz işaretleri ile hiç kimseyi küçük düşürecek hareketlerde bulunma. Başkalarının yanında kendini veya aileni methetme!”

“Oğlum! Elinden geldiği kadar kavgadan, münakaşadan sakın! Dünya işleri için kendini fazla üzme. Kızdığın zaman sözlerine dikkat et, ölçülü olmaya çalış. Büyüklerin önünden yürüme. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma!”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir