Mehdi Varmıdır? İnkar Eden Kimse Kafir olur mu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hz.Mehdi kimdir? Dünyaya gelmiş midir? Dünyaya gelmiş ise nerede yaşıyor? Neden onu görmüyoruz? Mehdi diye bir kimse var mıdır? Varsa gelmiş midir, yoksa gelecek midir? Mehdî’yi inkâr eden kimse kâfir olur mu?

Lisanü’l-Arap’ta Mehdinin, doğru yola erişmiş, hidayeti bulmuş olan; kendisine Allah tarafından doğru yol gösterilen kimse diye tarifi yapılmaktadır. Mehdî inancının menşeiyle müslümanlar arasında ortaya çıkışının sebepleri hakkında ileri sürülen farklı görüşleri vardır. Mehdi, İslam dünyasinin Siîsiyle Sürinîsiyle yillardir yolunu gözledigi esatirî sahsiyet. Mehdî telakkisi III. (IX.) yüzyıldan itibaren İsnâaşeriyye arasında kökleşmiş ve bu fırkayı diğerlerinden ayıran önemli bir inanç esası haline gelmiştir. Sözlük manasi itibariyle mehdi, dogru yola, hidayete erismis kimsedir. “Allah’in kendisini hakka ulastirdigi kisiye Mehdi denir.” Mehdi hakkindaki rivayetler bir degil, birçok sahsi gösterir mahiyettedir.

Mehdî meselesi, Deccal meselesi gibi halkın dilinde çok dolaşan ve münakaşa götüren bir meseledir. Kimi Mehdî gelmiştir, kimi gelmemiştir, fakat gelecektir, kimi Mehdî diye bir şey yoktur, kimiyse Mehdiyi inkâr eden kâfirdir demektedir. Bunun için meseleyi ele alıp, Peygamber (sav)’in hadislerine ve Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat cumhurunun görüşlerine dayanarak gerçeği açıklamaya gayret edelim istedim. Şöyle ki:

Tarih boyunca müslümanlar arasında Mehdî inancı pek yaygın bir şekilde süregelmiştir. Bu inanca göre ahir zamanda ehli beytten bir zat ortaya çıkacak, müslümanlar kendisine biat edip, etrafında toplanacak ve bütün İslâm memleketlerim birleştirip hakimiyeüni sağlayacaktır.

Bu inanç gerçekten doğrudur. Çünkü; her ne kadar Buhâri ile Müslim Mehdî hakındaki hadislere yer vermemiş iseler de, Ebu Davud, Tirmizî, İbn Mâce, el-Bezzâr, Hâkîm ve Taberânî gibi büyük muhaddisler onları tesbit etmişlerdir. Bu hadislerin bir kısmı zayıf ise de, bir kısmı sahih ve diğer bir kısmı da hasendir. Şevkânî gibi bazı alimlerin dediklerine göre Mehdi hakkında varit olan hadisler mütevatirdir. Yani Mehdî hakkındaki Peygamber (sav)’in sözü kesindir ve sabittir. İbn Haldun gibi bazı kimseler Mehdî hakkında varit olan hadislerin tümünü zayıf olarak görmüşlerse de bu doğru değildir (44).

Davud, Tirmizî, İbn Mâce, el-Bezzâr, Hâkîm ve Taberânî gibi büyük muhaddisler onları tesbit etmişlerdir. Bu hadislerin bir kısmı zayıf ise de, bir kısmı sahih ve diğer bir kısmı da hasendir. Şevkânî gibi bazı alimlerin dediklerine göre Mehdi hakkında varit olan hadisler mütevatirdir. Yani Mehdî hakkındaki Peygamber (sav)’in sözü kesindir ve sabittir. İbn Haldun gibi bazı kimseler Mehdî hakkında varit olan hadislerin tümünü zayıf olarak görmüşlerse de bu doğru değildir (44) Tuhfetü’l-Ahvazî, c. 3, s. 231, Hind bas.

Mehdî hakkında varit olan hadislerin bir kısmı şunlardır:
1) Abdullah, Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: “Dünyada yalnızca bir gün kalsa bile, yeryüzünü zulmün kapladığı gibi adaletle dolduracak, ismi benim ismime, babasının ismi benim babamın ismine uyan benden veya ehli beytimden birisini göndermek için Allah (c.c.) o günü uzatacaktır” (Ebû Dâvûd).

2)
Ali (ra), Peygamber (sav’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Zamandan sadece bir gün kalsa bile Allah (c.c.) mutlaka ehli beytimden bir adamı gönderecek ve o zulmün yeryüzünü kapladığı gibi adaletle dolduracaktır” (Ebû Davud).

3)
Ümmü Seleme Peygamber (sav)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Mehdi ehli beytimden Fâtıma’nın evlâdından dır” (Ebu Davud).

4)
Ebû Saîdi’l Hudri’den: “Mehdî bendendir. Açık alınlı, kalkık burunludur. Yeryüzünü zulmün kapladığı gibi adaletle dolduracaktır. O yedi sene hükmedecektir.”

5)
Ebû İshâk, Ali (kv)’nin oğlu Haşan a bakarak şöyle dediğini rivayet ediyor: “Oğlum Peygamber (sav)’in dediği gibi bir büyüktür. Onun sulbünden Peygamberin ismiyle isimlendirilen, ahlâk bakımından O’na benzeyen fakat her yönden yaratılışta benzemeyen bir adam çıkacaktır.”

6)
Abdullah (ra), Peygamber (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Ehl-i beytimden ismi benim ismime benzer bir adam araplara hakim olmadıkça dünya gitmez (Kıyamet kopmaz)” (Tirmizî).

7) Ebu Said el-Hudrî’den rivayet edilmiştir: “Peygambeı (sav)’in vefatından sonra büyük bir olayın olacağından endişe ettik. Bu sebeple Peygamber (sav)’e durumu sorduk. Cevaben buyurdu ki:7) Ebu Said el-Hudrî’den rivayet edilmiştir: “Peygambeı (sav)’in vefatından sonra büyük bir olayın olacağından endişe ettik. Bu sebeple Peygamber (sav)’e durumu sorduk. Cevaben buyurdu ki:
— “Benim ümmetimde Mehdi vardır. Çıkıp beş, yedi veya dokuz yaşayacaktır.” Ravî:
— “Bu nedir?” (Yani beş, yedi veya dokuz nedir? Gün mü, aymı sene mi?) diye sordu. Peygamberimiz (sav):
— “Senedir”, dedikten sonra, “Adamın biri gelip ey Mehdi bana ver, bana ver diyecek o da kaldrabileceği kadar eteğini dolduracaktır” (Tirmizî).

8)
Ali (kv) Resûlüllah (sav)’in şöyle dediğini rivâyet etmiştir:
“Mehdi ehli beyttendir, Allah onu bir gecede ıslah eder” (İbn
Mâce).

9)
Said b. Müseyyeb diyor ki: Biz Ümmü Seleme’nin yanında Mehdî konusunu ele aldık, bunun üzerine Ümmü Seleme:
— “Peygamber (sav)’in Mehdi Fatıma’nın evlâdından dır, dediğini işittim” dedi. (İbn Mace)

10)
Enes b. Malik’ten: Peygamber (sav)’in şöyle dediğim işittim:
“Biz Abdülmuttalip oğullan ehli cennetin büyükleriyiz.
Ben, Hamza, Ali, Cafer, Haşan, Hüseyin ve Mehdî” (İbn Mâce)

11)
Sevban, Peygamber (sav)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
“Siyah sancakların Horasan tarafından geldiğini görürseniz
ona katılınız. Çünkü içinde Allah’ın halifesi Mehdî vardır” (Ah-med ve Beyhâki).
Mehdî hakkında varit olan hadislerin bir kısmım numune olarak zikrettik. Umum müslümanlann inancı, fakihlerin görüşü ve ahad da olsalar bu kadar hadis Mehdî’nin sübutu için kâfidir. Ancak -yukardan da anlaşıldığı gibi- Mehdî hakkında varit olan hadislerin bazıları zahiren birbiriyle çatışmaktadır. Çoğu Mehdî’nin Fatıma’nın zürriyetinden olacağım belirtiyor. Bazısı Mekke ve Medine’den söz ederken, bazılarıysa Horasan’dan bahsediyor. Bunun için Mehdî ile ilgili hadisleri okuyan tereddüde düşüyor.
Muhterem okuyucu!… Deccal hakkında varit olan hadisler arasındaki zahiri çelişki, Deccal’ın bir değil bir kaç kişi olduğu biçiminde yorumlanarak hadislerin yol açtığı tereddütler ifade edilmiştir. Mehdî hakkındaki hadisler arasındaki çelişkinin de, Mehdî’nin

bir değil, bir kaç kişi olduğu biçiminde yorumlanarak ortadan kaldırılmasına bir mani yoktur. Yani Mehdi bir değil, bir kaç kişidir. Bütün hadislerin bir tek Mehdî’ye hamledilmemesi gerekir.

Hülâsa: İbn Hacer gibi zevatın ifade ettiklerine göre bir çok Mehdî vardır. Her zamanda bir iki Mehdi bulunabilir. Yalnız ahir zamanda gelecek olan büyük Mehdî birdir. Henüz gelmemiştir. Ne zaman geleceğini Allah (c.c.)’dan başka kimse bilemez. Hatta Ah-med b. Zeyn-i Dehlân bu hususta Mehdi’nin bile kendisinin Mehdî olduğunu bilemeyeceğinden bahisle şöyle diyor:

“Mehdî’nin gelişini belli bir seneyle sınırlamak doğru değildir. Çünkü bu gaybî bir husustur, gaybı da AHah’dan başka kimse bilemez. Ne zaman geleceği hususunda Şari’den bir nâs varit olmamıştır. Geçmiş alimlerden bir çoğunun tahminlere istinaden Mehdî’nin çıkışı için vakit tayin etmeleri hatadan beri değildir. Bu görüşler Peygamber (sav)’in Mehdi hakkındaki onun bir gecede çıkıp alemi ıslâh edeceği hadisine dayanır. Mehdî’nin bizzat kendisi bile Allah (c.c.) beyân etmedikçe beklenen Mehdî’nin kendisi olduğunu bilemez” (45) el-Fütuhâtü’l-Îslâmiyye, c. 2, s. 338.

Binâenaleyh şu veya bu adam Mehdî’dir. Veya Mehdî şu tarihte zuhur edecektir dememek gerekir. Böyle demenin bize hiç bir faydası yoktur. Yalnız Ömer b. Abdülaziz veya şu, veyahut da bu zat -büyük Mehdî’yi kastetmemek şartıyla- Mehdî’dir demekte de bir sakınca yoktur.

Hadislerin beyan ettikleri gibi, “Muhammed b. Abdullah” ismini alan bir zatın ahir zamanda çıkıp beşeriyeti ıslâh etmesi, yeıyüzü-nü adaletle doldurması ve bütün İslâm âlemini birleştirip Allah’ın hakimiyetini yayması mümkün olduğuna göre onu uzak görmek ve Peygamber (sav)’in hadislerini – Ahad da olsalar – red etmek anlamsızdır.

Ahad hadislerin Peygamber (sav)’in sözü olup olmadığı şüphelidir. Bir veya birkaç kişi tarafından Peygamber (sav)’den nakledilmiştir. Yüzde yüz Peygamber (sav)’m sözüdür denilemez. Ama bu şuna benzer: Nasıl ki Kur’ân âyetleri Allah (c.c.)’ın sözü olduğu gibi Buhari ve Müslim’in ittifak ettikleri hadisler de o derecede kesin olarak Peygamberin sözüdür denilemezse, hadis-i ahad ile sabit

olan bir hüküm de mütevatir veya meşhur hadislerle aynı seviyededir. yüzde yüz Peygamber (sav) in sözüdür, inkâr eden kâfir olur denilemez. Ancak onu, âyete ters düşmediği ve -ferdin düşünce hissine göre değil de- akla ve nakle muhalif olmadığı takdirde reddetmek de anlamsızdır. Hatta Ahad hadisin Peygamber (sav)in sözü olması kuvvetle muhtemel olduğundan delilsiz olarak onu inkâr eden kimse fâsık olur.

Yalnız, tahmini olarak hergün bir Mehdi namzeti gösterip yaygara yapmak ve Allah’ın Mehdî olarak kabul etmediği bir kimsenin Mehdiliğini ilân etmek Allah’ın hukukuna tecavüz ve ölçüsüzlükten doğan bir cüretkârlıktır.

Yukarıda her ne kadar Şevkânî ve benzerlerinin Mehdi ile ilgili hadisler mütevatirdir, onlan inkâr etmek küfürdür” gibi sözlerini zikrettiysek de ahad hadislerle ilgili buraya kadar anlattıklarımızın ışığında şunu diyebiliriz: Mehdî hakkında varit olan hadisler ahad hadislerdir. Mütevatir değildirler. Bu sebeple onlan inkâr etmek de küfür değildir. Ancak demin dediğimiz gibi delilsiz olarak inkâr etmek bidattir.

Mehdî, dünyadan haberi olmayan ve meczup birkaç kişiyi etrafında toplayan bir kişi olmadığı gibi, sarhoş, ayyaş ve şehvet peşinde koşan bir kimse de değildir. O, ciddî olarak İslâm’ın bütün hükümlerine sanlan ve zamanın ahval ve şeraitine göre yetişip gelişen cesur ve mü’min bir liderdir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir