Ramazanda Ölen Kişinin Oruç Borcu Olursa Ne Lazım Gelir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Oruç ve namaz gibi ibadetler, mükellef olan her Müslümanın yapması gereken şahsi farzlardır. Bu nedenle Ramazan orucu, mükellef olan her müslümanın tutması gereken ilâhî bir borçtur. Çünkü bu konuda, bazı amel ve iyiliklerin fayda vereceğine dair, apaçık ayet ve hadisler vardır. Lakin bir kimse hasta veya misafir olduğundan orucunu tutamadan ve kazaya imkân görmeden vefat ederse ne lâzım gelir?

Bir kimse hasta veya misafir olduğundan oruç tutamaz, kaza etmeye de fırsat görmeden vefat ederse günahkâr olmadığı gibi fidyesini de vermesi icab etmez. (5) Mebsût, c. 3, s. 89, Muğni’l-Muhtâc, c. 1, s. 438

Fakat seferden döndüğü veya hastalıktan iyileştiği halde kaza etmeden vefat ederse günahkâr olur. Fidyesinin verilmesi için vasiyet etmesi lâzımdır.

Fakihlerin çoğunluğu, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir yoksul doyumu kadar fidye öder.” (Bakara, 2/184) âyetinden hareketle, mazeretli veya mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden ölüm döşeğine düşmüş kimselerin oruç borçları için fidye ödenmesi vasiyetinde bulunmalarının müstehap olacağını söylemişlerdir. Eğer vasiyet etmişse mirasçıları malının üçte biri oranında bu vasiyeti yerine getirirler (Merğînânî, el-Hidâye, II, 270; bkz. Serahsî, el-Mebsût, III, 100; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 399-400).

Fidye, ölenin bıraktığı maldan techîz, tekfin masrafları ve borçları çıkarıldıktan sonra, kalan malın üçte birinden verilir. Şayet fidye üçte birden çok tutarsa, fazla olan kısım ancak varislerinin rızası ile ödenebilir (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 407).

Şâfiî mezhebine göre ise bir kimse imkânı olduğu hâlde fidyeyi vermeden ölürse, vasiyete gerek olmaksızın bıraktığı mirastan ödenir. Zira onun fidye ödemesi, hasta ve yolcunun orucu kaza etmesi gibidir (Nevevî, el-Mecmû’, VI, 259).

Ehli sunnet alimleri “ölüye başkalarının yapacağı amellerin” fayda vereceği hususunda ittifak etmişlerdir.

Her kim ramazan ayında şer’i bir özürden dolayı orucunu bozar ve ihmal etmediği halde orucunu kaza etmeye fırsat bulamadan vefat ederse o kimseye orucunu kaza etmesi ve fakir doyurması gerekmez. Ama bir özrü olmadan geciktirir ve kaza edemeden vefat eder ise akrabalarından birisi onun adına kaza orucu tutabilir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve selem’den sabit olan sahih bir hadiste “Bir kimse üzerinde oruç borcu olduğu halde ölürse, velisi onun yerine orucunu tutar.” diye buyurmuştur.

Ramazan orucu, mükellef olan her müslümanın tutması gereken ilâhî bir borçtur. Herhangi bir sebeple oruç borcunu ödeyemeden vefat eden kimseyi bu borcundan kurtarmak için, onun yerine bir yakını oruç tutabilir. Yakınlık, hadisimizde “velî” kelimesiyle ifade edilmiştir. Bu yakınlık bazı âlimlere göre ölenin oğlu, kızı, anası, babası gibi bir yakınlık, bazılarına göre ona mirasçı olan kimseler, bazılarına göre de onun akrabası olan herkestir.

İslâm âlimlerinin büyük bir kısmı, ramazan orucunu tutamadan ölen kimse namına her gün bir fakire sadaka vermeyi tavsiye eden hadisleri dikkate alarak, ölen kimsenin yerine oruç tutmaktansa fidye vermeyi uygun görmüşler ve hadisimizdeki “Onun yerine yakını oruç tutar” ifadesini, ölenin yakını, fakirleri doyurarak onun oruç borcunu ödemiş olur, şeklinde yorumlamışlardır. Buna göre, tutulamayan her oruç için, ramazanda verilen fitre kadar bir miktar para fakirlere dağıtılacaktır.

İmâm Mâlik bu görüştedir. İmâm Şâfiî’nin bu konuda iki görüşü vardır. İlk görüşü, hadisimize uygun olarak, oruç tutulabileceği yönündedir. Kitabımızın müellifi Nevevî İmâm

Şâfiî’nin bu görüşünün daha doğru olduğunu söylemiştir. Şâfiî, sonraları görüşünü değiştirmiş, oruç tutulmayıp fakirleri doyurmanın veya onlara yiyecek vermenin daha uygun olacağını söylemiştir.

Ahmed İbni Hanbel de yukarıdaki hadisi esas almış ve oruç borcuyla ölen kimsenin yerine yakınının oruç tutabileceğini söylemiştir.

İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe, şayet ölen kimse “oruç borçlarım için fidye verin” diye vasiyet etmişse onun yerine fidye verileceğini, vasiyet etmemişse verilmeyeceğini söylemiştir. Bununla beraber oruç borcu bulunan kimsenin, vasiyetinde bunu mutlaka belirtmesi gerektiğini söylemiştir. Ölenin yerine oruç tutmaktansa fakirlere sadaka vermeyi savunan âlimler, Peygamber aleyhisselâm’ın bir başkası yerine namaz kılınamayacağını, hatta oruç da tutulamayacağını belirten hadisleri olduğunu, bu sebeple ölünün yerine yakınlarının oruç tutmasının uygun olmadığını söylemişlerdir.

HADİSTEN ÖĞRENDİKLERİMİZ

1- Bir müslüman oruç borcuyla vefat etmişse, yakın akrabaları onun bu borcunu mutlaka kapatmalıdır.

2- Bazı âlimlere göre, ölen kimsenin tutamadığı oruçları en yakın akrabaları tutabilir. Bazı âlimlere göre ise, tutulamayan her oruç yerine bir fidye vermelidir.

[1] Buhârî, Savm 42; Müslim, Sıyâm 153. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 40, Eymân 21.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir