Ali İmran Türkçe Okunuşu Arapça Yazılışı ve Meali

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kur’ân-ı kerîmin üçüncü sûresi. Enfâl sûresinden sonra, Ahzâb sûresinden önce nâzil olmuştur. Âl-i İmrân sûresi, Medîne-i münevverede nâzil olmuştur (inmiştir). İki yüz âyet-i kerîmedir. Otuz üçüncü âyet-i kerîmede geçen Âl-i İmrân kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede, Allahü teâlânın birliği, yüce sıfatları bildirilmekte, bütün peygamberler in tasdîk edilmesi emredilmekte, onların hepsinin Allahü teâlânın kulları olduğu, bâzısını inkâr etmenin bâzısını ilah edinmenin yanlışlığı açıklanmakta, müslümanlara, Allahü teâlânın maddî ve mânevî ihsanları hatırlatılarak, bir hikmetten dolayı zaman zaman karşılaştıkları zahmetlere, musîbetlere sabretmeleri tavsiye edilmekte ve daha başka hususlar bildirilmektedir. (İbn-i Abbâs, Kurtubî)

Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Ali İmran süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Fazileti : Kıyâmet gününde Kur’ân-ı kerîm ve onunla amel edenler getirilirler. Kur’ân-ı kerîmin önünde, (en uzun oldukları ve en çok hüküm kendilerinde olduğu için) Bekara ve Âl-i İmrân sûreleri bulunacaktır. Bu iki sûre sanki iki bulut yâhut aralarında bir nûr bulunan iki siyah gölgelik veya sâhiblerini müdâfaa eden (savunan) saf bağlamış uçan iki kuş topluluğu gibi olacaklardır. (Hadîs-i şerîf-Müslim)

Bu sûrenin ve bazı âyetlerinin faziletleri hakkında birçok rivayet bulunmaktadır. Bakara ile Âl-i İmrân sûrelerinin önemine değinen hadisler sebebiyle İslâm bilginleri bu iki sûrenin tefsirine ayrı bir ilgi göstermişler ve bunları konu edinen özel tefsirler kaleme almışlardır. Bir hadîs-i şerifte Resûlullah, Bakara ve Âl-i İmrân sûrelerini iyi bilip gereğince davrananlara bu sûrelerin kıyamet gününde şefaatçi olacağını haber vermiş (Müslim, “Salâtü’l-müsâfirîn”, 42; Tirmizî, “Fezâilü’lKur’ân”, 4), bir başka hadiste de yüce Allah’ın “ism-i a‘zam”ının Bakara sûresinin 163. âyeti ile Âl-i İmrân’ın başında bulunduğunu belirtmiştir (Tirmizî, “Daavât”, 64; Ebû Dâvûd, “Salât”, 352).

AL’İ İMRAN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam mim

2. Allahu la ilahe illa huvel hayyul kayyum

3. Nezzele aleykel kitabe bil hakkî musaddikal lima beyne yedeyhi ve enzelet tevrate vel incîl

4. Min kablu hudel lin nasi ve enzelel furkan* innellezîne keferu bi ayatillahi lehum azabun şedîd vallahu azîzun zuntikam

5. İnnellahe la yahfa aleyhi şey’um fil erdî ve la fis sema’

6. Huvellezî yusavvirukum fil erhami keyfe yeşa’* la ilahe illa huvel azîzul hakîm

7. Huvellezî enzele aleykel kitabe minhu ayatum muhkematun hunne ummul kitabi ve uharu muteşabihat* fe emmellezîne fi kulubihim zeyğun fe yettebiune ma teşabehe minhubtiğael fitneti vebtiğae te’vîlih* ve ma ya’lemu te’vîlehu illellah* ver rasihune fil îlmi yekulune amenna bihî kullum min îndi rabbina* ve ma yezzekkeru illa ulul elbab

8. Rabbena la tuzîğ kulubena ba’de iz hedeytena veheb lena mil ledunke rahmeh* inneke entel vehhab

9. Rabbena inneke camiun nasi li yevmil la raybe fîh* innellahe la yuhliful mîad

10. İnnellezîne keferu len tuğniye anhum emvaluhum ve la evladuhum minellahi şey’a* ve ulaike hum vekudun nar

11. Kede’bi ali fir’avne vellezîne min kablihim* kezzebu bi ayatina fe ehazehumullahu bi zunubihim* vallahu şedîdul îkab

12. Kul lillezîne keferu setuğlebune ve tuhşerune ila cehennem* ve bi’sel mihad

13. Kad kane lekum ayetun fî fieteynil tekata* fietun tukatilu fî sebîlillahi ve uhra kafiratuy yeravnehum misleyhim ra’yel ayn* vallahu yueyyidu bi nasrihî mey yeşa’* inne fî zalike le îbratel li ulil ebsar

14. Zuyyine lin nasi hubbuş şehevati minen nisai vel benîne vel kanatîyril mukantarati minez zehebi vel fiddati vel haylil musevvemeti vel en’ami vel hars* zalike metaul hayatid dunya vallahu îndehu husnul meab

15. Kul e unebbiukum bi hayrim min zalikum* lillezînettekav înde rabbihim cennatun tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha ve ezvacum mutahheratuv ve rîdvanum minellah* vallahu basîyrum bil îbad

16. Ellezîne yekulune rabbena innena amenna fağfir lena zunubena vekîna azaben nar

17. Essabirîne ves sadikîyne vel kanitîne vel munfikîyne vel mustağfirîne bil eshar

18. Şehîdellahu ennehu la ilahe illa huve vel melaiketu ve ulul îlmi kaimem bil kîst* la ilahe illa huvel azîzul hakîm

19. İnned dîne indellahil islam* ve mahtelefellezîne utul kitabe illa mem ba’di ma caehumul îlmu bağyem beynehum* ve mey yekfur bi ayatillahi fe innellahe serîul hîsab

20. Fe in haccuke fe kul eslemtu vechiye lillahi ve menittebean* ve kul lillezîne utul kitabe vel ummiyyîne e eslemtum* fe in eslemu fe kadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ vallahu besîyrum bil îbad

21. İnnellezîne yekfurune bi ayatillahi ve yaktulunen nebiyyîne bi ğayri hakkîv ve yaktulunellezîne ye’murune bil kîstî minen nasi fe beşşirhum bi azabin elîm

22. ulaikellezîne habitat a’maluhum fid dunya vel ahîrah* e ma lehum min nasîrîn

23. E lem tera ilellezîne utu nasîybem minel kitabi yud’avne ila kitabillahi li yahkume beynehum summe yetevella ferîkum minhum ve hum mu’ridun

24. Zalike bi ennehum kalu len temessenen naru illa eyyamem ma’dudat* ve ğarrahum fî dînihim ma kanu yefterun

25. Fe keyfe iza cema’nahum li yevmil la raybe fîhi ve vuffiyet kullu nefsim ma kesebet ve hum la yuzlemun

26. Kulillahumme malikel mulki tu’til mulke men teşau ve tenziul mulke mimmen teşa’* ve tuîzzu men teşau ve tuzillu men teşa’* bi yedikel hayr* inneke ala kulli şey’in kadîr

27. Tulicul leyle fin nehari ve tulicun nehara fil leyl* ve tuhricul hayye minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy* ve terzuku men teşau bi ğayri hîsab

28. La yettehîzil mu’minunel kafirîne evliyae min dunil mu’minîn* ve mey yef’al zalike fe leyse minallahi fî şey’in illa en tetteku minhum tukah* ve yuhazzirukumullahu nefseh* ve ilellahil masîyr

29. Kul in tuhfu ma fî sudurikum ev tubduhu ya’lemhullah* ve ya’lemu ma fis semavati ve ma fil ard vallahu ala kulli şey’in kadîr

30. Yevme tecidu kullu nefsim ma amilet min hayrim muhdarav ve ma amilet min su’* teveddu lev enne beyneha ve beynehu emedem beîyda* ve yuhazzirukumullahu nefseh* vallahu raufum bil îbad

31. Kul in kuntum tuhîbbunellahe fettebiunî yuhbibkumullahu ve yağfir lekum zunubekum* vallahu ğafurur rahîym

32. Kul etîy’ullahe ver rasul* fe in tevellev fe innellahe le yuhîbbul kafirîn

33. İnnellahestafa ademe ve nuhav ve ale ibrahîme ve ale îmrane alel alemîn

34. Zurriyyetem ba’duha mim ba’d* vallahu semîun alîm

35. İz kaletimraetu îmrane rabbi innî nezertu leke ma fî batnî muharranan fe tekabbel minnî inneke entes semîul alîm

36. Fe lemma vedaatha kalet rabbi innî veda’tuha unsa* vallahu a’lemu bi ma vedaat* ve leysez zekeru kel unsa ve innî semmeytuha meryeme ve innî uîyzuha bike ve zurriyyeteha mineş şeytanir racîm

37. Fe tekabbeleha rabbuha bi kabulin haseniv ve embeteha nebaten hasenev ve keffeleha zekeriyya kullema dehale aleyha zekeriyyel mîhrabe vecede îndeha rizka* kale ya meryemu enna leki haza* kalet huve min îndillah* innellahe yerzuku mey yeşau bi ğayri hîsab

38. Hunalike dea zekeriyya rabbeh* kale rabbi heb lî mil ledunke zurriyyeten tayyibeh* inneke semîud dua’

39. Fe nadethul melaiketu ve huve kaimuy yusallî fil mîhrabi ennellahe yubeşşiruke bi yahya musaddikam bi kelimetim minellahi ve seyyidev ve hasurav ve nebiyyem mines salihîyn

40. Kale rabbi enna yekunu lî ğulamuv ve kad beleğaniyel kiberu vemraetî akîr* kale kezalikellahu yef’alu ma yeşa’

41. Kale rabbic’al lî ayeh* kale ayetuke ella tukellimen nase selasete eyyamin illa ramza* vezkur rabbeke kesîrav ve sebbîh bil aşiyyi vel ibkar

42. Ve iz kaletil melaiketu ya meryemu innellahestafaki ve tahheraki vastafaki ala nisail alemîn

43. Ya meryemuknutî li rabbiki vescudî verkeîy mear rakiîyn

44. Zalike min embail ğaybi nuhîyhi ileyk* ve ma kunte ledeyhim iz yulkune aklamehum eyyuhum yekfulu meryeme ve ma kunte ledeyhim iz yahtesîmun

45. İz kaletil melaiketu ya meryemu innellahe yubeşşiruki bi kelimetim minhum ismuhul mesîhu îysebnu meryeme vecîhen fid dunya vel ahîrati ve minel mukarrabîn

46. Ve yukellimun nase fil mehdi ve kehlev ve mines salihîyn

47. Kalet rabbi enna yekunu lî veleduv ve lem yemsesnî beşer* kale kezalikillahu yahluku ma yeşa’* iza kada emran fe innema yekulu lehu kun fe yekun

48. Ve yuallimuhul kitabe vel hîkmete vet tevrate vel incîl

49. Ve rasulen illa benî israîle ennî kad ci’tukum bi ayetim mir rabbikum ennî ahluku lekum minet tîyni ke hey’etit tayri fe enfuhu fîhi fe yekunu tayram bi iznillah* ve ubriul ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta bi iznillah* ve unebbiukum bi ma te’kulune ve ma teddehîrune fî buyutikum* innefî zalike le ayetel lekum in kuntum mu’minîn

50. Ve musaddikal lima beyne yedeyye minet tevrati ve li uhîlle lekum ba’dallezî hurrime aleykum ve ci’tukum bi ayetim mir rabbikum fettekullahe ve etîy’un

51. İnnellahe rabbî ve rabbukum fa’buduh* haza sîratum mustekîym

52. Fe lemma ehasse îysa minhumul kufra kale men ensarî ilellah* kalel havariyyune nahnu ensarullah* amenna billah* veşhed bi enna muslimun

53. Rabbena amenna bi ma enzelte vetteba’ner rasule fektubna meaş şahidîn

54. Ve mekeru ve mekerallah* vallahu hayrul makirîn

55. İz kalellahu ya îysa innî muteveffîke ve rafiuke ileyye ve mutahhiruke minellezîne keferu ve caîlullezînettebeuke fevkallezîne keferu ila yevmil kîyameh* summe ileyye merciukum fe ahkumu beynekum fîma kuntum fîhi tahtelifun

56. Fe emmellezîne keferu fe uazzibuhum azaben şedîden fid dunya vel ahîrah* ve ma lehum min nasîriyn

57. Ve emmellezîne amenu ve amilus salihati fe yuveffîhim ucurahum* vallahu la yuhîbbuz zalimîn

58. Zalike netluhu aleyke minel ayati vez zikril hakîm

59. İnne mesele îysa îndellahi ke meseli adem* halekahu min turabin summe kale lehu kun fe yekun

60. Elhakku mir rabbike fe la tekum minel mumterîn

61. Fe me hacceke fîhi mim ba’di ma caeke minel îlmi fe kul tealev ned’u ebnaena ve ebnaekum ve nisaena ve nisaekum ve enfusena ve enfusekum summe nebtehil fe nec’al la’netellahi alel kazibîn

62. İnne haza lehuvel kasasul hakk* ve ma min ilahin illellah* ve innellahe le huvel azîzul hakîm

63. Fe in tevellev fe innellahe alîmum bil mufsidîn

64. Kul ya ehlel kitabi tealev ila kelimetin sevaim beynena ve beynekum ella na’bude ilellahe ve la nuşrike bihî şey’ev ve la yettehîze ba’duna ba’dan erbabem min dunillah* fe in tevellev fe kuluşhedu bi enna muslimun

65. Ya ehlel kitabi lime tuhaccune fî ibrahîme ve ma unziletit tevratu vel incîlu illa mim ba’dih* e fela ta’kîlun

66. Ha entum haulai hacectum fima lekum bihî îlmun fe lime tuhaccune fîma leyse lekum bihî îlm* vallahu ya’lemu ve entum la ta’lemun

67. Ma kane ibrahîmu yehuddiyyev ve la nasraniyyev ve lakin kane hanîfem muslima* ve ma kane minel muşrikîn

68. İnne evlen nasi bi ibrahîme lellezînettebeuhu ve hazen nebiyyu vellezîne amenu* vallahu veliyyul mu’minîn

69. Veddet taifetum min ehlil kitabi lev yudîllunekum* ve ma yudîllune illa enfusehum ve ma yeş’urun

70. Ya ehlel kitabi lime tekfurune bi ayatillahi ve entum teşhedun

71. Ye ehlel kitabi lime telbisunel hakka bil batîli ve tektumunel hakka ve entum ta’lemun

72. Ve kalet taifetum min ehlil kitabi aminu billezî unzile alellezîne amenu vechen nehari vekfuru ahîrahu leallehum yarciun

73. Ve la tu’minu illa li men tebia dînekum* kul innel huda hudellahi ey yu’ta ehadum misle ma utîtum ev yuhaccukum înde rabbikum* kul innel fadle bi yedillah* yu’tîhi mey yeşa’* vallahu vasiun alîm

74. Yahtessu bi rahmetihî mey yeşa’* vallahu zul fadlil azîym

75. Ve min ehlil kitabi men inte’menhu bi kîntariy yueddihî ileyk* ve minhum men in te’menhu bi dînaril la yueddihî ileyke illa ma dumte aleyhi kaima* zalike bi ennehum kalu leyse aleyna fil ummiyyîne sebîl* ve yekulune alellahil kezibe ve hum ya’lemun

76. Bela men evfa bi ahdihî vetteka fe innellahe yuhîbbul muttekîyn

77. İnnellezîne yeşterune bi ahdillahi ve eymanihim semenen kalîlen ulaike la halak lehum fil ahîrati ve la yukellimuhumullahu ve la yenzuru ileyhim yevmel kîyameti ve la yuzekkîhim* ve lehum azabun elîm

78. Ve inne minhum le ferîtkay yelvune elsinetehum bil kitabi li tahsebuhu minel kitabi ve ma huve minel kitab* ve yekulune huve min îndillahi ve ma huve min îndillah* ve yekulune alellahil kezibe ve hum ya’lemun

79. Ma kane li beşerin ey yu’tiyehullahul kitabe vel hukme ven nubuvvete summe yekule lin nasi kun îbadel lî min dunillahi ve lakin kunu rabbaniyyîne bi ma kuntum tuallimunel kitabe ve bima kuntum tedrusun

80. Ve la ye’murakum en tettehîzul melaikete ve nebiyyîne erbaba* e ye’murukum bil kufri ba’de iz entum muslimun

81. Ve iz ehazellahu mîsakan nebiyyîne lema ateytukum min kitabiv ve hîkmetin summe caekum rasulum musaddikul lima meakum le tu’minunne bihî ve le tensurunneh* kale e akrartum ve ehaztum ala zalikum îsrî* kalu akrarna* kale feşhedu ve ene meakum mineş şahidîn

82. Fe men tevella ba’de zalike fe ulaike humul fasikun

83. E fe ğayra dînillahi yebğune ve lehu esleme men fis semavati vel erdî tav’av ve kerhev ve ileyhi yurceun

84. Kul amenna bilbillahi ve ma unzile aleyna ve ma unzile ala ibrahîme ve ismaîyle ve ishaka ve ya’kube vel esbatî ve ma utiy musa ve îysa ven nebiyyune mir rabbihim* la nuferriku beyne ehadim minhum ve nahnu lehu muslimun

85. Ve mey yebteğî ğayral islami dînen fe ley yukbele minh* ve huve fil ahîrati minel hasirîn

86. Keyfe yehdillahu kavmen keferu ba’de îmanihim ve şehidu enner rasule hakkuv ve caehumul beyyinat* vallahu la yehdil kavmez zalimîn

87. ulaike cezauhum enne aleyhim la’netellahi vel melaiketi ven nasi ecmeîyn

88. Halidîne fîha* la yuhaffefu anhumul azabu ve la hum yunzarun

89. İllellezîne tabu mim ba’di zalike ve aslehu fe innellahe ğafurur rahîym

90. İnnellezîne keferu ba’de îmanihim summezdadu kufral len tukbele tevbetuhum* ve ulaike humud dallun

91. İnnellezîne keferu ve matu ve hum kuffarun fe ley yukbele min ehadihim mil’ul erdî zehebev ve levfteda bih* ulaike lehum azabun elîmuv ve ma lehum min nasîrîn

92. Len tenalul birra hatta tunfiku mimma tuhîbbun* ve ma tunfiku min şey’in fe innellahe bihî alîm

93. Kullut taami kane hîllel li benî israîle illa ma harrame israîlu ala nefsihî min kabli en tunezzelet tevrah* kul fe’tu bit tevrati fetluha in kuntum sadikîyn

94. Fe meniftera alellahil kezibe mim ba’di zalike fe ulaike humuz zalimun

95. Kul sadekallahu fettebiu millete ibrahîme hanîfa* ve ma kane minel muşrikîn

96. İnne evvele beytiv vudîa linnasi lellezî bi bekkete mubarakev ve hudel lil alemîn

97. Fîhi ayatum beyyinatum mekamu ibrahîm* ve men dehalehu kane amina* ve lillahi alen nasi hîccul beyti menistetaa ileyhi sebîla* ve men kefera fe innellahe ğaniyyun anil alemîn

98. Kul ya ehlel kitabi lime tekfurune bi ayatillahi vallahu şehîdun ala ma ta’melun

99. Kul ya ehlel kitabi lime tesuddune an sebîlillahi men amene tebğuneha îvecev ve entum şuheda’* vemallahu bi ğafilin amma ta’melun

100. Ya eyyuhellezîne amenu in tutîy’u ferîkam minellezîne utul kitabe yeruddukum ba’de îmanikum kafirîn

101. Ve keyfe tekfurune ve entum tutla aleykum ayatullahi ve fîkum rasuluh* ve mey ya’tesîm billahi fe kad hudiye ila sîratîm mustekîym

102. Ya eyyuhellezîne amenuttekullahe hakka tukatihî ve la temutunne illa ve entum muslimun

103. Va’tesumu bi hablillahi cemîav ve la teferraku* vezkuru nî’metellahi aleykum iz kuntum a’daen fe ellefe beyne kulubikum fe asbahtum bi nî’metihî îhvana* ve kuntum ala şefahufratim minen nari fe enkazekum minha* kezalike yubeyyinullahu le kum ayatihî leallekum tehtedun

104. Veltekum minkum ummetuy yed’une ilel hayri ve ye’murune bil ma’rufi ve yenhevne anil munker* ve ulaike humul muflihun

105. Ve la tekunu kellezîne teferraku vahtelefu mim ba’di ma caehumul beyyinat* ve ulaike lehum azabun azîym

106. Yevme tebyaddu vucuhuv ve tesveddu vucuh* fe emmellezînesveddet vucuhuhum e kefartum ba’de îmanikum fe zukul azabe bima kuntum tekfurun

107. Ve emmellezînebyaddat vucuhuhum fe fî rahmetillah* hum fîha halidun

108. Tilke ayatullahi netluha aleyke bil hakk* vemallahu yurîdu zulmel lil alemîn

109. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* ve ilellahi turceul umur

110. Kuntum hayra ummetin uhricet lin nasi te’murune bil ma’rufi ve tenhevne anil munkeri ve tu’minune billah* ve lev amene ehlul kitabi le kane hayral lehum* minhumul mu’minune ve ekseruhumul fasikun

111. Ley yedurrukum illa eza* ve iy yukatilukum yuvellukumul edbara summe la yunsarun

112. Duribet aleyhimuz zilletu eyne ma sukîfu illa bi hablim minellahi ve hablim minen nasi ve bau bi ğadabim minellahi ve duribet aleyhimul meskeneh* zalike bi ennehum kanu yekfurune bi ayatillahi ve yaktulunel embiyae bi ğayri hakk* zalike bi ma asav ve kanu ya’tedun

113. Leysu sevaa* min ehlil kitabi ummetun kaimetuy yetlune ayatillahi anael leyli ve hum yecudun

114. Yu’minune billahi vel yevmil ahîri ve ye’murune bil ma’rufi ve yenhevne anil munkeri ve yusariune fil hayrat* ve ulaike mines salihîyn

115. Ve ma yef’alu min hayrin fe ley yukferuh* vallahu alîmum bil muttekîyn

116. İnnellezîne keferu len tuğniye anhum emvaluhum ve la evladuhum minellahi şey’a* ve ulaike ashabun nar* hum fîha halidun

117. Meselu ma yunfikune fî hazihil hayatid dunya ke meseli rîhîn fîha sîrrun esebet harse kavmin zalemu enfusehum fe ehleketh* ve ma zalemehumullahu ve lakin enfusehum yazlimun

118. Ya eyyuhellezîne amenu la tettehîzu bitanetem min dunikum la ye’lunekum habala* veddu ma anittum* kad bedetil bağdau min efvahihim ve ma tuhfî suduruhum ekber* kad beyyenna lekumul ayati in kuntum ta’kîlun

119. Ha entum ulai tuhîbbunehum ve la yuhîbbunekum ve tu’minune bil kitabi kullih* ve iza lekukum kalu amenna ve iza halev addu aleykumul enamile minel ğayz* kul mutu bi ğayzîkum* innellahe alîmum bizatis sudur

120. İn temseskum hasenetun tesu’hum* ve in tusîbkum seyyietuy yefrahu biha* ve in tasbiru ve tetteku la yedurrukum keyduhum şey’a* innellahe bi ma ya’melune muhîyt

121. Ve iz ğadevte min ehlike tubevviul mu’minîne mekaîde lil kîtal* vallahu semîun alîm

122. İz hemmet taifetani minkum en tefşela vallahu veliyyuhuma* ve alellahi fel yetevekkelil mu’minun

123. Ve le kad nesarekumullahu bi bedriv ve entum ezilleh* fettekullahe leallekum teşkurun

124. İz tekulu lil mu’minîne eley yekfiyekum ey yumiddekum rabbukum bi selaseti alafim minel melaiketi munzelîn

125. Bela in tasbiru ve tetteku ve ye’tukum min fevrihim haza yumdidkum rabbukum bi hamseti alafim minel melaiketi musevvimîn

126. Ve ma cealehullahu illa buşra lekum ve li tatmeinne kulubukum bih* ve men nasru illa min îndillahil azîzil hakîm

127. Li yaktaa tarafem minellezîne keferu ev yekbitehum fe yenkalibu haibîn

128. Leyse leke minel emri şey’un ev yetube aleyhim ev yuazzibehum fe innehum zalimun

129. Ve lillahi ma fis semavati ve ma fil ard* yağfiru li mey yeşau ve yuazzibu mey yeşa’* vallahu ğafurur rahîym

130. Ya eyyuhellezîne amenu la te’kulur riba ad’afem mudaafetev vettekullahe leallekum tuflihun

131. Vettekun naralletî uîddet lil kafirîn

132. Ve etîy’ullahe ver rasule leallekum turhamun

133. Ve sariu ila mağfiratim mir rabbikum ve cennetin arduhes semavatu vel erdu uîddet lil muttekîyn

134. Ellezîne yunfikune fis serrai ved darrai vel kazîmînel ğayza vel afîne anin nas* vallahu yuhîbbul muhsinîn

135. Vellezîne iza fealu fahîşeten ev zalemu enfusehum zekerullahe festağferu li zunubihim* ve mey yağfiruz zunube illellah* ve lem yusîrru ala ma fealu ve hum ya’lemun

136. ulaike cezauhum mağfiratum mir rabbihim ve cennatun tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha* ve nî’me ecrul amilîn

137. Kad halet mim kablikum sunenun fe sîru fil erdî fenzuru keyfe kane akîbetul mukezzibîn

138. Haza beyanul linnasi ve hudev ve mev’îzatul lil muttekîyn

139. Ve la tehinu ve la tahzenu ve entumul a’levne in kuntum mu’minîn

140. İy yemseskum karhun fe kad messel kavme karhum misluh* ve tilkel eyyamu nudaviluha beynen nas* ve li ya’lemellahullezîne amenu ve yettehîze minkum şuheda’* vallahu la yuhîbbuz zalimîn

141. Ve li yumehhîsallahullezîne amenu ve yemhakal kafirîn

142. Em hasibtum en tedhulul cennete ve lemma ya’lemillahullezîne cahedu minkum ve ya’lemes sabirîn

143. Ve le kad kuntum temennevnel mevte min kabli en telkavhu fe kad raeytumuhu ve entum tenzurun

144. Ve ma muhammedun illa rasul* kad halet min kablihir rusul* e fe im mate ev kutilenkalebtum ala a’kabikum* ve mey yenkalib ala akîbeyhi fe ley yedurrallahe şey’a* ve seyeczillahuş şakirîn

145. Ve ma kane li nefsin en temute illa bi iznillahi kitabem mueccela* ve mey yurid sevabed dunya nu’tihî minha* ve mey yurid sevabel ahîrati nu’tihî minha* ve senecziş şakirîn

146. Ve keeyyim min nebiyyin katele meahu ribbiyyune kesîr* fe ma vehenu li ma esabehum fî sebîlillahi ve ma daufu ve mestekanu* vallahu yuhîbbus sabirîn

147. Ve ma kane kavlehum illa en kalu rabbenağfir lena zunubena ve israfena fî emrina ve sevvit akdamena vensurna alel kavmil kafirîn

148. Fe atahumullahu sevabed dunya ve husne sevabil ahîrah* vallahu yuhîbbul muhsinîn

149. Ya eyyuhellezîne amenu in tutîy’ullezîne keferu yeruddukum ala a’kabikum fe tenkalibu hasirîn

150. Belillahu mevlakum* ve huve hayrum nasîrîn

151. Senulkîy fî kulubillezîne keferur ru’be bi ma eşraku billahi ma lem yunezzil bihî sultana* ve me’vahumun nar* ve bi’se mesvez zalimîn

152. Ve le kad sadekakumullahu va’dehu iz tehussunehum bi iznih* hatta iza feşiytum ve tenaza’tum fil emri ve asaytum mim ba’di ma erakum ma tuhîbbun* minkum mey yurîdud dunya ve minkum mey yurîdul ahîrah* summe sarafekum anhum li yebteliyekum* ve le kad afa ankum* vallahu zu fadlin alel mu’minîn

153. İz tus’îdune ve la telvune ala ehadiv ver rasulu yed’ukum fî uhrakum fe esabekum ğammem bi ğammil li keyla tahzenu ala ma fatekum ve la ma esabekum* vallahu habîrum bima ta’melun

154. Summe enzele aleykum mim ba’dil ğammi emeneten nuasey yağşa taifetem minkum ve taifetun kad ehemmethum enfusuhum yezunnune billahi ğayral hakkî zannel cahiliyyeh* yekulune hel lena minel emri min şey’* kul innel emra kullehu lillah* yuhfune fî enfusihim ma la yubdune lek* yekulune lev kane lena minel emri şey’um ma kutilna hahuna* kul lev kuntum fî buyutikum le berazellezîne kutibe aleyhimul katlu ila medaciîhim* ve li yebteliyellahu ma fî sudurikum ve li yumehhîsa ma fî kulubikum* vallahu alîmum bi zatis sudur

155. İnnellezîne tevellev minkum yevmel tekal cem’ani innemestezellehumuş şeytanu bi ba’dî ma kesebu* ve le kad afallahu anhum* innellahe ğafurunhalîm

156. Ya eyyuhellezîne amenu la tekunu kellezîne keferu ve kalu li îhvanihim iza daru fil erdî ev kanu ğuzzel lev kanu îndena ma matu ve ma kutilu* li yec’alellahu zalike hasraten fî kulubihim* vallahu yuhyî ve yumît* vallahu bi ma ta’melune basîyr

157. Ve lein kutiltum fî sebîlillahi ev muttum le mağfiratum minellahi ve rahmetun hayrum mimma yecmeun

158. Ve leim muttum ev kutiltum le ilellahi tuhşerun

159. Fe bi ma rahmetim minellahi linte lehum* ve lev kunte fezzan ğalîzal kalbi lenfeddu min havlike fa’fu anhum vestağfir lehum ve şavirhum fil emr* fe iza azemte fe tevekkel alellah* innellahe yuhîbbul mutevekkilîn

160. İy yensurkumullahu fe la ğalibe lekum* ve iy yahzulkum fe min zellezî yensurukum mim ba’dih* ve alellahi felyetevekkelil mu’minun

161. Ve ma kane li nebiyyin ey yeğull* ve mey yağlul ye’ti bi ma ğalle yevmel kîyameh* summe tuveffa kullu nefsim ma kesebet ve hum la yuzlemun

162. E fe menittebea rîdvanellahi ke mem bae bi sehatîm minellahi ve me’vahu cehennem* ve bi’sel mesîyr

163. Hum deracatun îndellah* vallahu besîyrum bi ma ya’melun

164. Le kad mennellahu alel mu’minîne iz bease fîhim rasulem min enfusihim yetlu aleyhim ayatihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitabe vel hîkmeh* ve in kanu min kablu le fî dalalim mubîn

165. E ve lemma esabetkum musîybetun kad esabtum misleyha kultum enna haza* kul huve min îndi enfusikum* innellahe ala kulli şey’in kadîr

166. Ve ma esabekum yevmeltekal cem’ani fe bi iznillahi ve li ya’lemel mu7minîn

167. Ve li ya’lemellezîne nefeku* ve kîyle lehum tealev katilu fî sebîlillahi evidfeu* kalu lev na’lemu kîtalel letteba’nakum* hum lil kufri yevmeizin akrabu minhum lil îman* yekulune bi efvahihim ma leyse fî kulubihim* vallahu a’lemu bima yektumun

168. Ellezîne kalu li îhvanihim ve kaadu lev etauna ma kutilu* kul fedrau an enfusekumul mevte in kuntum sadikîyn

169. Ve la tahsebennellezîne kutilu fî sebîlillahi emvate bel ahyaun înde rabbihim yurzekun

170. Ferihîyne bi ma atahumullahu min fadlihî ve yestebşirune billezîne lem yelhaku bihim min halfihîm ella havfun aleyhim ve la hum yahzenun

171. Yestebşirune bi nî’metim minellahi ve fadliv ve ennellahe la yudîy’u ecral mu’minîn

172. Ellezînestecabu lillahi ver rasuli mim ba’di ma esabehumul karhu lillezîne ahsenu minhum vettekav ecrun azîym

173. Ellezîne kale lehumun nasu innen nase kad cemeu lekum fahşevhum fe zadehum îmana* ve kalu hasbunellahu ve nî’mel vekîl

174. Fenkalebu bi nî’metim minellahi ve fadlil lem yemseshum suuv vettebeu rîdvanellah* vallahu zu fadlin azîym

175. İnnema zalikumuş şeytanu yuhavvifu evliyaehu fe la tehafuhum ve hafuni in kuntum mu’minîn

176. Ve la yahzunkellezîne yusariune fil kufr* innehum ley yedurullahe şey’a* yurîdullahu ella yec’ale lehum hazzan fil ahîrah* ve le hum azabun azîym

177. İnnellezîneşteravul kufra bil îmani ley yedururlahe şey’a* ve lehum azabun elîm

178. Ve la yahsebennelezîne keferu ennema numlî lehum hayrul li enfusihimv innema numlî lehum li yezdadu isma* ve lehum azabum muhîn

179. Ma kanellahu li yezeral mu’minîne ala ma entum aleyhi hatta yemîzel habîse minet tayyib* ve am kanellahu li yutliakum alel ğaybi ve lakinnellahe yectebî mir rusulihî mey yeşau fe aminu billahi ve rusulih* ve in tu’minu ve tetteku fe le kum ecrun azîym

180. Ve la yahsebennellezîne yebhalune bi ma atahumullahu min fadlihî huve hayral lehum* bel huve şerrul lehum* seyutavvekune ma behîlu bihî yevmel kîyameh* ve lillah mîrasus semavati vel ard* vallahu bi ma ta’melune habîr

181. Le kad semiallahu kavlellezîne kalu innellahe fekîyruv ve nahnu ağniya’* senektubu ma kalu ve katlehumul embiyae bi ğayri hakkîv ve nekulu zuku azabel harîyk

182. Zalike bi ma kaddemet eydîkum ve ennellahe leyse bi zallamil lil abîd

183. Ellezîne kalu innellahe ahide ileyna ella nu’mine li rasulin hatta ye’tiyena bi kurbanin te’kuluhun nar* kul kad caekum rusulum min kablî bil beyyinati ve billezî kultum fe lime kateltumuhum in kuntum sadikîyn

184. Fe in kezzebuke fe kad kuzzibe rusulum min kablike cau bil beyyinati vez zuburi vel kitabil munîr

185. Kullu nefsin zaikatul mevt* ve innema tuveffevne ucurakum yevmel kîyameh* fe men zuhziha anin nari ve udhîlel cennete fe kad faz* ve mel hayatud dunya illa metaul ğurur

186. Le tublevunne fî emvalikum ve enfusikum ve le tesmeunne minellezîne utul kitabe min kablikum ve minellezîne eşraku ezen kesira* ve in tasbiru ve tetteku fe inne zalike min azmil umur

187. Ve iz ehazellahu mîsakallezîne utul kitabe le tubeyyinunnehu lin nasi ve la tektumuneh* fe nebezuhu verae zuhurihim veşterav bihî semenen kalîla* fe bi’se ma yeşterun

188. La tahsebennellezîne yefrahune bi ma etev ve yuhîbbune ey yuhmedu bi ma lem yef’alu fe la tahsebennehum bi mefazitem minel azab* ve lehum azabun elîm

189. Ve lillahi mulkus semavati vel ard* vallahu ala kulli şey’in kadîr

190. İnne fî halkîs semavati vel erdî vahtilafil leyli ven nehari le ayatil li ulil elbab

191. Ellezîne yezkurunellahe kîyamev ve kuudev ve ala cunubihim ve yetefekkerune fî halkîs semavati vel ard* rabbena ma halakte haza batîla* subhaneke fekîna azaben nar

192. Rabbena inneka men tudhîlin nara fe kad ahzeyteh* ve ma liz zalimîne min ensar

193. Rabbena innena semî’na munadiyey yunadî lil îmani en aminu bi rabbikum fe amenna* rabbena fağfir lena zunubena ve keffir anna seyyiatina ve teveffena meal ebrar

194. Rabbena ve atina ma veadtena ala rusulike ve la tuhzina yevmel kîyameh* inneke la tuhliful mîad

195. Festecabe lehum rabbuhum ennî la udîy’u amele amilim minkum min zekerin ev unsa* ba’dukum min ba’d* fellezîne haceru ve uhricu min diyarihim ve uzu fî sebîlî ve katelu ve kutilu le ukeffiranne anhum seyyiatihim ve le udhîlennehum cennatin tecrî min tahtihel enhar* sevabem min îndillah* vallahu îndehu husnus sevab

196. La yeğurranneke tekallubullezîne keferu fil bilad

197. Metaun kalîlun summe me’vahum cehennem* ve bi’sel mihad

198. Lakinillezînettekav rabbehum lehum cennatun tecrî min tahtihel enharu halidîne fîha nuzulem min îndillah* ve ma îndellahi hayrul lil ebrar

199. Ve inne min ehlil kitabi le mey yu’minu billahi ve ma unzile ileykum ve ma unzile ileyhim haşiîyne lillahi la yeşterune bi ayatillahi semenen kalîla* ulaike lehum ecruhum înde rabbihim* innellahe serîul hîsab

200. Ya eyyuhellezîne amenusbiru ve sabiru ve rabitu vettekullahe leallekum tuflihun

ALİ İMRAN SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Elif Lâm Mîm.

2.Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.

3,4.O, sana Kitab’ı hak ve kendisinden öncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, daha önce Tevrat’ı ve İncil’i insanlar için birer hidayet olarak indirmişti. Furkan’ı da indirdi. Şüphesiz, Allah’ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, intikam sahibidir.

5.Şüphesiz yerde ve gökte Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz.

6.O, sizi rahimlerde, dilediği gibi şekillendirendir. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

7.O, sana Kitab’ı indirendir. Onun (Kur’an’ın) bazı âyetleri muhkemdir, onlar kitabın anasıdır. Diğerleri de müteşabihtir. Kalplerinde bir eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onun olmadık yorumlarını yapmak için müteşabih âyetlerinin ardına düşerler. Oysa onun gerçek manasını ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar, “Ona inandık, hepsi Rabbimiz katındandır” derler. (Bu inceliği) ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.

8.(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”

9. “Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah va’dinden dönmez.”

10. Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.

11.(Bunların durumu) Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin durumu gibidir: Âyetlerimizi yalanladılar. Allah da onları günahlarıyla yakaladı. Allah, azabı çok şiddetli olandır.

12.İnkâr edenlere de ki: “Siz mutlaka yenilgiye uğrayacak ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!”

13.Şüphesiz, karşı karşıya gelen iki toplulukta sizin için bir ibret vardır: Bir topluluk Allah yolunda çarpışıyordu. Öteki ise kâfirdi. (Onları) göz bakışıyla kendilerinin iki katı görüyorlardı. Allah da dilediğini yardımıyla destekliyordu. Basireti olanlar için bunda elbette ibret vardır.

14.Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.

15.De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.

16,17. (Bunlar), “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.
18.Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilâh olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. O’ndan başka ilâh yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

19.Şüphesiz Allah katında din İslâm’dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf, aralarındaki ihtiras ve aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allah hesabı çok çabuk görendir.

20.Seninle tartışmaya girişirlerse, de ki: “Ben, bana uyanlarla birlikte kendi özümü Allah’a teslim ettim.” Kendilerine kitap verilenlere ve ümmîlere de ki: “Siz de İslâm’ı kabul ettiniz mi?” Eğer İslâm’a girerlerse hidayete ermiş olurlar. Yok, eğer yüz çevirirlerse sana düşen şey ancak tebliğ etmektir. Allah, kullarını hakkıyla görendir.

21.Allah’ın âyetlerini inkâr edenler, Peygamberleri haksız yere öldürenler, insanlardan adaleti emredenleri öldürenler var ya, onları elem dolu bir azap ile müjdele.

22.Onlar, amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç yardımcıları da yoktur.

23.Kendilerine Kitap’tan bir pay verilenleri görmüyor musun ki, aralarında hüküm vermesi için Allah’ın Kitabına çağrılıyorlar da sonra içlerinden bir kısmı yüz çevirerek dönüp gidiyor.

24.Bunun sebebi, onların, “Bize, ateş sadece sayılı günlerde dokunacaktır.” demeleridir. Uydurageldikleri şeyler dinleri konusunda kendilerini aldatmıştır.

25.Bakalım, kendilerini o geleceğinde hiç şüphe olmayan gün için bir araya topladığımız ve hiç kimseye haksızlık edilmeden herkese kazandığı tamamen ödendiği vakit, hâlleri nice olacaktır.

26.De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin.”

27.”Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın. Ölüden diriyi çıkarırsın, diriden ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de hesapsız rızık verirsin.”

28.Mü’minler, mü’minleri bırakıp inkârcıları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir ilişiği kalmaz. Ancak onlardan (gelebilecek tehlikeden) korunmanız başkadır. Allah, asıl sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Çünkü dönüş Allah’adır.

29.De ki: “İçinizdekini gizleseniz de, açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerdeki her şeyi, yerdeki her şeyi de bilir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”

30. Herkesin yaptığı iyiliği ve yaptığı kötülüğü hazır bulacağı günde kişi, kötülükleri ile kendi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Yine Allah, sizi kendisine karşı dikkatli olmanız hakkında uyarmaktadır. Allah, kullarını çok esirgeyicidir.

31.De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”

32.De ki: “Allah’a ve Peygamber’e itaat edin.” Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez.

33,34. Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35.Hani, İmran’ın karısı, “Rabbim! Karnımdaki çocuğu sırf sana hizmet etmek üzere adadım. Benden kabul et. Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin” demişti.

36. Onu doğurunca, “Rabbim!” dedi, “Onu kız doğurdum.” -Oysa Allah, onun ne doğurduğunu daha iyi bilir- “Erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytandan senin korumana bırakıyorum.”

37. Bunun üzerine Rabbi onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir şekilde yetiştirdi. Zekeriya’yı da onun bakımıyla görevlendirdi. Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

38. Orada Zekeriya Rabbine dua etti: “Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin” dedi.

39.Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler.

40.Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi.

41.Zekeriya, “Rabbim! (çocuğum olacağına dair) bana bir alâmet ver” dedi. Allah da şöyle dedi: “Senin için alâmet, insanlarla üç gün konuşamaman, ancak işaretleşebilmendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et.”

42.Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.”

43.”Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi.

44. (Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Meryem’i kim himayesine alıp koruyacak diye kalemlerini (kur’a için) atarlarken sen yanlarında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.

45.Hani melekler şöyle demişti: “Ey Meryem! Allah, seni kendi tarafından bir kelime ile müjdeliyor ki, adı Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da, ahirette de itibarlı ve Allah’a çok yakın olanlardandır.”

46. “O, beşikte de, yetişkin çağında da insanlarla konuşacak, salihlerden olacaktır.”

47.(Meryem), “Ey Rabbim! Bana bir beşer dokunmamışken benim nasıl çocuğum olur?” dedi. Allah, “Öyle ama, Allah dilediğini yaratır. O, bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece “ol” der, o da hemen oluverir” dedi.

48.Ve Allah ona kitabı, hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecek.

49.Allah, onu İsrailoğullarına bir Peygamber olarak gönderecek (ve o da onlara şöyle diyecek): “Şüphesiz ben size Rabbinizden bir mucize getirdim. Ben çamurdan kuş şeklinde bir şey yapar, ona üflerim. O da Allah’ın izniyle hemen kuş oluverir. Körü ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer mü’minler iseniz bunda sizin için elbette bir ibret vardır.”

50.”Benden önce gelen Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri helâl kılmak için gönderildim ve Rabbiniz tarafından size bir mucize de getirdim. Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

51. “Şüphesiz Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse O’na ibadet edin. İşte bu, doğru yoldur.”

52.İsa, onların inkârlarını sezince, “Allah yolunda yardımcılarım kim?” dedi. Havariler, “Biziz Allah yolunun yardımcıları. Allah’a iman ettik. Şahit ol, biz müslümanlarız” dediler.

53.”Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber’e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz.”

54.Onlar tuzak kurdular. Allah da tuzak kurdu. Allah, tuzak kuranların en hayırlısıdır.

55.Hani Allah şöyle buyurmuştu: “Ey İsa! Şüphesiz, senin hayatına ben son vereceğim. Seni kendime yükselteceğim. Seni inkâr edenlerden kurtararak temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar küfre sapanların üstünde tutacağım. Sonra dönüşünüz yalnızca banadır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

56. “İnkâr edenlere gelince, onlara dünyada da, ahirette de şiddetli bir şekilde azab edeceğim. Onların hiç yardımcıları da olmayacaktır.”

57.”İman edip salih ameller işleyenlere gelince, Allah onların mükâfatlarını tastamam verecektir. Allah, zalimleri sevmez.”

58.(Ey Muhammed!) Bunu (bildirdiklerimizi) biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur’an’dan okuyoruz.

59.Şüphesiz Allah katında (yaratılışları bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi.

60.Hak Rabbindendir. O hâlde, sakın şüphe edenlerden olma.

61.Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: “Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı çağıralım. Biz de siz de toplanalım. Sonra gönülden dua edelim de, Allah’ın lânetini (aramızdan) yalan söyleyenlerin üstüne atalım.”

62.Şüphesiz bu (İsa hakkındaki) gerçek kıssadır. Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

63.Eğer yüz çevirirlerse, şüphesiz ki Allah fesat çıkaranları çok iyi bilir.

64.De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.” Eğer onlar yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahit olun, biz müslümanlarız.”

65.Ey kitap ehli! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz. Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Siz hiç düşünmüyor musunuz?

66.İşte siz böyle kimselersiniz! Diyelim ki biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız. Ya hiç bilginiz olmayan şey hakkında niçin tartışıyorsunuz? Allah bilir, siz bilmezsiniz.

67.İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyan. Fakat o, hanif (Allah’ı bir tanıyan, hakka yönelen) bir müslümandı. Allah’a ortak koşanlardan da değildi.”

68.Şüphesiz, insanların İbrahim’e en yakın olanı, elbette ona uyanlar, bir de bu peygamber (Muhammed) ve mü’minlerdir. Allah da mü’minlerin dostudur.

69.Kitap ehlinden bir grup sizi saptırabilmeyi çok arzu etti. Oysa sadece kendilerini saptırıyorlar, fakat farkına varmıyorlar.

70.Ey Kitap ehli! (Gerçeğe) şahit olduğunuz hâlde, niçin Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorsunuz?

71.Ey Kitap ehli! Niçin hakkı batılla karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?

72.Kitap ehlinden bir grup, “Mü’minlere indirilene günün başlangıcında inanın, sonunda da inkâr edin, belki onlar (size bakarak) dönerler” dedi.”

73.”Sizin dininize uyandan başkasına inanmayın” (dediler). De ki: “Şüphesiz hidayet, Allah’ın hidayetidir. Birine, size verilenin benzerinin verilmesinden veya Rabbinizin huzurunda aleyhinize deliller getireceklerinden ötürü mü (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.”

74.O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.

75.”Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

76.Hayır! (Gerçek, onların dediği değil.) Kim sözünü yerine getirir ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, şüphesiz Allah da sakınanları sever.

77.Şüphesiz, Allah’a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir karşılığa değişenler var ya, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah, kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temizlemeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

78.Onlardan (Kitap ehlinden) bir grup var ki, Kitab’dan olmadığı hâlde Kitab’dan sanasınız diye (okudukları) Kitap’tanmış gibi dillerini eğip bükerler ve, “Bu, Allah katındandır” derler. Hâlbuki o, Allah katından değildir. Bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.

79.Allah’ın, kendisine Kitab’ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, “Allah’ı bırakıp bana kullar olun” demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) “Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah’ın istediği örnek ve dindar kullar) olun.”

80.Onun size, “Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin.” diye emretmesi de düşünülemez. Siz müslüman olduktan sonra, o size hiç inkârı emreder mi?

81.Hani, Allah peygamberlerden, “Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz” diye söz almış ve, “Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?” demişti. Onlar, “Kabul ettik” demişlerdi. Allah da, “Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım” demişti.

82.Artık bundan sonra kim yüz çevirirse, işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir.

83.Göklerdeki ve yerdeki herkes ister istemez O’na boyun eğmişken ve O’na döndürülüp götürülecekken onlar Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar?

84.De ki: “Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ’ya, İsa’ya ve peygamberlere Rablerinden verilene inandık. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Biz O’na teslim olanlarız.”

85.Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.

86.İman ettikten, Peygamberin hak olduğuna şahitlik ettikten ve kendilerine açık deliller geldikten sonra inkâr eden bir toplumu Allah nasıl doğru yola eriştirir? Allah, zalim toplumu doğru yola iletmez.

87.İşte onların cezası; Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lânetinin üzerlerine olmasıdır.

88.Onun (lânetin) içinde ebedî kalacaklardır. Onların azabı hafifletilmez, onlara göz açtırılmaz.

89.Ancak bundan sonra tövbe edip kendilerini düzeltenler müstesnadır. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

90.Şüphesiz iman ettikten sonra inkâr eden, sonra da inkârda ileri gidenlerin tövbeleri asla kabul edilmeyecektir. İşte onlar sapıkların ta kendileridir.

91.Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.

92.Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir.

93.Tevrat indirilmeden önce, İsrail’in (Yakub’un) kendisine haram kıldığı dışında, yiyeceklerin hepsi İsrailoğullarına helâl idi. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun.”

94.Artık bundan sonra Allah’a karşı kim yalan uydurursa, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.

95.De ki: “Allah, doğru söylemiştir. Öyle ise hakka yönelen İbrahim’in dinine uyun. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi.”

96.Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi, elbette Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâ’be’dir.

97.Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse (bu hakkı tanınmazsa), şüphesiz Allah bütün âlemlerden müstağnidir. (Kimseye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.)

98.De ki: “Ey kitab ehli! Allah, yaptıklarınızı görüp dururken Allah’ın âyetlerini niçin inkâr ediyorsunuz?”

99.De ki: “Ey kitab ehli! (Gerçeği) görüp bildiğiniz hâlde, niçin Allah’ın yolunu eğri ve çelişkili göstermeğe yeltenerek inananları Allah’ın yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”

100.Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.

101.Size Allah’ın âyetleri okunup dururken ve Allah’ın Resûlü de aranızda iken dönüp nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah’a sımsıkı bağlanırsa, kesinlikle o, doğru yola iletilmiştir.

102.Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.

103. Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.

104.Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.

105.Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için büyük bir azap vardır.

106.O gün bazı yüzler ağarır, bazı yüzler kararır. Yüzleri kararanlara, “İmanınızdan sonra inkâr ettiniz, öyle mi? Öyle ise inkâr etmenize karşılık azabı tadın” denilir.

107.Yüzleri ağaranlar ise Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

108.İşte bunlar Allah’ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. Allah, âlemlere hiç zulüm etmek istemez.

109.Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. Bütün işler ancak Allah’a döndürülür.

110.Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah’a iman edersiniz. Kitap ehli de inansalardı elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onlardan iman edenler de var. Ama pek çoğu fasık kimselerdir.

111.Onlar size eziyetten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşmaya kalkışsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra onlara yardım da edilmez.

112.Onlar nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allah’ın ve (mü’min) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplamıştır. Onlar Allah’ın gazabına uğradılar ve yoksulluk onları kapladı. Bunun sebebi onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmekte ve (Allah’ın koyduğu) sınırları çiğnemekte oluşları idi.

113.Onların (Kitap ehlinin) hepsi bir değildir. Kitap ehli içinde, gece saatlerinde ayakta duran, secdeye kapanarak Allah’ın âyetlerini okuyan bir topluluk da vardır.

114.Onlar, Allah’a ve ahiret gününe inanırlar. İyiliği emrederler. Kötülükten men ederler, hayır işlerinde birbirleriyle yarışırlar. İşte onlar salihlerdendir.

115.Onlar ne hayır işlerlerse karşılıksız bırakılmayacaklardır. Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanları bilir.

116.İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

117.Onların bu dünya hayatında harcadıkları malların durumu, kendilerine zulmeden bir topluluğun ekinlerini vurup mahveden kavurucu ve soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah, onlara zulmetmedi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.

118.Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık.

119.İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden ölün!” Şüphesiz Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.

120.Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır.

121.Hani sen mü’minleri (Uhud’da) savaş mevzilerine yerleştirmek için, sabah erken ailenden (evinden) ayrılmıştın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

122.Hani sizden iki takım (paniğe kapılarak) çözülmeye yüz tutmuştu. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. Mü’minler, yalnız Allah’a tevekkül etsinler.

123.Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O hâlde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız.

124.Hani sen mü’minlere, “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melek ile yardım etmesi size yetmez mi?” diyordun.

125.Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde; onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder.

126.Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla yatışsın diye yaptı. Yardım ve zafer ancak mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi Allah katındadır.

127.Bir de Allah bunu, inkâr edenlerden bir kısmını helâk etsin veya perişan etsin de umutsuz olarak dönüp gitsinler diye yaptı.

128. Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.

129.Göklerdeki her şey ve yerdeki her şey Allah’ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine azab eder. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.

130.Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

131. Kâfirler için hazırlanmış ateşten sakının.

132. Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.

133. Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.

134.Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.

135. Yine onlar, çirkin bir iş yaptıkları, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler -ki Allah’tan başka günahları kim bağışlar- ve bile bile işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmeyenlerdir.

136.İşte onların mükâfatı Rab’leri tarafından bağışlanma ve içinden ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebedî kalacaklardır. (Allah yolunda) çalışanların mükâfatı ne güzeldir!

137.Sizden önce(ki milletlerin başından) nice olaylar gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin dolaşın da yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu bir görün.

138.Bu (Kur’an), insanlar için bir açıklama, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için bir hidayet ve bir öğüttür.

139.Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.

140.Eğer siz (Uhud’da) bir yara aldıysanız, şüphesiz o topluluk da (Müşrikler de Bedir’de) benzeri bir yara almıştı. İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz. (Bazen bir topluma iyi ya da kötü günler gösteririz, bazen öbürüne.) Allah, sizden iman edenleri ayırt etmek, sizden şahitler edinmek için böyle yapar. Allah, zalimleri sevmez.

141.Bir de Allah, iman edenleri arındırmak ve küfre sapanları mahvetmek için böyle yapar.

142.Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri (sınayıp) ayırt etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?

143.Andolsun, siz ölümle karşılaşmadan önce onu temenni ediyordunuz. İşte onu gördünüz, ama bakıp duruyorsunuz.

144.Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.

145.Hiçbir kimse Allah’ın izni olmadan ölmez. Ölüm belirli bir süreye göre yazılmıştır. Kim dünya menfaatini isterse, kendisine ondan veririz. Kim de ahiret mükâfatını isterse, ona da ondan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.

146.Nice peygamberler var ki, kendileriyle beraber birçok Allah dostu çarpıştı da bunlar Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zaafa düşmediler, boyun eğmediler. Allah, sabredenleri sever.

147.Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti.

148.Allah da onlara hem dünya nimetini, hem de ahiretin güzel mükâfatını verdi. Allah, güzel davrananları sever.

149.Ey iman edenler! Siz eğer kâfir olanlara uyarsanız sizi gerisingeriye (küfre) çevirirler de büsbütün hüsrana uğrarsınız.

150.Hayır! Yalnız Allah yardımcınızdır. O, yardımcıların en hayırlısıdır.

151.Hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri Allah’a ortak koştuklarından dolayı; inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Barınakları da cehennemdir. Zalimlerin kalacakları yer ne kötüdür.

152.Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va’dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za’f gösterdiniz. (Peygamber’in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü’minlere karşı çok lütufkârdır.

153.Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

154. Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi. Bir kısmınız da kendi canlarının kaygısına düşmüştü. Allah’a karşı cahiliye zannı gibi gerçek dışı zanda bulunuyorlar; “Bu işte bizim hiçbir dahlimiz yok” diyorlardı. De ki: “Bütün iş, Allah’ındır.” Onlar sana açıklayamadıklarını içlerinde saklıyorlar ve diyorlar ki: “Bu konuda bizim elimizde bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik.” De ki: “Evlerinizde dahi olsaydınız, üzerlerine öldürülmesi yazılmış bulunanlar mutlaka yatacakları (öldürülecekleri) yerlere çıkıp gideceklerdi. Allah, bunu göğüslerinizdekini denemek, kalplerinizdekini arındırmak için yaptı. Allah, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) bilir.”

155.İki topluluğun karşılaştığı gün, içinizden yüz çevirip kaçanları, şeytan ancak yaptıkları bazı hatalardan dolayı yoldan kaydırmak istemişti. Ama yine de Allah onları affetti. Kuşkusuz Allah çok bağışlayandır, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir).

156.Ey iman edenler! Kardeşleri sefere veya savaşa çıktığında onlar hakkında, “Onlar bizim yanımızda olsalardı, ölmezlerdi ve öldürülmezlerdi” diyen inkârcılar gibi olmayın. Allah, bunu (bu düşünceyi) onların kalplerine bir hasret (yarası) olarak koydu. Allah, yaşatır ve öldürür. Allah, yaptıklarınızı görmektedir.

157.Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah’ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıkları (dünyalıkları)ndan daha hayırlıdır.

158.Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de, Allah’ın huzurunda toplanacaksınız.

159.Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.

160.Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur. Eğer sizi yardımsız bırakırsa, ondan sonra size kim yardım edebilir? Mü’minler, ancak Allah’a tevekkül etsinler.

161.Hiçbir peygamberin emanete hıyanet etmesi düşünülemez. Kim hıyanet ederse, kıyamet günü, hıyanet ettiği şeyle birlikte gelir. Sonra da hiçbir haksızlığa uğratılmaksızın herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir.

162.Allah’ın rızasına uyan kimse, Allah’ın gazabına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? O, ne kötü varılacak yerdir!

163.Onlar (insanlar) Allah’ın katında derece derecedirler. Allah, onların yaptıklarını görmektedir.

164.Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler.

165.Onların (müşriklerin) başına (Bedir’de) iki mislini getirdiğiniz bir musibet (Uhud’da) sizin başınıza geldiğinde, “Bu, nereden başımıza geldi?” dediniz, öyle mi? De ki: “O (musibet), kendinizdendir.” Şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

166,167. İki topluluğun (ordunun) karşılaştığı günde başınıza gelen musibet Allah’ın izniyledir. Bu da mü’minleri ortaya çıkarması ve münafıklık yapanları belli etmesi içindi. Onlara (münafıklara), “Gelin, Allah yolunda savaşın veya savunmaya geçin” denildi de onlar, “Eğer savaşmayı bilseydik, arkanızdan gelirdik” dediler. Onlar o gün, imandan çok küfre yakın idiler. Ağızlarıyla kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Oysa Allah, içlerinde gizledikleri şeyi çok iyi bilmektedir.

168.(Onlar), kendileri oturup kaldıkları hâlde kardeşleri için, “Eğer bize uysalardı, öldürülmezlerdi” diyen kimselerdir. De ki: “Eğer doğru söyleyenler iseniz kendinizden ölümü savın.”

169,170. Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.

171.(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.

172.Onlar yaralandıktan sonra Allah’ın ve Peygamberinin davetine uyan kimselerdir. Onlardan güzel davranıp iyilik edenlere ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara büyük bir mükâfat vardır.

173.Onlar öyle kimselerdir ki, halk kendilerine, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun” dediklerinde, bu söz onların imanını artırdı ve “Allah bize yeter, O ne güzel vekildir!” dediler.

174. Bundan dolayı Allah’tan bir nimet ve lütufla kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan geri döndüler ve Allah’ın rızasına uydular. Allah, büyük lütuf sahibidir.

175.O şeytan sizi ancak kendi dostlarından korkutuyor. Onlardan korkmayın, eğer mü’min iseniz, benden korkun.

176.Küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar, Allah’a hiçbir şekilde zarar veremezler. Allah, onlara ahirette bir pay vermemek istiyor. Onlar için büyük azap vardır.

177.İman karşılığında küfrü satın alanlar Allah’a hiçbir zarar veremezler. Onlar için elem verici bir azap vardır.

178.İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin, sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz, onlara ancak günahları artsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

179.Allah, pisi temizden ayırıncaya kadar mü’minleri içinde bulunduğunuz şu durumda bırakacak değildir. Allah, size gaybı bildirecek de değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçer (gaybı ona bildirir). O hâlde, Allah’a ve peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız sizin için büyük bir mükâfat vardır.

180.Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.

181.Allah; “Şüphesiz, Allah fakirdir, biz zenginiz” diyenlerin sözünü elbette duydu. Onların dediklerini ve haksız yere peygamberleri öldürmelerini yazacağız ve, “Tadın yangın azabını!” diyeceğiz.

182.”Bu, kendi ellerinizin (önceden yapıp) gönderdiklerinin karşılığıdır.” Allah, kullara asla zulmedici değildir.

183.Onlar, “Allah, bize, ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti” dediler. De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?”

184. Eğer seni yalanladılarsa, senden önce açık delilleri, hikmetli sayfaları ve aydınlatıcı kitabı getiren peygamberler de yalanlanmıştı.

185.Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.

186.Andolsun, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz. Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan üzücü birçok söz işiteceksiniz. Eğer sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız bilin ki, bunlar (yapmaya değer) azmi gerektiren işlerdendir.

187.Hani Allah, kendilerine kitap verilenlerden, “Onu (Kitabı) mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz” diye sağlam söz almıştı. Fakat onlar verdikleri sözü, arkalarına atıp onu az bir karşılığa değiştiler. Yaptıkları bu alışveriş ne kadar kötüdür!

188.Ettiklerine sevinen ve yapmadıkları şeylerle övülmeyi seven kimselerin, sakın azaptan kurtulacaklarını sanma. Onlar için elem dolu bir azap vardır.

189.Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir.

190.Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde selim akıl sahipleri için elbette ibretler vardır.

191.Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.

192.”Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”

193.”Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”

194.”Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize va’dettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, va’dinden dönmezsin.”

195.Rableri, onlara şu karşılığı verdi: “Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.”

196.Kâfirlerin refah içinde diyar diyar dolaşmaları sakın seni aldatmasın.

197.(Onların bu refahı) az bir yararlanmadır. Sonra onların barınağı cehennemdir. Ne kötü bir yataktır orası!

198.Fakat Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah katından bir konaklama yeri olarak, içinde ebedî kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler vardır. Allah katında olan şeyler iyiler için daha hayırlıdır.

199.Kitap ehlinden öyleleri var ki, Allah’a, size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah’a derinden saygı duyarak inanırlar. Allah’ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların, Rableri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk görendir.

200.Ey iman edenler! Sabredin. Sabır yarışında düşmanlarınızı geçin. (Cihat için) hazırlıklı ve uyanık olun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt