Enam Suresi Okumanın Fazileti ve Faydaları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kuranın Kerimin Önemli sürelerinden olan En’am süresi ve ayetleri, Müslümanlar için çok önemli olan ve pek çok okunan surelerden biridir. Peki Enam süresinin fazileti ve sırları nelerdir? derken şunu unutmamak lazımdır. Kur’an okumanın faziletiyle ilgili bütün rivayetler Kur’an’ın her suresi ve ayeti için geçerlidir. Onun için Yüce kitabımız kuran-ı kerim’i okumanın faydaları oldukça fazladır.

Ebû Hüreyre Hazretlerinin, Kur’an okuyanların kazanacağı mânevî derecelerle ilgili olarak Peygamber Efendimiz (asm)’den rivayet ettiği şu hadîsi şerîf, mü’min gönüllerin heyecanla tutuşmasına vesile olacak güzelliktedir:

“Kıyamet gününde Kur’an-ı Kerîm gelecek ve Allah Teâlâ’ya: ‘Yâ Rabbî! Kur’an okuyan kimseyi şeref süsüyle süsle!’ diyecek; bunun üzerine Kur’an okuyan kimse şerefle süslenecek.

Kur’ân-ı kerîmin altıncı sûresi.
En’âm sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz altmış beş âyet-i kerîmedir. En’âm, deve, koyun ve sığır gibi hayvanlara denir. Allahü teâlâ bunları ve daha nice hayvanı insanların faydalanması için yarattığı hâlde, inanmayanların âciz varlıklar olan bi r kısım hayvanlara tapınmalarından bahsedildiği için sûre bu ismi almıştır.

En’âm sûresinde; İslâm dîninin îmân esasları, dünyâ hayâtının fânî (geçici), oyun ve eğlenceden ibâret olduğu, âhiretin daha hayırlı olduğu, hazret-i İbrâhim’in üvey babası ve kavmi ile olan mücâdelesi, hazret-i İshâk, Yâkûb, Dâvûd, Süleymân, Eyyûb, Yûsuf, Mûsâ, Hârûn, Zekeriyyâ, Yahyâ, Îsâ, İlyâs, İsmâil, Elyesa’, Yûnus ve Lût’un aleyhimüsselâm fazîletleri (üstünlükleri), Allahü teâlânın adı anılmadan (Besmele çekilmeden) kesilen hayvanların etinden yememek, günahtan sakınmak, Allah’a ortak koşmamak, Ana-babaya iyilikte bulunmak, yetim malı yememek, ölçü ve tartıyı hakkıyla, eksiksiz yerine getirmek gibi hükümler bildirilmektedir. (Senâullah-ı Dehlevî, İbn-i Abbâs)

EN’AM SÛRESFNİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona salât (istiğfâr) eder ve onun için af diler. (Hadîs-i şerîf-Envâr-üt-Tenzîl)

Hadîs-i şeriflerde buyuruldu ki:

Bir kimse, sabah namazını cemaatle kıldıktan sonra, En’âm sûresinin başındaki üç âyet-i okursa, Allahü Teâlâ, o kimse için yetmiş bin melek vazifelendirir, bunlar kıyâ-mete kadar o kimse için istiğfâr ederler.

Kim En’âm sûresini, arasına dünya kelâmı sokmadan okursa, Allahü Teâlâ o kimsenin geçmiş günahlarını affeder.

Hâlis bir niyetle kılman iki rek’at namazda, Fâtiha’-dan sonra En’âm sûresini okuyan, her türlü tehlikelerden korunur.

“Kim En’âm sûresini gece ve gündüz okursa, yetmiş bin melek ona istiğfâr eder ve onun için af diler.”

Hazret-i Ömer buyurdu ki:

“En’âm sûresi Kur’ân-ı Kerîm’in en faziletli sûrelerinden biridir.”

İmâm-ı Şâfiî buyurdu ki:

“Her kim sabah ve akşam sûre-i En’âm’m başındaki üç âyetini yedişer defa okuyup ellerine üfleyerek vücûdunu mesh ederse, hastalık ve ağrılardan emin olur.”

En’am Suresinin Sırları Hakkında Rivayetler

1 –
İstek ve dileğinin olması için yedi (7) kere okunur.

2 –
Her kim iki rekat nafile bir namaz kılar, zamm-ı sure olarak En’am suresini okur, namazdan sonra dua ederse, duası bi-iznillah kabul olur ve her türlü sıkıntı ve kötülüklerden muhafaza olur.

3 –
En’am suresi nazil olduğunda, ufku kapatacak kadar melekler kaplamıştır.

4 –
41 kere okuyanın kısmeti açılır.

5 –
Her kim dünya kelamı konuşmadan En’am suresini okursa geçmiş günahları affedilir.

6 –
Araba… gibi bir binek aracını her türlü tehlikelerden korumak isteyen kişi, bu surenin tamamını bir kağıda yazarak arabaya asmalıdır.

7 –
Hz. Ömer (Radıyallahü Anh) buyurdu ki: “En’am suresi Kuran-ı Kerim’in en faziletli surelerinden biridir.”

8 –
İmam Şafi (Rahimehullah) buyurdu ki: “Her kim sabah ve akşam En’am suresinin başındaki üç. ayeti (1-3 Ayetleri) yedişer kere okuyup ellerine üfleyerek vücuduna sürerse, hastalık ve ağrılarından emin olur.

9 –
Her kim öfkesini yatıştırmak, fitne ve şiddeti engellemek istiyorsa, o anda ayakta ise oturmalı ve En’am Suresinin 13. ayetini okumaldır.

10 –
Sıkıntı ve üzüntü içinde olup, sıkıntıdan uyuyamayan bir kişi, yatağa yattığında En’am suresinin 17-18. ayetlerini 7 kere okursa, bi-iznillah rahata kavuşur.

11 –
Bir mekanda haşerelerin olmaması isteniyorsa, şu manevi reçete uygulanmalıdır. Abdestli iken En’am Suresinin 44. ayetini bakır bir kabın içine reyhan suyu ile yazar, içerisine kimyonla karıştırılmış su koyar, akşamdan sabaha kadar bekletip mekana bir veya iki defa serpmelidir.

12 –
Bir kimse En’am suresinin 59-62. ayetlerini abdestli olduğu halde keten bir kumaş üzerine yazar ve bu kumaşı yastığının altına koyarsa, şüphe edip bir türlü öğrenmediği bir meseleyi Allah’u Teala rüyasında gösterir.

13 –
Dalgalı bir denizde yolculuk yapan bir kişi, En’am suresinin 63-64. ayetlerini bir kağıda yazıp denize bırakırsa, bi-iznillah sağ-salim karaya ulaşır.

14 –
Evden kaçan bir kimseyi ve bilinen bir hırsız tarafından çalınan bir eşyayı Allah’ın yardımıyla geri getirmek için şu reçete uygulanır: Bir levha veya bir kağıdın üzerine büyükçe bir daire çizilir. Bu Dairenin ortasına o kişilerin isimleri Anne ismi (….. oğlu ….. gibi) ile beraber yazılır. O isimleri etrafına En’am suresinin 71. ayetini yazıp, kimsenin ayak basmayacağı temiz bir yere göülür.

15 –
Her kim En’am Suresinin 25, Nahl Suresi 108, Kehf Suresi 57, Casiye Suresi 23 ayeti kerimelerini okumaya devam ederse, maddi ve manevi her türlü bela, musibet ve felaketlerden korunur.

16 –
Her kim En’am Suresinin 122. ayetini okumaya devam ederse, her türlü maddi ve manevi hastalıklardan şifa bulur.

17 –
Her kim zengin olmak ve bol kazanç. elde etmek istiyorsa, bir işe teşebbüs etmeden önce En’am suresinin 141. ayetini zeytin ağacından bir tahta üzerine yazıp iş yerine asmalıdır. Eğer kazanç sağlayacağı şey araba ise, bir kağıda yazıp arabaya asmalıdır. Bi-İznillah kazancı bol olur.

ENAM SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
İbn Abbâs’tan gelen bir rivayete göre, Sure’nin tamamı bir defada Mekke’de vahyedilmiştir. Yezid’in kızı ve Hz. Muaz İbn Cebel’in ilk yeğeni Esma şöyle der: “Bu surenin indiği (vahyedildiği) sırada Hz. Peygamber (s.a.) dişi bir deve üzerinde bulunuyor ve ben de devenin yularını tutuyordum. Deve öylesine bir ağırlık hissetti ki, Peygamber’in (s.a.) altında sanki kemikleri kırılıyordu.” Daha başka rivayetlerden, Hz. Peygamber’in (s.a.) surenin tamamını indiği gece yazdırdığını öğreniyoruz.

Surenin konusu, onun Hz. Peygamber’in (s.a.) Mekke’deki son yılında indiğini açıkça göstermektedir. Yezid’in kızı Esma’dan (s.a.) gelen rivayet de bunu doğrulamaktadır. Esma Ensar’dan olduğuna ve İslâm’ı Hz. Peygamber’in (s.a.) Medine’ye hicretinden sonra kabul ettiğine göre, onun Hz. Peygamber’i (s.a.) Mekke’de ziyareti Peygamber’in Mekke’deki hayatının son yılında olsa gerektir. Çünkü bundan önce Peygamber’in (s.a.) Ensar’la ilişkisi, Ensar’dan bir kadının kendisini Mekke’de ziyarete geleceği düzeyde içten değildi.

İndiği dönemi tesbit ettikten sonra, Surenin gerisinde yatan gerçeği görmek kolaydır. Hz. Peygamber’in (s.a.) insanları İslâm’a çağırmaya başlamasının üstünden oniki yıl geçmişti. Kureyş’in düşmanlığı ve yaptığı işkenceler en çekilmez ve vahşi bir durum almış, bu yüzden müslümanların çoğunluğu yurtlarını bırakıp, Habeşistan’a hicret etmek zorunda kalmışlardı.

Bütün bunların ötesinde, Hz. Peygamber’in (s.a) iki büyük destekcisi olan Ebu Talip ve Hz. Hatice artık ona daha fazla yardım edecek ve güç verecek durumda değillerdi. Peygamber (s.a.) tüm dünyevi desteklerden yoksun kalmıştı. Fakat, buna rağmen muhalefetin keskin dişleri arasında görevini sürdürüyordu. Sonuçta, bir yandan da bir bütün olarak Mekke toplumu inat ve inkârın içine girmiş bulunuyordu. İslâm’a karşı bir eğilim gösteren herkes alay, eğlence, kınama, işkence ve sosyal boykota maruz bırakılıyordu. Bu kara günlerdeydi ki, Mekke’de İslâm’ı kabul eden Evs ve Hazrec’in bir takım etkili kişilerini çabalarıyla İslâm’ın serbestçe yayılmaya başladığı Yesrib’den bir ümit ışığı belirdi. İslâm’ın başarıya giden yolunda mütevazi bir başlangıçtı bu ve kimse bu başlangıcın gizlediği büyük potansiyeli kestirebiliyor değildir. Çünkü, sıradan bir gözlemciye göre bu zamanda henüz İslâm zayıf bir hareketti; yalnızca, Peygamber’in (s.a.) kendi ailesi ve hareket’in birkaç yoksul bağlısının zayıf desteği dışında hiçbir destek yoktu. Açıktır ki, yoksul müslümanların da, düşmanları haline gelen ve kendilerine işkence yapan kendi kavimlerince terkedildiklerinden, yapabilecekleri fazla bir yardım olamazdı.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Pardon Kuranı Kerim e baktım ben yanılıyormuşum yazılan doğru. Kusura kalmayın.

    Cevapla