Lokman Suresi Türkçe Okunuşu Arapça Yazılışı ve Meali

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kur’ân-ı kerîmin otuz birinci sûresi. Sâffât sûresinden sonra, Sebe’ sûresinden önce  inmiştir. Lokman sûresi, Mekke’de nâzil oldu (indi). Otuz dört âyet-i kerîmedir. Lokman aleyhisselâmın kıssası anlatıldığı için, sûre bu ismi almıştır. Sûrede; Kur’ân-ı kerîmin iyilere hidâyet ve rahmet vesilesi olduğu, iyilerin husûsiyetleri ve mükâfâtları, k ötüler ve uğrayacakları azâb, Lokman Hakîm’in oğluna nasîhatları, Allahü teâlânın ilminin ve kudretinin sınırsızlığı bildirilmektedir.

Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Lokman süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Kısaca Konusu: Lokmân’ın oğluna öğütlerini içeren âyetlerde özetlenen şirk inancının yasaklanması, ana babaya saygı gösterip meşrû buyruklarına uyma, sorumluluk duygusu, iyilik için çalışma, sabır, tevazu gibi dinî ve ahlâkî ödevlerdir. Daha sonra putperestleri şirkten vazgeçirmeyi ve onlara kurtuluş yolunu göstermeyi amaçlayan bilgiler, kanıtlar ve uyarılara yer verilmiştir.

Fazileti : Kim Lokman sûresini okursa, Lokman’a (aleyhimürrahme) kıyâmet günü refîk (arkadaş) olur. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

LOKMAN SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam mîn

2. Tilke ayatül kitabil hakîm

3. Hüdev ve rahmetel lil muhsinîn

4. Ellezîne yükîymunes salate ve yü’tunez zekate ve hüm bil ahîrati hüm yukînun

5. Ülaike ala hüdem mir rabbihim ve ülaike hümül müflihun

6. Ve minen nasi mey yeşterî lehvel hadîsi li yüdîlle an sebîlillahi bi ğayri îlmiv ve yettehîzeha hüzüva ülaike lehüm azabüm mühîn

7. Ve iza tütla aleyhi ayatüna vella müstekbiran ke el lem yesma’ha keenne fî üzüneyhi vakra fe beşşirhü bi azabin elîm

8. İnnellezîne amenu ve amilus salihati lehüm cennatün neîym

9. Halidîne fîha va’dellahi hakka ve hüvel azîzül hakîm

10. Halekas semavati bi ğayri amedin teravneha ve elka fil erdî ravasiye en temîde biküm ve besse fîha min külli dabbeh ve enzelna mines semai maen fe embetna fîha min külli zevcin kerîm

11. Haza halkullahi fe erunî maza halekallezîne min dunih beliz zalimune fî dalalim mübîn

12. Ve le kad ateyna lukmanel hîkmete enişkür lillah ve mey yeşkür fe innema yeşküru li nefsih ve men kefera fe innellahe ğayniyyün hamîd

13. Ve iz kale lukmanü libnihî ve hüve yeîzuhu ya büneyye la tüşrik billah inneş şirke le zulmün azîym

14. Ve vessaynel insane bi valideyh hamelethü ümmühu vehnen ala vehniv ve fisalühu fî ameyni enişkür lî ve li valideyk ileyyel mesîyr

15. Ve in cahedake ala en tüşrike bî ma leyse leke bihî ilmün fe la tütî’hüma ve sahîbhüma fid dünya ma’rufev vettebî’ sebîle men enabe ileyy sümme ileyye merciuküm fe ünebbiüküm bima küntüm ta’melun

16. Ya büneyye inneha in tekü miskale habbetim min hardelin fe tekün fî sahratin ev fis semavati ev fil erdî ye’ti bihellah innellahe latîyfün habîr

17. Ya büneyye ekîmîs salate ve’mur bil ma’rufi venhe anil münkeri vasbir ala ma esabek inne zalike min azmil ümur

18. Ve la tüsa’îr haddeke lin nasi ve la temşi fil erdî meraha innellahe la yühîbbü külle muhtalin fehur

19. Vaksîd fî meşyike vağdud min savtik inne emreral asvati le savtül hamîr

20. E lem terav ennellahe sehhara leküm ma fis semavati ve ma fil erdî ve esbeğa aleyküm niamehu zahiratev ve batîneh ve minen nasi mey yücadilü fillahi bi ğayri îlmiv ve la hüdev ve la kitabim münîr

21. Ve iza kîyle lehümüt tebiu ma enzellellahü kalu bel nettebiu ma vecedna aleyhi abaena e ve lev kaneş şeytanü yed’uhüm ila azabis seîyr

22. Ve mey yüslim vechehu ilellahi ve hüve muhsinün fe kadistemseke bil urvetil vüska ve ilellahi akîbetül ümur

23. Ve men kefera fe la yahzünke küfruh ileyna merciuhüm fe nünebbiühüm bima amilu innellahe alîmüm bizatis sudur

24. Nümettiuhüm kalîlen sümme nadtarruhüm ila azabin ğalîyz

25. Ve lein seeltehüm men halekas semavati vel erda le yekulünnellah kulil hamdü lillah bel ekseruhüm la ya’lemun

26. Lillahi ma fis semavati vel ard innellahe hüvel ğaniyyül hamîd

27. Ve lev enne ma fil erdî min şeceratin aklamüv vel bahru yemüddühu min ba’dihî seb’atü ebhurim ma nefidet kelematüllah innellahe azîzün hakîm

28. Ma halkuküm ve la ba’süküm illa ke nefsiv vahîdeh innellahe semîum basîyr

29. E lem tera ennellahe yulicül leyle fin nehari ve yulicün nehara fil leyli ve sehhareş şemsi vel kamera küllüy yecrî ila ecelim müssemmev ve ennellahe ve ma ta’melune habîr

30. Zalike bi ennellahe hüvel hakku ve enne ma yed’ une min dunihil batîlü ve ennellahe hüvel aliyyül kebîr

31. E lem tera ennel fülke tecrî fil bahri bi nî’metillahi li yüriyeküm min ayatih inne fî zalike le ayatil li külli sabbarin şekur

32. Ve iza ğaşiyehüm mevcün kez zuleli deavüllahe muhlisîyne lehüd dîn felemma neccahüm ilel berri fe minhüm muktesîd ve ma yechadü bi ayatina illa küllü hattarin kefur

33. Ya eyyühen nasütteku rabbeküm vahşev yevmel la yezî validün av veledihî ve la meludün hüve cazin av validihî şey’a inne va’dellahi hakkun fe la teğurranekümül hayatüd dünya ve la yeğurraneküm billahül ğarur

34. İnnellahe îndehu îlmüs saahve yünezzilül ğays ve ya’lemü ma fil erham ve ma tedrî nefsüm maza teksibü ğada ve ma tedrî nefsüm bi eyyi erdîn temut innellahe alimün habîr.

LOKMAN SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI 
Bismillâhirrahmânirrahîm.
1.Elif Lâm Mîm.

2,3.Bunlar, hikmet dolu Kitab’ın; iyilik yapanlara bir hidayet ve rahmet olarak indirilmiş âyetleridir.

4.Onlar; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren kimselerdir. Onlar ahirete de kesin olarak inanırlar.

5.İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

6.İnsanlardan öylesi vardır ki, bilgisizce Allah yolundan saptırmak ve o yolu eğlenceye almak için, eğlencelik asılsız ve faydasız sözleri satın alır. İşte onlar için aşağılayıcı bir azap vardır.

7.Ona âyetlerimiz okunduğu zaman; onları hiç işitmemiş gibi, kulağında bir ağırlık var da büyüklenerek arkasını döner. Ona, elem dolu bir azabı müjdele.

8,9.Şüphesiz, iman edip salih amel işleyenler için içlerinde ebedî kalacakları Naîm cennetleri vardır. Allah, (bu konuda) gerçek bir vaadde bulunmuştur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

10.Allah, gökleri görebileceğiniz direkler olmaksızın yarattı. Yeryüzüne de, sizi sarsmasın diye sabit dağlar yerleştirdi ve orada her türlü canlıyı yaydı. Gökten de yağmur indirip orada her türden güzel ve faydalı bitki bitirdik.

11.İşte Allah’ın yarattıkları! Haydi, Allah’ı bırakıp da taptıklarınızın yarattığını bana gösterin! Hayır, zalimler açık bir sapıklık içindedirler.

12.Andolsun, biz Lokmân’a “Allah’a şükret” diye hikmet verdik. Kim şükrederse, ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse, bilsin ki Allah her bakımdan sınırsız zengindir, övülmeye lâyıktır.

13.Hani Lokmân, oğluna öğüt vererek şöyle demişti: “Yavrum! Allah’a ortak koşma! Çünkü ortak koşmak elbette büyük bir zulümdür.”

14.İnsana da, anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi, onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıl içinde olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: “Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır.”

15.“Eğer, hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadığın bir şeyi bana ortak koşman için seninle uğraşırlarsa, onlara itaat etme. Fakat dünyada onlarla iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonra dönüşünüz ancak banadır. Ben de size yapmakta olduğunuz şeyleri haber vereceğim.”

16.(Lokmân, öğütlerine şöyle devam etti:) “Yavrum! Şüphesiz yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında olsa ve bir kayanın içinde, yahut göklerde ya da yerin içinde bile olsa, Allah onu çıkarır getirir. Çünkü Allah, en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.”

17.“Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir.”

18.“Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah, hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.”

19.“Yürüyüşünde tabiî ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir!”

20.Göklerde, yerde ne varsa hepsini Allah’ın sizin hizmetinize verdiğini ve açıkça yahut gizlice üzerinizdeki nimetlerini tamamladığını görmediniz mi? Yine de insanlar arasında, hiçbir bilgisi, yol göstericisi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadan Allah hakkında tartışıp duranlar vardır.

21.Kendilerine, “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiği zaman, “Hayır, biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz şeye uyarız” derler. Şeytan, kendilerini cehennem azabına çağırıyor olsa da mı?

22.Kim iyilik yaparak kendini Allah’a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah’a varır.

23.Kim inkâr ederse, onun inkârı seni üzmesin. Onların dönüşleri ancak bizedir. Biz de onlara yaptıklarını haber veririz. Allah, göğüslerin içindekini (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

24. Biz, onları (dünyada) biraz yararlandırırız. Sonra da onları ağır bir azaba sürükleriz.

25.Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, mutlaka “Allah” derler. De ki: “Hamd, Allah’a mahsustur.” Fakat onların çoğu bilmezler.

26.Göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. Şüphesiz Allah, her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye lâyık olandır.

27.Eğer yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de mürekkep olsa, arkasından yedi deniz daha ona katılsa, Allah’ın sözleri (yazmakla) yine de tükenmez. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

28.(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz, ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.


29.Görmedin mi ki, Allah, geceyi gündüzün içine ve gündüzü de gecenin içine sokuyor. Güneşi ve ayı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri (kendi yörüngesinde) belli bir zamana kadar akar gider. Şüphesiz Allah, işlediklerinizden hakkıyla haberdardır.

30.Bu böyledir. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir, onu bırakıp da taptıkları ise batıldır. Şüphesiz Allah yücedir, büyüktür.

31.Görmedin mi ki, gemiler Allah’ın nimetiyle denizde akıp gitmektedir. Allah, bunu âyetlerinden bir kısmını size göstermek için yapmaktadır. Şüphesiz ki bunda hakkıyla sabreden, hakkıyla şükreden herkes için ibretler vardır.

32.Onları, (denizde) bir dalga gölgelikler gibi kapladığında, dini Allah’a has kılarak O’na yalvarırlar. Allah, onları kurtarıp karaya çıkarınca, onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim âyetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkâr eder.

33.Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytan da Allah hakkında sizi aldatmasın.

34.Kıyametin ne zaman kopacağı bilgisi şüphesiz yalnızca Allah katındadır. O, yağmuru indirir, rahimlerdekini bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar olandır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir