Kulak ile ilgili Deyimler ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kulaklarının Pasını Gidermek
Çoktan Beri Dinlememişken Müzik Dinlemek.

Kulaklarını Dikmek
Hayvan Dikkat Kesilmek.

Kulaklarına Kadar Kızarmak
Çok Utanmak.

Kulakları Patlatmak
Gürültüyle Rahatsız Etmek: ‘Kulakları Patlatan Bir Ses Bütün Ormanı, Bütün Kuşları, Bütün Dünyayı Susturdu.’ -M. Ş. Esendal.

Kulakları Paslanmak
Çoktan Beri Müzik Dinlememiş Olmak.

Kulakları Dolmak
Aynı Şeyi Dinlemekten Usanmak.

Kulak Vermek
Merak Edip Dinlemek, İşitmeye Çalışmak: ‘Eğil De Kulak Ver, Bu Sessiz Yığın / Bir Vatan Kalbinin Attığı Yerdir’ -N. H. Onan.

Kulak Tutmak
Dinlemek, İşitmek İstemek.

Kulak Misafiri Olmak
Yanında Konuşulanları Konuşmaya Katılmadan Dinlemek: ‘Her Önünden Geçtiğim İnsanın Söylediklerine Kulak Misafiri Oluyorum.’ -O. V. Kanık.

Kulak (kulağını) Tırmalamak
Kulağı Rahatsız Etmek: ‘Evde Kimse Yoktu Sözü Kulağını Tırmaladı.’ -M. Ş. Esendal.

Kulak Kıvırmak
Domatesin Olgunlaşmasını Sağlamak İçin İşlem Yapmak.

Kulak Kesilmek
Büyük Bir Dikkatle Dinlemek: ‘Çok Kızgın Bir Fikir Çarpışmasının Üzerine Gelmişim, Kulak Kesildim.’ -İ. H. Baltacıoğlu.

Kulak Kabartmak
Belli Etmemeye Çalışarak Dinlemek: ‘Karanlıkta, Uyuyup Uyumadığını Anlayabilmek İçin Tüm Seslere Kulak Kabartarak Yanına Uzandım.’ -E. Şafak.

Kulak Asmak
Önem Vermek, Dinlemek: ‘Bunların Sözlerine Ne Diye Kulak Asıyor, Ona Göre Yapacağın İşi Kestiriyorsun?’ -M. Ş. Esendal.

Kulak Arkası (ardı) Etmek
Dikkate Almamak, Göz Önünde Tutmamak: ‘Bazıları Hava Kirlenmesinde Olduğu Gibi Bu Eleştirileri Kulak Ardı Ediyorlar.’ -H. Taner.

Kulağı (kulakları) Çınlasın
Konuşulan Yerde Bulunmayan, Sevilen Biri Anıldığında Söylenen Bir Söz: Kulağı Çınlasın, Bizim Arkadaş Öyle Derdi.

Kelle Kulak Yerinde
1) Kanlı Canlı Ve İri Yapılı Olan; 2) Gösterişli, İtibarlı Sayılan: ‘Aralarında Yaşlı Başlı, Kelle Kulak Yerinde, Efendiden Adamlar Da Var.’ -R. N. Güntekin.

Kabakulak Olmak
Kabakulak Hastalığına Yakalanmak: Ahmet Kabakulak Oldu, Üç Hafta Evden Dışarıya Çıkamadı.

Göz Kulak Olmak
1) Görme, İşitme Yoluyla Bilgi Edinmeye Çalışmak; 2) Mec. Gözetmek, Korumak, Bakmak: ‘Öbürü Göğsünden Ağır Yaralı İki Erin Geriye Alınmalarına Göz Kulak Oluyordu.’ -A. İlhan.

Ense Kulak Yerinde Olmak
Tkz. 1) İri Yarı Olmak; 2) Kelli Felli Olmak.

Devede Kulak (kulak Gibi) Kalmak
1) Çok Az Önemi Olmak, Söz Etmeye Değer Bulmamak: ‘Kitaptan Öğrendikleri, Hayattan Gözlediklerinin Yanında Devede Kulak Kalır.’ -S. Birsel. 2) Yetersiz, Çok Küçük Veya Az Olmak: ‘Tekaüt Aylıkları Günün İhtiyaçları Karşısında Devede Kulak Gibi Kalıyordu.’ -R. N. Güntekin.

Boynuz İsterken Kulaktan Olmak
Daha İyisini, Mükemmelini Ararken Mevcut Olanı Yitirmek.

(bir Şeye) Kulak Vermek
Değer Vermek, Önemsemek: ‘Usa Ve Gerçeğe Uygun Anlatışlara Kulak Verenin Olmadığı Görüldü.’ -Halikarnas Balıkçısı.

(bir Şeye) Kulak (kulaklarını) Tıkamak
Bir Şeyi Duymazlıktan Gelmek: ‘Vücudu İçinden Duyduğu Çöküntülere Kulaklarını Tıkar, Gözlerini Yumar.’ -A. Ş. Hisar.

Ağzı Kulaklarına Varmak
Çok Sevinmek: ‘Çocuklarıma Beni Misal Gösterdiğini, Ağzım Kulaklarıma Vararak Öteden Beriden İşitiyordum.’ -R. N. Güntekin.

Yarım Kulak Dinlemek
Umursamadan, Önem Vermeden Dinlemek: ‘Dersleri Yarım Kulak Dinliyor, Etütlerde Uzun Uzun Mektuplar Yazıyordu.’ -Ç. Altan.

Uzun Kulaktan Haber Almak
Uzaktan Uzağa Haber Almak.

Sevincinden Ağzı Kulaklarına Varmak
Çok Sevinmek.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir