O Harfi ile ilgili Başlayan Deyimler ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bugün ki makalemizde o harfi ile ilgili deyimleri ve anlamlarını derledik. Kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan deyimler hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Bu nedenle alfabemiz’de bulunan A’dan Z’ye kadar harf harf deyimleri ve yanında anlamı ile hazırladık. İşte Alfabemizin ilk harfi olan “O” harfi ile başlayan deyimler..

Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Deyim, belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden çok sözcüğün bir arada, seyrek olarak da tek bir sözcüğün yan anlamında kullanılmasıyla oluşan sözdür.

Deyimler çok büyük bir oranda mecaz anlamda kullanılır ancak gerçek anlamda kullanılanlara da rastlanmaktadır. Deyimi oluşturan sözcüklerin kimileri gerçek anlamını yitirerek mecaz anlam kazanırlar. Mecazlı anlatım, söze güzellik ve akıcılık katar.Türkçe, deyimler bakımından çok zengin bir dildir. Deyimler, göz önüne kuvvetli imgeler getiren sembollü sözlerdir. Halkın dikkatli ve zeki görüşlerinden doğmuştur.

O abacı, bu kebeci, sen neci? : Yapılan bir iş veya tartışmaya karışan üçüncü şahıslara denir. Senin bu işlerle ne ilgin var? anlamında kullanılır.


O kapı benim bu kapı senin (dolaşmak) : Çok dolaşmak, kapı kapı gezmek.


O tarakta bezi olmamak : Sözü edilen şeyle ilişiği olmamak, bilgisi bulunmamak.


O yolun yolcusu : Toplumun ahlak anlayışına göre kötü bir hayat sürdüren kimse.


Ocağı sönmek : 1.Soyu tükenmek. 2. Ailesi yuvası yıkılmak.


Ocağı tütmek : Soyu devam etmek.


Ocağına düşmek : Birine muhtaç olmak, yardımına gereksinim duymak.


Ocağına incir (darı) dikmek : Birinin evini, barkını dağıtarak, ailesine zor günler yaşatmak.


Ocak başına oturtmak : Gözden düşürmek, sevmemek.


Oh çekmek (olsun demek) : Birini üzen durumdan sevinç duymak.


Oh demek : Rahata kavuşmak, sıkıntıdan kurtulmak, derin bir soluk almak.


Ok gibi ciğerine işlemek : Bir konuda, bir şeyden çok etkilenmek, acı ve ıstırap duymak.


Ok yaydan çıkmak (fırlamak) : Geri dönüşü olmayan bir iş yapmak ya da geri dönülemeyecek bir duruma gelmek.


Okkanın altına girmek (gitmek) : Haksız yere ezilmek, boşu boşuna büyük bir ceza görmek, bir zarara uğramak.


Okunu atıp yayını asmış olmak (basmak) : Üzerine düşen bütün görevleri yapmış, işini bitirmiş olup, dinlenmeye çekilmek.


Okuyup üflemek : Bir hastalıktan ya da kötü bir olaydan kurtulmak için dua ederek üflemek.


Oldubittiye (olupbittiye) getirmek : Emrivaki yapmak.


Oldu olacak, kırıldı nacak (daha ne olacak : Her şey olup bitti, iş işten geçti, yapılacak bir şey kalmadı.


Oldum bittim (olası) : Eskiden beri, baştan beri anlamında kullanılır.


Olmayacak duaya amin demek : 1. Gerçekleşme imkanı olmayan bir girişime evet demek. 2. Zaman ve parayı boşa harcamak.


Oluruna bağlamak (bırakmak) : Sonucu önemsemeyerek, bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek.


Omuz silkmek : Söylenene aldırmamak, umursamamak.


On parmağında on hüner (marifet) : Elinden her iş gelir, çok becerikli, çok yetenekli.


On parmağında on kara : Çevresindekilere leke süren, iftira eden.


Onun ipiyle kuyuya inilmez : Ona güvenilmez, beklenmedik bir anda ve yerde insanı yalnız bırakabilir.


Onuruna dokunmak : Birinin gururunu kırmak.


Orman kibarı : Çok kaba tavırlı insan.


Orta malı : Herkesin yararlandığı şey.


Ortada fol yok, yumurta yok : Hiçbir şey yokken, durduk yerde.


Ortada kalmak : 1. Bir şeyi kimse üzerine almamak. 2. Başını sokacak yer bulamamak, evsiz barksız kalmak. 3. İki şey arasında kararsız kalmak.


Ortadan kaybolmak : 1. Kimseye belli etmeden çekip gitmek. 2. Nereye gittiği, nerede olduğu bilinmemek.


Ortalığa (ortaya) düşmek : 1.Orta malı olmak, sokağa düşmek. 2. Bir şeyi aramak için davranmak.


Ortalığı birbirine katmak : İnsanları birbirine düşürmek, kargaşa çıkarmak. Kötü fikirleriyle herkesi birbirinden kuşkulanır duruma getirmek.


Ortalığı kasıp kavurmak : Aşırı huysuz ya da zalim kişilerce düzen bozulmak, herkesi korkutmak, sindirmek.


Ortalık açılmak (ağarmak) : Güneş doğmak, sabah aydınlığı başlamak.


Ortalık karışmak : Kargaşa çıkmak.


Ortasını bulmak : Orta bir yol bulmak, uzlaştırmak.


Ortaya koymak : 1. Bir şeyi, herkesin görebileceği bir yere koymak.


Ot yoldurmak : Birine çok zor bir iş gördürmek, onu çok uğraştırmak.


Oturduğu dalı kesmek : Çıkar sağladığı kaynağa zarar vermek.


Otuz beşe bakla : Her şey aynı, değişen bir şey yok anlamında kullanılır.


Oyun bozanlık etmek : Yapılacak işten vazgeçmek, birlikte yapmaya kararlı olduğumuz bir işte arkadaşlarımızdan ayrılmak, onları yarı yolda bırakmak. İşi aksatmak.


Oyun etmek (yapmak, oynamak) : Birini kurnazlıkla, hile yaparak aldatmak.


Oyuna gelmek : Aldatılmak, kandırılmak.


Oyuncak etmek : Birini, kendi çıkarı uğruna kullanmak.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir