S ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

S harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için s harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan s harfinin atasözü listesi.

Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…

Sabah ola, hayır ola (gele).
Bir günün gecesi dinlenme vakti, gündüzü ise çalışma zamanıdır. İşimizi akşam üzeri yada gece yapmamalı, onu sabaha bırakmalıyız. Çünkü gece yapılan işin kötü yanları daha çoktur. Gündüzün insana verdiği imkanları geceleyin bulmak mümkün değildir.


Sabah sürçen, geceye dek sürçer.
Bir işe başlarken beceriksizlik gösteren ve onu yüzüne gözüne bulaştıran kimse, bu durumunu sonuna kadar düzeltmez, hep böyle devam eder.


Sabır acıdır, (acı ise de) meyvesi tatlıdır.
Olumsuzluklar ve aksilikler biz insanlar içindir. Beklenmedik bir durumla karşılaşınca hemen öfkelenmemeli, sakin bir kafa ile durum değerlendirmesi yapılmalı ve biraz beklenmelidir. İnsana sabretmek güç gelir, ama güzel sonuç verir.


Sabırla koruk helva, dut yağrağı atlas olur.
Sabır, her gelen olumsuzluğu kabullenmek değil, aksine bir işin başarılması için gerekli mücadelenin verilmesi esnasında karşılaşılan güçlüklere göğüs germek, azim ve kararlılıkla mücadeleye devam etmek demektir. Nasıl ki, ham üzüm olan koruk bakılırsa zamanla üzüm olur, üzümden pekmez, pekmezden helva yapılır. Yinede atlas elde etmek isteyen kişi sabırla çalışacak; ipek böceği dut yaprağını yiyecek büyüyüp ipek salgılayacak, ipek kozaları ip haline sabırla getirilecek ve yine sabırla atlas dokunacak.


Sabreden derviş, muradına ermiş.
Bir işin gerçekleşmesi için sabırlı olmak, uzun zaman beklemek gerekir. Acele eden ve içinde bulunduğu şartları zorlayan kimse başarılı olamaz. Ancak sabırlı olan kişi amacına ulaşır.


Sabreyle işine hayır gelsin başına.
Bir işi yaparken acele edilmez, sabredilirse hayırlı bir sonuca varılır. “Acele şeytandan teenni (düşünceli, yavaş hareket etme) Rahman’dandır” denilmiştir.


Sabrın sonu selamettir.
Karşılaştığı güçlükleri sabırla yenmeye çalışan kimse, sonunda esenliğe çıkar, başarıya ulaşır.


Saç kıvamını bulur hamur tükenir, yaş kıvamını bulur ömür tükenir.
İnsanlar her işini vaktinde yapmalıdır. Vakti geçtikten sonra beden iş görmez olur ve gençlikteki enerji bulunmaz. Ayrıca elde bulunan değerlerde aynı şekildedir. Gerektiğinde kullanılmayan araç ve gereçler zamanı geçtikten sonra işe yaramaz hale gelir. O vakitten sonra hiçbir şeyin anlamı kalmaz.


Saç sefadan, tırnak cefadan uzar.
İnsanlar arasında şöyle bir kanaat vardır: İnsan mutlu, keyifli olursa saçı, gam ve keder çekerse tırnağı uzar.


Saçın akmı karamı, önüne düşünce görürsün.
Sonucu çok geçmeden belli olacak bir durumun nasıl biteceğini merak edenler azıcık sabırlı olmalıdırlar.


Sadık dost akrabadan yeğdir.
Gerçek dost, insana içten bağlanır. İnsanlar arasındaki dostluk kan bağından daha güçlüdür. Bundan dolayı candan dost akrabadan daha hayırlı olur.


Sağ baş yastık istemez.
Mutlu, yaşama sevinci ile dolu ve sağlıklı olan insan durup dururken başını yastığa koymak istemez. İnsan yatmak istiyorsa mutlaka rahatsızdır, hastadır.


Sağ elin verdiğini sol elin görmesin.
Yoksul ve kimsesizle vereceğimiz sadakaların gizlice verilmesi daha ecirli, daha sevaptır. Çünkü böylesi insan onurunu korumak açısından daha uygundur.


Sağ olsunda dağ ardında bulunsun.
İnsanlar, sevdikleri yada yakınlarını yitirmektense onların gözden ırakta, gurbette olmasını tercih ederler. Çünkü ölen geri gelmez. Oysa sağ olan kimse, uzaktada olsa, birgün çıkar gelir.


Sağır bir kocayla, kör bir kadın mutlu bir çifttir.
Hayatını paylaşmaya adamış evli veya eş insanlar birbirlerinin değişmeyecek yönlerini alttan almalıdır. Bir problem yada husumet olduğunda diğer üzerine gitmemeli, aynı şekilde karşımızdaki onur ve gururumuzu sarsmayacak bir problem oluşturduğunda bizde onun üzerine gitmemeliyiz. Dayanışma ve karşılıklı anlayış içinde yaşayan insanlar mutlu olurlar.


Sağır işitmez (duymaz), uydurur (yakıştırır).
İnsan iyice bilmediği bir konu hakkında kesin konuşması doğru değildir. Sağır, yanında konuşulan şeyleri işitmez ama konuşulanların durumuna bakarak ve anladığını sanarak birşeyler yakıştırıp söyler. Bir durumun iç yüzünü bilmeyen kişide görünüşe bakarak edindiği yanlış kanaati gerçek sanır.


Sağlık, varlıktan yeğdir.
İnsan için en büyük nimet sağlık ve afiyettir. Herşey sağlıkla mümkündür. Bunun için sağlıktan büyük zenginlik olmaz. Sağlık olmazsa varlık neye yarar? İnsan için en büyük zenginlik sağlıktır. Sağlıklı olduğumuz zaman işlerimizi daha iyi yapar ve o işten zevk alırız. Hastalandığımızda ise hiçbir şeyden zevk almaz oluruz; zenginliğimizin bile hiçbir değer taşımadığını görürüz.


Sahipsiz kapı anahtarsız açılır.
İnsanların sahipsizmiş gibi ortada bıraktığı malın sahibi, kullananı çok olur. Bu mala zarar veren, bir başkalarına da düşünmeden verende çok bulunur. Bu yüzden gerekirse insanları, gerekirse malı, mülkü ve gerekirse tüm dünya malını sahipsiz bırakmamalı, onlara sahip çıkmalıyız. Aksi halde gidenler geri gelmeyecektir.


Sakınılan göze çöp batar.
Üzerine çok düşülen şeyler daha çok kazaya ve zarar uğrar. Olabileceği düşünülen kötü durumlara karşı tedbir almak gerekir, ancak bunu yaparken aşırıya kaçmamalı, orta bir yol izlenmelidir.


Sakla samanı, gelir zamanı.
Birşey çok değersiz bile olsa onu atmamalı, saklamalıdır. Günün birinde lazım olur, işe yarar.


Saksağan danayı, babası hayrına bitlemez.
Bu atasözümüzdeki “bitlemez” kelimesi temizlemek anlamında kullanılmaktadır. İnsanlar çıkar elde etmeyeceği insanların yardımlarına koşmazlar. Çıkar güdmek çoğu zaman kötü niyetli olarak algılansa da; anlatılmak istenen asıl fiil birgün yardımda bulunan insanın karşısındaki insandan yardım isteyebileceği olasılığıdır.


Samur kürkde olsa kabahatli kimse üzerine almaz.
Olmayacak bir işe neden olan insanlar, bu işin sonunda iyi şeyler ortaya çıksa dahi bunu kabullenmek istemeyecektir. Çünkü yapılan iş başından yanlıştır. Bu yanlış, işin sonucundaki doğru şeyi almasına neden olsa bile; ilerideki zaman diliminde bunun sıkıntısını tekrardan yaşayacaktır. Kaş yapalım derken göz çıkartmamalıyız.


Sana taşla vurana, sen aşla vur (dokun).
Bize kötülük edene bizde kötülük yapmamalı, aksine ona iyi davranarak onu utandırmalı ve yeniden dostluğunu kazanmalıyız. Bize sert davranana yumuşak davranırsak onun bize dost olduğunu görürüz.


Sana vereyim bir öğüt: Kendi ununu elinle öğüt (benden sana bir öğüt: ununu elinle öğüt).
Bir işin sonunun güzel olmasını istiyorsak onu başkasına inanmamalı, kendimiz yapmalıyız. Hiçbir kimse, bir başkasının işini kendi işi gibi yapamaz ve sahiplenemez.


Sanat (meslek) altın bileziktir.
İnsanın elindeki sanat, değeri hiç eksilmeyen altın gibidir. İnsanlar dara düşünce nasıl elindeki altını bozdurur paraya çevirirse, sanatınıda her zaman değerlendirme olanağına sahiptir. Sanat sahibi kişi her yerde iş bulur, işsiz kalmaz. Her şey gün gelir değerini yitirebilir, ancak sanat, değeri hiç eksilmeyen bir servet gibidir. Çünkü sanat, bir kimsenin bir işi her yerde, her şartta yapmasıdır.


Sanatı ustadan görmeyen (öğrenmeyen) öğrenemez.
Her sanatın bir takım incelikleri vardır. İnsan ne kadar çalışırsa çalışsın, bu incelikleri kendi kendine bulamaz. Mutlaka bir ustadan görüp öğrenmelidir.


Sanatına güvenenin para ayağına gelir.
Erdemli ve mesleğinin erbabı insanlar işsiz kalmazlar. Dürüstlük ilkesinden çıkmayan, işini hakkı ve hukuku ile yerine getiren insanlara iş yaptıracak kişiler sonuna kadar güvenirler. Böylelikle kolunda altın bileziği olan ve insanlık değerlerini kaybetmemiş kişiler ömürlerinin sonuna kadar mesleği ile anılır, o işin ekmeğini yerler.


Sarhoşlar ve çocuklar doğruları söylerler.
Karşısındaki insanları kırmanın getireceği manevi zararları düşünmeyen kişiler aklı başında olmayan kişilerdir. Küçük çocuklar olayların nereye varacağını tahmin edemeden duyduklarını uluorta söylerler, tıpkı sarhoş olan, aklı başında olmayan kişiler gibi. Kendimizi kaybetmemeli, çocuklar gibi davranmamalıyız. Erdemlilik ve ergin olmak bizleri daima yararlı yollara sevkeder.


Sarı öküzün yanında duran; ya huyundan ya tüyünden kapar.
İnsanlar bulundukları arkadaş çevresine yada topluma benzerler. Çoğu kez sürü psikolojisi nedeni ile kişiler çoğul olana uyarlar ve onlar gibi davranırlar. Kötü niyetli insanlar ile vakit harcamak kötü niyetli olmamıza, iyi niyetli insanlar ile sık sık bir arada olmak ise iyi niyetli bir insan olmamıza sebebiyet verir.


Sarımsağı gelin etmişler, kırk gün kokusu çıkmamış.
Uzaktan gelenin yalan söylemesi kolay olur. Çünkü onu daha önce bir gören ve tanıyan yoktur. Bundan dolayı bir topluluğa yeni girmiş olan kötü kimsenin foyası ilk günlerde ortaya çıkmaz. Fakat çok zaman geçmeden ne mal olduğu anlaşılır. Hiç kimse sırrını ve öz karakterini uzun süre gizleyemez.


Say beni, sayayım seni (Sev beni, seveyim seni).
Saygı, sevgi karşılıklıdır. Sen beni sevip sayarsan ben de seni sevip sayarım; diyenlere özel bir atasözüdür. Kişiler sayıldıklarını, sevildiklerini ve saygı duyulduklarını hissetmedikçe, karşısındaki kişilere bu maneviyatı vermezler.


Sayılı günler (gün) tez (çabuk) geçer.
Zaman, göreceli, insandan insana değişen bir kavramdır. İnsan mutlu ise zaman çabuk geçer. Zorluk ve sıkıntı içinde ise birgün bir yıl oluverir. Birde, bir işin gerçekleştirilmesi yada yapılması için bize tanınan belli bir süre çabucak geçiverir. Zamanın her anına aynı derece önem verilmelidir.


Sayılı koyunu kurt kapmaz (yemez).
Nitelik ve niceliği belli olan bir şeyden çalmak yada eksiltmek pek kolay değildir. Sayısı ve miktarı tespit edilerek bir kimseye teslim edilmiş eşya iyi korunur. “Sayı ile aldım sayı ile teslim edeceğim” diye düşünülür.


Sebepsiz kuş bile uçmaz.
Yardımcı ve klavuz olmadan hiçbir iş başarılamaz. Herşeyde vesileye, aracıya, bir yol gösterene ihtiyaç duyulur. Her olay bir nedenin ürünüdür; nedensiz olay olmaz. Bunun gibi, işlerimizi bize yol gösteren biri olmadan yapamayız. Bir olayın gerçekleştirilmesi için bir neden olmalıdır; bir işin başarılması için de bize yol gösterecek birisi bulunmalıdır.


Sefa ile yenen cefa ile kazanılır.
İnsan emek sarfederken sıkıntı çeker. Harcanırken ve kazandığını tüketirken keyif ve mutluluk duyar. Bizim uzaktan gıpta ile seyrettiğimiz nice mutlulukların gerisinde ıstırap, alın yeri ve ödenmiş bir bedel vardır. Keyifli keyifli harcadığımız para, çok sıkıntı çekilerek kazanılmıştır.


Sel gider kum kalır (kişi ettiğini bulur).
Herhangi bir durumda önemli olan, kalıcı unsurlardır. Gelip geçici olan ögeler fazla önem taşımaz. Bundan dolayı bir işte ana unsurlara gereken önem verilmeli ayrıntılarla fazla zaman kaybedilmemelidir. Ayrıntı sonradan da eklenebilir.


Sel ile gelen yel ile gider.
Emek vermeden ele geçen para çarçur olur gider. Alın teri dökmeden kazanılan paranın kıymeti olmaz. Böyle paralar kolayca yok olur, sahibine faydası olmaz, zararı olur.


Selam kelamdan öncedir (önce gelir).
İnsanlar ehli insanlar içine girerken selam vererek geldiklerini bildirirler. Allah’ın selamını herkes alır ve gelen misafir yada arkadaşlarını ortamlarına dahil ederler. Kelam muhabbettir, muhabbete girmeden önce insanlar bu selam sayesinde muhabbete dahil olurlar. Selam vermeden kelam ortamına girilmez, ayıp olur, saygısızca bir davranış olarak nitelendirilir. Bu sebeple bizler her zaman saygılı ve selam veren insanlar olmalıyız.


Selden gelen suya gider.
Havadan kazanılan para, lüzumsuz şeyler uğruna savrulur, gider. / Tüm canlılar Allah’tan gelmiş ve yine O’na döneceklerdir (“Hay”, yüce Allah’ın doksan dokuz isminden biridir; “Hu” ise, arapçada Allah isminin yerini tutan şahıs zamiridir).


Sen ağa ben ağa, bu ineği (öküzü) kim sağa (sen dede ben dede, bu atı kim tımar ede).Herkes kendisini emir verme konumunda görür, iş yapmakla yükümlü saymazsa ortada işi yapacak kimse bulunmaz.


Sen bilirsin deyince (deyirmende) kavga olmaz.
İnsanlar arasındaki kavga genellikle görüş ayrılıklarından çıkar. Bir konu hakkında konuşurken uysallık gösterir, alttan alır, karşımızdakinin dediğini kabul edersek, anlaşmazlık çıkmaz.


Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler.
İnsan bir işi bitirince başka bir işe girişmeli, sürekli çalışmalıdır. Çalışırsak malımız verimli, kazancımız bol olur. İnsan böyle böyle zengin olur. İnsan rahat bir yaşam sürmek ister. Bunun için çok çalışmak zorundadır. Çalıştığı sürece elindeki malların verimi artar. Böylece zenginleşir, rahat bir yaşam sürer.


Sen işten korkma, iş senden korksun.
İnsan iradesi karşısında hiçbir zorluğun dayanması mümkün değildir. Yeter ki canla başla bir işe gönül verilsin. Bunun için insan, yapacağı işi gözünde büyütmemeli, yenmeye azmederek çalışmaya koyulmalıdır.


Sen olursan bensiz, ben de olurum sensiz.
İnsan, gerçek mutluluğu ve huzuru toplum içinde bulur. Bunu sağlamak için çevresindekilerle iyi dostluklar kurar. Dostlukların yürümesi için saygı ve sevgi gerekir. Dostlarımızla ilişkilerimizi sudan nedenlerle kesersek, onlar da bizi haklı olarak terk ederler.


Sen pazarda hiç adam ağzı görmedin mi?
Kimi insanlar görgüsüz olarak yaşamanın dezavantajlarının farkına varmazlar. Görgüsüz bir biçimde sanki hayatlarında ilk defa yaşıyormuş gibi bir duruma yaklaştıklarında veya bu durumda davrandıklarında çevresindekiler tarafından kötü ithamla anılırlar. Edepsizce ve bilinçsizce herhangi bir durum yada varlığa saldırmak erdemli insanların işi değildir.


Serçeden (kuştan) korkan darı ekmez.
Bir işi başarmanın ilk koşulu, onun tehlikelerini ve zorluklarını göğüslemeyi göze almaktır. Yapmayı düşündüğü işin tehlikelerini göze alamayan kimse o işe girişmemelidir.


Sermayen bir yumurta ise taşa çal.
Bir amaca ulaşmak için güvendiğimiz şey, işe yaramayacak kadar küçük ve önemsiz ise onu kullanmaktan vazgeçmeli; sonuçtan umudumuzu kesmeliyiz.


Sev seni seveni hak ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise.
İnsan, karşısındaki kişiye toplumdaki yerine göre sevgi beslemez. Kişinin toplumdaki yeri sevgi için ölçü olamaz. En yüksek makamlarda bile olsa, bizi sevmeyen kişiyi sevmemiz mümkün değildir.


Sevenin kuluyum, sevmeyenin sultanı.
Bizi sevenlerin her isteğini yerine getirmeye çalışırız. Sevmeyenlere ise o nasıl istiyorsa öyle davranırız. Kimseye gereğinden fazla kulluk etmek iyi değildir. Bu atasözümüzle beraber şuda söylenebilir: Kapım çalana açık, çalmayana kapalı.


Sevilmedik ot, insanın başucunda biter.
Kişilerin istemediği yada hoşlanmadığı bir durum gelir ve onu bulur. Bu isteksizliğe karşın bu durumla yaşamaktan keyif almayan insanlar dertlerine genelde zor çare bulurlar. Bunun önüne geçmenin tek yolu büyük konuşmamak, her kötü duruma karşı temkinli ve sabırlı yaklaşmaktır.


Seyrek giden doğan, sık giden soğan.
Kişi dostunu, tanıdık ve sevdiklerini sık sık rahatsız etmemeli onlara seyrek gitmelidir. Dostuna sık sık giden çok sıcak karşılanmaz. Seyrek giderse sevgi ile karşılanır.


Seyrek git dostuna, kalksın ayak üstüne.
Dostların birbirlerini ziyaret etmeleri beklenen ve istenen bir durumdur. Ancak bu ziyaretler sıklaşırsa, dostlar arasındaki sevgi ve saygı azalır. Çoğu zaman iyi dost az ziyaret edendir.


Seyrek gitsen (sıkça varma) dostuna, kalksın ayak üstüne.
Kişi dostunu, tanıdık ve sevdiklerini sık sık rahatsız etmemeli onlara seyrek gitmelidir. Dostuna sık sık giden çok sıcak karşılanmaz. Seyrek giderse sevgi ile karşılanır.


Sıçan (fare) çıktığı deliği bilir.
Gizli bir iş yapmak amacıyla teşebbüse geçen kimse, yakayı ele verme durumunda nereye kaçacağını, hangi önlemleri alacağını bilir ve ona göre davranır.


Sinek küçüktür ama mide bulandırır.
Kirli, sevimsiz şeylerle bir arada bulunan nesneyi ne kadar ufak olursa olsun içimiz almaz. Zararsız olan sevimsiz küçük birşey, koskoca bir güzelliğin kıymetini düşürür. Önemsiz, küçük gibi görünen bir şey kötü ve olumsuz bir izlenim yaratır. Dostlarımızda gözlemlediğimiz küçük ama sevimsiz bazı hareketler, onlara karşı duygularımızın değişmesine neden olur.


Sinek pekmezciyi tanır.
İşini bilen kimse, yararlanacağı kimseyi ve menfaat sağlayacağı ortamı gayet iyi bilir.


Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmamalıdır.
Çevresindeki kişilerin küçük bir saldırısıyla büyük zarara uğrayacak kişi, düşmanlık yaratacak davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır.


Sirkeyi, sarımsağı düşünen (hesaplayan) paçayı yiyemez.
İyi olacak bir duruma katışık olarak gelen kötü durumlar erdemli insanları bu amaçlarından esirgeyemez. Dünya durumunda her iyi isteğin içinde veya bedelinde kötü şeylerde yatar. “Vermeden alınmaz” deyiminde olduğu gibi; bu küçük giderleri hesaplamamalı, asıl durumun bütünlüğü ve hoşnutluğundan faydalanmalıyız.


Sofu soğan yemez, bulunca sapını komaz.
Hoşa gitmeyen işlere iltifat etmezmiş gibi görünen öyle kimseler vardır ki bu işlere girişince en aşırı yolu tutarlar.


Soğanı (soğanın acısını) yiyen bilmez, doğrayan bilir.
Bir iş yapılırken ne güçlükler çekildiğini, o işi yapmış ve başarmış olanlar bilir; olayın dışında kalan ve başarılmış işten yararlanan kimse bilmez.


Son gülen iyi güler.
Bir işin başında yada ortasında yaşanan sevinçlerin geçici olduğu çoğu zaman anlaşılır. Bir işin üzünülecek ve sevinilecek aşamaları sona ermiş ve o iş başarılmışsa, asıl sevinç o zaman yaşanır. Bu durumda çekilen bütün sıkıntılar ve yaşanan üzüntüler unutulur.


Son pişmanlık fayda vermez (etmez).
İyice düşünülmeden yapılan iş çok kere insanı zararı sokar. Bir işi geri dönemeyecek bir çıkmaza sokmadan önce iyi düşünülmelidir. Böyle yapılmadığı zaman pişman olmak işe yaramaz.


Sona kalan dona kalır.
Yapılacak bir işi hemen yapmayıp geciktiren kimse zarar eder. Örneğin bir şeyde birçok kimsenin çıkarı varsa ve herkes ondan yararlanmak istiyorsa daha önce davrananlar istediklerini seçer, alırlar. Geriye sadece döküntüleri kalır yada hiç kalmaz.


Sonradan gelen devlet, devlet değildir.
İnsan gençliğinde zengin olmalıdır ki bunu gereği gibi kullanabilsin, istifade edebilsin. İş işten geçtikten sonra, insan artık dünyasını değiştirmek üzereyken gelen zenginlik neye yarar?


Sonradan görme kuldan, buluttan çıkma günden korkulur.
Dünya halinde bazı kendini bilmez kişiler etrafındaki maddi, manevi çıkar güdecekleri durumu daha önce hiç görmemiş yada yaşamamış gibi düşünerek hareket ederler. Bu durum çevresindeki insanları rahatsız eder. Görmemiş davranan insanlara karşı tedbirli olmalı, bizleri sürükleyeceği kötü durumları unutmamalıyız.


Sora sora Bağdat (Kabe) bulunur.
Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır. Öğrenmenin yolu ise bilmediğini bir bilene sormaktan geçer. İnsan sora sora, çok uzak ve bulunması çok güç yerleri bile bulur.


Soran yanılmamış (yorulmamış).
İnsan bir işi yaparken karşısına bilmediği birçok şey çıkabilir. Bundan doğru, yanlış denemeden yapmamalı, bilenlere sorup öğrendikten sonra yapmalıdır. Biliyorum sandığı işlerde de yanılabilir. Onlar içinde bilenlerin düşüncesi alınır ve onların deneyimlerinden istifade edilirse yanılmaktan kurtulmuş ve boş yere yorulmamış oluruz.


Sorma kişinin aslını, sohbetinden bellidir.
Bir kimsenin kimliğini öğrenmek için soyunu sopunu sormaya gerek yoktur. İnsanın konuşması, – cümleleri kurarken sık sık tekrar ettiği kelime ve ifadeler – onu ele verir, ne olduğu hemen anlaşılır. Sarf edilen söz ve kullanılan uslüp insanın kişiliğini yansıtır.


Sormak ayıp değil, sormamak (bilmemek) ayıp.
Kişiler meslekleri ve yaşantılarının dışında kalan olayları elbette yaşamadan bilemezler. Ancak bir bilene sormadan da ilerlemek yanlış olur. Bizi zor durumda bırakan olaylara karşı inatçı olmamalı, bir bilene danışarak durumun gidişatını öğrenmeli, onun hakkında fikir almalıyız. Bilmeden ilerleyeceğimiz yolda çevremizdekilere zarar verebileceğimiz gibi, kendimizinde zamanını boşa harcamış olabilir, kötü durumlar ortaya çıkarabiliriz. Bu sebeple bilene danışmalı, konuya hakim olmalıyız.


Söyleyenden dinleyen arif gerek.
Öyle konular vardır ki anlatan – konuyu enine boyuna açmakta bir sakınca gördüğünden – biraz kapalı konuşur. O zaman dinleyen, söyleyenin ne demek istediğini anlamalıdır.


Söz ağızdan çıkar.
Mert ve dürüst olan kişi sözünde durur; verdiği sözü yerine getirir. “Çalı sapından insan sözünden yedilir” denilmesi sebepsiz değildir. İnsan olan sözünde durur.


Söz gümüşse, sükut altındır.
Konuşmak güzel, hatta yararlıda olabilir. Ama susmak ondan iyidir. Çünkü konuşmak insanın başına bir takım işler açabilir yada sözüne yalan katmak zorunda kalır. Oysa susan kimse için böyle birşey söz konusu değildir. Konuşmanın ve dinlemenin yeri ve zamanı vardır. Susmak bazen konuşmaktan daha iyi sonuç verir. Susması gereken yeri ve zamanı iyi bilen kişi, çevresinde sevilir ve sayılır.


Söz var iş bitirir, söz var baş yitirir.
Bazı sözlerde sihir etkisi olduğu dahi söylenmiştir. Sözün insanlar üzerindeki etkisi çok büyüktür. Akıllıca söylenmiş sözler karşısındakini ikna eder, yumuşatır; işlerin olumlu yola girmesini sağlar. Ölçüsüz sert sözler ise karşısındakini sinirlendirir, söyleyenin öldürülmesine bile yol açabilir. Sözün insanlar arasındaki ilişkilerde etkisi çok büyüktür. Akıllıca söylenmiş sözler, işlerimizin olumlu şekilde sonuçlanmasını sağlar. Sert ve ölçüsüz sözler ise karşımızdaki kişiyi sinirlendirir, söyleyenin ölümüne bile neden olabilir.


Söz verme, verdinse dönme.
Bizden istenilen birşeyi yapıp yapamayacağımızı iyi düşünmeliyiz. Bir konu hakkında kendimize güvenmezsek kimseye bu konuda söz vermemeliyiz. Ama söz verdikse, ne yapıp yapıp onu yerine getirmeliyiz.


Sözünü bil, pişir; ağzında der, devşir.
İnsana söz söylemek kadar kolay birşey görünmez. Bundan dolayı ağzına gelen her sözü söyler. Oysa bir sözün nereye varacağını iyi düşünmeli, ondan sonra söylemelidir.


Su (sus) küçüğün, söz (sofra) büyüğün.
Su, büyüklerden önce küçüklere verilmelidir. Çocuklar istedikleri kadar su içebilirler. Ancak çocukların sofradaki herşeyi yemelerine ve dilediklerinden, diledikleri gibi almalarına izin verilmez. Sofrada yemeğe başlama yada konuşmaya başlama hakkı büyüklerindir.


Su akarken testiyi doldurmalı (doldur).
Kişi, eline geçen fırsattan yararlanmalıdır; çünkü fırsat her zaman ele geçmez. İnsan, geliri bol olduğu, işi yolunda gittiği zaman ilerisi için para biriktirmeye, mal mülk edinmeye bakmamalıdır.


Su başından kesilir.
Her sorunun bir nedeni vardır. Bu neden bulunmadıkça çözüm üretilemez. Sorunun kökenine inip, kökenindeki nedene göre çözümü bulmalıyız. Aksi takdirde içinden çıkılamayacak hal almaya başlar.


Su bulanmayınca durulmaz.
İnsanların bir konuda biraz farklı düşünmesi doğal ve olumlu birşeydir. Bunda yadırganacak birşey yoktur. Bir konu, türlü tartışma ve çekişmelerden sonra aydınlığa kavuşur, yoluna girer. Bir sorun, türlü tartışmalardan sonra iyice aydınlatılarak çözüme kavuşturulabilir. Sorun ortaya atılınca herkes bir fikir ileri sürer. Konunun eksik ve yanlış yönleri üzerinde durularak, sonunda ortak bir çözüm yolu bulunur.


Su bulununca (görülünce) teyemmüm bozulur.
Abdest ve gusül için su bulunmayınca teyemmüm yapılır. Ancak su görülür ve biz onu kullanabilecek durumda olursak daha önce yapılan teyemmüm bozulur. Bunun gibi ele geçmeyen güzel, iyi birşeyin yerine, ister istemez ona benzeyen başka birşey kullanılır. Ama aranan şey ele geçince, benzerinin değeri kalmaz.


Su içene yılan bile dokunmaz.
Yemek, içmek ve uyumak insanların en masum ve ortak gereksinimleridir. İnsan bu ihtiyaçlarını giderirken – kim olursa olsun – masumdur. Bundan dolayı su içen kimseye düşmanımız bile olsa dokunmamalıyız.


Su testisi su yolunda kırılır.
Birşey, hangi amaca hizmet ediyorsa o uğurda bir kazaya uğrar; yok olur. Bir insanda hangi yolun yolcusu yada hangi amacın peşindeyse, o yolda yada amaç uğrunda başına bir kaza gelir.


Su uyur, düşman uyumaz.
Durmadan akan ve düz bir ovada sanki duruyormuş gibi görünen suya uyuyor denilebilir. Fakat sesi çıkmayan, kıpırdamayan düşmana uyuyor denilemez. Çünkü düşman, fırsat beklemektedir.


Süküt ikrardan gelir (sayılır).
Bir kimse, kendisine yöneltilen ithamı yada yargıyı sözlü olarak yada kaş, göz işaretleriyle karşılık vermiyorsa “evet” diyor sayılır.


Sürüden ayrılanı (ayrılan kuzuyu, koyunu) kurt kapar.
Ortak iş yaptığı yada birlikte hareket ettiği arkadaşlarından ayrılıp tek başına iş yapma yolunu tutan kimse, koruyucusuz, desteksiz kalır. Başına buyruk davranan kimse büyük zararlara uğrar.


Süt taşınca kepçeye baha olmaz.
Yüklendiğimiz bir durumun sonucu kötü olduğunda bunu duruma yardım edenlere maletmemeli, sorunu kendimizde aramalıyız. Eğer konuya hakim tek kişi biz isek veya sırtlandığımız durumun yöneticiliğini yapıyorsak bu işten biz sorumluyuzdur. Kötü sonuçları bize yardım eden insanlara yüklediğimizde, içinden çıkılamaz durumlara girebiliriz. Erdemli insanlar hatalarını görüp düzelten insanlardır.


Sütten ağzı yanan, ayranı üfleyerek içer (yoğurdu üfleyerek yer).
Bir iş yada durumdaki tedbirsizlikten canı yanan insan, bundan sonra kılı kırk yarmaya, aşırı önlemler almaya koyulur. Bir davranışı kendisine pahalıya mal olan kimse, benzeri durumlar karşısında çok ihtiyatlı davranır.


Suyu havana koy, döv döv yine su.
İşe yarar ve etkili bir özelliği olmayan kişi yada nesne ile ne kadar uğraşılırsa uğraşılsın niteliği değiştirilemez. Niteliksiz insan yada nesne ile uğraşmaya değmez.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt