Evlenen Gelin ve Damada Dua

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Düğün gününün gecesinde yatsı namazı cemaatle kılınır ve sonra cemaatle birlikte düğün evine gidilir. Kapının önüne gelindiği zaman güveyi gelinin odasına katmak için dua yapılır. Dua yapılmadan önce hoca eline bir bardak su alır ve damadın önüne, arkasına ve yere birer avuç su döker. Damada yapılan bu işlerin aynısını yenge olan kadın da gelin için yapar ve aynı şekilde duayı yapar. Peki evliliğin İlk zifaf gecesi gelin ve damada nasıl dua edilmelidir?

Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın nikahları kıyıldığı zaman, Resulullah kızı Fatma’ya hitaben: Bana biraz su getir, buyurdu. Hz. Fatma suyu getirince Resulullah onunla abdest aldı ve ona kendi ağzından sular serperek: Kızım Fatma. Gel de şöyle ön tarafımda dur, buyurdu. Sonra suyun bir bölümünü Hz. Fatma’nın ön, diğer bölümünü de arka tarafına serpti. Biraz da yere döktükten sonra şöyle dua etti: “Allah’ım! Onu ve ondan gelecek nesli şeytanın şerrinden sana emanet ederim.” Resulullah daha sonra Hz. Ali’den su isteyerek aynı şekilde onun da ön ve arka kısmı ile biraz da yere döktükten sonra: Allah’ım! Onu ve ondan gelecek nesli şeytanın şerrinden sana emanet ederim. Allah’ın adı, bolluk ve bereketiyle ailenin yanına gir, diyerek hem dua etti ve hem de Hz. Ali’yi kızı Fatma’nın odasına gönderdi, daha sonra ellerini yukarıya kaldırarak: “Allah’ım! Onları ve kıyılan nikahlarını mübarek kıl” diyerek dua ve niyazda bulundu. Daha sonra euzü besmele çekerek İhlâs, Felak ve Nas surelerini okudu ve bu işler nihayet bulduktan sonra da geriye döndüler.

Peygamberimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Mü’min bir erkek hanımına, hanımı da kendisine baktığı zaman Allah onların her ikisine de rahmet nazarıyla bakar. Erkek karısının elini tuttuğu zaman ise her ikisinin günahları da parmaklarından dökülür.”

Damat, gelini anne ve babasına itaat etmeye zorlayamaz ve mecbur edemez. Fakat tatlı dil ve güler yüzle nasihat ederek itaat ve hürmet etmesini sağlar. Kendisini yoktan halkedip sonsuz nimetlere gark eden Allah’ın anne ve babayı evladın yetişmesi ve aile saadetinin temini hususunda birer amil kıldığını unutmamalı, kendisinin bu duruma gelinceye kadar neler çektiklerini aklına getirmeli, layık oldukları hizmeti görmekte kusur etmemelidir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir