Ticaret ve Alışverişin Adab ve Ahlakı Nedir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Herşeyin bir adabı ve edebi olduğu gibi, dinimiz İslamda alışveriş adabınıda bize öğretmiştir. Bu nedenle bizler en küçük alış verişimizde dahi dinimizin öğrettiği ahlaktan asla ödün vermemeliyiz. Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber (s.a.s.)’in hadislerinde ticaret ile ilgili haram ve helal sınırları belirtilmiş, ticaret ahlâkı ile ilgili her Müslümanın uyması gereken genel ilkeler konulmuştur.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, alışverişin özü karşılıklı güvendir. Alışverişte güven ortadan kalktığı ve güvensizlik yaygınlaştığı zaman insanlarda her şeyi şüphe ve ihtiyatla karşılama duygusu gelişir. Alışverişte doğru sözlü olmaktan maksat, sattığı malı müşteriye olduğu gibi arzetmek, onu aldatmamak demektir. Ticaretin esası alış-verişe, girişimciliğe ve sermaye kullanımına dayanır. İnsanlar dünya hayatlarında geçimlerini sağlamaları için belirli bir ölçü içinde karşılıklı mal mübâdelesinde bulunmak zorundadırlar, buna da ‘rızık temini’ denilir.

Ticaret Ve Alışverişin Adabı

1— Rifaa’dan rivayet edilmiştir: “Peygamber (sav) ile birlikte camiye gittik, alışveriş yapan bazı kimseleri görünce onlara hitaben şöyle seslendi: “Ey tüccarlar!” Tüccarlar başlarını çevirip bakışlarını kendisine yöneltince buyurdu ki; “Allah’a itaat ediniz, iyilik eden ve doğru söyleyen kimse müstesna bütün tüccarlar kıyamet günü facir ve günahkâr olarak diriltileceklerdir” (Tirmizî)

2— “Alıcı ve satıcı birbirlerinden ayrılmadıkça akdi bozmak hususunda serbesttirler. Alıcı ile satıcı -alışverişlerinde- doğrusunu söyleyip, durumu olduğu gibi açıklasalar alışverişleri bereketli olur. Yalan söyleyip satılık şey ile bedelinin durumunu gizleseler alışverişin bereketi gider” (Buharî-Müslim).

3— “Satarken ve satın alırken ve haklarını istersen müsamahakâr olarak davranan kimseye Allah rahmet edip ihsan etsin” (Buharî-Tirmizi)

4— “Allah Teâlâ durumu sıkışık olan kimse için süre tanıyan veya alacağından vazgeçen kimseyi kıyamet günü gölgesinden başka gölge bulunmayan Arş’m gölgesinde bulundurur” (Tirmizî).

5— Bir kimse, bir müslümanın bozulmasını istediği akdi bozup onu affederse Allah da onu affeder”

Hülâsa, Kur’ân ve Sünnet’in insanlığa sunduğu ticârî ahlâk ölçüleri sâdece ticârî değildir, evrensel anlamda “insan” olmanın gerektirdiği ölçülerdir. Müslüman, erdemli olan insandır. Her türlü ahlâkî üstünlüklerle donanmış insandır. Efendimiz (sav) de: “Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyururken işte bu ahlâk sâhibi insandan yâni kâmil insandan söz etmektedir. Bize düşen kendimizi, ahlâkî özelliklerimizi bu vesîleyle tekrar gözden geçirmek olmalıdır.

Yukarıda zikrettiğimiz hadislerden sırası ile şu dersleri çıkarmamız mümkündür.
1— Ticaret İslâm’a uygun olarak icra edildiğinde ibadet sayıldığından, ticaret yaparken Allah rızasını göz önünde bulundurulmalıdır. Ticaret insan hayatının vazgeçilmez bir parçasıdır. Herkes doktor veya mühendis olmak zorunda değildir. Buna rağmen herkesin alışveriş yapmak zorunda olduğu muhakkaktır. Çiftçi ürününü, sanatkâr eserini, doktor kabiliyet ve hünerini, eczacı ilaçlarını satmağa mecburdur. Aynı şekilde her insan evine yiyecek, içecek ve giyecek gibi şeyleri almak ve zaruri ihtiyaçlarını karşılamak üzere alışveriş yapmak zorundadır. İşte bütün bu ihtiyaçların giderilmesinde tüccar büyük bir hizmeti ifa etmektedir. Güvenilir tüccarın kıyamet günü şehit ve sıddıklarla birlikte haşrolunmasmdaki sır burada yatmaktadır.

2— Tüccarın doğru olanı söylemesi, haktan ayrılmaması ve yalanı bir kenara bırakması lâzımdır. Satılık şeyin kalitesi düşük olduğu halde, kalitesi yüksektir, demek ya da satışa arzedilen mal yerliyken onu ithal malı diye takdim etmek, yalan ve gerçek dışı beyanlarla malın gerçek mahiyetini saklamak ağır bir suç ve büyük bir günahtır. Böylesi bir davranış ağır bir cezayı gerektirmektedir. Bu ve benzeri yalan beyanlar Resûlüllah’m fâsık ve fâcir olarak haşrolunacaklarını belirttiği tüccarlardan südur edebilir. Ancak Allah’a itaat edip, ihsan eden ve doğru söyleyen kimseler bunun dışındadır.

3— Tüccarların hoşgörülü ve müsamahakâr olmaları gerekir. Tüccar olan kimse kendisiyle alışveriş yapan kimseye karşı yumuşak olmalı ve kaba davranışlardan sakınmalıdır. Bir şey satarken, bir şey satın alırken veya hakkını isterken haşin davranmamalıdır. Doğruluk, dürüstlük, ahde vefa ancak güzel ahlâk, güzel muamele ve hoşgörüyle süslenebilir.

4— Tüccar olan kimse alışveriş yaparken bir şeyler kazanmağa dikkat etmelidir. Zaten ticaretten maksat, insanların ihtiyaçlarını karşılamanın yanında bir de kazanç sağlamaktır. Ancak bu kazanç hiç bir tüccara müşterisini yıkmak ve kandırmak hakkım vermez. Bu konuda hassasiyet göstermelidir. Çünkü bir kimse kendi nefsine arzu ettiği bir şeyi nıü’min kardeşine arzu etmedikçe tam manâsıyla iman etmiş olamaz.

5— Müşteri yapılan akid’den dolayı pişmansa, tüccar, söz konusu akdi bozup müşterisinin sıkıntısını gidermelidir.

6— Verecekli olan kimsenin durumu müsait değilse borcunu silmek veya bir kısmını bağışlamak, ya da söz konusu borcu ertelemek suretiyle ona yardımcı olmalıdır. Çünkü sıkıntılı bir insana yardım edip sıkıntısının giderilmesi hususunda yardımcı olan birisine de Allah yardım ederek kıyamet gününde sıkıntısını giderecektir.

7— Bir şeyi vadeli olarak satınalan kimse tam zamanında borcunu ödeyip sözünü yerine gteirmelidir. Borcunu zamanında ödemeyen kimse zalim sayılır ve ağır cezaya müstahak olur.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir