BULGUR DEDE MESCİDİ – TARİHİ

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mâbed; ÇARŞI mahallesinde 18 numaralı adada TUZCULAR içindedir. 14 kapı numarası taşır. Mâmurenin altı muntazam iri Gödene taşı ile üstü tuğla ile yapılmıştır. Mâbed yüksekçedir. Sağ kısmının altında dükkân ve kıble tarafının altında çeşme ve su taksim yeri vardır.

Mâbed; ilk bakışta insanda mühim kısmı yıkılmış bir mâmurenin arta kalan parçaları hissini uyandırır.

Mâbedin şimdiki havlu kapısı doğuya açılır. Son cemaat yerini dört kalın ve yığma sütunun tuttuğu 25 kaim ağaçlı bir dam örtmektedir. Ağaç uçlarına süsler yapılmıştır. Burası birinci cihan harbi yıllarında tâdil edilerek ahşap ile iki kat haline getirilmiştir.

Burada beş metre genişliğinde muhteşem ve bir tak halinde istalaktitli bir mihrap vardır. Mihrap teşkilâtı da burada SAHÎB ATA’nınki gibi büyük bir mâbedin bulunduğunu göstermektedir. Büyük Türk mimarı Muzaffer bey merhum KONYA’daki ZİRAAT ABIDESI’ni, eski muallim mektebini yaparken ve ANBER REİS CAMİİ yapılırken bu mâmurenin mimarî tarzı üzerinde durmuş ve bunun önünde geniş bir mâbed olduğu neticesine varmıştır.

Filhakika mâbedin kuzey tarafındaki dükkânların yerlerinde eski mâbedin Bulgur Dede Mescidi kalın ve harçlı temellerine rastlanmıştır. Bizim tahminimize göre burası tıpkı SAHİB ATA câmii’ndeki gibi bir açık hava mâbedi idi. Yâni ortası açık ve dört tarafı revaklı idi. , Şimdi ayakta kalan yerlerde zaviyenin mescidi ve tabhanesi^(dinlenme evi) idi. Son cemaat yerinin sağda üçüncü ile dördüncüsütunu arasında kerpiç ve taşla yapılmış bir sanduka vardır. Baş tarafındaki yedi köşeli ve işlemeli mezar taşını yerinden çıkartarak üzerindeki şu kitabeyi tesbit ettik :

(Seyyid Ahmed ibn-i şeyh Mahmud tabe serahü ve Ceal-el-cennete mesvahü fi tarihi Şaban-il-mübarek seb’a ve erbain ve semanemie)

Kitabeye göre burada (847 H. 1443 M.) de ölen Şeyh Mahmud zade Seyyid Ahmed medfundur.

Mâbedi tetkik ederken türbenin etrafına serpilmiş bulgurlar gördüm. Eski bir inanışa göre bulgurcuk denilen kaşıntı hastalığına tutulanlar buraya getirilirler, Türbedar hastanın veyahut ailesinin getirdiği düğüyü (ince bulgur) ağzına alarak hastanın kaşınan yerlerine püskürürse Allahın izni ile bu hastalık geçermiş. Bunun için de halk buraya (BULGUR TEKKESİ), yatana da (Bulgur dede) derlerdi.

Son cemaat yerinin kıble dıvarmın ortadaki iki yığma sütunun karşısına rastlayan noktalarındaki izlerden buraların kemer tırnakları olduğn ve eskiden bu kısmın kubbelerle örtülmüş bulunduğu mânasını çıkarmak mümkündür.

Mihrabın önü 70 santim kadar doldurulmak suretiyle yükseltilmiştir. Mihrabın sağında ve solunda eski zeminden tam ikişer metre yükseklikte muntazam taş söveli iki kapı vardır. Sağdaki kapıdan beşik örtülü bir odaya girilir. Bu odanın kıble tarafına bir tek uzun penceresi vardır. Bu odanın kapısına yakın bir yerden batıya açılan ikinci bir kapısı daha vardır. Bu kapı ittisalindeki demirci dükkânı yapıldıktan sonra örülmek suretiyle kapatılmıştır. Bu kısmın altı tonoz örtülü bir depodur. Buradan da batıya yarık halinde iki ince pencere vardır. Sonradan kıble tarafına bir kapı açılmıştır. Şimdi burası ardiye olarak kullanılmaktadır.

1 Üstündeki oda meselâ ISTANBUL’daki SULTAN SELİM CÂMİİ’nde olduğu gibi bir Tabhane (Dinlenme yeri) idi. Zâviyeye gelenler burada istirahat ederler ve ikinci kapıdan da mâbede geçerek namaz kılarlardı. Batıya olan kapısı kapatıldıktan sonra soldan mescide yeni bir kapı açılmış ve kapı tarafına da dar bir aralık yapılmıştır.

Mihrabın solundaki kapıdan mescide girilir. Mescid tek sağır kubbelidir. Son zamanlarda âdi çamurla sıvanan kubbenin üstünde iki sıra halinde tuğladan çıkartma süsler vardır. Mescidin içini dört tarafından 2,5 metre yüksekliğinde altı köşeli koyu yeşil çiniler kaplar. Bakımsızlık yüzünden bu kıymetli çinilerin yer yer döküldüğü görülmektedir. Mihrabı da eskiden moza-yıklarla kablı idi. Şimdi yalnız alt kısmında siyah ve mavî mozayıkler kalmıştır. Mihrabın iki yanından birer ve mâbedin sonundan dışarıya iki uzun ve geniş pencere açılmıştır.

Mihrabın üstünde de küçük bir pencere vardır. Hem bu pencerelerin hem de Tabhane penceresinin üstleri dışarıdan mozayıklarla süslü idi. Doğuya açılan pencerelerden başkalarının çinileri tamamen dökülmüştür. Mavi ve siyah renklerle işlenmiş mozayıkler arasında altışar şualı yıldızlar görülür.

Pencerelerin enlemeye ikiye bölen ağaçlarını, dışarıdan çok maharetle kullanılan tuğlalar setretmiştir.

Mâbenin altının dolma olduğunu söylerler. Ben buna ihtimal vermiyorum, tetkik edilmesi lâzımdır.

İmamı; ÇİMİL’li A hm e d efendinin haber verdiğine göre mâbed 98 sene evveline kadar metrûk ve harap bir halde idi. Ön kısmı mezbaha, asıl mes-cid ve Tabhane de soğan deposu olarak kullanılıyordu.

Mescidin kuzeyinden tâ harimine kadar sokulan 11 dükkândan 9 zu HACI FETTAH, 2 si NAKIBOĞLU CÂMİ‘leri vakıflarına aittir. Bu dükkânlarla MECİDİYE HAN’nın arasındaki geniş arsa HACI FETTAH CAMİİ’nin vakfı olan ŞALVARCI HANI’nın yeridir.

Mescidin sol kapısının üzerindeki tahta minâre 1923 yılında yapılmıştır. Mescid 1928 senesinden beri aynı zamanda (Hafız ve Kur’an kursu) halinde kullanılmaktadır. Bazıları mâbedin son cemaat yerinde gömülü olan ve 847 de ölen Seyyid Ahmed ibn-İ şeyh Mahmud’u mâmurenin bânisi gibi gösteriyorlar. Bunlara göre mâbed bir Karamanoğlu eseridir. Karamanoğlu İbrahim bey zamanında yapılmıştır. Ben çinilerinin, inşa tarzının ve yapı malezimesinin hususiyetlerinden bu mâmureyi bir Selçuk eseri gibi kabul etmek istiyorum. Seyyid Ahmed bu zâviyenin bir şeyhi veyahut mütevellisi iken ölmüş ve sonradan mâbedin son cemaat yerine gömülmüştür. Bu kadar kıymetli bir eser yaptıran mâmurenin meçhul bânisi her halde kendisini son cemaat yerine gömdürmezdi.

Avamın verdikleri adlar ve şöhretler bir çok mâbedlerin ve hayır müesseselerinin asıl adlarını ve şöhretlerini gölgelendirmiş ve unutturmuştur.

Eğer bu mâbedin asıl adı bize kadar gelebilse idi bunu her halde Fâtih, II. Bayezid, Yavuz ve III. Murad’m KONYA tahrir defterlerinde bulacak ve kat’î bir hüküm verecektik.

Şöyle bir ihtimal daha vardır. Mâmure geliri olmadığı için saydığımız Osmanlı tahrir heyetleri bunu tesbite lüzum görmediklerinden asıl adı bize kadar gelmemiştir.

Henüz elimize kuvvetli vesikalar geçmediği için bu kıymetli âbidenin mimarını da şimdilik adlandıramıyoruz.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna