HASBEYOGLÜ DARÜL HUFFAZI

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gazi Aîemşah mahallesindedir. İki kapı numarasını taşır, Sırçalı medresesi caddesinden kendi adım verdiği sokağa sapup beş on adım ilerleyince doğuda güneş ihtışamile gözlediğini görürüz. Bu; KONYA’da eşine hiç rastlamadığımız müstesna bir tiptir. Garpliler bu asıl Türk eserine bilmem neden Ayasofya mescidi demişler. Teferruatındaki ince işçilik dokymle ÎSTANBUL’dakif BÜYÜK AYASOFYA mâbedine benzediği için böyle şöhretlrndirilmiş olsa gerek. Cephesindeki ince kabartmaları, kapısındaki dantelleşen işçiliğini yüksek bir sanatkâr timden çıkan bir yüzük faskasına» üstündeki kubbeyi de pırlanta bîr kaşa benzetiyorum. Kapısının önündeki iki tarafından ikişer taş basamaklı merdivenle çıkılır.

Kapısının eşiği, söveleri ve kemeri dört beyaz som mermerden yapılmıştır. Sövelerdeki ve bir dantel gibi işlenen kemerdeki kabartmalar ve bunların hey’eti umumiy esinden doğan ahenk fevkalâde caziptir. Kapının sağında yine mermer söveli bir pençere vardır. Ben kapının sağında 11, solunda 18 parça; üzerlerinde hendesî kabartmalar ve işlemeler bulunan muntazam kesme mermer saydım. Taşların üstüstte konuşundan ve bazı yerlerdeki ahenksizlikten ve nisbetsizlikten öğreniyo-ruzki – kapı ve pencerc söveleri dc dahil olduğu – halde bu taşlar ya daha evvel başka bir mimarî eserde kullanılmıştır, yahut yine burada bulunan başka bir bina bir zelzelede yıkıldıktan sonra; Hasbdyoğlu bunu ; eski mimarların mânalı bir ifadesiyle – mahiv ve isbat – yolıla tamir ve ihya etmiştir. Bazıları (1) ön cephedeki mermerlerin kaplama olduğunu ve üst kısmının döküldüğünü söylüyorlarsa da bu kabul edilemez. Çünkü taşlar kaplama değildir, taşların duvarın ta içerlerine kadar gömüldükleri görülmektedir. Taşların işçiliği = AKÇE GİZLENMEZ mescidinin iç kapısının yanlarındaki nâ temam parçalara çok benzemektedir.

Kubbesinin kasnağında da fevkalâde cazip bir ahenk vardır. Dört köşedeki kubbe askılarının hariçte bırakacağı göz tırmalayıcı vaziyeti gidermek için Türk mimarı her yüzde ikişer müselles şeklinde parçalar yapmış ve bunların üst kenarlarını mavi çinilerle zıhlandırmıştır. Kubbe kasnağından dört tarafına beyzî kemerli birer pencere açılır. Pencere kenarlarında da mavi çiniler vardır. Binanın kubbe eteğine kadar olan diğer üç yüzü de muntazam kesme taşla yapılmıştır.

Dâr-ül-huffazm kıble tarafında bir parçasının daha  bulunduğunu dıvar-daki ek yerlerinden açıkça anlıyoruz. Vaktile kubbe eteğini mavi bir çini kuşak sanyormuş. Muallimhane-nin sağma yapışan kerpiç ve tufeyli bina derhal kaldırılmalıdır.

Bunlar, | (KONYA ve REHBERİ) müellifleri kitabeyi okurlarken bazı hatalar yapmışlardır. Istiyenler bizim okuyuşumuzla ve kitabenin fotoğ-rafile karşılaştırma yaparlarsa hataları öğrenebilirler. ( KONYA ve REHBERİ!) ayrıca dâr-ül-huffazın 814 H. yılında yapıldığını söylemek suretile daha büyük ve katmerli bir hata işlemiştir.

Dâr-ül-huffazm çini mihrabının bazı parçalan aşırılmış-ttr. Bu mihrab Karaman oğullarının Selçukîlerden devir aldıkları çiniciliği muvaffakiyetle devam ettirdiklerini göstermesi itibarile çok mühimdir. Bu çeşit çinilere FAKIH DEDE türbesinde de rastlamıştım.

Dâr-ül-huffazın Türk tahta oymacılık san’atımn muvaffak bir örneği o-lan kıymetli kapısının üstüne büyük çivilerle âdi teneke parçalan çakılmıştır.. Bunların sökülmesi lâzımdır. H Hasbeyoylu’nun Meramdaki câmii’nin de Karamanoğlu Mehmed bey zamanında yapıldığı anlaşılıyorsada inşa tarihi malum değildir. Meram hamamı Ür~ül-huffazdan üç sene sonra Karamanoğlu İbrahim bey zamanında yapıl-iniştir.

Her nasılsa evkaf nazırlığınca evvelce tescil edilmek sureti! e yürürlüğe giren 1313 tarihli yanlış, noksan ve tahrifli Arapça vakfiyede dâr-ül-huffazdan GR bahsedilmemektedir. Belki de alâkadarlar dâr-ül-huffazm masrafından kurtulmak için tasni* ettikleri vakfiyede buna yer vermemişlerdir.

İkinci bir ihtimal daha vardır : Hasbeyoğlu belki de dâr-ül-huffazı için bir vakfiye yapmışdı ki biz bu vakfiyeyi bulamıyoruz. Elde, ki sakat vakfiyenin sonlarında bazı kitapların da vakfedilmiş olduğu nazarı itibare a-bnırsa birinci ihtimal kuvvetlenir.

Fâtih’in, II. Bayezid’in ve III. Murad’m KONYA evkafını tesbit eden il yazıcı defterlerinde bu dâr-ül-huffaz da yer almıştır. Dâr-ül-huffazın; Meram değirmen ve hamamından üçte birer nispetinde geliri vardır.

Çaşnigir bağının gelirinin üçte biri de bu dâr-ül-huffazm vakfıdır. Bu defterlerde dâr-ül-huffaz hemen Meram zâviyesinin yazıldığı yerde zikredil-diği için vakfiyelerinin müşterek olduğu hakkındaki tahminimiz biraz daha Paketlenmektedir. III. Murad’m yazımı dâr-ül-huffazı : (dâr-ül-huffaz-ı Meh-Üed çelebi ibn-i Hacı Hasbey ) şeklinde tesbit etmiştir. Eğer vakfiyesi elimizde olsaydı dâr-ül-huffazm şartlarını da öğrenebilirdik. Dâr-ül-huffazm güney ittisalindeki – şimdi yok olan – binanın kütüphane veyahut muallim meşrutası olması çok muhtemeldir.

Dâr-ül-huffazın alt kısmında bir bodrum kat vardır. Burası bir med-fen mi yoksa dâr-ül-huffaz ve müştemilâtının odun vesaire deposu mudur? açılarak incelenmesi lâzımdır.

KONYA müzesinde 939 numarada Hasbeyoğlu’na aid bazı yerleri okunan ve fakat tatmin edici bilgi vermeyen taş bir vakfiye vardır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir