A ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

A Harfi ile Olan Atasözleri Ve Anlamları

Attan indi eşeğe bindi.
Kişiler bazı gururlu hallerinde hatalara düşerler. Ellerindeki varlıklardan olurlar ve sonunda öncekinden daha kötü bir duruma düşerler. Sürekli olarak aklımız başımızda olmalı, hatalara düşüp elimizdekileri kaybetmemeliyiz.

Attığın taş ürküttüğün kuşa değmez.
Bir işi yapmak için kullanılacak kaynak eğer işin sonunda elde edilecek getiriden daha küçükse bu işi yapmaya değmez. Sonuçta manen yada dünya malı olarak dönecek getiri harcanandan az ise, kaybetmiş oluruz. Gözle görülür durumlarda bu hatalara düşülmemeli, görülemeyen hallerde ise bir bilene danışmalıdır.

Ava gelmez kuş olmaz, başa gelmez iş olmaz.
Bütün kuşlar av olmanın, insanlarda her türlü musibete duçar olmanın yazgısını bölüşürler. Kuşlar, geniş bir özgürlük dünyasında, insanlardan uzak yaşamalarına rağmen avlanmaktan kurtulamazlar. İnsanlarda böyledir: Hatıra, hayale gelmeyen çeşit çeşit felaketlere uğrarlar. Hiçbir kimse kendisini kazadan, tehlikeden, dertten kurtarmanın yolunu bulamaz.

Ava giden avlanır.
Hayatının başkasına acı çektirmek esasına dayandıran kimse, gün gelir kendisi acı çeker. Çıkarını başkasına zarar vermekte arayan kimse, o zarara kendiside uğrar.

Avcı nanca al bilse; ayı onca yol bilir.
Şu dünyanın insanları diğer kişileri kandırmak için ne kadar farklı yollar kullanırsa kullansın, kandırılmak istenen kişi her zaman farklı çözümler ile bu sorunu atlatır. Bu atasözünde avcı ne kadar yol denerse denesin, hile yaparsa yapsın, ayı bütün yolları bilir, o kadar yol görmüştür şeklinde anlatılmak isteniyor.

Avcı ne kadar hile bilse, ayı o kadar yol bilir.
İnsanların iyi görünmelerine kanmayan tecrübeli, olgun ve aklı selim insanlar hiçbir zaman aynı hataya düşmezler. Karşısındaki kişiler ne kadar çok farklı yol deneyerek onu kandırmak istesede o kanmaz, kimsenin oyununa gelmez. Hatta ve hatta sonuçlarını bile tahmin edebilir.

Avradı er zapt etmez, ar zapt eder.
Geleneğimiz gereği kadınlar bizim namusumuzdur. Namusumuzun başında bekçilik yapmak, onun sürekli sorunsuz olduğunu takip etmek elbette bize münasır değildir. Namus kavramı aslında erkeklerin koruyabileceği bir unsur değildir. Erkek namusun sadece askeridir. Korunması ise kadın tarafından yapılır. Ar düşüncesi, namus kavramı kadının kafasında doğru bir şekilde bulunduğu sürece kadınlar sorun çekmezler. Çekecekleri konumda ise namusunu emanet ettiği erkek devreye girer, hayat bu şekilde sürer, gider.

Avradın (karının) dolaşığı, akşamdan – sabaha – kor bulaşığı.
Sağda solda çok gezen, cirit atan kadın kendi işlerini aksatır, evinde yapılması gereken işlerini yapmaz. Bugün bitirmesi gereken işler gezmek ve tozmak yüzünden bir sonraki güne kalır; ortalık harap olur.

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar (yakar).
Ailede kadının rolü çok önemlidir. Öyle kadınlar vardır ki bir aileye düzen verir, mutluluk getirirler. Öyle kadınlar vardır ki ailenin düzenini mutluluğunu bozarlar.

Ay bozmaz, süt kokmaz. Kokarsa ayran kokar, çünkü aslı süttür.
Ayın şekli aslında hiç değişmez, sadece dünya araya girerek ayı gölgelendirir ve ona hilal veya yarım ay görüntüsünü kazandırır. Sütte tıpkı bunun gibi kokmaz, sütten türeyen ürünler bozulur, kokarlar. Asıl olan her zaman sağlam olarak kalır. Hayatta yaşanan olaylarda bu şekildedir, sorun yaşanan problem eğer büyüyorsa ve tehlike arz ediyorsa, bunun kaynağına inmek gerekir, sorunsuz olan en başına dönmek sorunu çözmeye yeterli olacaktır.

Ay buluttan çıksın da gör, ayva tüyünü atsın da gör.
Daha yeni doğan çocuk hakkında konuşmak ve yorum yapmak çok erken, biraz büyüsün. Kızsa serpilsin, erkekse boy atsın; ondan sonra bakın siz onun güzelliğine, yaratılışındaki mükemmelliğe. Bazı şeyler konuşmak için çok erken olabilir, herşeyin zamanını beklemek lazımdır.

Ay ışığında ceviz silkilmez.
Bir iş yeterli koşullar içinde yapılırsa verimli sonuç alınır. Koşullar tam olarak oluşmadan yapılan işten, mevsimsiz ekim ve dikimden hayır gelmez.

Ayağa değmedik taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz.
Bir işte bazen en küçük ayrıntıyı ihmal etmek insanın başına büyük sıkıntılar açar. Tedbir alırken önemsizmiş gibi görünen hususlardada dikkatli olunmalıdır. İnsanoğlunun başına her türlü iş gelebilir. Bir felaketten dolayı insanlara “oh olsun” demek kadar, onları kınamak da doğru değildir.

Ayağı yürüten baştır.
İşçinin iyi iş yapmasını başındaki usta yada yönetici sağlar. Bir milleti belli bir amaca yöneltir ve onun moral değerlerine içtenlikle sahip çıkarsa, o millette çalışma ve başarma şevki görülür. Yürüyen milletler yöneticileri yüzünden yürür, sürünen milletlerde yöneticileri yüzünden sürünürler.

Ayağın sığmayacağı yere baş sokulmaz.
Küçük ve dar olan yerlere, kütlece daha büyük şeyler koyulmaz, bunların oraya sokularak durması sağlanamaz. Ayrıca hayattaki olaylar gibi, küçük ve meşakatsiz bir işe çok daha büyük değerler yüklenemez. Örneğin küçük bir iş yerinin içine çok daha büyük bir iş yükünün eklenmesi gibi sağlıksız ve hatalı olur.

Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin.
Hastalıktan korunmak, vücudumuzu yıpratmamak istiyorsak ayağımızı sıcak, başımızı serin tutmalıyız. İnsan bedenini çökerten bir diğer hususta gam ve kederdir. Bundan dolayı olur olmaz şeyleri sıkıntısı konusu yapmamalı, geniş yürekli olmalıyız.

Ayağını yorganına göre uzat.
İnsanın çektiği birçok sıkıntının altında maddi imkansızlıklar görülür. Kazandığından çok harcamak yada gereksiz yere israf etmek insanı zora sokar. Zillet ve keder getirir. Bundan dolayı giderlerimizi gelirlerimizi uydurmalıyız. Harcamalarımız gelirlerimizi hiçbir zaman aşmamalıdır.

Ayaklar ıslanmadan balık tutulmaz.
Kişiler istediklerine erişebilmek için fedakarlık yapmak gerektiğini bilir, bunun içinde gereken fedakarlıkları yaparak amaçlarına ulaşırlar. Erdemli insanlar çoğu zaman isteklerine ulaşabilmek için olayları veya kişileri gerek zararlı, gerekse zararsız olarak kullansa bile, sıradan ve sade insanlar tıpkı deredeki balığı tutabilmek için ıslanacağını bildiği gibi, farklı olaylar içinde kendinden ödün vereceğini bilir.

Aydan gelen halı üstüne, günde gelen kül üstüne.
İnsanlar hayatları boyunca çalışır, birşeyler kazanabilmek için emek harcarlar. Bu emek tıpkı aya gidip gelmek kadar zor ve gayret isteyen birşeydir. Çalışılarak, gayret edilerek kazanılan herşey bizim olur. Evimiz, eşyamız, yemeğimiz, çocuklarımız bu şekilde hayatımıza girer ve kalıcı olur. Kısa ve kolay yoldan kazanılan bu değerler ise çöpe gider, hepsi kül olur. Elimizde avucumuzda bulunanlarıda bizden alarak yok olur. Kısa ve kolay yolları değil, daha çok emek sarfedebileceğimiz yolları deneyerek hayatımızı kazanmalıyız. Böylelikle hem tecrübeli, erdemli bir insan oluruz, hemde kazançlarımızın kalıcı, kesintisiz olmasını sağlarız.

Ayı çocuklarını büyütmüş, duru su içmeye vakti olmamış.
Dünya anneler ile yeni nesillere kucak açar, tüm insanları anneleri büyütür, bir hale sokar. Ancak bu hayat telaşesi ile hiçbir zaman kendine vakit ayırıp hayatını yaşayamayan annelerimiz, bu güzel dünyanın nimetlerini ve günlerini doya doya tadamadan ölür. Bizimle uğraşma telaşesi sebebiyle birçok dünya halini yaşamaz, yemez yedirir, içmez içirir.

Ayı görmeden bayram etme.
Ramazan bayramı, hicri aylardan Şevval hilalinin görülmesiyle başlar. Bayram ayının doğduğunu görmeden bayram etmek tedbirsizliktir. Beklenen bütün sevinilecek durumlar için bu ihtiyat gösterilmelidir. Bir iş gerçekleşmeden ona oldu gözüyle bakılıp sevinilmemelidir.

Ayı yavrusunu severken öldürürmüş.
İnsanlar sevdiğini yerden yere vururlarmış… Biliyorsunuz ki hiçbirimiz küçük yaramaz ve sevimli çocuklara dayanamayız. Onları dövercesine sert ve haşin severiz, yanaklarını sıkar, poposuna tokat atarız. Ancak bu arada o çocuğun canını bilmeden yakarız. Bu sevgi gösterimiz tamamen iyi niyet sonrasında çokça zaman yerini istenmeyen huysuz görüntülere bırakır. Çok sevdiğimiz şeylere yada kişilere daha nazik, daha kırmadan davranmamız gerekir.

Ayın on beşi karanlık, on beşi aydınlıktır.
İnsan hayatındaki olumsuzluklar, kötü gidiş sürüp gitmez. Sıkıntıların, zorluklarında bir sonu vardır. En çetin yokuşlar bile bir çizgide tükenir. İnsan hayatında iyi günlerde olur, kötü günlerde. Bu, bir bakıma geceyle gündüz gibidir: Biri gider, öbürü gelir.

Ayıpsız yar (dost) arayan, yarsız (dostsuz) kalır.
Hata yapmak ve kusurlu olmak biz insanlar içindir. Hiçbir insan her yönüyle mükemmel olamaz. Öte yandan kusursuz güzelde olmaz. “Evleneceğim kadın kusursuz olmalı” diyen eş bulamaz. Bu kural yanlız eş için değil, elde etmek istediğimiz herşey için doğrudur.

Ayırıcı gelmiş, seçici gelmiş. Orta yere sıçıcı gelmiş.
İnsanlar bazen dostlarıda olsa kendi aralarında sorunlar yaşarlar. İki kişinin tartışmasına tanık olan bir üçüncü kişi olayı anlamadan ayırmak ister, gelen ikinci kişi ise olayı anlayıp seçici davranmak ister. Üçüncü gelen ise ikisinede dert yanıp suç bularak aralarının daha kötü olmasına neden olur. Orta halde buluşamazlar.

Ayranım (yoğurdum) ekşidir diyen olmaz.
Kişiliği tam oturmamış ve ahlaken olgunlaşmamış bireyler malını kötülemeye, kendini eleştirmeye izin vermez. Başkaları onu ve eylemlerini eleştirirse ederse buna da tahammül edemez. Bu durum aslında, yetişmemişliğin tamda kendisidir.

Ayvaz kasap hepsi bir hesap.
En son kasaba ne zaman gittiniz? Düşünün, kasaplar ne kadar iyi olurlarsa olsunlar, ne kadar eski olurlarsa olsunlar, ne kadar mesleklerinin iyi icra ederlerse etsinler etin kilo fiyatı hep aynıdır. Hayatımızda da bazı şeylerin fiyatlar gibi durumları ve sonuçlarıda kişiler kim olursa olsun aynıdır. Herşeyin sonu aynı hesaba çıkar.

Az kazanan çok kazanır, çok kazanan hiç kazanır.
Bireyler hayatları boyunca iyi, dürüst ve güvenilir insanlar kazanmak için yaşarlar. Çok paraları olmasa bile iyi dostları olan insanlar hiç darda kalmazlar, hiçbir kötü durumda kendilerini tek yada yanlız hissetmezler. Az para kazanırlar ancak çok daha yürekli insanlar ile birlikte olurlar. Çok para kazanan insanlar ise çevrelerinde hep bu para yiyiciler ile yaşarlar; tıpkı bir köpekbalığının etrafında küçük çöpçü balıklarının olması gibi. Köpekbalığı tehlikelidir, avını parçalar ve yer, ayrılan ve dağılan küçük parçaları ise bu küçük çöpçü balıkları toplayarak karınlarını doyururlar. Köpekbalığı ise gövdesinin hemen altında bulunan bu küçük hayvanları hiçbir şekilde göremediği için zarar veremez. Çok para kazanan insanlarda böyledir. Kendilerinden geçinen ve menfaat eden kişileri hiç görmezler, fakat düştükten sonra bu kişiler onu terk ettiğinde durumu anlarlar; ancak iş işten geçmiş olur.

Az menfaat çok zarara mal olur.
Dünya üzerinde kötü insanlardan geçilmez! Bu kötü insanlar başka kişilerin mal ve paralarını kullanarak hep bu durumdan faydalanmak isterler. Yapacakları bu menfaat onların saf ve güvenen insanları kullanmalarına neden olur ancak bir musibet ile ellerindeki avuçlarındakilerden de olurlar. Bu atasözüne en güzel örnek ise, pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktır.

Az sabırda, çok keramet vardır.
Kişiler Allah’tan her ne kadar hayırlı bir hayat ve yaşam istese de; kimi zaman farklı durumlar yaşanır ve problemler ile çıkmazda kalırız. Bu gibi çıkmaz durumlarda kendimize hakim olarak sabırlı davranırsak, bu konuyuda pekiştirerek unutmuş oluruz ve az sabırla çokça zamanın farkında olmadan geçmesini sağlarız. Bunun sonunda Allah yine bize hayırlı olan kerametini gösterir, başımızdaki dertler bir anda gider ve bu sabırla ortalığın durulmasına katkıda bulunmuş oluruz.

Az söyle, çok dinle.
İnsanda dinlemek için iki organ, konuşmak için bir organ vardır. Kişi az konuşursa hem çevresindekiler rahatsız etmemiş; hemde az yanılmış olur. Sürekli ve iyi dinlemesini bilen kimse çok şey öğrenir.

Az tamah çok ziyan getirir.
İnsanın birşeyi başarması için irade ve istek gereklidir. Ancak hırsa kapılmak tehlikelidir. İnsan birşeyde hırsa kapılırsa o şeyin sonu kazançla kapanmaz. Elde ettikleriyle yetinmeyerek daha çoğunun peşinde koşan kimseler, elde ettiklerinden daha çok zarara uğrarlar.

Az veren candan, çok veren maldan.
İnsanlar için “cömert” demeden önce, onların durumlarına bakılmalıdır: Kendinde fazla olmadığı halde çekinmeden verebilen kimse gerçekten cömerttir. Çünkü bu özveri gerektirir, canından bir parça vermiş gibi olur. Varlıklı olmayan kimse, yardım yada armağan olarak az şey verebilir. Bu, büyük bir fedakarlıktır. Varlıklı kimse çok şey verebilir. Bu, onun için özveri sayılmaz.

Az yaşa, uz yaşa, akıbet gelecek başa.
İnsanlar bu dünyaya sınanmak için gelirler. Allah herkesi belli bir süre, kişinin alın yazısı kadar yaşamasına olanak verir. Bu sebepledir ki; kimi insanlar yüzyıldan fazla, kimileri ise kundakta iken ölür, diğer dünyaya göç ederler. Bu hayatımızda azda yaşasak, iyi güzelde yaşasak, çok uzunda yaşasak yinede ölümü tadacağız. Akıbetimizi kimse değiştiremez.

Az yetmez, çok artmaz (artmazsa yetmez, yetmezse artmaz).
Şu dünya ne garip değil mi? İnsanların önüne bir tabak yemek verdiğinizde, açlık piskolojisinin etkisinden olsa gerek bu yemeğin az olduğu belirtilir. Fakat çok verdiğinizde ise hiçbirşey değişmez, hiçbirşey artmaz. Kişi yine yiyebileceği kadarını yer, karnını yine doyurur. Halbuki ilk önceki isteği tamamen içgüdüsel duyuları yüzünden kaynaklanmıştır.

Aza demişler: “-Nereye?” “-Çoğun yanına!” demiş (“-Azca nereye?” “-Çokçanın yanına!”).
Su hacmi az olan küçük dereler çaylara, çaylar ırmaklara, ırmaklarda göllere yada denizlere akarlar. Az, her zaman çoğa uyar, yada onun emrine girer. Büyük sermaye, küçük sermayeye iş bırakmaz, azınlık, çoğunluğa boyun eğer.

Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz.
Çoklar, azların birikmesiyle meydana gelir. Küçük şeyleri hor görenler, büyük şeyler edinmek fırsatını sürekli olarak kaçırırlar.

Azan Mevlasınıda bulur, belasını da.
Dünyada maddi durumu iyi olan insanlar boş kaldıkları vakit ne yapacaklarını bilemezler. Bu durumda farklı arayış ve değişik şeyleri yapma arzusu içine girerler. İyi şeyleri ve gönül eğlendiren uğraşıları ararken onlara örnek olacak güzel nimetleri de bulabilirler, onların başına dert açacak olan bela düzeyindeki sorunları da. Bu yüzden bilmediğimiz kötü nitelik taşıyan işlerle uğraşmamalı, onlarla uğraşmak için peşlerinden koşup aramamalıyız.

Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez.
Kişiler, elinde azda olsa olanak varken bundan yararlanmayı bilmez. Eline şuankinden daha çok olanak ve dünya malı geçtiğinde bununda kıymetini bilmez, har vurur, harman savurur. Sonunda yine yararlanmayı bilmediği aza bile ulaşamaz.

Azı karar çoğu zarar.
Her ne iş yaparsak yapalım fazlasına göz dikmemeli, hakkımız kadar olanına sahip olmalıyız. Fazlası için yaratılacak hırs, bizi azmettirir, kötü suçlara teşvik eder, haram yememize neden olur.

Azıcık aşım, kaygısız (ağrısız) başım.
Evimde kalabalık olmazsa işim az olur, fazla çalışmak zorunda kalmam. Üstelik uğraşma, didişmede olmaz. / Bedeli türlü uğraş ve didişmelerle ödenen çok dünyalığım olacağına, orta halli bir geçim olsun, daha iyi.

Azıksız yola çıkanın, iki gözü el torbasında olur.
Birçok kişi bir süre sonra kendisine gerekli olacak yiyecek, içecek veya alet edevatları vaktinde hazır etmemektedir. Ancak zamanı geldiğinde ve kendisinin bunlara ihtiyacı olduğunda bu duruma hazırlıklı kişileri arayıp sorar, bu gibi hazırlıklı insanlardan yardım bekler. Bu duruma göz yuman kimse ise kişiyi irdeler ise hazırlıksız gelen kimsenin durumunu düzeltebilir, hatta onu bir dahaki saffada daha düzgün olmasını sağlayabilir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - izle porno