Alaiye Beyliği Özellikleri Hakkında Kısa Bilgi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Anadolu Selçuklularının çöküş döneminde, Alâiye’de kurulan beylik. Alâiye, Anadolu Selçuklu sultânı Alâeddîn Keykûbâd tarafından, 1220 senesinde fethedildi ve kışlak olarak kullanıldı. Sultan Alâeddîn’in ölümünden sonra, yerine oğlu İkinci Gıyâseddîn Keyhüsrev geçti. Bu sırada Moğollar, Anadolu’ya saldırmaya başladılar. Sultan Keyhüsrev, bu amansız saldırılardan, müstahkem bir kaleye sâhib olan Alâiye’ye çekilerek kurtulabildi. Moğollarla anlaştıktan sonra, Alâiye’yi kendisine merkez üssü yaptı.

Buradan Ermeni topraklarına akınlarda bulundu. Sultan Keyhüsrev’in ölümünden sonra, ülke. toprakları iki oğlu arasında paylaşıldı. Alâiye, Sultan İzzeddîn’in fıissesine düştü. Moğol mezâlimi, Anadolu’da bütün şiddetiyle devam ediyordu. Sultan İzzeddîn, bu baskı karşısında Alâiye’ye çekildi ve uzun müddet sıkıntı içinde yaşadı.

Sultan İkinci İzzeddîn’in Anadolu’dan çekilip Bizans’a sığınması sırasında, Karamanoğlu Mehmed Bey, Alâiye’yi ele geçirmek istedi ise de, Sultan Rükneddîn Kılıç Arslan buna mâni oldu ve Alâiye kalesine emniyetli bir kale komutanı tayin etti.

Selçuklu sultanlarından Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev zam ânında, devletin nüfuzu sarsılmaya başladı. Alâiye, sık sık Karamanoğullarının baskınına uğruyordu. Selçuklular, bu baskınları önlemek için kaleyi devamlı tahkim ettiler. 1276 senesinde Karamanoğlu Mehmed Bey, büyük bir ordu ile Alâiye ve çevresini ele geçirdi ise de, ölümü üzerine, Sultan Üçüncü Gıyâseddîn Keyhüsrev Alâiye’yi geri aldı.

İkinci Mes’ûd zamanında, Selçuklu Devleti’nde hızlı bir çöküş devri başladı. Alâiye, bu dönemde Kıbrıs şövalyelerinin tehdidi altına girdi. Bu tehlikeyi önlemek isteyen Karamanoğulları, Mısır Memlûklü sultanlığının da desteğini sağlayarak Alâiye’yi almaya karar verdi. 1292 senesinde harekete geçen Kerîmüddîn Karaman Bey’in oğlu Mecdüddîn Mahmûd, Alâiye’yi alarak burada küçük bir beylik kurdu.

Mecdüddîn Mahmûd Bey, Alâiye’nin fethinde büyük yardımlarını gördüğü Memlûk sultânı Melik-ül-Eşref Selâhaddîn Halîl’e tâbüyetini arz ederek, hutbeyi onun adına okuttu.

Alâiye’nin Karamanoğullarının eline geçmesinden faydalanmak isteyen Kıbrıs kralı İkinci Henry, 1293 senesinde Alâiye üzerine yürüdü. Ancak şövalyelerin bu saldırısı, şiddetli bir savunma sonucunda neticesiz kaldı. Alâiye beyleri burada önce Karamanoğullarının bir kolu olarak, daha sonra da Memlûklü Devleti’nin hâkimiyeti altında hüküm sürdüler.

Mecdüddîn Mahmûd Bey’in, Alâiye’nin idaresini kardeşi Yûsuf’a verdikten sonraki hayâtı hakkında kaynaklarda yeterli bilgi yoktur. Mecdüddîn Mahmûd Bey, Karamanoğullarına geçen Alâiye’nin ilk müstakil beyidir.

Alâiye beyleri, müstakil bir beylik hâline geldikten sonra, Memlûklülerin hâkimiyeti altına girdiler. Böylece düşmanları olan Moğollar ve Kıbrıslılara karşı varlıklarını devam ettirebilmek için kuvvetli bir himayeye sâhib oldular.

Alâiye Beyliğine, Yûsuf Bey’den sonra yeğeni Şemseddîn getirildi. Şemseddîn’in 1352 senesinde ölümü üzerine, Alâiye Beyliği Yûsuf’un oğlu Alâüddîn Bey’e geçti. Kıbrıs kralı Petra, 1361 senesinde Antalya’yı alınca, Manavgat ve Alâiye beyleri, Kıbrıs Kralı’na tâbi oldular. Alâiye beyi Alâüddîn, üç sene kadar Kıbrıs Kralfnın hâkimiyetini tanıdı. 1364 senesinde Alâüddîn Bey ölünce, yerine oğlu Hüsâmeddîn Mahmûd Bey geçti. 1365 senesinde, Kıbrıs Kralı, İskenderiye’yi işgal etti. Fakat İskenderiye’de, Kıbrıs şövalyelerine karşı çıkan isyana dayanamayan Kıbrıs Kralı, buradan askerlerini çekmek mecburiyetinde kaldı. Bu sırada Alâiye beyi ile Karamanoğulları, Mısırlılara gizlice yardım ettiler.

Durumdan haberdar olan Kıbrıs Kralı, aynı sene yirmi iki kadırgadan müteşekkil bir donanma ile Alâiye önlerine geldi. Ancak Alâiye halkının şiddetli mukavemeti ve Karamanoğullarının yardım göndermesi üzerine, kuşatmayı kaldırıp geri çekildi. Kuşatmada Kıbrıslılar asker ve gemi bakımmından büyük zayiat verdiler.

Teke beyi Mübârizüddîn Metımed, 1361 yılında, Kıbrıs kralı Petra tarafından zabt edilen Antalya’yı geri almak için 1373 senesinde harekete geçti. Bu hareket sırasında, Alâiye Beyliği’ne ait gemiler, Antalya’yı denizden kuşattı. Antalya tekrar fethedildi fakat Alâiye donanması büyük zayiat verdi.

Hüsâmeddîn Mahmûd Bey’in ölüm târihi bilinmemektedir. Vefatından sonra beyliğin başına Şemseddîn’in oğlu Savcı Bey geçti. Bu sırada Osmanlı sultânı Yıldırım Bâyezîd Hân, kendisine karşı ittifak kuran Anadolu beyleri üzerine yürüdü. Saruhan, Aydın, Menteşe ve Germiyan beyliklerini kendisine bağlayan Yıldırım Bâyezîd, sonra Karamanoğlu üzerine yürüyüp Konya’yı muhasara etti. Beyşehir’i Osmanlılara vererek sulh yapan Karamanoğlu Alâeddîn Bey, aleyhte faaliyete devam edince, 1398 senesinde Konya’ya giren Yıldırım Bâyezîd Hân tarafından îdâm edildi. Karamanoğullarının Osmanlı hâkimiyetine geçtiği bu devrede, Alâiye Beyliği müstakil olarak idare ediliyordu.

1402 senesinde yapılan Ankara savaşı’ndan sonra, Karamanoğulları yeniden istiklâllerine kavuştular. Karamanoğlu Mehmed Bey, Osmanlılarla devamlı mücâdele halindeydi. 1423 senesinde Osmanlı tahtında meydana gelen değişiklikten istifâdeye kalkışan Mehmed Bey, Teke beyi Osman Bey ile, Osmanlılar elinde bulunan Antalya’yı kuşattı. Muhasara esnasında Mehmed Bey, kaleden atılan gülle parçasının isabetiyle yaralanarak öldü.

Mehmed Bey’in ölümü üzerine, Alâiye Beyliği’nin varlığı ciddî bir tehlike içerisine girdi. Bu sırada Alâiye Beyliği hükümdarı Savcı Bey öldü ve yerine oğlu Karaman tahta geçti. Karaman, Alâiye beyi olur olmaz, kaleyi sağlam bir şekilde tamir ve tahkim ettirdi. Osmanlıların Alâiye’yi ele geçirme faaliyetleri artınca, Karaman Bey, Mısır Memlûklü Devleti ile temasa geçti.

Bir süre sonra 1426 senesinde Alâiye, Karaman Bey tarafıdan 5000 dinar mukabilinde Memlûklülere satıldı. Böylece Alâiye, Mısır Memlûklü Devleti’nin nüfuzu altına girdi. Ancak şehir, bu devlete tâbi olarak, bir vali sıfatıyla Karaman beyi ve oğulları tarafından idare edilmeye devam edildi. Savcızâde Karaman Bey, Alâiye’yi Memlûklülere sattığı için, daha önce tâbi olduğu Karamanoğulları tarafından devamlı baskı altında tutuluyordu.

Karamanoğlu İbrahim Bey’in bu tehditleri karşısında Memlûklülerden gereken yardımı göremeyen Karaman Bey, Osmanlı sultânı İkinci Murâd Hân’la anlaşarak, onun küçük bir müttefiki olmayı başardı. Fakat bu sırada Karaman Bey, Karamanoğlu İbrahim Bey’in teşvik ve hîlesi ile 1451 senesinde kardeşi Lütfi Bey tarafından öldürüldü. Alâiye beyi olan Lütfi Bey, Memlûklülere olan bağlılıklarını devam ettirdi. O da ağabeyi gibi Karamanöğlu İbrahim Bey’in tehdidinden kurtulabilmek için Osmanlılarla anlaştı. Ve yakınlığı sağlamak için kızkardeşini vezîr-i a’zam Mehmed Paşa’ya verdi.

Aynı sene İkinci Murâd Hân’ın vefatı ile yerine genç pâdişâh İkinci Mehmed’in saltanatından ümid bulan Karamanoğlu İbrahim Bey, diğer Anadolu beylikleri ile ittifak kurmaya başladı. Bu arada Osmanlıların müttefiki olan Alâiye Beyliği üzerine yürüyen İbrahim Bey, Sultan İkinci Mehmed Hân’ın Anadolu’ya girmesi üzerine sulh yapmak mecburiyetinde kaldı ve topraklarının büyük bir bölümünü kaybetti. Beyliği kısa süren Lütfi Bey, 1455 senesinde vefat etti..

Lütfi Bey’in vefatı üzerine, oğlu Kılıç Arslan geçti. Kılıç Arslan, beyliğini devam ettirebilmek için, değişik yönlü bir siyâset tâkib etti. Tehlikenin geldiği yöne göre politikasını tâyin eden Kılıç Arslan, Mısır hükümdarları, Kıbrıslılar, Rodoslular, Karamanoğulları ve Osmanlılar ile, yerine göre andlaşmalar yaptı. Osmanlı sultânı Fâtih Sultan Mebmed Hân, 1467 senesinde Karamanoğulları merkezine girerek bu beyliğe son verdi ve vezîr-i a’zam Mehmed Paşa’yı da Alâiye’nin fethi için vazifelendirdi.

Mehmed Paşa’nın başarısız kalması üzerine bu defa, güçlü bir ordunun başında Gedik Ahmed Paşa’yı, Karaman illerinin kesin olarak Osmanlı Devleti’ne bağlanması ve Alâiye’nin fethi için Anadolu’ya gönderdi. Aynı zamanda kuvvetli bir donanma ile desteklenen Gedik Ahmed Paşa, 1471 senesinde Alâiye ve çevresini fethetti. Alâiye’nin fethinden sonra, Kılıç Arslan ve ailesine, Gümülcine ve çevresi timar olarak verildi. Orada, Mısır Memlûkluleri ve Kıbrıslılarla gizlice münâsebet kurdu. Niyeti, kaçıp tekrar beyliğinin başına geçmekti. Sonunda ailesini bırakarak bir gemi ile Mısır’a kaçan Kılıç Ârslan’ın akıbeti bilinmemektedir.

Alâiye beyleri döneminde, şehirde bir çok îmâr faaliyetleri ve camiler yapıldı. Alâiye’de gemi yapan tezgâhlar vardı. Şehir, Antalya’dan sonra bölgenin en işlek pazar yeri durumundaydı. Hüsâmeddîn Mahmûd Bey devrinde, şehir bir çok kültür eserleri ile süslendi. Bu eserlerin ancak bir kısmı zamanımıza ulaşabilmiştir. Çoğu harabe halindedir.


1) Pre Ottoman Turkey (C. Cahen, London) sh. 124

2) Bedayi-uz-zuhur; cild-4, sh. 126

3) Rıhle-i İbn-i Battuta; sh. 287

4) Mesâlik-ül-ebsâr; sh. 23

5) Subuh-ul-a’şâ; cild-5, sh. 347

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir