Babek Kimler ve Babek İsyanı Nedir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Azerbaycan taraflarında, Abbasî halîfeleri Me’mûn ve Mu’tasım’a karşı isyan eden hurremîlerin reisi. Doğum yeri Azerbaycan olup, doğum târihi bilinmemektedir. Babasının kim olduğu hususunda çeşitli rivayetler vardır. Bir rivayette Abdullah adında Medâyinli bir yağ tüccarıdır. Bâzı kaynaklarda Bâbek’in babasının isminin Behrâm, Abdullah veya Ebû Müslim’in kızı Fâtımanın oğlu Mutahhar olduğu bildirilmektedir. Annesi ise sütannelikle geçinen âmâ bir kadındır.

Aslen mecûsî bir ailenin çocuğu olan Bâbek, 753 (H. 136) senesinde Ebû Müslim’in îdâm edilmesi üzerine Horasan’da ortaya çıkan ve daha önce Mejdek’in ortaya koyduğu komünizm fikirlerini savunan hurremiyye fırkasının başına geçti ve Bizanslıların da kışkırtmasıyla, Abbasî halîfelerine isyan etti. Yüz binlerce masum müslümanın kanının dökülmesine sebep oldu. Aslen Türk olan Abbasî kumandanı Afşin tarafından yakalanıp, 838 (H. 222) de Samarrâ’da îdâm edildi.

Azerbaycan’ın Bilâl-âbâd şehrinde doğup büyüyen Bâbek, on yaşına kadar, annesinin yanında kaldı. Bundan sonra ailesinden ayrılıp, sekiz yıl Tebriz civarında çobanlık yaptı ve 18 yaşında tekrar annesinin yanına döndü. Bu sırada hurremîlerin reisi Câvidân onu yanına alıp özel olarak yetiştirdi. Câvidân İran’da yaşamış mecûsîlik, zerdüştlik ve maniheizm’in temel fikirlerini birleştirerek bugünkü komünist fikirlere benzer bazı saçmalıklar ortaya koymuş olan Mejdek’in fikirlerini savundu.

Câvidân ölünce, kendisine âşık olan Câvidân’ın karısıyle evlendi. Kadın; “Câvidân’ın; “Ruhum Bâbek’e geçecek, ona îtimâd edin” dediğini nakletti. Bu suretle hurremîlerin Bâbek’e itaat etmesini sağladı. Hurremîlerin başına geçen Bâbek, fırsat buldukça civarda bulunan müslümanlara saldırdı, mallarını yağmaladı ve kadın, çocuk ayırmaksızın binlerce kimseyi kılıçtan geçirdi. Hurremîler arasında şöhreti yayıldı ve kendisine tâbi olanların sayısı gün geçtikçe fazlalaştı.

Bizanslılar tarafından, Abbasî halîfesi Me’mûn’a karşı kışkırtılan ve yardım edilen Bâbek, Bezz şehrini merkez seçti. Kendisine bağlı olan hurremîleri ve Abbasî idaresinden memnun olmayan kimseleri etrafına toplayarak isyan etti. Abbasi halîfesi Me’mûn, isyanı bastırmak üzere onun üzerine kuvvet gönderdiyse de, arazinin engebeli olması sebebiyle Bâbek karşısında muvaffakiyet sağlanamadı. Halîfe Me’mûn’un Bizans seferleriyle uğraşması, bu tarafa daha fazla önem verememesi, daha sonra da gönderilen kuvvetlerin başarı sağlayamaması Bâbek’i daha da cesaretlendirdi.

Bunun neticesinde daha fazla müslüman kanı dökmeye başladı. Abbasî halîfesi Me’mûn’a karşı düşmanlık besleyen ve o bölgede oturan Ermeni kabile reislerinin Bâbek” tarafında yer almaları, ona cesaret verdi. Masum müslümanlara karşı daha önce uyguladığı zulüm ve işkenceleri gittikçe artırdı. Diğer taraftan, halîfe Me’mûn’un mühim kuvvetler ile birlikte bizzat Bizans seserine çıkmasını fırsat bilen ve bu vaziyetten istifâde eden Bâbek, emrindeki hurremîlerle Fars ve İsfehan eyâletlerini işgal edip, kadın-çocuk demeden çok sayıda müslümanı şehîd ettiler.

Halîfe Me’mûn, Rum seferi dönüşünde, 833 (H. 218) senesinde vefat etti. Yerine geçen Mu’tasım, yirmi seneye yakın bir zaman süren ve devleti ciddî şekilde tehdîd etmeye başlayan Bâbek ve tarafdârlarının isyanını bastırmak için yeni kuvvetler gönderdi. Bâbek ve tarafdârlarını müthiş bir bozguna uğratan Abbasî ordusu Bağdad’a dönünce, yeniden isyan ettiler. Üzerlerine yeni kuvvetler gönderildi.

Bâzı muvaffakiyetler sağlandı ise de, isyanın bastırılması mümkün olmadığı gibi büyümesine de mâni olunamadı. Bu şekilde mevzî faaliyetlerle isyancıların ortadan kaldırılamayacağını anlayan halîfe Mu’tasım, kendisinin Mısır valiliği sırasında yanında bulundurduğu, askerî bilgi ve kudretine şâhid olduğu asıl adı Haydar bin Kâvûs olan Afşin’i, 835 (H. 220) senesinde el-Cibâl ve Azerbaycan bölgelerine vali tâyin edip, Bâbek isyanını bastırmakla vazifelendirdi.

Tecrübeli bir kumandan olan Afşin, mücâdeleye başlamadan önce karargâhını kurduğu Berzend ile Bağdad arasındaki kalelere asker yerleştirdi ve kaleleri tahkim ederek, merkez ile olan irtibatını, erzak, ve zahire yollarını emniyet ve kontrol altına aldı. Kurduğu casusluk teşkilâtı ile de Bâbek ve tarafdârları hakkında bilgi toplamaya çalıştı. Halîfe Mu’tasım, ordunun iaşe ve teçhizat sıkıntısı çekmemesi ve maneviyâtının sarsılmaması için, Türk kumandanlarından Boğa el-Kebîr idaresinde Afşin’e para ve zahire gönderdi.

Afşin, aldığı tedbirlerle beklemediği bir anda Bâbek ve tarafdârları üzerine yürüyerek, onları el-Bezz’e çekilmeye mecbur bıraktı. Tecrübeli kumandan Afşin’in bütün tedbirlerine rağmen, Bâbek zaman zaman ani baskınlar düzenleyerek zahire kollarını yağma etti.

Çevre şartlarının elverişsizliği ve kış mevsiminin bastırması sonucu yeterli başarıyı elde edemeyen Afşin, 836 (H. 221) senesi yazında topladığı kuvvetlerle Bâbek üzerine sefere hazırlandı. Kuvvetlerini iki kısma ayırıp, bir kısmını Boğa el-Kebîr kumandasında, diğer kısmının başında ise kendisi olduğu hâlde iki koldan el-Bezz üzerine yürüdü. Şiddetli bir fırtına yüzünden Boğa, Afşin’den habersiz karargâhına geri döndü. Ertesi gün Afşin, Bâbek’in karargâhına hücûm ederek, başta Bâbek’in karısı olmak üzere pek çok esir ganîmet ele geçirdi. Afşin, bu muzafferiyetten sonra Dervez’deki karargâhına döndü.

Afşin’in döndüğünden haberi olmayan Boğa, havanın düzelmesi üzerine tekrar el-Bezze istikâmetinde yürüyüşe geçti. El-Bezz’e yaklaştığı sırada, Afşin’in geri döndüğünü öğrenince, askerine ric’at emri verdi. Bâbek’in kuvvetleri, yalnız olduğunu anlayıp tâkib ettiler. Konaklama esnasında üzerine hücûm ettiler. Boğa, ağır kayıplar vererek Heştâdsâr’a çekildi, bir müddet kaldıktan sonra irtibat sağladığı Afşin’in emriyle Merâga’ya döndü.

836 (H. 221) senesi kışını Berzend’de geçiren Afşin, Halîfe Mu’tasım’ın gönderdiği takviye kuvvetlerle Bâbek üzerine yeni bir sefere hazırlandı. Bu durumu haber alan Bâbek, Bizans İmparatoru Theophilos’a mektup yazarak Abbasîler üzerine sefer düzenlenmesini istedi. Halîfenin gönderdiği kuvvetlerle ordusunu takviye eden Afşin, Bâbek’in merkez olarak seçtiği el-Bezz şehri yakınındaki Kelân-urz denilen yerde karargâh kürdü. Bâbek’e karşı bâzı başarılar elde etti.

İki yıldan beri Bâbek ile savaşan ve harekâtının son safhasına gelen Afşin, 837 (H. 222) yılı başlarında, mevsim kış olmasına rağmen el-Bezz önüne gelerek, ordugâhını kurdu ve şehri, muhasaraya başladı. Muhasara epeyce uzun sürdü.

Zamanın uzaması Afşin’in sabrını taşırdığı gibi, Bâbek’in daha iyi savunma tedbirleri almasını sağlıyordu. Nihayet Afşin, kumandanlarına umûmî taarruz emri verdi. Sonunun yaklaştığını anlayan Bâbek, Afşin’den emân diledi ve isteği kabul edildi. Yirmi seneye yakın zamandır Abbasîler! meşgul eden ve azılı bir İslâm düşmanı olan Bâbek, zaman kazanmak gayesiyle emân fermanının bizzat halîfe tarafından imza edilmesi şartını ileri sürdü.

Afşin bu teklifi de kabul ederek, kumandanlarına harbi durdurmaları için emr gönderdi. Bu sırada Afşin’in kumandanlarından Beşîr et-Türkî idaresindeki Ferganlılar şehre girdi. Bunun üzerine bütün ordu hücûma geçerek el-Bezz’e doldular. Şehir içinde şiddetli sokak çarpışmaları başladı. Bâbek’in sarayı yakıldı. Bu kargaşalıktan istifâde etmesini bilen Bâbek, kaçarak kurtuldu. Üç gün süren çarpışmalarda, isyancılar hak ettikleri cezaya çarptırıldılar. 26 Ağustos 837 (H. 222) de el-Bezz, Afşin’e bağlı kuvvetler tarafından tamamen feth edildi.

Bâzı yakın adamlarıyla birlikte Bâbek’in firar ettiğini haber alan Afşin, onu tâkib için beş yüz kişilik bir birlik gönderdi. Bizans hükümdarına sığınmak isteyen Bâbek, Ermeniye beylerinden Sehl bin Sunbat tarafından yakalanarak, Berzend’e dönen Afşin’e gönderildi. Zafer ve Bâbek’in yakalanması haberi Samarrâ’da bulunan halîfeye bildirildi.

Halîfe Mu’tasım, bu haber üzerine Afşin’e uzun bir mektup yazarak tebrik etti ve hilâfet merkezi olan Samarrâ’ya, dönmesini emretti. Beraberinde Bâbek’i de getiren Afşin, Samarrâ’ya bütün devlet ricalinin de hazır bulunduğu sevinç gösterileri arasında girdi. Samarrâ’ya getirilen Bâbek, 838 (H. 222) de halka teşhîr edilerek îdâm edildi.

Bu suretle, yirmi seneden fazla bir zaman Abbasî halîfelerini meşgul eden hurremîlerin lîderi, hak ettiği cezaya çarptırıldı. Bâbekiyye yahut hurremiye diye bilinen bu fırkanın temel görüşleri, mecûsîliğin kurucusu Mejdek’in fikirlerinin aynısıdır. Bugün hiç birdîni kabul etmeyen ve “Din afyondur” diyen komünistlerin de benimsediği ve savunduğu, çok eski fikirlerin savunucusu olan Bâbekiyye veya hurremiye fırkasının temel inanışları şöyle özetlenebilir: Tenasüh (Ruhların nakli) inancına sâhib olan hurremîler, liderleri Câvidân’ın ruhunun Bâbek’e geçtiğini kabul ederler. Bâbek’in ilâh olduğuna inananları olduğu gibi, peygamberliğini kabul edenler de vardı.

Bütün haramları mubah sayan hurremîler, kadın-erkek bir arada çalgılı ve içkili eğlenceler tertiplerler; “Her şey herkesin malıdır. Zevceleri değiştirmek helâldir. Herkesin malları ve yaşayışları eşittir. Şahsî tasarruf yoktur. Bütün insanlar eşit ve her şeyde ortaktırlar. Zenginler malları fakirlere vermeli ve onların ihtiyaçlarını gidermelidir” derler.

Sünnî olan Abbasî halîfelerine karşı yirmi sene mücâdele veren Bâbek’in ölümüyle başsız kalan hurremîler, daha sonra bâzı isyanlara kalkıştılar, fakat başarılı olamadılar. Bir kısmı yavaş yavaş müslüman oldu. Bir kısmı ise karmatîler ve ismâilîler arasına karışarak özelliklerini kaybettiler.

Çok inat, hırslı ve müslümanlara zulm ve işkence etmekten zevk duyan, Mejdek ve Mani dîninin küfür olan inanışlarını yaymaya çalışan ve bu uğurda senelerini veren Bâbek, zevke ve işrete düşkün birisiydi. Toplumda mal ve servet eşitliğinin savunucusu olmasına rağmen, büyük servetler biriktirmişdi. El-Bezz şehrinde bir hükümdar debdebesi ile yaşar, etrafındaki pek çok kadın ile içki ve çalgı âlemleri yapardı. Çok zâlim bir kimse olan Bâbek’in yirmi senede öldürdüğü müslüman sayısı ikiyüz elli bini aşmıştır.


1) El-Milel ven-Nihâl; cild-1, sh. 34

2) El-Fark beyn-el-firak; sh. 211

3) Ahbârüt-tıvâl; sh. 379

4) Fihrist; sh. 480, 481

5) Siyâsetnâme; sh. 200, 204

6) Fütûh-ül-Büldân; sh. 330

7) Târih-ul-ümem vel-mülûk; cild-3, sh. 1108, 1233

8) Subh-ul-a’şâ (Kalkaşendî); cild-7, sh. 125

9) El-İber; cild-3, sh. 256, 262

10) Ravdatüs-Safâ; cild-3, sh. 146

11) Fevât-ül-vefeyât; cild-4, sh. 48

12) Fâideli Bilgiler; sh. 381

13) El-Kâmil fit târih; cild-6, sh. 315, 479

14) Burhân-ı Katı’; sh. 76

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir