Cemel Deve Vakası Nedir Cemel Vakası Hangi Halife Döneminde Oldu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hicrî otuz altı senesinde İbn-i Sebe yahûdîsinin başkanlığındaki fitnecilerin sebeb olduğu muharebe. Bu vak’a esnasında hazret-i Âişe (radıyallahü anhâ) deve üzerinde bulunduğu için Cemel (deve) vak’ası diye anılmıştır.

Hazret-i Osman’ın hilâfetinin son zamânlarında Küfe ve Mısır’da Eshâb-ı kiram düşmanları çoğalmış; fitne fesâd çıkarmaya isyana başlamışlardı. Bu isyanı, münafık olan Abdullah ibni Sebe ismindeki yahûdî idare ediyor, kendi gibi düşünenlerle müslümanları parçalamak için çabalıyordu, önce işe, halîfe hazret-i Osman’ın şehîd edilmesini sağlamakla başladılar.

Hazret-i Ali, bu elim şehâdet vak’asından sonra, hicrî otuz beş yılında Medîne-i münevverede halîfe seçildi. Osman bin Affân’ı (radıyallahü anh) şehîd eden fitnecileri cezalandırmak îcâb ediyordu. Hazret-i Ali, katılleri arayıp kısas yapmakta acele etmeyip, ortalığın yatışmasını uygun gördü.

Bunu fırsat bilen eşkıya, faaliyetlerine devam etti. Hazret-i Osman’ın aleyhinde bulunup kendilerini haklı gösteren sözleri her tarafa yaymağa başladılar. Eshâb-ı kiramın büyüklerinden; Talha, Zübeyr, Nu’mân bin Beşîr, Kâ’b bin Acre (radıyallahü anhüm) ve başkaları bu hâle çok üzüldüler. Fitnecilerin yaptıklarının çok yanlış olduğunu söylediler. Bu haberi duyan fitneciler onları da şehîd etmeye karar verdiler. Bunlar da Mekke-i mükerremeye gittiler.

Hac etmek için Mekke’ye gel mis olan hazret-i Aişe’ye anlatıp ona sığındılar. “Halîfenin, katılleri yakalamakta acele etmemesinden eşkiyâ yüz buluyor. Onlar da şımararak düşmanlıklarını, işkencelerini arttırıyorlar. Kısas yapılmadıkça ve zâlimlerin cezası verilmedikçe, kan dökmenin önüne geçilemiyecektir” dediler. Hazret-i Âişe de; “Bu şakiler Medine’de kaldıkça, ve Emîr-ül-mü’minîn’in etrafını sardıkça, sizin Medine’ye gitmeniz doğru olmaz.

Şimdilik emîn bir yere gidiniz. İşin sonunu bekleyiniz. Hazret-i Ali’yi bu eşkıyanın elinden kurtarmak için uzaktan yardım ediniz, ilk fırsatta, halîfeyi aranıza alıp eşkıya üzerine yürüyünüz. Katılleri yakalayıp kısas yapmak kolay olur. Böylece kıyamete kadar, zâlimlere ders vermiş olursunuz! Bu iş şimdi kolay değildir. Acele etmeyiniz” buyurdu. Eshâb-ı kiram, hazret-i Âişe’nin sözlerini beğendiler. Hazret-i Âişe’ye; “Fitne kalkıp, ortalık düzelinceye kadar bizi himaye et! Sen, Resûlullah’ın muhterem zevcesi ve müslümanların annesisin. Ona herkesten daha yakın ve daha sevgilisin. Seni herkes saydığı için, eşkıya sana yaklaşamaz. Bizimle beraber bulun! Bize kuvvet ol!” diye yalvardılar.

Hazret-i Âişe, müslümanların rahat etmesi ve Resûlullah’ın eshâbını korumak için, onlarla birlikte Basra’ya hareket etti. Halîfenin etrafını saran ve birçok işlere karışan katıller, bu haberi hazret-i Ali’ye başka türlü anlattılar. Halîfeyi de Basra’ya gitmeye zorladılar.

İmâm-ı Hasen, İmâm-ı Hüseyn ve Abdullah bin Ca’fer-i Tayyar ve Abdullah bin Abbâs (r. anhüm) gibi sahâbîler, halîfeye acele etmemesini, münafıkların sözüne aldanmamasım söylediler. Fakat şakîler ağır basarak, Emir hazretlerini Basra’ya götürdüler. Emir önce, Ka’kâ’ı (radıyallahü anh) gönderip, hazret-i Âişe’nin yanında bulunanların düşüncelerini sordu. Onlar, sulh ve fitneyi önlemek istediklerini, bunun için de, önce katıllerin yakalanması lâzım geldiğini söylediler.

Halîfe, isteklerini uygun buldu. Her iki taraftaki müslümanlar sevindiler. Üç gün sonra birleşmek için anlaştılar. Buluşma saati yaklaşınca, katıller haber aldı. Şaşkına döndüler. Başkanları olan Abdullah bin Sebe yahûdîsinin etrafında toplandılar. “Son çâremiz bu gece halîfenin askerlerine hücûm ediniz ve; “Aişe’nin yanındakiler sözlerinde durmadı. Baskına uğradık” deyiniz” dedi. O gece ikiye ayrılıp bir kısmı bu işi yaparken, diğer süvârî birliği ile de, karşı tarafa saldırdılar. Bir kaç gün evvel gönderdikleri ajanlar da; “Halîfe sözünde durmadı. Baskına uğradık” diye bağırdılar. Karanlıkta kimse ne olduğunu anlıyamadı. Sonunda iki taraf birbirine girdi ve şiddetli bir çarpışma başladı. Cemel vak’ası denilen bu hâdisede her iki taraftan on üç bin kişi, bir rivayette de on bin kişi şehîd düştü. Kurtubî ve başka Ehl-i sünnet tarihçileri işin doğrusunu böyle anlatmaktadır. Eshâb-ı kirama düşman olanlar ise, münafık ve bozguncuları haklı çıkarmak için çeşitli şeyler ilâve etmektedirler.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - izle porno