Hasan-ı Basri Hayatı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Şeyhul meşayıh Hasan Basri (Kaddesallahu ruhahu) Ümmü Seleme R.A Hz.nin kardeşinden doğmuş ve Ümmü Seleme’den süt emmiştir. Tabiinin ulularından, irfan menbaı, zamanın şeyhi, , ittika zümresinin piri, evliyaullah fırkası defterinin başta gelenlerinden, ehli velayet ve kıble-i erbab-ı zâhid, muhaddis, fakîh ve müfessir. Tabiînin en büyüklerinden. Adı el-Hasan İbni Ebil-Hasan Yesâr el Basrî’dir. Hasan-ı Basrî, İslami ilimlerin teşekkülünün tamamlanmadığı zamanda yaşamış olan, ehl-i sünnetin öncü şahsiyetlerinden biri olarak dikkat çekmektedir. Yaşadığı dönemin siyasî ve ahlakî bakımdan sahip olduğu koşulları iyi analiz edebilen ve bundan dolayı da kendine has bir duruş sergileyebilen bir zattır.

EL-HASEN’UL-BASRÎ KİMDİR
“Atalarında el-tiasenu’l-Bastî gibisi bulunan bit topluluk nasıl sapıtabilir?”

– Mesleme b. Abdülmelik-

Müjdeci, Hz. Peygamber’in hanımı Ümmü Seleme’ye, cariyesi Hayra’nın bir oğlan çocuğu dünyaya getirdiğini müjdelemeye geldi.

Müminlerin annesinin içini sevinç kapladı, asil ve vakur yüzünde memnuniyet belirdi.

Hemen birisini, lohusalık devresini kendi evinde geçirsin diye anneyi ve bebeğini evine getirmeye gönderdi.

Hayra, Ümmü Seleme’ye göre çok değerliydi ve Onu çok severdi.

O, yeni bebeği görmeyi de çok arzu ediyordu…

Az sonra Hayra, kucağında çocuğuyla geldi…

Ümmü Seleme çocuğa bakınca, içinde bir rahatlık ve sevinç hissetti…

Bebek, güzel ve parlak yüzlüydü, kusursuz ve organları tamdı. Kendisine bakan kimseye sevinç veren ve onu büyüleyen bir çocuktu.

Daha sonra cariyesine dönüp:

“Çocuğuna isim koydun mu? Hayra!” Dedi.

Hayra: “Hayır anneciğim!

Ona istediğin ismi seçme işini sana bıraktım” dedi.

Ümmü Seleme: “Allah’ın bereketiyle, ona el-Hasen (güzel) adını koyalım” dedi.

Daha sonra ellerini kaldırıp onun için hayır duada bulundu.

El-Hasen’e duyulan sevinç müminlerin annesi Ümmü Sele-me’nin evinde bitmedi. Ona Medine evlerinden bir başka ev daha katıldı.

Bu, yüce sahabî, Resûlüllah’ın vahiy kâtibi Zeyd b. Sabit’in eviydi.

Çünkü çocuğun babası Yesar da Zeyd’in azatlı kölesiydi.

O, Zeyd’in yanında çok değerliydi ve en çok sevdiği kimseydi.

Sonradan el-Hasenu’l-Basri diye meşhur olan el-Hasen b. Yesar Resûlüllah’ın (s.a.v.) odalarından birinde büyüdü…

Yine Resûlüllah’ın (s.a.v.) zevcelerinden birinin kucağında yani Ümmü Seleme diye tanınan Hind Bint Süheyl’in kucağında terbiye edildi.

Ümmü Seleme -şayet onu tanımıyorsan- Arap kadınlarının en akıllısı, en faziletlisi ve en ağırbaşlısıydı.

Yine o Resülüllah’ın (s.a.v.) hanımlarının en bilgilisi ve Resûlüllah’tan (s.a.v.) en çok hadis rivayet edeniydi.

O, Resûlüllah’tan (s.a.v.) 387 hadis rivayet etmişti.

Bütün bunlara ilâve olarak o, cahiliye döneminde yazmayı bilen çok az sayıdaki kadınlardandı…

Şanslı çocuğun müminlerin annesi Ümmü Seleme’yle olan ilgisi bu noktada kalmadı…

Bu daha da ileri gitti…

Çoğunlukla, el-Hasen’in annesi Hayra, müminlerin annesinin bazı ihtiyaçlarını yerine getirmek için evden çıkardı. Henüz emmekte olan çocuk açlıktan ağlardı. Çok ağlayınca Ümmü Seleme onu kucağına alır oyalamak için memesini ağzına verir ve annesinin yokluğunu ona belli etmezdi.

Onu çok sevdiği için memesinden ağzına kolayca süt akar, çocuk onu emer ve ağlamasını keserdi.

Böylece Ümmü Seleme el-Hasen’in iki yönden annesi olmuştu:

O, müminlerin annesi olarak onun da annesiydi…

Aynı zamanda süt annesiydi…

Müminlerin anneleri arasındaki sıkı ilişkiler ve odalarının birbirine yakın olması mutlu çocuğa, bütün bu odalara gidip gelme…
O odaların sahibelerinin ahlâklarını alma…

Onların gittikleri yolda gitme imkânını vermişti…

Kendisinin anlattığına göre, o devamlı hareket ve oyunlarıyla bu odaları şenlendirir…

Hatta o, zıplayarak müminlerin annelerinin odalarının tavanlarına ellerini dokundururdu.

El-Hasen devamlı, peygamberin nurunu saçan kokularla dolu bu odalarda dolaşıp duruyor…

Müminlerin annelerinin odalarında toplanan bu tatlı kaynaklardan alıyor…

Resülüllah’ın (s.a.v.) mescidinde büyük sahabîlere talebe oluyordu…

Böylece o, Osman b. Affan, Ali b. Ebî Talib, Ebu Musa el-Eşarî, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas, Enes b. Malik, Cabir b. Abdullah ve başkalarından hadis rivayet etmiş oldu…

Fakat o, müminlerin emiri Ali b. Ebî Talib’e çok düşkündü.

Onun dîni konulardaki ciddiyetini, güzel ibadet etmesini ve dünyaya ve dünya nimetlerine önem vermemesini çok beğendi…

Hz. Ali’nin güzel konuşması, hikmeti, özlü sözleri ve kalpleri titreten öğütleri onu adetâ büyülemişti.

Takva ve ibadet konusunda onun ahlâkını almıştı…

Güzel ve edebî konuşmada onun yolunu tutmuştu…

El-Hasen on dört yaşına gelip adam sınıfına girince ebeveyniyle birlikte Basra’ya gitti ve ailesiyle birlikte oraya yerleşti.

Böylece el-Hasen Basra’ya nispet edildi… ve halk arasında el-Hasenu’l-Basrî diye meşhur oldu…

Basra, el-Hasen’in oraya gittiği gün, Islâm devletinin en büyük kalelerinden biriydi…

Basra’nın büyük mescidi büyük sahabî ve tabiîlerden oraya gelenlerle kaynaşıyordu…

Çeşitli ilim halkaları mescidin içini ve avlusunu şenlendiriyordu.

El-Hasen mescide bağlanıp Muhammed ümmetinin alimi Abdullah b. Abbas’ın halkasına katıldı ve ondan tefsir, hadis ve kıraatları öğrendi.

Ayrıca ondan ve başkalarından fıkıh, edebiyat, lügat ve başka i-limleri öğrendi…

Ve nihayet tam bir alim ve güvenilir bir fakih oldu.

Halk, bol ve gür ilminden doya doya içmek için ona geldiler.

Katı kalpleri yumuşatan dökülmeyen gözyaşlarını coşturan vaazlarını dinlemek…

Akılları çelen hikmetini ezberlemek…

Misk kokusundan daha güzel olan davranışlarını örnek edinmek için onun etrafında toplandılar…

Ülkede ve insanlar arasında el-Hasenu’l-Basrî’nin adı ve şöhreti yayıldı…

Halifeler ve amirler onu sormaya ve onunla ilgili haberleri takip etmeye başladılar…

Halid b. Safvan şöyle anlatır:

“Hire’de2 Mesleme b. Abdülmelik’le3 karşılaştım. Bana şöyle dedi:

“Halis! Bana Basra’nın Hasen’inden haber ver. Çünkü ben zannediyorum ki onun durumunu senden başka hiç kimse bilmiyor.”

Ben de: “Allah emiri iyilikte devam ettirsin…

Gerçekten onun hakkında en iyi bilgiyi verecek kimse benim…

Ben onun evinin komşusu, toplantısında dostu ve Basra halkının onu en iyi bileniyim” dedim.

O: “Haydi, ne biliyorsan söyle” dedi.

Ben şöyle söyledim: “O, gizlisi açığı gibi olan…

Sözü hareketi gibi olan bir kimsedir…

Bir kötülüğü yasakladığında ondan en çok sakınan birisiydi.

Ben onun halktan uzak durduğunu ve onların sahip olduklarına önem vermediğini gördüm…

Halkın ona muhtaç olduğunu ve onda olanları istediklerini gördüm…”Bunun üzerine Mesleme şöyle dedi: “Yeter, Halid! Yeter!Bunun üzerine Mesleme şöyle dedi: “Yeter, Halid! Yeter!
Aralarında böyle birisi bulunan bir topluluk nasıl sapıtabilir?”
Haccac b. Yusuf es-Sekafî Irak’a vali olup şiddet ve baskıda bulununca…
El-Hasenu’l-Basrî Haccac’ın baskısına karşı çıkan halk arasında onun yaptıklarının kötü olduğunu ve doğruyu; yüzüne açıkça haykıran az sayıdaki kimselerden birisiydi.
Bu arada Haccac kendisi için Vasıt’ta1 bir bina yaptırdı.
Binanın yapımı bitince halka kendisine mübarek olsun ve hayırlı olsun demek için ona gelmelerini ilan ettirdi…

El-Hasen halkın toplanacağı böyle bir fırsatı kaçırmak istemedi…
O, halka nasihat etmek, onlara hatırlatmalarda bulunmak, onlara dünya malına rağbet etmemelerini ve Allah’ın katında olana rağbet etmelerini söylemek için çıktı…
Toplantı yerine gelince, insan topluluklarını, sarayın güzelliğine tutulup genişliğine ve süslerine hayranlıklarından onun etrafında dolaştıklarını gördü ve konuşmak üzere aralarında durdu. Şunları söyledi:

“Kötülerin en kötüsünün yaptığını gördük. Biliyoruz ki firavun onun yaptığından daha yükseğini ve daha büyüğünü yapmıştı. Daha sonra Allah firavun’u mahvetmiş ve onun inşa edip yükselttiğini de yıkmıştı…

Keşke Haccac, semadakilerin ona buğzettiğini ve yerdekilerin onu kandırmış olduğunu bilseydi…”
Bu şekilde konuşmaya devam etti. Nihayet dinleyenlerden birisi Haccac’ın onu cezalandırmasından korkarak:
“Yeter Ebu Said (el-Hasen)… Yeter…” dedi.

El-Hasen ona şöyle cevap verdi:
“Allah bunları halka açıklamaları ve gizlememeleri için alimlerden söz aldı…”
Ertesi gün Haccac öfkeden yerinde duramaz bir halde makamına girdi ve orada oturanlara:Vasıt: Basra’yla Kufe arasında ve her ikisine ay”Yazıklar olsun size…
Basra halkından birisi kalkıp hakkımızda dilediğini söylüyor, sonra içinizden ona cevap verecek veya ona itiraz edecek birisi çıkmıyor!
Korkaklar! Vallahi, size onun kanından içireceğim…”

Daha sonra, kılıç ve idam edilirken mahkumun altına konulan derinin getirilmesini emretti. İstedikleri getirildi…
Celladı çağırttı, o da gelip önünde durdu…

Arkasından bazı adamlarını el-Hasen’e gönderip, onu kendisine getirmelerini emretti…
Çok geçmedi el-Hasen geldi, gözler ona çevrildi ve kalpler çarpmaya başladı…
El-Hasen, kılıç, deri ve cellâdı görünce dudaklarını kımıldattı…
Müminin celâli, müslümanın izzeti ve Allah’a davet edenin vakarıyla Haccac’a doğru yürüdü.
Haccac onu bu halde görünce çok korktu ve ona:
“Buraya Ebu Said… Buraya…’’dedi.
Ona yer açmaya devam ediyor ve:
“Buraya…” diyordu. Halk dehşet içinde ve garip garip ona bakıyordu. Nihayet onu minderine oturttu.

El-Hasen yerine yerleşince Haccac ona döndü ve bazı dini meseleleri sormaya başladı. El-Hasen de her soruyu büyüleyici bir konuşma ve geniş bir ilimle cevaplandırıyordu.
Haccac ona şöyle dedi:
“Ebu Said (el-Hasen)! Sen alimlerin efendisisin”.

Arkasından bir koku getirip el-Hasen’in sakalına sürdü ve onu uğurladı.
El-Hasen yanından çıkınca Haccac’ın odacısı onu takip etti ve şöyle dedi:
“Ebu Saîd! Haccac seni başka bir maksatla çağırtmıştı. Senin, o geldiğinde, kılıcı ve deri örtüyü görünce dudaklarını kımıldattığını gördüm. Ne demiştin?”
El-Hasen şu cevabı verdi:  “Ben şöyle demiştim:Ey velinimetim ve sıkıntı anında sığınağım. Ateşi İbrahim’e soğukluk ve selâmet yaptığın gibi onun öfke ve zararını bana soğukluk ve selâmet yap”.

El-Hasenu’l-Basrî’nin vali ve amirlere karşı olan bu tutumları çoktu. Bunların hepsinden, saltanat sahiplerinin gözlerinde büyümüş. Allah’ın lutfuyla üstün bir halde ve onun tarafından korunmuş olarak çıkardı…
Zahid halife Ömer b. Abdülaziz Rabbine kavuşunca halifelik Yezîd b. Abdülmelik’e geçti. O, Ömer b. Hübeyre el-Fezarîyi Irak’a vali yaptı…

Daha sonra yetkisini artırıp Horasan valililiğini de ona verdi.
Yezîd halka büyük selefininkine benzemeyen bir şekilde davrandı…
Ömer, İbn Hübeyre’ye mektup üstüne mektup gönderiyor, bazen halktan ayrılsa da mektuplarda yazdıklarını yerine getirmesini emrediyordu…
Ömer b. Hüreyre el-Hasenu’l-Basrî ve eş-Şa’bî diye meşhur o-lan Amir b. Şurahbil’den her birini çağırıp onlara:
“O, Yezîd ibn Abdülmelik’i kullarına halîfe yaptı ve ona itaati insanlara vacip kıldı.
O, Irak valiliğini gördüğünüz gibi bana verdi. Daha sonra görevime ilâvede bulunup iran’ınkini de bana yükledi.
O, bazen bana adaletli olduğuna inanmadığım şeyleri yapmamı emreden mektuplar gönderiyor.
Siz ikiniz ona uyup emirlerini yerine getirmede benim için dinde bir çıkış yolu bulabilir misiniz?”
Eş-Şa’bî içinde halifeye ve valiye iltifat bulunan bir cevap verdi…

El-Hasen susuyordu…
Ömer b. Hüreyre el-Hasen’e dönüp:
“Sen ne diyorsun Ebu Saîd?” dedi.
El-Hasen: “ibn Hübeyre! Yezîd konusunda Allah’tan kork, Allah hakkında Yezîd’den korkma…

Aziz ve Celîl olan Allah’ın seni Yezîd’den koruduğunu, Yezîd’in seni Allah’tan korumadığını bil…Ibn Hübeyre! Allah’ın emrine karşı gelmeyen iri ve güçlü bir meleğin sana gelmesi, seni tahtından indirmesi ve şu geniş sarayından dar kabrine götürmesi yakındır…
Orada Yezîd’i bulamazsın. Orada ancak kendisiyle Yezîd’in Rabbine karşı geldiğin amelini bulursun…

Ibn Hübeyre! Eğer sen Allah Teâlâ’nın yanında ve ona itaat i-çinde olursan, o seni dünyada ve ahirette Yezîd Ibn Abdülmelik’in zulmünden korur.
Eğer Allah Teâla’ya isyan konusunda Yezîd’le birlikte olursan, Allah seni Yezîd’e bırakır.
Ibn Hübeyre! Şunu bil ki: Halik’in (yaratıcının) emirlerine muhalefet ederek, kim olursa olsun, mahlû :un emirlerine itaat yoktur”.
Ömer b. Hübeyre gözyaşları sakalını ıslatıncaya kadar ağladı…
Eş-Şa’bi’den daha çok el-Hasen’e meyletti…
Ona aşırı ilgi ve saygı gösterdi…

İkisi onun yanından çıktıktan sonra mescide gittiler. Halk ikisinin etrafında toplandı ve Kufe ve Basra’nın valisiyle aralarında geçenleri o ikisine sormaya başladılar.
Eş-Şa’bi onlara dönüp şöyle dedi:
“Ey cemaat! Sizden kim Allah’ı her yerde yaratıklarına tercîh edebiliyorsa bunu yapsın.
Canım elinde olan Allah’a yemin ederim ki el-Hasen, Ömer ibn Hübeyre’ye onun bilmediği bir sözü söylemedi…
Ancak ben söylediğim sözde İbn Hübeyre’nin zatını kastettim. O ise söylediği sözde Allah’ın zatını kastetti.
Bunun üzerine Allah beni Ibn Hübeyre’den uzaklaştırıp el-Hasen’e yaklaştırdı ve ona sevdirdi…”
El-Hasenu’l-Basrî seksen yıla yakın yaşadı. Ömrü boyunca dünyayı ilim, hikmet ve fıkıhla doldurdu.
Kendinden sonraki nesillere bıraktıklarının en değerlisi, günlerce kalpler için bir bahar olan, kalpleri titreten gözyaşları döktüren, yolunu şaşırmışlara Allah’ı gösteren, dünyanın gerçek durumunu ve dünyadaki insanların durumunu unutan gafilleri uyaran nasihat ve öğütleriydi…
Kendisine, dünya ve onun halini soran bir kimseye söylediği şu sözler bunlardandı:“Bana dünya ve ahiretten soruyorsun!
Dünya ve ahiretin hali doğuyla batının hali gibidir…
Onlardan birine ne zaman fazla yaklaşırsan ahiretten o kadar çok uzaklaşırsın.
Bana diyorsun ki bu yurdu bana tarif et!
Öncesi yorgunluk, sonrası yok olma olan bir yurdu sana nasıl tarif edeyim…
Helalında hesap, haramında ıkap(ceza) vardır…
Kim orada muhtaç olmazsa fitneye düşer, kim orada muhtaç o-lursa üzülür…”
Şu da kendisinin halini ve insanların halini soran bir başka kimseye söylediği sözlerdir:
“Yazıklar olsun bize! kendimize ne yaptık?! Dinimizi zayıflattık ve dünyamızı şişmanlattık. Ahlâkımızı eskittik, minderlerimizi ve elbiselerimizi yeniledik…
Birimiz sol tarafına yaslanıyor ve başkasının malını yiyor…
Onun yiyeceği gasb edilerek alınan maldır…
Yaptırdığı hizmet zorla ve ücretsiz angaryadır…
O ekşiden sonra tatlı ister…
Soğuktan sonra sıcak…
Kurudan sonra yaş… ister.
Midesi ağırlaştığı zaman, gerinir ve şöyle der:
Hizmetçi!
Yemeği hazmettirecek bir şey getir…
Ey aklı az! Sen ancak dinini hazmedeceksin…
Muhtaç komşun nerede?!
Halkının aç yetimi nerede?!
Sana bakan zavallı nerede?!
Aziz ve Çelil olan Allah’ın sana tavsiye ettiği şeyler nerede?!
Keşke sen kendinin bir sayı olduğunu…
Üzerinden bir günün güneşinin her batışında, senin sayından bir miktar eksildiğini…
Ve onunla birlikte bir kısmının gittiğini bilseydin…Yüz on senesinde Receb’in başında bir Cuma gecesi el-Hasenu’l-Basrî, Rabbinin çağrısını kabul etti…
Sabah olunca, halk arasında onun ölüm haberi yayıldı ve ölümünden dolayı Basra çalkalandı…
Yıkanıp kefenlendi ve içinde hayatının tamamını âlim, öğretmen ve Allah’a davetçi olarak geçirdiği camide, cumadan sonra namazı kılındı…
Daha sonra bütün halk cenazesini takip etti…
Aynı gün Basra camiinde ikindi namazı kılınmadı… Çünkü orada namaz kılan hiç kimse kalmamıştı…
Halk, Müslümanların inşa etmelerinden beri sadece o gün…
El-Hasenu’l-Basrî’nin Rabbine kavuştuğu gün Basra Camiinde namaz kılınmadığını biliyorlardı…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - izle porno