Seleme Bin Ekva Sahabe Hayatı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Seleme Bin Ekvâ, hicretin 6. senesinden önce İslâm’la şereflendi. Medine yakınlarında yaşayan Eslemoğulları kabilesi içinde doğdu. Ekva‘ diye bilinen dedesi Sinân b. Abdullah’a nisbet edilerek İbnü’l-Ekva‘ olarak anılır. Sahabe arasında şecaat ve cesareti ile şöhret kazanmış bir yiğit. Ok ve mızrak atışıyle, ata binişiyle usta bir süvari idi. Coluk cocugunu Mekke’de birakip Medine’ye hicret etti. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem’den aldigi nurla gonlunu yikadi ve orada hicbir sirk kalintisi birakmadi. Islam’a ihlasla sarildi. Kahramanlikda, comertlikte, hayir islerde yarisan bir cihad eri oldu. Hicretin 74. yılında Medine’ye ziyaret için geldiğinde vefat etti ve sevgilisinin toprağına defnedildi. Rabbimizden şefaatlerini niyaz ederiz.

SELEME B. EL-EKVA
(Piyadelerin kahramanı)

Oğlu iyas onun faziletlerini bir tek cümlede özetler;

– Babam asla yalan söylememiştir!..

Bir insanın, iyi ve salih kimseler arasındaki yüce yerini almak i-çin bu fazileti elde etmesi yeterlidir.

Seleme b. el-Ekva’ bunu elde etmişti, hem de layık olarak…

Seleme, sayılı Arap okçularındandı. Aynı şekilde kahramanlık, cömertlik ve hayır işlemede yarışanlardandı.

O gönlünü İslam’a teslim ettiğinde, onu ihlasla teslim etti ve İslam onu yüce kalıbına göre işledi.

Seleme b. el-Ekva’, Rıdvan beyatına katmanlardandı.

Peygamber (s.a.v.) ve ashabı, hicretin altıncı yılında Kabe’yi ziyaret maksadıyla yola çıkmıştı, ama Kureyş onların karşısına çıkıp Kabe’yi ziyaretlerine engel olmuştu.

Peygamber (s.a.v.) onlara, savaşmaya değil ziyarete geldiğini haber vermek için Osman b. Affan’ı göndermişti…

Osman’ın dönmesini beklerken, Kureyş’in Osman’ı öldürdüğüne dair bir haber yayıldı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.), ashabının, ölünceye kadar savaşmak üzere tek tek beyatlarını kabul etmek için bir ağacın gölgesinde oturdu.

Seleme şöyle anlatır:

– Ölünceye kadar savaşmaya beyat için ağacın altına oturdum. Rasülullah’a (s.a.v.) beyat ettim. Sonra bir kenara çekildim. Beyat edenler azalınca Peygamber (s.a.v.): ‘Seleme! Sana ne oluyor dabeyat etmiyorsun?’ dedi. Ben beyat ettim ya Resûlüllah! dedim. ‘Yine beyat et’ buyurdu. Bunun üzerine tekrar beyat ettim.

Ve o, beyatını en iyi şekilde yerine getirmiştir. Hatta beyat etmeden önce Kelime-i Şehadeti getirmesinden itibaren o beyatı hakkıyla yerine getirmiştir.

Kendisi şöyle der:

– Rasûlullah’la (s.a.v.) birlikte yedi, Zeyd b. Harise’yle birlikte dokuz savaşa katıldım…

S

Seleme, kendisi piyade, ok ve mızrak atarak savaşanların en ustalarındandı…

Onun usulü, bugün izlenen büyük gerilla savaşlarından bazılarının usulüne benzerdi… Düşmanı kendisine saldırdığında onun ö-nünde geri çekilirdi. Düşman geri çekildiğinde veya dinlenmek üzere durduğunda süratla ona saldırırdı!..

O bu usulle, Zukared savaşı diye bilinen savaşta, Uyeyne b. Hısn el-Fizari komutasında Medine tepelerine baskında bulunan kuvvetleri tek başına püskürtmeyi başarmıştı…

Tek başına onların peşine düşüp devamlı dövüşerek onları oyaladı. Nihayet Rasûlullah (s.a.v.) sahabilerden müteşekkil bir güçle ona yetişmişti…

O gün Rasûlullah (s.a.v.) ashabına şöyle demişti:

– Piyadelerimizin en hayırlısı Seleme b. el-Ekva’dır!..

Seleme, üzüntü ve kaygıyı ancak kardeşi Âmir b. el-Ekva’ın Hayber savaşında öldürülüşünde tanımıştı.

Âmir müslüman ordusunun önünde şu şiiri söylüyordu:

“Allah’ım sen olmasan hidayet yolunu bulamaz,

Sadaka vermez, namaz kılmazdık,

Üzerimize bir huzur indir.

Karşılaştığımız zaman ayaklarımızı sabit kıl.”

Bu savaşta Âmir, kılıcıyla müşriklerden birine vurmaya gitti. Kılıcı elinde bükülüp ucu ölmesine sebep oldu. Müslümanlardan birisi şöyle dedi:

– Zavallı Amir şehidlikten mahrum oldu.O anda Seleme çok üzüldü. Çünkü, başkaları gibi o da kendisini hata ile öldürmüş olan kardeşinin cihad ecrinden ve şehitlik sevabından mahrum olduğunu zannetti.

Fakat merhametli olan Peygamber (s.a.v.) hızla işleri yoluna koyunca, Seleme ona gitti ve şöyle sordu:

– Ey Allah’ın elçisi! Âmir’in amelinin boşa gittiği doğru mu?

Rasülullah (s.a.v.) cevap verdi:

– O, cihad ederken öldürülmüştür.

Onun için iki ecir vardır. Şu anda O, Cennet’in nehirlerinde yüzüyor!..

Çok cömert olan Seleme, Allah sızası için istenildiğinde olduğundan daha cömertti… Bir insan ondan, canını vermesini istese onu vermekte tereddüt etmezdi.

Halk onun bu özelliğini tanımıştı. Birisi ondan bir şey elde etmek istese ona: ‘Allah rızası için senden istiyorum’ derdi. Seleme de şu sözü söylerdi:

“Allah rızası için istemeyen ne için ister ki?”

Hz. Osman (r.a.) şehid edildiği gün, bu yiğit mücahid, müslümanlara fitne kapılarının açılmış olduğunu anlamıştı.

Ömrünü kardeşleri arasında savaş yaparak geçirmişken şimdi, kardeşlerinin karşısında olan bir savaşçı olamazdı!..

Evet… Peygamber’in (s.a.v.) müşriklerle yapılan savaştaki maharetini takdir ettiği kimsenin, bu maharetle bir mü’minle savaşmaya veya bu maharetle bir müslümanı öldürmeye hakkı yoktu…

Bu sebepten eşyasını aldı ve Rabeze’ye gitmek üzere Medine’yi terketti… Daha önce Ebû Zerr de hicret yeri olarak aynı yeri seçmişti…

Seleme, Rabeze’de hayatının geri kalanını yaşadı. Nihayet bir gün, hicretin yetmiş dördüncü yılında, onu Medine özlemi sardı. Ziyaret için oraya gitti…

Orada birinci ve ikinci günü geçirdi…

Ve üçüncü gün vefat etti…

Böylece, onu, kanatları altına alıp ondan önceki mübarek arkadaşları ve salih şehidlerle birlikte barındırmak için Medine’nin sevgili ve taze toprağı çağırmıştı.(Ne adam…Ve ne şehid?!)

Annesi, büyük hicret yolunda Mekke’den Medine’ye hicret etmek üzere alevler içinde yanan çölü katederken o, annesinin karnında mübarek bir cenindi…

Böylece Abdullah b. ez-Zübeyr’e daha dünyaya gelmeden ve ana rahminden çıkmadan muhacirlerle birlikte hicret etmesi nasib olmuştu…

Annesi Esma (r.a.), Medine tepelerindeki Küba’ya varır varmaz, doğum sancısı tutmuş ve Rasûlullah’ın (s.a.v.) ashabı olan muhacirler Medine’ye indikleri sırada, cenin halindeki muhacir de Medine topraklarına inmişti…

Hicretin ilk çocuğu, Rasûlullah’ın (s.a.v.) Medine’deki evine götürüldü. Rasûlullah (s.a.v.) onu öptü ve ağzına mübarek tükrüğünü koydu. Böylece Abdullah b. ez-Zübeyr’in karnına giren ilk şey Rasülullah’ın (s.a.v.) tükrüğü oldu.

Müslümanlar Medine’de toplandılar ve çocuğu beşiğine götürdüler. Daha sonra, Kelime-i Tevhid ve tekbir getire getire onu Medine’nin bütün caddelerinde dolaştırdılar.

Çünkü Hz. Peygamber ve ashabı Medine’ye yerleşince yahudilerin canları sıkılıp kin ve intikam duyguları kabardı. Müslüman-lara karşı sinir harbine başladılar. Kahinlerinin müslümanlara büyü yapıp onları kısırlaştırdıklarını, artık Medine’nin yeni bir müslüman çocuğuna şahid olamayacağı dedikodusunu yaydılar…

Abdullah b. ez-Zübeyr’in gayb aleminden üzerlerine bir hilal gibi doğması, kaderin Medine yahudilerinin iftirasını damgalayan, onların iftira ve yalanlarını iptal eden bir vesika oldu…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir