Cennetlik Asa

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

CENNETLİK ASA
Yine saâdet asrından bir gündü… Alemlere Rahmet olan Cenâb-ı Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), sahabilerden Abdullah b. Üneys”i evine götürdü ve ona bir asa verdi:

—    Ey Abdullah, dedi, bu asayı yanında sakla!..

Abdullah, Nebiler Nebisinden asayı alıp halkın arasına çıktı. Onu asa ile görenler sordular:

—    Nedir bu asa?

Cevap verdi:

_ onu bana Allahın Resûlü verdi ve yanımda sakla. mamı emir buyurdu.

Dediler ki:

—    Ey Abdullah!.. Nebiyyi Ekremin yanma dönsen de, bu asayı sana ne için verdiğini sorsan, olmaz mı?

Abdullah derhal Kâinatın Efendisinin mübârek hu. zuruna koştu:

—    Ey Allahm Resûlü, dedi, sana feda olayım!.. Bu asayı bana niçin verdiniz?..

İki cihanın sa&det güneşi buyurdular ki .*

—    Bu, kıy&met günü aramızda bir alâmettir. O zaman insanların asaya dayananları pek azdır.. Sen Cennette buna dayanırsın!.. (‘)

Abdullah sevinç ve saâdetinden uçacak gibi oldu… Vefatma kadar da o mübarek asayı yanandan hiç ayırmadı… Ölüm yatağına uzandığı zaman ev halkına şöyle dedi*.

—    Bu asayı kefenimin içine koyun ve benimle beraber kabre gömün…

Vasiyeti aynen yerine getirildi… Abdullah b. Üneys (Radıyallahü Anh), Nebiler Serverinden asayı aldıktan sonra büyük ve çetin bir işle vazifelendirildi…

Şöyle ki, Hâlid b. Süîyan isimli kâfir etrafına adamlar toplamış, Allahm Resulü üe çarpışmak için hazırlıklara başlamıştı. Bunu haber alan Peygamber-i Zî.ytn bir gün Abdullah”ı huzuruna çağırdı:

—    Ey Abdullah, dedi, bana erişen habere göre: Hâlid b. Süfyan b. Nübeyh el-Hüzeli, benimle çarpışmak için adamlar, topluyormuş. Kendisi, bu sıralarda Nehle”de veya Urene”dedir. Gidip onu öldürebilir misin?

Abdullah b. Üneys (Radıyallahü Anh) şevkle atıldı:

—    Öldürürüm, ey Allahm Resûlü!.. Fakat onu bana tarif ediniz ki, kendisini gördüğüm zaman tanıyabileyim!..
Alemlerin Efendisi dediler ki:

—    Onu gördüğün zaman şeytanı hatırlarsın!.. Onunla s?nin arandaki alâmet, onu görünce, kendinde bir ürperme ve korku hâli bulursun!..

Abdullah, yeleli arslanlar gibi başını dik tutarak:

—    Ey Allahın Resülü, dedi, seni Hak ve gerçek dinle gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben hiç kimseden, hiçbir şeyden korkmam . (*)

Yâ NebiyyallahL Allah beni sana fedâ kılsın!.. Düşmanı avlamak için gerektiğinde, sizin aleyhinizde bir şeyler söyleyebilir miyim?

—    Dilediğini söylemekte serbestsin!..

—    O halde, ben de gider onun canını cehenneme gönderirim!..

Gerçekten o kâfirin işini bitirmek gerekiyordu… Abdullah derhal kılıcını kuşanıp yola revan oldu… Hem gidiyor, hem de şöyle haykırıyordu:

—    Ben filân oğlu filânım!..

Nihayet yolu Ürene ovasına ulaştı… İşte aradığı adam oradaydı, yüce Allah, onu düşmanı ile karşı karşıya getirmişti… Hâlid b. Süfyan elindeki asasıyle yeri yırta yır-ta yürüyor, arkasında da kendisine bağlı cengâverler gidiyordu…

Kuduz kâfirin yüzü gecelerden daha korkunç bir karanlığa bürünmüştü. Abdullah, onu görür görmez hemen tamdı… Vücudu baştan ayağa ürperdi, kendi kendine şöyle mırıldandı:

—    Allah ve Resulü doğru buyurmuş!..

İkindi vakti olmuş, güneş yavaş yavaş ufukların zirvesinde göz kırpmaya başlamıştı… Abdullah b. Üneys (Badıyallahü Anh), ona doğru küt küt yürüdü. Fakat sonra bundan vazgeçti. Çünkü çarpışmaya girecek olsa ikindi tia.TTnw.ini kaçıracaktı. Önce namazım kılmalı, sonra hesaplaşmak idi. O da öyle yaptı…

önce namazını kıldı, sonra da, başını önüne eğip ona doğru yürüdü. Yanına vardığında kafir kanlı gözlerini ona dikip sordu:

—    Kim bu adam?

Abdullah hemen cevap verdi:

—    Senin nâmını ve şu Muhammed adındaki kişi için adamlar toplamakta olduğunu işiten ve bu gâye ile yanına gelen Huzâalı Araplardan bir adam!.

Hâin kâfirin gözleri sevinçle pırıldadı:

—    Evet, dedi, ben bu iş üzerindeyim. Onun için adamlar topluyorum. Bir gün varıp işini bitireceğim!..

Abdullah b. Üneys, içinden kıkır kıkır gülüyordu:

—    Ben de seninle beraberim!..

—    Bu işten kârlı çıkarsın!..

—    Öyle ümid ediyorum!.. Artık onun işini bitirmek gerek… Çünkü o, ortaya attığı bir din ile bizleri atalarımızın yolundan ayırdı. Kendisine uymayanları da akılsızlıkla suçladı…

—    Gerçekten öyle!..

Bu şekilde konuşarak Hâlid b. Süfyan”ın çadırına kadar vardılar. Kâfir onu kendisine dost zannediyordu…

Fakat az sonra dost kim, düşman kim, Peygamber aleyhinde bulunmak ne demek öğrenecekti… Çünkü Abdullah hep fırsat kolluyordu…

Şu anda adamları Hâlid b. Süfyan”m yanından uzaklaşmışlardı. Allah, Abdullah’a yardım ediyordu… Hâlid b. Süfyan ona seslendi»

—    Ey Huzâalı kardeş, yanıma gel!..

Abdullah hemen onun yanma gitti. Kâfir adam hiçbir şeyden şüphelenmiyordu:

—    Otur, dedi…
Abdullah gösterilen yere oturdu… Bir zaman sohbet ettiler, sonra herkesi uyku bastırdı… Halk uykuya dalınca, Abdullah b. Üneys (Radıyallahü Anh) kılıcını çekti:

—    Ey Allah Resulünün düşmanı, dedi, seni şimdi elimden kim kurtarabilir?…

Ve bir kılıç darbesiyle onun imansız başmı yere düşürdü…

Kâfir «gık» demeye bile kendinde takat bulamadı… Yerler bir kan havuzu hâlini alıvermişti… Bu halden haberdar olan kâfir kadınlan çığlığı bastılar:

—    Yetişin!.. Hâlid öldürüldü!..

Gecenin ürpertici karanlığı arasında göklere yükselen feryatlar yüreklere kurşun gibi iniyordu…

Abdullah, kâfirin kesik başını alarak karanlığın koy-nunda kayboldu… Ve dağda bir mağaraya girip gizlendi.. Allahın hikmetiyle mağaranın ağzına bir örümcek ağ gerdi…

Kâfirler her tarafı didik didik ediyorlardı. Mağaranın ağzına kadar geldiler… Ne var ki, içeriye bakmayı akıl edemediler… Abdullah içeride onlann hâline gülüyordu…

Kâfirler dönüp gidince yola revan oldu… Geceleri yürüyerek, gündüzleri de gizlenerek on sekiz gün sonra Nur şehri Medine”ye geldi. Derhal Mescid-i Nebiye koştu, kesik başı Nebiler Nebisinin önüne koydu:

—    Ey Allahın Resulü, dedi, işte düşmanının kesik başı!..

Âlemin Fahri:

—    Yüzün ak olsun!..

Buyurdular, sonra ilâve ettiler:

—    Muradına erdin!…

Abdullah (Radıyallahü Anh):

—    Ey Allahın Resûlü, dedi, sen de muradına erdin!..

—    Evet… Bizi muzaffer kılan Allah”a hamd olsun!..

Ve Abdullah b. Üneys, yaptıklarım bir bir hikâye ^ ti. Allahın Resûlü onu derin bir haz ile dinlediler.

Abdullah b. Üneys, Cüheyne kabilesinden ve Ehl-i Suffa”dandı. Çölde otururdu. Ramazanda Medine”ye iner, geceleri Mescidde, Suffa”da kalırdı. Putlan kırmakla da meşhurdu…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir