Bir Gencin Kabirden Seslenmesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BİR GENCİN KABİRDEN SESLENMESİ

Hak ve adâlet Güneşi Hazret-i Ömer (Radıyallahü Anh) ‘in devrinde ibâdete düşkün, mescide müdâvim bir genç vardı… Âdeta mescid kuşu idi, Pınl pırıl bir imana ve tatlı bir yüze sahipti…

Mü”minler Emiri çok kerre ona hayret ediyordu… Bu güzel ve iyi huylu gencin ihtiyar bir babası vardı… Genç, yatsı namazım kıldıktan sonra ihtiyar babasının yanına dönüyordu… Ne var ki, yolu, adı kötülüklere karışmış bir kadının evinin önünden geçmedeydi…

Kötü tabiatlı kadın onu baştan çıkarmayı, ayağını kaydırıp helake sürüklemeyi aklına koymuştu… Çünkü genç Ülker yüdızı gibi parlaklıkla gönüllere fitneler salıyordu…

Kadın bir gün yol üzerine çıkıp kendini ona arzetti:

—    Ey delikanlı!.. Benimle olmak istemez misin?

Genç, onun bu çirkin teklifini kabul etmedi ve yürüyüp gitti… Ne var ki, yolu da hep oradandı… Ve o fitneler fitnesi kadın da ateşten ağını kurup duruyordu…

Yine bir gece evine dönüyordu…

O da ne?

Kadın bin türlü işve üe yolunun üzerindeydi =

—    Gel, diyordu, gel ki, sana unutamıyacağm bir âlem yaşatayım!..

Genç, bir an için her şeyi unutup o hilebazın peşine düştü. Eve gelince kadın içeriye girdi… Genç onun ardı-sıra gitmek üzereydi ki, beyninde bir İlâhi şimşek çakıverdi. Rabbını hatırladı, ondan utandı, korktu ve dilinden şu âyet dökülüverdi:

—    «Allah”dan korkanlar, kendilerine Şeytan”dan bir vesvese dokunduğu zaman, Allah’ı ve azabını düşünürler; bir de hemen bakarsın ki, onlar doğru yolu bulup Şeytan”ın vesvesesini atmışlardır bile.» O

Bu âyeti hatırlamasiyle yere düşüp bayılması bir oldu… Rabbinin makamından korkmuş, felâketin eşiğinden dönmüş, yere yığılıp kalıvermişti…

Avını elinden kaçıran canavar ruhlu kadın da bu hâlo hayret etmişti… Câriyesine seslendi:

—    Â kadın, gel şu işe yaramaz genci buradan defedelim!..

ölüler gibi baygın yatan genci sürükleyerek kendi evinin kapışma kadar getirdiler…

İhtiyar adamın kapısını yumruklamaya başladılar:

—    Güm, güm, gümmm!..

İçeriden ihtiyarın sesi aksetti:

—    Kim o, ne istiyorsunuz?

Cevap verdiler:

—    Oğlunu getirdik, aç kapıyı!..

Sonra kaçıp gözden kayboldular… İhtiyar baba ahla-ya pohlaya kapıyı açtı… Oğlunu kapı önünde ölüler gibi cansız yatar görünce feryâdı bastı:

—    Yetişin, komşular!..

ihtiyarın «sesini duyanlar hemen koştu. Genci içeri

aldılar. Ne var ki, genç hâla kendine gelemiyordu…

Aradan epeyce bir zaman geçince yavaş yavaş gözlerini açtı. Babası sevinçle sordu:

—    Ey iki gözümün nuru, neyin var?

Çocuğun dudakları hafif hafif kıpırdadı:

—    Bir şeyim yok!..

İhtiyar baba yaralı ceylânlar misâli çırpmıyordu:

—    Allah aşkma söyle, bu ne haldir?

Genç, başından geçenleri bir bir anlattı. Babası:

—    Ey benim, cennet mumu oğlum, dedi, hangi âyeti okumuştun?

Genç aynı âyeti tekrar etti. Ne ki, yine kendinden geçiverdi. Bu defa gerçekten tamamiyle dünyadan el yumuştu… Ruhu kuşlar gibi uçmuş, Rahmana yürüyüvermişti…

İhtiyar babanın gözleri bulut gibi yaş döküyordu… Ama ağlamak gideni geri getirmezdi ki…

Derhal o elmas gönüllü genci yıkadılar ve gece vakti götürüp kabre koydular… Sabah olunca bu hâdise Mü”-minler Emiri Hazret-i Ömer”e ulaştı…

Allah Resulünün şanlı halifesi, gencin babasına gelerek başsağlığı diledi ve:

—    Ey iyi adam, dedi, bana niye haber vermedin?

İhtiyar boyun büktü:

—    Ey Müminlerin Emiri, vakit geceydi. O yüzden size haber veremedim…

—    O halde beni onun kabrine götür!..

—    Peki, ey Müminler EmîriL

İhtiyar önde, İslâm devletinin en büyük reisi arkada gencin kabrine kadar yürüdüler… Nihayet kabristana varıp kabrin başında durdular. Hazret-i Ömer o gence seslendi:

—    Ey şeker huylu genç!.. «Rabbi huzurunda durmaktan korkanlar için iki cennet vardır.» (“)
(2) Rahman: 46.

Herkesin hayretli bakışları arasında kabirdeki genç Mü”minler Emlrine:

— Yâ Ömer, dedi, Rabbim cennette bana onlan ikj defa verdi! (“)

Gerçekten Rabbinin makamından korkanlar ebedi sürür evi olan Cennete nâil olacaklardır… Nefs ve heva-nın esişine tabi olanlar ise nedâmetle başlarına topraklar saçacaklardır…

Bugün iyilik tohumu eken, yarın saâdet meyvelerini elde edecektir.

O halde: .

Alnında hikmet nûru güneş gibi parlasın, Marifetin yuvası olmalı gönül tasın!…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir