Hz Salih Peygamberin Devesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Semud kavmi, Hicaz’la Şam arasındaki bölgede, Filistin’e yakın bir vadide yaşardı. Ülke, dillere destan olacak kadar mamurdu. Fakat insanları münkirdi. Salih Peygamber işte bu kavmi doğru yola sevk için gönderilmişti. Lâkin onu dinleyen, irşadına kulak veren yoktu.

Semud’un isyankâr ve putperest milleti bir gün kendilerine nasihat eden Hakk elçisine:

“Bizi babalarımızın taptığına inanmaktan men mi ediyorsun? Şimdi bizler sizin gibi bir kişiye mi tabi olacağız. Bari mûcize göster de sana öyle inanalım. Meselâ şu yalçın kayalı tepeden bir deve çıkar” dediler.

Sâlih aleyhisselâm Allah’a niyaz etti. O anda kaya ikiye bölündü, içinden sürmeli gözlü, dişi bir deve peyda oldu.

Semudlular, gördüklerinden dolayı şaşkına döndüler… Fakat iman etmek zordu. Çünkü Salih Peygamber’i sevmiyorlar, Rabbine inanmayı da istemiyorlardı. Kendi putları vardı. İçlerinden birkaç kişi müstesna, çoğu yine inkâr rüzgârlarına tabi oldu.

Salih Peygamber, deveyi okşayarak Semudlulara şu tenbihi yaptı:

“Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Ondan başka ilâh yoktur. Rabbinizden size bir belge geldi. Allah’ın bu dişi devesi bir delildir. Bırakın onu arzda otlasın. Sakın ona kötülük etmeyin, sonra azaba uğrarsınız. Allah’ın sizi Ad kavmi yerine getirdiğini, köşkler kurup yerleştiğinizi hatırlayın. Rabbin nimetlerini anm. Yeryüzünde bozgunluk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

İmansızlar, devenin topraklarında otlamasına hemen itiraz ettiler:

“Nasıl olur, kuyularda suyumuz az. Bize bile yetmeyen suyumuzu ona mı içirelim” dediler.

Sâlih aleyhisselâm:

“Su nöbetle aranızda kullanılır. Deve, suyun başına muayyen bir günde gelir. Yalnız o gün onu rahat bırakın. Kötülük yaparsanız Allah’ın azabına uğrarsınız,” diye ısrar etti.

Semudlular, içlerinden gülüp:

“Elbette deve günden anlamaz, biz de onu öldürür, kurtuluruz,” dediler.

Halbuki Hakk’m devesi hiç şaşmadı. Bol ve bereketli sütüyle de Semudlu-lan besledi. Halk, kendi su nöbetlerinde sularını aldılar, devenin gününde de onun sütünü sağıp içtiler. Buna rağmen yine de deveyi sevmiyor ve çekemiyorlardı. Nihayet bir gün içlerinden en azgın olan biri -Kurad ibn Salif- devenin ayaklarını kesip ölümüne sebep oldu. Bütün halk ta durumu önlemeyip ses çıkarmadıkları için cürümde ona katılmış sayıldılar.

Salih Peygamber haberi aldığı zaman ibâdetle meşguldü:

“Ey milletim! Andolsun ki size Rabbimin sözünü tebliğ etmiş ve gereken öğüdü vermiştim. Fakat siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.” dedi ve ekledi:
“Koşun, devenin yavrusuna yetişebilirseniz derdinize o çâre bulur. Allah’ın gazabını ancak o üzerinizden alır.” buyurdu.

Koştular, fakat yavru ortalıklarda yoktu. Hakk’ın gazabına uğramaları için artık üç günleri kalmıştı. Semud’lular:

“Hey Salih! Gerçek mürselinden isen bizi tehdit etmekte olduğun azabı görelim,” diyerek Peygamberlerine bir de meydan okudular.

Dördüncü gün, bir Pazar günü, ortalık sarsıldı, yer gök karıştı. Semud’lular, çığlıklarla, hayvan ağılma konan kurumuş otlar gibi (Kamer sûresi, âyet 30) yerlerde süründüler. Allah’ın kahrı Semud’u helâk etti.

“Sanki orada yaşamamış, oturmamışlardı. Bilin ki Semud milleti Rab-lerini inkâr etmişti. Bilin ki defoldu Semud.” (Hûd s. âyet: 68)

Salih Peygamber ve kendisine iman etmiş olan mü’minler, İlâhî emirle Filistin’e, sonra da Mekke çöllerine hicret etmişlerdi.

Aradan asırlar geçti, fakat o mübarek deve yavrusunun kaybolduğu havaliden geçen develerin kendilerinden geçtiği, mestlikle yere çöktüğü görüldü.

Kur’an-ı Kerim’in Hûd, A’raf, Kamer ve Şems sûrelerinde anlatılan Salih Peygamber’in hikâyesi günümüz için de ibrettir. Allah, Kamer sûresinin 21 ve 22 nci âyetlerinde şöyle buyuruyor:

“Benim azabım ve tehditlerim nasılmış? Andolsun ki biz, Kur’an-ı öğüt olsun diye kolaylaştırdık. İbret alan yok mudur? Semud milleti de kendilerini korkutan Peygamberi yalanladı.”

Kıssadan hisse almasını bilenlere göre “deve”, sâlih kişilerin varlıklarına işarettir. Münkirlerin sınanması ve helâk edilmesi için tuzaktır. Devenin yavrusu, Peygamber ve Allah dostlarının gönlüdür. Ancak onların hatırını yapan kurtulur. Fakat basiretsizler, o gönlün kıymetini bilemezler… Münkirler, Peygamber ve velilerin vücut aynalarında kendi çirkinlik ve kusurlarını seyrederler. Onlara düşmanlıkla, onları dinlememekle ancak kendilerine düşmanlık ederler.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir