Yetim Çocuğun Miras Hakkı İle İlgili Hikayesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İslâm dini, yetimlere iyi davranılmasını, onların mallarının korunmasına son derece önem vermiştir. Kur’an-ı Kerîm’in 21 yerinde doğrudan veya dolaylı olarak yetimlerin gözetilmesi emredilmektedir. Bu âyetlerden birisinde şöyle buyurulmaktadır: “Gerçek, yetimlerin mallarını haksız (ve haram) olarak yiyenler, karınlarına ancak bir ateş yemiş olurlar. Onlar çılgın bir ateşe gireceklerdir”. (Nisâ, 4/10).

Yetim, kendi malını idâre edemeyeceği için, onun mallarını vasîsi idare eder. Onun şahsî işlerini ise velîsi yürütür. Vasî, yetimin malından, maddî zararı kesin olan harcamalarda bulunamaz.

Nevadir—i Süheyli’den özet bir olay: Abbasi halifelerinden Muktedir Billah’ın zamanında Şam’da mübarek bir zat vardı. Zengin olmasına rağmen hastalığına çare bulunamamış, nihayet vefat etmiş, biricik yavrusu da küçük yaşta yetim kalmıştı.

Zaman geçti, çocuk yetişti. Ancak zengin adamın çocuğu fakir bir hayat yaşıyordu. Ona: ‘Senin baban zengin bir zattı, seni düşünmüş olmalıdır, hiç para bırakmamış mı?’ diye soruyorlar; o ise, omuzlarını hayır anlamında silkiyor, yokluk içinde sabır ve şükürle yaşıyordu.

Bir gece rüyasında ak sakallı, nur yüzlü bir zat ona şöyle seslendi:

– Evladım, senin baban tedbirli adamdır. Seni böyle yokluk içinde bırakmamıştır. Ama gel gör ki, her şeyin bir sebebi vardır. Senin bu servete kavuşma sebebin de Mısır’dadır. Ka-hire’ye git, şehrin en büyük camisinin kapısında bekle, sana rızkının nerede olduğunu bildirecekler öğren, gel, bolluğa kavuş.

Bu rüya üç defa tekrar edince, çocuk: ‘Bunda da bir hikmet vardır.’ diyerek Kahire’nin yolunu tutar, söylenen caminin önünde beklemeye başlar. Günler geçer; ama bir sebep ortaya çıkıp da birisi bir şey söylemez. Ancak şurada burada bulduğu küçük işlerde çalışarak karnını doyurabilir.

Bir gece yine caminin önünde beklerken şehrin zabıta âmiri görüntüsünde bir adam gelip sorguya çeker:

– Gecenin bu saatinde ne işin var burada? Ne bekliyorsun?

– Ben Şam’dan gelen bir garibim.

– Ne için geldin?

– Rüyamda benim rızkımın Kahire’de olduğu söylendi, ‘Git, orada bekle, sana biri rızkının yerini bildirecek.’ dendi. Onun için bekliyorum burada Bu açıklamaya kızan meçhul adam:

– Be hey ahmak, insan rüyaya bakarak Şam’dan buraya kadar gelir mi? Ben kaç zamandır rüyamda Şam’da Emevi Ca-mii’ne bakan iki katlı bir ahşap evin bodrumunda, bir küp dolusu altın saklı olduğunu görüyorum. Kalkıp da oraya gidiyor muyum?

Bu sözler yoksul gencin kafasında şimşekler gibi çakar. Çünkü adamın tarif ettiği ev kendi evidir.

Hemen döner, günlerce yol yürüyerek nihayet memleketi Şam’a gelir ve ilk işi evin bodrumuna inip tarif edilen yeri eşmek olur. Daha ilk kazmada küpün karşısında olduğunu görür. Küpün üstünde ise yazılı bir kâğıt: “Oğlum, sen küçüktün, servetimi sana veremezdim, elinden alıp seni mahrum bırakabilirlerdi. Nasıl olsa bunları bulup sahip olmayı bileceksin diye buraya gömdüm. Bunlar helal kazançtır. Sakın zekatını, sadakasını vermeyi unutma. Hayırlı yerlerde harca. Yoksulları gözet.”

Ertesi gün Şam’da dellallar bağırmaya haşlar:

– Yoksulların hepsi de Emevi Camii’nin önüne gelsin!

Ne kadar yoksul varsa orada toplanır. Halkın hayret dolu bakışları içinde fakir gencin zengin adam gibi yoksulların her birine altın dağıttığı görülür. İşin iç yüzünü sonradan anlayanlar:

– Bârekellâh, tedbirli babaya. Oğlunu böylesine bir fira-setle düşünmüş, en sonunda mirasını ona intikal ettirmeyi de başarmış.

Yaşlı bir zat ise,

– Elbette bu miras bu genci bulacaktı, der ve ilâve eder:

– Çünkü bu genç yokluk günlerinde hep sabır içinde şükretti, istikametini bozmadı, helal mirasa layık olduğunu ispat eylemiş oldu. Bundan sonra Rabb’imiz ona asayiş memuru suretinde Hızır’ı gönderip servetin yerini bildirdi Mısır’da.

– Peki, derler niye Şam’da bildirmedi de ta Mısır’da haber verdi Hızır?

Mübarek zat şöyle açıklar hikmetini;

– Kolay kazanılan servet kolayca elden çıkarılabilir. Onun için bu kadarcık bir zorluk çekmeliydi ki elindekinin kıymetini bilsin, israfla harcama yoluna gitmesin.

Nevadir’den bir nadir olay sizlere.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir