Tasavvuf Hakkında Bilgi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Tasavvuf nedir
TASAVVUF; Allah Rasûlüʼyle her hususta beraber olabilme gayretidir. Allah rızası için nefsi her türlü kötü huylardan temizleyip kalbi, Allah’ın zikri ile cilalıyarak nurlandırmak ve bu vesile ile taklidi imandan kurtulup tahkiki imana ulaşmaktır.. Tasavvuf, İslâmı derûnî bir şekilde yaşamaktır. Bunun gibi bir çok tasavvufun tanımı vardır. Velhâsıl TASAVVUF; Allah Rasûlüʼnü aşk ile yakından tanıyabilme, Oʼnun yüce karakter, şahsiyet ve ahlâkından nasîb alarak, dîni, özüne ve rûhuna uygun bir tarzda, vecd içinde yaşayabilme gayretidir.

İslâm şeriâtı dört bölümden ibârettir.
1— Fıkıh.
2— Kelâm.
3—Ahlâk.
4—Tasavvuf.
Fıkıh, helal ile haramı, sahih ile batılı açıklayan ilimdir, konusu namaz, zekât, oruç, hacc, alış-veriş, icâre, vakıf, vasiyyet, ferâiz, nikâh, talak, hudûd, hilâfet gibi mükelleflerin fiil ve sözleridir.

Kelâm, dini inançları isbatlamak için belgeleri serdederek vârid olan şüpheleri izâle eden ilimdir. Konusu, Allah’ın zât ile sıfatlan ve âhiret ahvalidir.
Ahlâk, iyi meziyetler edinmek, kötülerden korunmak için iyi ve çirkin davranış ve hususiyetleri inceleyen ilimdir. Konusu; cömertlik, cimrilik, müsâmaha, intikam, isâr – başkasını kendinden üstün tutma – ve hodgâmlık. Güler yüzlülük ve suratın asık olmaması…

Tasavvuf; kemâle ermek için ruhu, ibâdet, zikir ve fikir gibi şeylerle terbiye ettirip nefsi kalb hastalıklarından tezkiye etme yolunu gösteren ilimdir. Konusu, zikir, fikir, ahlâk, riyâ, muhabbet, buğz, tevazû ve kibir, hırs, mürâkabe, mücâhede ve tevekkül gibi şeylerdir. Yukarda yapılan açıklamadan anlaşıldığına göre şeriât dört dallı bir ağaç gibidir.
Şeriâata -İslâma- inanan herkesin mutlaka onun muhtevası olan bu dört dala da inanması gerekir. Çünkü ilm-i kelâma ait olan Allah ve sıfatlarına ve fıkha ait olan namaz ve oruca imân etmek gerektiği gibi tasavvufa ait olan zikir, fikir ve ihlas gibi şeylere imân etmek de gerektir. Demek kelâm ve fıkıh İlâhi olduğu kadar tasavvuf da İlâhîdir.

Zira Kur’ân-ı Kerîm kelâm ve fıkıh meselelertnden söz ettiği gibi zikir, fikir ve ihlâs gibi tasavvuf meselelerinden de söz etmiştir. Tasavvufu Hz. Ebubekir veya Hz. Ali’ye isnâd etmek doğru değildir. Ayrıca “Herkesin mutlaka bir şeyhe intisab etmesi gerekir” diye bir şart yoktur. Böyle olsaydı mutlaka Kur’ân veya sünnet bunu kesin olarak açıklayacak ve İslâm’ın farzlarından biri kabul edecekti. Meselâ kelâm ve fıkıh için bir kelâmcıya veya bir fakihe intisâb etmek icab eder mi? Etmez. Etmediğine göre tasavvuf için de bir mutasavvıfa intisab etmek de icâb etmez.

Ve bunun için delil yoktur. İslâm’ın kaynaklan meydandadır. Ancak herkes için bilinmesi gereken kelâm ve fıkhı meseleleri öğrenmek zorunlu olduğu kadar tasavvufî meseleleri öğrenmek de zorunludur. Yâni kelâmdan Allah’ı ve sıfatlarını bilip O’na iman etmek, fıkıhtan namaz, zekât, oruç ve hacc gibi meseleleri öğrenmek ve uygulamak vâcib olduğu kadar zikri, fikri, ihlâsı, muhabbeti öğrenmek ve onu uygulamak, riyakârlığı ve müslümanlara karşı buğzun haram olduğunu bilmek ve ondan uzaklaşmak da vacibtir. Ancak bir kimse kelâmcı veya fakih olmak isterse bir kelâmcıdan veya fakülten mutlaka ders almak ve derse devam etmek mecburiyetindedir. Yoksa ne kelâmcı ne fakih olur. Kezalik bir kimse mutasavvıf olmak istiyorsa mutlaka bir tasavvuf mürşidine devam etmesi lâzımdır.
Yalnız bugün mutasavvıf denilen kimselerin yüzde doksan sekizi mutasavvıf olmaktan ziyade birer tüccar, birer siyâsîdir.

Gaye servet, şan, şeref ve makamdır. Bir mevlidhân veya bir duahan veya sanatkârın gayesi ne ise piyasada mevcut ehli tasavvufun çoğu da aynı gayeyi taşıyor. Dikkat edilsin hepsini kasd etmiyorum. Çoğu diyorum. Bakınız Cüneyd-i Bağdadî ne diyor: Tasavvuf Hakkın şendeki seni öldürmesi ve kendisiyle yaşatmasıdır. Yani insanın nefsini yok etmesi ve yalnız Hakk’ın irâde ve ihüyânyla hareket etmesidir. Ma’rûf Kerhî de şöyle diyor: Tasavvuf, hakikatlan almak ve yaratılmışların elinde her ne varsa hepsinden ümidi kesmektir. Tasavvuf iddiasında bulunan kimse bunların sözleriyle kendini ölçsün. Böyle olursa zâten ona sözümüz yoktur. Yoksa onun da söz söylemeye hakkı olamaz. Tasavvuf, ilmi fıkıh ve kelâm ilminden sonra ortaya çıkmıştır. Çünkü Peygamberin (sav) irtiha-linden sonra ilk önce Kur’ân-ı Kerîm bir araya getirildi.

Bilahare uydurmacı ve yalancılardan korunmak gayesiyle hadislerin derlemeşine başlandı. Sonra gün geçtikçe genişleyen İslâm âleminde vaki olan hâdis ve olaylara cevap vermek için ehli ilm, fıkıh ve kelâmla meşgul olup bu sahada çok eser verdiler. Ve uzun zaman ulema sadece bununla iktifâ ettiler. Fakat Gazali nin dediği gibi sadece alış-veriş, icâre, selâm, nikâh ve talak gibi meselelerle uğraş-mak kalbe kasavet veriyor. Bunun için ulemâ ve mutasavvıflar İslâm’ın bir bütünü olan zikir, fikir, mücâhede, riyâzet, ihlâs, muhabbet ve Allah korkusu gibi mefhumların üzerine durup zıdlanyla birlikte açıklayıp hakkında eser yazdılar. Ve böylece tasavvuf ilmi de metodlu bir şekilde ortaya çıkmış oldu.

Tasavvuf sahasında yazılmış eserlerin en güzeli Gazâlî’nin kitaplarıyla Ebû Tâlib al-Mek-ki’nin Kûtü’l-Kulûb ismindeki kitabıdır. Bu hususta İhyâül-Ulûm kâfi ve vâfidir. Hülâsa her müslüman -Yâni İslâm’ı bilen ve onunla amel eden- hem kelamcı, hem fakih, hem ahlâkçı, hem mütesavvıf-dır. Çünkü İslâm bunlardan ibarettir. Başka bir şekilde tasavvufu izâh etmek doğru değildir. Avamın hurafe ve hikâyelerine ehemmiyet verilmemesi lâzımdır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna