Kehf Suresi Türkçe Okunuşu Arapça Yazılışı ve Meali

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kur’ân-ı kerîmin on sekizinci sûresi. Gåşiye sûresinden sonra, Nahl sûresinden önce inmiştir. Kehf sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yüz on âyet-i kerîmedir. Eshâb-ı Kehf’in kıssasını anlattığı için, Sûret-ül-Kehf denilmiştir. Sûrede, Kur’ân-ı kerîmin indiriliş sebebi, Eshâb-ı Kehf hâdisesi, Allahü teâlânın Resûlullah efendimize bâzı dînî ve ahlâkî emir ve tavsiyeleri ile dünyâ hayâtının geçiciliği, güzel amellerin kıymeti, Zülkarneyn aleyhisselâm ile ilgili olaylar ve başka hususlar anlatılmaktadır. (Râzî, Taberî, Kurtubî, Ebû Hayyân)

Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Kehf süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Fazileti : Kim Kehf sûresinin ilk on âyetini ezberlerse, Deccâlın fitnesinden korunur. (Hadîs-i şerîf-Tirmizî, Müslim)

KEHF SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. El hamdu lillahillezî enzele ala abdihil kitabe ve lem yec’al lehu îveca

2. Kayyimel li yunzira be’sen şedîdem mil ledunhu ve yubeşşiral mu’minînellezîne ya’melunes salihati enne lehum ecran hasena

3. Makisîne fîhi ebeda

4. Ve yunzirallezîne kaluttehazellahu veleda

5. Ma lehum bihî min îlmiv ve la li abaihim keburat kelimeten tahrucu min efvahihim iy yekulune illa keziba

6. Fe lealleke bahîun nefseke ala asarihim il lem yu’minu bi hazel hadîsi esefa

7. İnna cealna ma alel erdî zînetel leh ali nebluvehum eyyuhum ahsenu amela

8. Ve inna le caîlune ma aleyha saîydem curuza

9. Em hasibte enne ashabel kehfi ver rakîymi kanu min ayatina aceba

10. İz evel fityetu ilel kehfi fe kalu rabbena atina mil ledunke rahmetev ve heyyi’ lena min emrina raşeda

11. Fe darabna ala azanihim fil kehfi sinîne adeda

12. Summe beasnahum li na’leme eyyul hîzbeyni ahsa lima lebisu emeda

13. Nahnu nekussu aleyke nebeehum bil hakk innehum fityetun amenu bi rabbihim ve zidnahum huda

14. Ve rabatna ala kulubihim iz kamu fe kalu rabbuna rabbus semavati vel erdî len ned’uve min dunihî ilahel le kad kulna izen şetata

15. Haulai kavmunettehazu min dunihî aliheh lev la ye’tune aleyhim bi sultanim beyyin fe men azlemu mimmeniftera alellahi keziba

16. Ve izî’tezeltumuhum ve ma ya’budune illallahe fe’vu ilel kehfi yenşur lekum rabbukum mir rahmetihî ve yuheyyi’ lekum min emrikum mirfeka

17. Ve teraş şemse iza taleat tezaveru an kehfihim zatel yemîni ve iza ğarabet takriduhum zateş şimali ve hum fî fecvetim minh zalike min ayatillah mey yehdillahu fe huvel muhted ve mey yudlil fe len tecide lehu veliyyem murşida

18. Ve tahsebuhum eykazav ve hum rukuduv ve nukallibuhum zatel yemîni ve zateş şimali ve kelbuhum basitun ziraayhi bil vesîyd levit tala’te aleyhim le velleyte minhum firarav ve le muli”e minhum ru”a

19. Ve kezalike beasnahum li yetesaelu beynehum kale kailum minhum kem lebistum kalu lebisna yevmen ev ba’da yevm kalu rabbukum a’lemu bi ma lebistum feb’asu ehadekum bi verikîlum hazihî ilel medîneti fel yenzur eyyuha ezka taamen fel ye’tikum bi rizkîm minhu vel yetelattaf ve la yuş’îranne bikum ehada

20. İnnehum iy yazheru aleykum yercumukum ev yuîydukum fî milletihim ve len tuflihu izen ebeda

21. Ve kezalike a’serna aleyhim li ya’lemu enne va’dellahi hakkuv ve ennes saate la raybe fîha iz yetenazeune beynehum emrahum fe kalubnu aleyhim bunyana rabbuhum a’lemu bihim kalellezîne ğalebu ala emrihim le nettehîzenne aleyhim mescida

22. Se yekulune selasetur rabiuhum kelbuhum ve yekulune hamsetun sadisuhum kelbuhum racmem bil ğayb ve yekulune seb’atuv ve saminuhum kelbuhum kur rabbî a’lemu bi îddetihim ma ya’lemuhum illa kalîlun fe la tumari fîhim illa miraen zahirav ve la testefti fîhim minhum ehada

23. Ve la tekulenne li şey’in innî faîlun zalike ğada

24. İlla ey yeşaellahu vezkur rabbeke iza nesîte ve kul asa ey yehdiyeni rabbî li akrabe min haza raşeda

25. Ve lebisu fî kehfihim selase mietin sinîne vazdadu tis’a

26. Kulillahu a’lemu bima lebisu lehu ğaybus semavati vel ard ebsîr bihî ve esmî’ ma lehum min dunihî miv veliyyiv ve la yuşriku fî hukmihî ehada

27. Vetlu ma uhîye ileyke min kitabi rabbik la mubeddile li kelimatihî ve len tecide min dunihî multehada

28. Vasbir nefseke meallezîne yed’une rabbehum bil ğadati vel aşiyyi yurîdune vechehu ve la ta’du aynake anhum turîdu zînetel hayatid dunya ve la tutî’ men ağfelna kalbehu an zikrina vettebea hevahu ve kane emruhu furuta

29. Ve kulil hakku mir rabbikum fe men şae fel yu’miv ve men şae fel yekfur inna a’tedna liz zalimîne naran ehata bihim suradikuha ve iy yesteğîysu yuğasu bi mani kel muhli yeşvil vucuh bi’seş şerab ve saet murtefeka

30. İnnellezîne amenu ve amilus salihati inna la nudîy’u ecra men ahsene amela

31. ulaike lehum cennatu adnin tecrî min tahtihimul enharu yuhallevne fîha min esavira min zehebiiv ve yelbesune siyaben hudram min sundusiv ve istebrakîm muttekiîne fîha alel eraik nî’mes sevab ve hasunet murtefeka

32. Vadrib lehum meśelen raculeyni ce’alnâ li-ehadihimâ cenneteyni min a’nâbin ve hafefnâhumâ binaḣlin vece’alnâ beynehumâ zer’â

33. Kiltel cenneteyni atet ukuleha ve lem tazlim minhu şey’ev ve feccerna hîlalehuma nehara

34. Ve kane lehu semer fe kale li sahîbihî ve huve yuhaviruhu ene ekseru minke malev ve eazzu nefera

35. Ve dehale cennetehu ve huve zalimul li nefsih kale ma ezunnu en tebîde hazihî ebeda

36. Ve ma ezunnus saate kaimetev ve leir rudidtu ila rabbî le ecidenne hayram minha munkaleba

37. Kale lehu sahîbuhu ve huve yuhavirruhu e keferte billezî halekake min turabin summe min nutfetin summe sevvake racula

38. Lakinne huvellahu rabbî ve la uşriku bi rabbî ehada

39. Ve lev la iz dehalte cenneteke kulte ma şaellahu la kuvvete illa billah in terani ene ekalle minke malev ve veleda

40. Fe asa rabbî ey yu’tiyeni hayram min cennetike ve yursile aleyha husbanem mines semai fe tusbiha saîyden zeleka

41. Ev yusbiha mauha ğavran fe len testetîy’a lehu taleba

42. Ve uhîyta bi semerihî fe asbeha yukallibu keffeyhi ala ma enfeka fîha ve hiye haviyetun ala uruşiha ve yekulu ya leytenî lem uşrik bi rabbî ehada

43. Ve lem tekul lehu fietuy yensurunehu min dunillahi ve ma kane muntesîra

44. Hunalikel velayetu lillahil hakk huve hayrun sevabev ve hayrun îkba

45. Vadrib lehum meselel hayatid dunya ke main enzelnahu mines semai fahteleta bihî nebatul erdî fe asbeha heşîmen tezruhur riyah ve kanellahu ala kulli şey’im muktedira

46. Elmalu vel benune zînetul hayatid dunya vel bakîyatus salihatu hayrun înde rabbike sevabev ve hayrun emela

47. Ve yevme nuseyyirul cibale ve teral erda barizetev ve hasernahum fe lem nuğadir minhum ehada

48. Ve uridu ala rabbike saffa le kad ci’tumuna kema halaknakum evvele merratim bel zeamtum ellen nec’ale lekum mev’îda

49. Ve vudîal kitabu fe teral mucrimîne muşfikîyne mimma fîhi ve yekulune ya veyletena mali hazel kitabi la yuğadiru sağîyratev ve la kebîraten illa ahsaha ve vecedu ma amilu hadîra ve la yazlimu rabbuke ehada

50. Ve iz kulna lil melaiketiscudu li ademe fe secedu illa iblîs kane minel cinni fe feseka an emri rabbih e fe tettehîzunehu ve zuriyyetehu evliyae min dunî ve hum lekum aduvv bi’se liz zalimîne bedela

51. Ma eşhedtuhum halkas semavati vel erdî ve la halka enfusihim ve ma kuntu muttehîzel mudîllîne aduda

52. Ve yevme yekulu nadu şurakaiyellezîne zeamtum fe deavhum fe lem yestecîbu lehum ve cealna beynehum mevbika

53. Verael mucrimunen nara fe zannu ennehum muvakîuha ve lem yecidu anha masrifa

54. Ve le kad sarrafna fî hazel kur’ani lin nasi min kulli mesel ve kanel insanu eksera şey’in cedela

55. Ve ma menean nase ey yu’minu iz caehumul huda ve yestağfiru rabbehum illa en te’tiyehum sunnetul evvelîne ev ye’tiyehumul azabu kubula

56. Ve ma nursilul murselîne illa mubeşşirîne ve munzirîn ve yucadilullezîne keferu bil batîli li yudhîdu bihil hakka vettehazu ayatî ve ma unziru huzuva

57. Ve men azlemu mimmen zukkira bi ayati rabbihî fe a’rada anha ve nesiye ma kaddemet yedah inna cealna ala kulubihim ekinneten ey yefkahuhu ve fî azanihim vakra ve in ted’uhum ilel huda fe ley yehtedu izen ebeda

58. Ve rabbukel ğafuru zur rahmeh lev yuahîzuhum bi ma kesebu le accele lehumul azab bel lehum mev’îdul ley yecidu min dunihî mev’ila

59. Ve tilkel kura ehleknahum lemma zalemu ve cealna li mehlikihim mev’îda

60. Ve iz kale musa li fetahu la ebrahu hatta ebluğa mecmeal bahrayni ev emdîye hukuba

61. Felemma beleğa mecmea beynihima nesiya hutehuma fettehaze zebîlehu fil bahri seraba

62. Felemma caveza kaleli fetahu atina ğadaena le kad lekîyna min seferina haza nesaba

63. Kale eraeyte iz eveyna iles sahrati fe innî nesîtul hute ve ma ensanîhu illeş şeytanu en ezkurah vettehaze sebîlehu fil bahri aceba

64. Kale zalike ma kunna nebğî fertedda ala asarihima kasasa

65. Fe veceda abdem min îbadina ateynahu rahmetem min îndina ve allemnahu mil ledunna îlma

66. Kale lehu musa hel ettebiuke ala en tuallimeni mimma ullimte ruşda

67. Kale inneke len testetîy’a meîye sabra

68. Ve keyfe tasbiru ala ma lem tuhît bihî hubra

69. Kale setecidunî in şaellahu sabirav ve la a’sîy leke emra

70. Kale fe initteba’tenî fe la tes’elnî an şey’in hatta uhdise leke minhu zikra

71. Fentaleka hatta iza rakiba fis sefîneti harakaha kale eharakteha li tuğrika ehleha le kad ci’te şey’en imra

72. Kale e lem e kul inneke len testetîy’a meîye sabra

73. Kale la tuahîznî bima nesîtu ve la turhîknî min emrî usra

74. Fentaleka hatta iza lekîya ğulamen fe katellehu kale e katelte nefsen zekiyyetem bi ğayri nefs le kad ci’te şey’en nukra

75. Kale elem e kul leke inneke len testetîy’a meîye sabra

76. Kale in seeltuke an şey’im ba’deha fe la tusahîbnî kad belağte mil ledunnî uzra

77. Fentaleka hatta iza eteya ehle karyetinistet’ama ehleha fe ebev ey yudayyifuhuma fe veceda fîha cidaray yurîdu ey yenkadda fe ekameh kale lev şi’te lettehazte aleyhi ecra

78. Kale haza firaku beynî ve beynik se unebbiuke bi te’vîli ma lem testetî’ aleyhi sabra

79. Emmes sefînetu fe kanet li mesakîne ya’melune fil bahri fe eradtu en eîybeha ve kane veraehum melikuy ye’huzu kulle sefînetin ğasba

80. Ve emmel ğulamu fekane ebevahu mu’mineyni fe haşîna ey yurhikahuma tuğyanev ve kufra

81. Fe eradna ey yubdilehuma rabbuhuma hayram minhu zekatev ve akrabe ruhma

82. Ve emmel cidaru fe kane li ğulameyni yetîmeyni fil medineti ve kane tahtehu kenzul lehuma ve kane ebuhuma saliha fe erade rabbuke ey yebluğa eşuddehuma ve yestahrica kenzehuma rahmetem mir rabbik ve ma fealtuhu an emrî zalike te’vîlu ma lem testî’ aleyhi sabra

83. Ve yes’eluneke an zil karneyn kul seetlu aleykum minhu zikra

84. İnna mekkenna lehu fil erdî ve ateynahu min kulli şey’in sebeba

85. Fe etbea sebeba

86. Hatta iza belağa mağribeş şemsi vecedeha tağrubu fî aynin hamietiv ve vecede îndeha kavma kulna yazel karneyni imma en tuazzibe ve imma en tettehîze fîhim husna

87. Kale emma men zaleme fe sevfe nuazzibuhu summe yuraddu ila rabbihî fe yuazzibuhu azaben nukra

88. Ve emma men amene ve amile salihan fe lehu cezaenil husna ve senekulu lehu min emrina yusra

89. Summe etbea sebeba

90. Hatta iza belağa matliaş şemsi vecedeha tatluu ala kavmil lem nec’al lehum min duniha sitra

91. Kezalik ve kad ehatna bima ledeyhi hubra

92. Summe etbea sebeba

93. Hatta iza belağa beynes seddeyni vecede min dunihima kavmel la yekadune yefkahune kavla

94. Kalu ya zel karneyni inne ye’cuce ve me’cuce mufsidune fil erdî fe hel nec’alu leke harcen ala en tec’ale beynena ve beynehum sedda

95. Kale ma mekkennî fîhi rabbî hayrun fe eîynunî bi kuvvetin ec’al beynekum ve beynehum redma

96. Atuni zuberal hadîd hatta iza sava beynes sadafeyni kalenfuhu hatta iza cealehu naran kale atunî ufriğ aleyhi kîdra

97. Femestau ey yazheruhu ve mestetau lehu nakba

98. Kale haza rahmetum mir rabbî fe iza cae va’du rabbî cealehu dekka’ ve kane va’du rabbî hakka

99. Ve terakna ba’dahum yevmeiziy yemucu fî ba’dîv ve nufiha fis suri fe cema’nahum cem’a

100. Ve aradna cehenneme yevmeizil lil kafirîne arda

101. Ellezîne kanet a’yunuhum fî ğîtain an zikrî ve kanu la yestetîy’une sem’a

102. E fe hasibellezîne keferu ey yettehîzu îbadî min dunî evliya’ inna a’tedna cehenneme lil kafirînenuzula

103. Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mala

104. Ellezîne dalle sa’yuhum fil hayatid dunya ve hum yahsebune ennehum yuhsinune sun’a

105. ulaikellezîne keferu bi ayati rabbihim ve likaihî fe habitat a’maluhum fe la nukîymu lehum yevmel kîyameti vezna

106. Zalike cezauhum cehennemu bima keferu vettehazu ayatî ve rusulî huzuve

107. İnnellezîne amenu ve amilus salihati kanet lehum cennatul firdevsi nuzula

108. Halidîne fîha la yebğune anha hîvela

109. Kul lev kanel bahru midadel li kelimati rabbi le nefidel bahru kable en tenfede kelimatu rabbi ve lev ci’na bi mislihî mededa

110. Kul innema ene beşerum mislukum yuha ileyye ennema ilahukum ilahuv vahîd fe men kane yercu likae rabbihî felya’mel amelen salihav ve la yuşrik bi îbadeti rabbihî ehada

KEHF SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI
Bismillâhirrahmânirrahîm

1. Hamd, kuluna Kitab’ı (Kur’an’ı) indiren ve onda hiçbir eğrilik yapmayan Allah’a mahsustur.

2,3,4. (Allah onu), katından gelecek şiddetli bir azap ile (inanmayanları) uyarmak, salih ameller işleyen mü’minleri, içlerinde ebedî olarak kalacakları güzel bir mükâfat (cennet) ile müjdelemek ve “Allah, bir çocuk edindi” diyenleri de uyarmak için dosdoğru bir kitap kıldı.

5.Bu konuda ne kendilerinin, ne de atalarının hiçbir bilgisi yoktur. Ne büyük bir söz (bu) ağızlarından çıkan! Onlar ancak yalan söylüyorlar.

6.Demek sen, bu söze (Kur’an’a) inanmazlarsa, arkalarından üzülerek âdeta kendini tüketeceksin!

7.İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık.

8.Biz, elbette (zamanı gelince) yeryüzündeki her şeyi bir kuru toprak hâline getireceğiz.

9.Yoksa sen, (sadece) Ashab-ı Kehf ve Ashab-ı Rakîm’i mi bizim ibret verici delillerimizden sandın?

10.Hani o gençler mağaraya sığınmışlardı da, “Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” demişlerdi.

11.Bunun üzerine biz de nice yıllar onların kulaklarını (dış dünyaya) kapattık (Onları uyuttuk).

12.Sonra onları uyandırdık ki, iki zümreden hangisinin bekledikleri süreyi daha iyi hesap ettiğini bilelim.

13.Biz sana onların haberlerini gerçek olarak anlatıyoruz: Şüphesiz onlar Rablerine inanmış birkaç genç yiğitti. Biz de onların hidayetlerini artırmıştık.

14,15. Kalkıp da, “Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. O’ndan başkasına asla ilâh demeyiz. Yoksa andolsun ki saçma bir söz söylemiş oluruz. Şunlar, şu kavmimiz, O’ndan başka tanrılar edindiler. Onlar hakkında açık bir delil getirselerdi ya! Artık kim Allah’a karşı yalan uydurandan daha zalimdir?” dediklerinde onların kalplerine kuvvet vermiştik.

16.(İçlerinden biri şöyle dedi:) “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o hâlde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”

17.(Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. Bu, Allah’ın mucizelerindendir. Allah, kime hidayet ederse işte o, doğru yolu bulandır. Kimi de şaşırtırsa, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.

18.Uykuda oldukları hâlde, sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi.) Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.

19.Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: “Ne kadar kaldınız”? dedi. (Bir kısmı) “Bir gün, ya da bir günden az”, dediler. (Diğerleri de) şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; (şehir halkından) hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın (da dikkat çekmesin) ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.”

20.“Çünkü onlar sizi ele geçirirlerse ya taşlayarak öldürürler, yahut kendi dinlerine döndürürler. O zaman da bir daha asla kurtuluşa eremezsiniz.”


21.Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevî tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların hâlini daha iyi bilir” dediler. Duruma hâkim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler.

22.(Ey Muhammed!) Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. O hâlde, onlar hakkında (Kur’an’daki) apaçık tartışma(yı aktarmak)dan başka tartışmaya girme ve bunlar hakkında onlardan hiçbirine bir şey sorma.”

23.Hiçbir şey hakkında sakın “yarın şunu yapacağım” deme!

24.Ancak, “Allah dilerse yapacağım” de. Unuttuğun zaman Rabbini an ve “Umarım Rabbim beni, bundan daha doğru olana ulaştırır” de.

25.Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler.

26.De ki: “Kaldıkları süreyi Allah daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybını bilmek O’na aittir. O, ne güzel görür; O, ne güzel işitir! Onların, O’ndan başka hiçbir dostu da yoktur. O, hükmüne hiçbir kimseyi ortak etmez.”

27.Rabbinin kitabından sana vahyedileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. O’ndan başka asla bir sığınak da bulamazsın.

28. Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını dileyerek dua edenlerle birlikte ol. Dünya hayatının zînetini arzu edip de gözlerini onlardan ayırma. Kalbini bizi anmaktan gafil kıldığımız, boş arzularına uymuş ve işi hep aşırılık olmuş kimselere boyun eğme.

29. De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir.

30.Gerçek şu ki, iman edip iyi işler yapanlara gelince, elbette biz iyi iş yapanların ecrini zayi etmeyiz.

31.İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. O ne güzel karşılıktır! Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir!

32.Onlara şu iki adamı örnek ver: Onlardan birine iki üzüm bağı vermiş, bağların çevresini hurmalarla donatmış, ikisinin arasına da bir ekinlik koymuştuk.

33. Her iki bağ da meyvelerini vermiş ve ürünlerinden hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. Bu iki bağın arasından bir de nehir fışkırtmıştık.

34.Derken onun büyük bir serveti oldu. Arkadaşıyla konuşurken ona dedi ki: “Benim malım seninkinden daha çok. Adamlardan yana da senden daha üstünüm.”

35.Derken kendine zulmederek bağına girdi. Şöyle dedi: “Bunun sonsuza değin yok olacağını sanmıyorum.”

36.“Kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Rabbime döndürülsem bile andolsun bundan daha iyi bir sonuç bulurum.”

37.Arkadaşı, ona cevap vererek dedi ki: “Seni topraktan, sonra bir damla döl suyundan yaratan, sonra da seni (eksiksiz) bir insan şeklinde düzenleyen Allah’ı inkâr mı ediyorsun?”

38.“Fakat O Allah benim Rabbimdir. Ben Rabbime hiç kimseyi ortak koşmam.”

39,40.“Bağına girdiğinde ‘Mâşaallah! Kuvvet yalnız Allah’ındır’ deseydin ya!. Eğer benim malımı ve çocuklarımı kendininkilerden daha az görüyorsan, belki Rabbim bana, senin bağından daha iyisini verir. Seninkinin üzerine de gökten bir afet indirir de bağ kupkuru ve yalçın bir toprak hâline geliverir.”

41.“Ya da suyu çekiliverir de (bırak bir daha bulmayı) artık onu arayamazsın bile.”

42.Derken bütün serveti helâk edildi. (Yıkılmış) çardakları üzerine çökmüş hâldeki bağına yaptığı harcamalar karşısında ellerini oğuşturuyor ve şöyle diyordu: “Keşke Rabbime hiçbir kimseyi ortak koşmasaydım..”

43.Onun, Allah’tan başka kendisine yardım edebilecek kimseleri yoktu. Kendi kendini kurtaracak güçte de değildi.

44.İşte bu durumda velayet (himaye ve koruyuculuk) yalnızca hak olan Allah’a mahsustur. O’nun mükâfatı da daha hayırlıdır, vereceği sonuç da daha hayırlıdır.

45.Onlara dünya hayatının örneğini ver: (Dünya hayatı), gökten indirdiğimiz yağmur gibidir ki, onun sebebiyle yeryüzünün bitkileri boy verip birbirine karışırlar. Fakat bütün bu canlılık sonunda rüzgârın savurduğu kuru bir çer çöpe döner. Allah, her şey üzerinde kudret sahibidir.

46.Mallar ve evlatlar, dünya hayatının süsüdür. Baki kalacak salih ameller ise, Rabbinin katında, sevap olarak da ümit olarak da daha hayırlıdır.

47.Dağları yürüteceğimiz ve senin yeryüzünü çırılçıplak göreceğin günü bir hatırla. Biz onları mahşerde toplarız da içlerinden hiçbirini bırakmayız.

48.Hepsi saf saf Rabbinin huzuruna çıkarılırlar. Onlara, “Andolsun, sizi ilk önce yarattığımız gibi bize geldiniz. Oysa siz, sizin için hesaba çekileceğiniz bir zaman belirlemediğimizi sanmıştınız” denir.

49.Kitap ortaya konur. Suçluları, kitabın içindekilerden korkuya kapılmış görürsün. “Eyvah bize! Bu nasıl bir kitaptır ki küçük, büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” derler. Onlar bütün yaptıklarını karşılarında bulurlar. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez.

50.Hani biz meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin” demiştik de İblis’ten başka hepsi saygı ile eğilmişlerdi. İblis ise cinlerdendi de Rabbinin emri dışına çıktı. Şimdi siz, beni bırakıp da İblis’i ve neslini, kendinize dostlar mı ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin için birer düşmandırlar. Bu, zalimler için ne kötü bir bedeldir!

51.Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına, ne de kendilerinin yaratılışına şahit tuttum. Saptıranları da hiçbir zaman yardımcı edinmiş değilim.

52.(Ey Muhammed!) Allah’ın, “Ortağım olduklarını iddia ettiklerinizi çağırın” diyeceği, onların da çağıracakları, fakat kendilerine (çağırdıklarının) cevap vermeyecekleri ve bizim de aralarına bir uçurum koyacağımız günü hatırla!

53.Suçlular (o gün) ateşi görünce, onun içine düşeceklerini iyice anlayacaklar ve ondan kurtuluş yolu da bulamayacaklardır.

54.Andolsun, biz bu Kur’an’da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür.

55.İnsanlara hidayet geldikten sonra onların inanmalarına ve Rab’lerinden mağfiret dilemelerine, ancak, öncekilerin başına gelenlerin kendi başlarına da gelmesi, ya da kendilerine azabın göz göre göre gelmesi (yönündeki beklentileri) engel olmuştur.

56.Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkâr edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar.

57.Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.

58.Rabbin, çok bağışlayıcıdır, merhamet sahibidir. Eğer yaptıkları yüzünden onları (dünyada) cezaya çarptırsaydı, elbette azaplarını çarçabuk verirdi. Hayır, onlar için belirlenmiş bir gün vardır ki (o gün gelince) hiçbir kurtuluş çaresi bulamazlar.

59.İşte zulmettiklerinde yok ettiğimiz memleketler.. Helâk edilmeleri için de belli bir zaman tayin etmiştik.

60.Hani Mûsâ, beraberindeki gence şöyle demişti: “İki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayacağım, ya da uzun zaman gideceğim.”

61.Onlar iki denizin birleştiği yere varınca, balıklarını unuttular. Balık denizde yolunu tutup kayıp gitti.

62.Oradan uzaklaştıklarında Mûsâ beraberindeki gence, “Öğle yemeğimizi getir, bu yolculuğumuzdan dolayı çok yorgun düştük” dedi.

63.Genç, “Gördün mü! Kayaya sığındığımız sırada balığı unutmuşum. –Doğrusu onu sana söylememi bana ancak şeytan unutturdu- Balık şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti” dedi.

64.Mûsâ: “İşte aradığımız bu idi” dedi. Bunun üzerine tekrar izlerini takip ederek gerisingeri döndüler.

65.Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

66.Mûsâ ona, “Sana öğretilen bilgilerden bana, doğruya iletici bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı?” dedi.

67.Adam, şöyle dedi: “Doğrusu sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin.”

68.“İç yüzünü kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredebilirsin?”

69.Mûsâ, “İnşaallah beni sabırlı bulacaksın. Hiçbir işte de sana karşı gelmeyeceğim” dedi.

70.O da şöyle dedi: “O hâlde, eğer bana tabi olacaksan, ben sana söylemedikçe hiçbir şey hakkında bana soru sormayacaksın.”

71.Derken yola koyuldular. Nihayet, bir gemiye bindiklerinde (adam) gemiyi deldi. Mûsâ, “Sen onu içindekileri boğmak için mi deldin? Doğrusu, şaşılacak bir iş yaptın.” dedi.

72. Adam, “Sen benimle beraberliğe asla sabredemezsin, demedim mi?” dedi.

73. Mûsâ, “Unuttuğum için bana çıkışma ve bu işimde bana güçlük çıkarma!” dedi.

74.Yine yola koyuldular. Nihayet bir erkek çocukla karşılaştıklarında, adam (hemen) onu öldürdü. Mûsâ, “Bir cana karşılık olmaksızın suçsuz birini mi öldürdün? Andolsun çok kötü bir iş yaptın!” dedi.

75. Adam, “Sana, benimle beraberliğe asla sabredemezsin demedim mi?” dedi.

76. Mûsâ, “Eğer bundan sonra sana bir şey hakkında soru sorarsam, artık benimle arkadaşlık etme. Doğrusu, tarafımdan (dilenecek son) özre ulaştın (bu son özür dileyişim)” dedi.

77. Yine yola koyuldular. Nihayet bir şehir halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Halk onları konuk etmek istemedi. Derken orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar gördüler. Adam hemen o duvarı doğrulttu. Mûsâ, “İsteseydin bu iş için bir ücret alırdın” dedi.

78.Adam, “İşte bu birbirimizden ayrılmamız demektir” dedi. “Şimdi sana sabredemediğin şeylerin içyüzünü anlatacağım.”

79.“O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi. Onu yaralamak istedim, çünkü onların ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı.”

80.“Çocuğa gelince, anası babası mü’min insanlardı. Onları azgınlığa ve küfre sürüklemesinden korktuk.”

81.“Böylece, Rablerinin onlara, bu çocuğun yerine daha hayırlı ve daha merhametli bir çocuk vermesini diledik.”

82. “Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”

83.(Ey Muhammed!) Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.”

84.Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda (amacına ulaşabileceği) bir yol verdik.

85.O da (Batı’ya gitmek istedi ve) bir yol tuttu.

86.Güneşin battığı yere varınca, onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar (gibi) buldu. Orada (kâfir) bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya (onları) cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.

87.Zülkarneyn, “Her kim zulmederse, biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi.

88.“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse, ona mükâfat olarak daha güzeli var. (Üstelik) ona emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”

89. Sonra yine (doğuya doğru) bir yol tuttu.

90.Güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu kendileriyle güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu.

91. İşte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.

92. Sonra yine bir yol tuttu.

93. İki dağ arasına ulaşınca, bunların önünde, neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu.

94.Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye’cüc ve Me’cüc (adlı kavimler) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadırlar. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?”

95.Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği (imkân ve kudret, sizin vereceğiniz vergiden) daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de, sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.

96.“Bana (yeterince) demir madeni getirin” dedi. İki yamacın arasındaki boşluğu (dağlarla) bir hizaya getirince, “körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor (gibi) yapınca da, “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.

97. Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.

98.Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi (kıyametin kopma vakti) gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi.

99.O gün biz onları bırakırız, dalga dalga birbirlerine karışırlar. Sonra sûra üfürülür de onları toptan bir araya getiririz.

100,101.O gün cehennemi; gözleri Zikr’ime (Kur’an’a) karşı perdeli olan ve onu dinleme zahmetine dahi katlanamayan kâfirlerin karşısına (bütün dehşetiyle) dikeriz!

102.İnkâr edenler, beni bırakıp da kullarımı dost edineceklerini mi sandılar? Biz cehennemi kâfirlere konak olarak hazırladık.

103,104.(Ey Muhammed!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları hâlde, dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?”

105.Onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden de kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

106. İşte böyle. İnkâr etmeleri, âyetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden onların cezası cehennemdir.

107,108. Şüphesiz, inanıp yararlı işler yapanlara gelince, onlar için içlerinde ebedî kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan ayrılmak istemezler.

109. De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabbimin sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.”

110.De ki: “Ben de ancak sizin gibi bir insanım. (Ne var ki) bana, ‘Sizin ilâh’ınız ancak bir tek ilâhtır” diye vahyolunuyor. Kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve Rabbine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir