Yusuf Suresi Türkçe Okunuşu Arapça Yazılışı ve Meali

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kur’ân-ı kerîmin on ikinci sûresi. Hûd sûresinden sonra, Hicr sûresinden önce nâzil olmuştur. Yûsuf sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Sâdece, 1, 2 ve 3. âyetleri Medîne’de nâzil oldu. Yüz on bir âyettir. Yûsuf aleyhisselâmın kıssasından bahsedildiği için bu ismi almıştır. (Muhammed bin Hamzâ, Kurtubî)

Bir çoğumuz Kuran-ı Kerimi arapça okumayı öğrenemediğimiz için bilmiyoruz. Tabi bu öğrenmiyeceğimiz anlamına gelmez. O nedenle bir çoğumuz arapça bilmediği için’de arapça ayetleri latince harflerle okumaya çalışıyoruz. Arapça bir sözcük olan “kuran”, okumak, ezbere okumak, bir araya getirmek anlamına gelir. Kur’ân kelimesi olarakta Arapça’da yazıyla tespit edilmiş vahiylerin bütünü anlamına gelir. Şimdi sizler için hazırladığımız Kur’anı Kerim surelerden olan Yusuf süresi arapça yazılışı ile latince harflerle Türkçe okunuşunu derledik. Ayrıca Diyanet İşleri tarafından düzenlenen mealine’de yer verdik. Bu sebeple hem Arapça yazısı hem de latince okunuşunu öğrenerek okuyabilirsiniz.

Kısaca Konusu : İlk üç âyette bu sûredeki âyetlerin Kur’ân-ı Kerîm’in âyetleri olduğu, Kur’an’ın Arap diliyle indirildiği ve bu sûrede kıssaların en güzelinin anlatılacağı bildirilmektedir. Bundan sonra 101. âyete kadar Hz. Yûsuf’un kıssası anlatılmıştır. Kıssada Hz. Yûsuf’un, kardeşleri tarafından kuyuya atılması, onu kuyudan çıkaran kafile tarafından Mısır’da köle olarak satılması, bir iftira sonucu cezaevine girmesi, Mısır kralının gördüğü rüyayı yorumlaması neticesinde cezaevinden çıkarılıp maliyeden sorumlu yüksek düzeyde yöneticiliğe getirilmesi, uzun süreli bir ayrılıktan sonra babası ve kardeşleriyle tekrar buluşması gibi konular ele alınmıştır. Daha sonraki âyetlerde ise müminlere müjde ve öğütler verilmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’deki kıssalar bazı hikmetlere dayanmaktadır. Özellikle peygamberlerin kıssaları, alınması gereken ibretlerle doludur. Nitekim bu sûrenin son âyetinde yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır.” Hz. Yûsuf’un kıssası hakkında da şöyle buyurmuştur: “Andolsun ki Yûsuf ve kardeşlerinde, almak isteyenler için ibretler vardır” (Yûsuf 12/7).

YUSUF SÛRESİ TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillahirrahmanirrahim
1. Elif lam ra tilke ayatul kitabil mubîn

2. İnna enzelnahu kur’anen arabiyyel leallekum ta’kîlun

3. Nahnu nekussu aleyke ahsenel kasasî bima evhayna ileyke hazel kur’ane ve in kunte min kablihî le minel ğafilîn

4. İz kale yusufu li ebîhi ya ebeti innî raeytu ehade aşera kevkebev veş şemse vel kamera raeytuhum li sacidîn

5. Kale ya buneyye la taksus ru’yake ala îhvetike fe yekîdu leke keyda inneş şeytane lil insani aduvvum mubîn

6. Ve kezalike yectebîke rabbuke ve yuallimuke min te’vilil ehadîsi ve yutimmu nî’metehu aleyke ve ala ali ya’kube kema etemmeha ala ebeveyke min kablu ibrahîme ishak inne rabbeke alîmun hakîm

7. Le kad kane fî yusufe îhvetihî ayatul lis sailîn

8. İz kalu le yusufu ve ehuhu ehabbu ila ebîna minna ve nahnu usbeh inne ebana le fî dalalim mubîn

9. Uktulu yusufe evitrahuhu erday yahlu lekum vechu ebîkum ve tekunu mim ba’dihî kavmen salihîyn

10. Kale kailum minhum la taktulu yusufe ve elkuhu fî ğayabetil cubbi yeltekîthu ba’dus seyyarati in kuntum faîlîn

11. Kalu ya ebana ma leke la te’menna ala yusufe inna lehu lenasihun

12. Ersilhu meana ğadey yerta’ ve yel’ab ve inna lehu lehafizun

13. Kale innî le yahzununî en tezhebu bihî ve ehafu ey ye’kulehuz zi’bu ve entum anhu ğafilun

14. Kalu le in ekelehuz zi’bu ve nahnu usbetun inna izel le hasirun

15. Fe lemma zehebu bihî ve ecmeu ey yec’aluhu fî ğayabetil cubb ve evhayna ileyhi le tunebbiennehum bi emrihim haza ve hum la yeş’urun

16. Ve cau ebahum îşaey yebkun

17. Kalu ya ebana inna zehebna nestebiku ve terakna yusufe înde metaîna fe ekelehuz zi’b ve ma ente bi mu’minil lena ve lev kunna sadikîyn

18. Ve cau ala kamîsîhî bi demin kezib kale bel sevvelet lekum enfusukum emra fe sabrun cemîl vallahul musteanu ala ma tesîfun

19. Ve caet seyyaratun fe erselu varidehum fe edla delveh kale ya buşra haza ğulam ve eserruhu bidaah vallahu alîmun bi ma ya’melun

20. Ve şeravhu bi semenim bahsin derahime ma’dudeh ve kanu fîhi minez zahidîn

21. Ve kalellezişterahu mim mîsra limraetihî ekrimî mesvahu asa ey yenfeana ev nettehîzehu veleda ve kezalike mekkenna li yusufe fil erdî ve li nuallimehu min te’vîlil ehdîs vallahu ğalibun ala emrihî ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

22. Ve lemma beleğa eşuddehu ateynahu hukmev ve îlma ve kezalike neczil muhsinîn

23. Ve ravedethulletî huve fî beytiha an nefsihî ve ğallekatil ebvabe ve kalet heyte lek kale meazellahi innehu rabbî ahsene mesvay innehu la yuflihuz zalimun

24. Ve le kad hemmet bihî ve hemme biha lev la er raa burhane rabbih kezalike li nasrife anhus sue vel fahşa’ innehu min îbadinel muhlesîyn

25. Vestebekal babe ve kaddet kamîsahu min duburiv ve elfeya seyyideha ledel bab kalet ma ceazu men erade bi ehlike suen illa ey yuscene ev azabun elîm

26. Kale hiye ravedetnî an nefsî ve şehide şahidum min ehliha in kane kamîsuhu kudde min kubulin fe sadekat ve huve minel kazibîn

27. Ve in kane kamîsuhu kudde min duburin fe kezebet ve huve mines sadikîyn

28. Felemma raaa kamîsahu kudde min duburin kale innehu min keydikunn inne keydekunne azîym

29. Yusufu a’rîd an haza vestağfirî li zembik inneki kunti minel hatîîn

30. Ve kale nisvetun fil medînetimraetul azîzi turavidu fetaha an nefsih kad şeğafeha hubba inna leneraha fî dalalim mubîn

31. Felemma semiat bi mekrihinne erselet ileyhinne ve a’tedet lehunne muttekeev ve atet kulla vahîdetim minhunne sikkînev ve kaletîhruc aleyhinn felemma raeynehu ekbernehu ve katta’ne eydiyehunne ve kulne haşe lillahi ma haza beşera in haza illa melekun kerîm

32. Kalet fe zalikunnellezî lumtunnenî fîh ve le kad ravedtuhu an nefsihî festa’sam ve leil lem yef’al ma amurruhu le yuscenenne ve leyekunem mines sağîrîn

33. Kale rabbis sicnu ehabbu ileyye mimma yed’unenî ileyh ve illa tasrif annî keydehunne asbu ileyhinne ve ekum minel cahilîn

34. Festecabe lehu rabbuhu fe sarafe anhu keydehunn innehu huves semîul alîm

35. Summe beda lehum mim ba’di ma raevul ayati le yescununnehu hatta hîyn

36. Ve dehale meahus sicne feteyan kale ehaduhuma innî eranî a’sîru hamra ve kalel aharu innî eranî ahmilu fevka ra’sî hubzen te’kulut tayru minh nebbi’na bi te’vîlih inna nerake minel muhsinîn

37. Kale la ye’tikuma taamun turzekanihî illa nebbe’tukuma bi te’vîlihî kable ey ye’tiyekuma zalikuma mimma alemenî rabbî innî teraktu millete kavmil la yu’minune billahi ve hum bil ahîrati hum bil ahîrati hum kafirun

38. Vetteba’tu millete abai ibrahîme ve ishaka ve ya’kub ma kane lena en nuşrike billahi min şey’ zalike min fadlillahi aleyna ve alen nasi ve lakinne ekseran nasi la yeşkurun

39. Ya sahîbeyis sicni e erbabum muteferrikune hayrun emillahul vahîdul kahhar

40. Ma ta’budune min dunihî illa esmaen semmeytumuha entum ve abaukum ma enzelellahu biha min sultan inil hukmu illa lillah emera ella ta’budu illa iyyah zaliked dînul kayyimu ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

41. Ya sahîbeyis sicni emma ehadukuma fe yeskîy rabbehu hamra ve emmel aharu fe yuslebu fe te’kulut tayru mir ra’sih kudîyel emrullezî fîhi testeftiyan

42. Ve kale lillezî zanne ennehu nacim minhumezkurnî înde rabbike fe ensahuş şeytanu zikra rabbihî fe lebise fis sicni bid’a sinîn

43. Ve kalel meliku innî era seb’a bekaratin simaniy ye’kuluhunne seb’un îcafuv ve seb’a sumbulatin hudriv ve uhara yabisat ya eyyuhel meleu eftunî fî ru’yaye in kuntum lir ru’ya ta’burun

44. Kalu adğasu ahlam ve ma nahnu bi te’vîlil ahlami bi alimîn

45. Ve kalellezî neca minhuma veddekera ba’de ummetin ene unebbiukum bi te’vîlihî fe ersilun

46. Yusufu eyyuhes sîddîku eftina fî seb’î bekaratin simaniy ye’kulununne seb’un îcafuv ve seb’î sumbulatin hudriv ve uhara yabisatil leallî erciu ilen nasi leallehum ya’lemun

47. Kale tezraune seb’a sinîne deeba fe ma hasadtum fezeruhu fî sumbulihî illa kalîlem mimma te’kulun

48. Summe ye’tî mim ba’di zalike seb’un şidaduy ye’kulne ma kaddemtum lehunne illa kalîlem mimma tuhsînun

49. Summe ye’tî mim ba’di zalike amun fîhi yuğasun nasu ve fîhi ya’sîrun

50. Ve kalel meliku’tunî bih fe lemma caehur rasulu kalercî’ila rabbike fes’elhu ma balun nisvetillatî katta’ne eydiyehunn inne rabbî bi keydihinne alîm

51. Kale ma hatbukunne iz ravedtunne yusufe an nefsih kulne haşe lillahi ma alimna aleyhi min su’ kaletimraetul azîzil ane hashasal hakku ene ravedtuhu an nefsihî ve innehu le mines sadikîyn

52. Zalike li ya’leme ennî lem ehunhu bil ğaybi ve ennellahe la yehdî keydel hainîn

53. Ve ma uberriu nefsî innen nefse le emmaratum bis sui illa ma rahîme rabbî inne rabbî ğafurur rahîym

54. Ve kalel meliku’tunî bihî estahlîshu li nefsî fe lemma kellemehu kale innekel yevme ledeyna mekînun emîn

55. Kalec’alnî ala hazainil ard innî hafîyzun alîm

56. Ve kezalike mekkenna li yusufe fil ard yetebevveu minha haysu yeşa’ nusîybu bi rahmetina men neşau ve la nudîy’u ecral muhsinîn

57. Ve le ecrul ahîrati hayrul lillezîne amenu ve kanu yettekun

58. Ve cae îhvetu yusufe fe dehalu aleyhi fe arafehum ve hum lehu munkirun

59. Ve lemma cehhezehum bi cehazihim kale’tunî bi ehîl lekum min ebîkum ela teravne ennî ufil keyle ve ene hayrul munzilîn

60. Fe il lem te’tunî bihî fe la keyle lekum îndî ve la takrabun

61. Kalu senuravidu anhu ebahu ve inne le faîlun

62. Ve kaleli fityanihic’alu bidaatehum fî rihalihim leallehum ya’rifuneha izenkalebu ila ehlihim leallehum yarciun

63. Fe lemma raceu ila ebîhim kalu ya ebana munia minnel keylu fe ersil meana ehana nektel ve inna lehu lehafizun

64. Kale hel amenukum aleyhi illa kema emintukum ala ehîyhi min kabl fellahu hayrun hafizav ve huve erhamur rahîmîn

65. Ve lemma fetehu metaahum vecedu bidaatehum ruddet ileyhim kalu ya ebana ma nebğîy hazihî bidaatuna ruddet ileyna ve nemîru ehlena ve nahfezu ehana ve nezdadu keyle beîyr zalike keyluy yesîr

66. Kale len ursilehu meakum hatta tu’tuni mevsikam minellahi lete’tunnenî bihî illa ey yuhata bikum fe lemma atevhu mevsikahum kalellahu ala ma nekulu vekîl

67. Ve kale ya beniyye la tedhulu mim babiv vahîdiv vedhulu min ebvabim muteferrikah ve ma uğnî ankum minellahi min şey’ inil hukmu illa lillah aleyhi tevekkelt ve aleyhi fel yetevekkelil mutevekkilun

68. Ve lemma dehalu min haysu emerahum ebuhum ma kane yuğnî anhum minellahi min şey’in illa laceten fî nefsi ya’kube kadaha ve innehu le zu îlmil lima allemnahu ve lakinne ekseran nasi la ya’lemun

69. Ve lemma dehalu ala yusufe ave ileyhi ehahu kale innî ene ehuke fe la tebteis bima kanu ya’melun

70. Fe lemma cehhezehum bi cehazihim ceales sikayete fî rahli ehîyhi summe ezzene muezzinun eyyetuhel îyru innekum le sarikun

71. Kalu ve akbelu aleyhim maza tefkîdun

72. Kalu nefkîdu suvaal meliki ve li men cae bihî hîmlu beîyriv ve ene bihî zeîym

73. Kalu tellahi le kad alimtum ma ci’na li nufside fil erdî ve ma kunna sarikîyn

74. Kalu fe ma cezauhu in kuntum kazibîn

75. Kalu cezauhu mev vucide fî rahlihî fe huve cezauh kezalike necziz zalimîn

76. Fe bedee bi ev’îyetihim kable viai ehîyhi summestahraceha min viai ehîyh kezalike kidna li yusuf ma kane li ye’huze ehahu fî dînil melikî illa ey yeşaellah nerfeu deracatim men neşa’ ve fevka kulli zî îlmin alîm

77. Kalu iy yesrîk fe kad seraka ehul lehu min kabl fe eserraha yusufu fî nefsihî ve lem yubdiha lehum kale entum şerrum mekana vallahu a’lemu bima tesîfun

78. Kalu ya eyyuhel azîzu inne lehu eben şeyhan kebîran fe huz ehadena mekaneh inna nerake minel muhsinîn

79. Kale meazellahi en ne’huze illa mev vecedna metaana îndehu inna izel le zalimun

80. Fe lemmestey’esu minhu halesu neciyya kale kebîruhum e lem ta’lemu enne ebakum kad ehaze aleykum mevsikam minellahi ve min kablu ma ferrattum fî yusuf fe len ebrahal erda hatta ye’zene lî ebî ev yahkumellahu lî ve huve hayrul hakimîn

81. İrciu illa ebîkum fe kulu ya ebana innebneke serak ve ma şehidna illa bima alimna ve ma kunna lilğaybi hafizîyn

82. Ves’elil karyetelletî kunna fîha vel îyralletî akbelna fîha ve inna lesadikun

83. Kale bel sevvelet lekum enfusukum emra fe sabrun cemîl asellahu ey ye’tiyenî bihim cemîa innehu huvel alîmul hakîm

84. Ve tevella anhum ve kale ya esefa ala yusufe vebyaddat aynahu minel huzni fe huve kezîym

85. Kalu tellahi tefteu tezkuru yusufe hatta tekune haradan ev tekuru yusufe hatta tekune haradan ev tekune minel halikîn

86. Kale innema eşku bessî ve huznî ilellahi ve a’lemu minellahi ma la ta’lemun

87. Ya beniyyezhebu fe tehassesu miy yusufe ve ehîyhi ve la tey’esu mir ravhîllahi illel kavmul kafirun

88. Fe lemma dehalu aleyhi kalu ya eyyuhel azîzu messena ve ehlened durru ve ci’na bi bidaatim muzcatin fe evfi lenel keyle ve tesaddak aleynav innellahe yeczil mutesaddikîyn

89. Kale hel alimtum ma fealtum bi yusufe ve ehîyhi iz entum cahilun

90. Kalu einneke le ente yusuf kale ene yusufu ve haza ehîy kad mennellahu aleyna innehu mey yettekî ve yasbir fe innellahe la yudîy’u ecral muhsinîn

91. Kalu tellahi le kad aserakellahu aleyna ve in kunna le hatîîn

92. Kale la tesrîbe aleykumul yevm yağfirullahu lekum ve huve erhamur rahîmîn

93. İzhebu bi kamîsîy haza fe elkuhu ala vechi ebî ye’ti besîyra ve’tunî bi ehlikum ecmeîyn

94. Ve lemma fesaletil îyru kale ebuhum innî le ecidu rîha yusufe lev la en tufennidun

95. Kalu tellahi inneke le fî dalalikel kadîm

96. Fe lemma en cael beşîru elkahu ala vechihî fertedde besîyra kale elem ekul lekum innî a’lemu minellahi ma la ta’lemun

97. Kalu ya ebanestağfir lena zunubena inna kunna hatîîn

98. Kale sevfe estağfiru lekum rabbî innehu huvel ğafurur rahîym

99. Fe lemma dehalu ala yusufe ava ileyhi ebeveyhi ve kaledhulu mîsra in şaellahu aminîn

100. Ve rafea ebeveyhi alel arşi ve harru lehu succeda ve kale ya ebeti haza te’vîlu ru’yaye min kablu kad cealeha ribbî hakka ve kad ahsene bî iz ahracenî mines sicni ve cae bikum minel bedvi mim ba’di en nezeğaş şeytanu beynî ve beyne îhvetî inne rabbî latîyful lima yeşa’ innehu huvel alîmul hakîm

101. Rabbi kad ateytenî minel mulki ve allemtenî min te’vîlil ehadîs fatîras semavati vel erdî ente veliyyî fid dunya vel ahîrah teveffenî muslimev ve elhîknî bis salihîyn

102. Zalike min embail ğaybi nuhîyhi ileyk ve ma kunte ledeyhim iz ecmeu emrahum ve hum yemkurun

103. Ve ma ekserun nasi ve lev haraste bi mu’minîn

104. Ve ma tes’eluhum aleyhi min ecr in huve illa zikrul lil alemîn

105. Ve keeyyim min ayetin fis semavati vel erdî yemurrune aleyha ve hum anhu mu’ridun

106. Ve ma yu’minu ekseruhum billahi illa ve hum muşrikun

107. E fe eminu en te’tiyehum ğaşiyetum min azabillahi ev te’tiyehumus saatu bağtetev ve hum la yeş’urun

108. Kul hazihî sebîlî ed’u ilellahi ala besîyratin ene ve menittebeanî ve subhanellahi ve ma ene minel muşrikîn

109. Ve ma erselna min kablike illa ricalen nuhîy ileyhim min ehlil kura e fe lem yesîru fil erdî fe yenzuru keyfe kane akîbetullezîne min kablihim ve la darul ahîrati hayrul lillezînettekav e fe la ta’kîlun

110. Hatta izestey’eser rusulu ve zannu ennehum kad kuzibu caehum nasruna fe nucciye men neşa’ ve la yuraddu be’suna anil kavmil mucrimîn

111. Le kad kane fî kasasîhum îbratul li ulil elbab ma kane hadîsey yuftera ve lakin tasdîkallezî beyne yedeyhi ve tefsîyle kulli şey’iv ve hudev ve rahmetel li kavmiy yu’minun

YUSUF SÛRESİ MEALİ VE ANLAMI

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1. Elif Lâm Râ. Bunlar, apaçık Kitab’ın âyetleridir.

2. Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.

3. Sana bu Kur’an’ı vahyetmekle kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Hâlbuki daha önce sen bunlardan habersiz idin.

4. Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti.

5.Babası, şöyle dedi: “Yavrucuğum! Rüyanı kardeşlerine anlatma. Yoksa, sana tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insanın apaçık düşmanıdır.”

6. “İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

7.Andolsun, Yûsuf ve kardeşlerinde (hakikati arayıp) soranlar için ibretler vardır.

8.Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz hâlde, Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.”

9. “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.”

10.Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi.

11. Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Hâlbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.”

12.“Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.”

13. Babaları, “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer, diye korkuyorum.”

14. Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.

15. Yûsuf’u götürüp kuyunun dibine bırakmaya karar verdikleri zaman biz de ona, “Andolsun, (senin Yûsuf olduğunun) farkında değillerken onların bu işlerini sen kendilerine haber vereceksin” diye vahyettik.

16.(Yûsuf’u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.

17. “Ey babamız! Biz yarışa girmiştik. Yûsuf’u da eşyamızın yanında bırakmıştık. (Bir de ne görelim) onu kurt yemiş. Her ne kadar doğru söylesek de sen bize inanmazsın” dediler.

18.Bir de üzerine, sahte bir kan bulaştırılmış gömleğini getirdiler. Yakub dedi ki: “Hayır! Nefisleriniz sizi aldatıp böyle bir işe sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Anlattıklarınıza karşı yardımı istenilecek de ancak Allah’tır.”

19. Bir kervan gelmiş, sucularını suya göndermişlerdi. Sucu kovasını kuyuya salınca, “Müjde! Müjde! İşte bir oğlan!” dedi. Onu alıp bir ticaret malı olarak sakladılar. Oysa Allah, onların yaptıklarını biliyordu.

20. Onu ucuz bir fiyata, birkaç dirheme sattılar. Zaten ona değer vermiyorlardı.

21. Onu satın alan Mısırlı kişi, hanımına dedi ki: “Ona iyi bak. Belki bize yararı dokunur veya onu evlat ediniriz.” İşte böylece biz Yûsuf’u o yere (Mısır’a) yerleştirdik ve ona (rüyadaki) olayların yorumunu öğretelim diye böyle yaptık. Allah, işinde galiptir, fakat insanların çoğu bunu bilmezler.
22.Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız.

23. Evinde bulunduğu kadın (gönlünü ona kaptırıp) ondan arzuladığı şeyi elde etmek istedi ve kapıları kilitleyerek, “Haydi gelsene!” dedi. O ise, “Allah’a sığınırım, çünkü o (kocan) benim efendimdir, bana iyi baktı. Şüphesiz zalimler kurtuluşa eremezler” dedi.

24.Andolsun, kadın ona (göz koyup) istek duymuştu. Eğer Rabbinin delilini görmemiş olsaydı, Yûsuf da ona istek duyacaktı. Biz, ondan kötülüğü ve fuhşu uzaklaştırmak için işte böyle yaptık. Çünkü o, ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.

25.İkisi de kapıya koştular. Kadın, Yûsuf’un gömleğini arkadan yırttı. Kapının yanında hanımın efendisine rastladılar. Kadın dedi ki: “Senin ailene kötülük yapmak isteyenin cezası, ancak zindana atılmak veya can yakıcı bir azaptır.”

26. Yûsuf, “O, benden arzusunu elde etmek istedi” dedi. Kadının ailesinden bir şahit de şöyle şahitlik etti: “Eğer onun gömleği önden yırtılmışsa, kadın doğru söylemiştir, o (Yûsuf) yalancılardandır.”

27.“Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. O (Yûsuf) ise, doğru söyleyenlerdendir.”

28. Kadının kocası Yûsuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: “Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.”

29. “Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”
30.Şehirde birtakım kadınlar, “Aziz’in karısı, (hizmetçisi olan) delikanlısından murad almak istemiş. Ona olan aşkı yüreğine işlemiş. Şüphesiz biz onu açık bir sapıklık içinde görüyoruz” dediler.

31.Kadın, bunların dedikodularını işitince haber gönderip onları çağırdı. (Ziyafet düzenleyip) onlar için oturup yaslanacakları yer hazırladı. Her birine birer de bıçak verdi ve Yûsuf’a, “Çık karşılarına” dedi. Kadınlar Yûsuf’u görünce, onu pek büyüttüler ve şaşkınlıkla ellerini kestiler. “Hâşâ! Allah için, bu bir insan değil, ancak şerefli bir melektir” dediler.

32. Bunun üzerine kadın onlara dedi ki: “İşte bu, beni hakkında kınadığınız kimsedir. Andolsun, ben ondan murad almak istedim. Fakat o, iffetinden dolayı bundan kaçındı. Andolsun, eğer emrettiğimi yapmazsa, mutlaka zindana atılacak ve zillete uğrayanlardan olacak.”

33. Yûsuf, “Ey Rabbim! Zindan bana, bunların beni dâvet ettiği şeyden daha sevimlidir. Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum” dedi.

34. Rabbi, onun duasını kabul etti ve kadınların tuzaklarını ondan uzaklaştırdı. Şüphesiz ki O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

35. Sonra onlar, Yûsuf’un suçsuzluğunu ortaya koyan delilleri gördükten sonra yine de mutlaka onu bir süre zindana atmayı uygun buldular.

36.Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi.
37. Yûsuf dedi ki: “Sizin yiyeceğiniz yemek size gelmeden önce, onun ne olduğunu bildiririm. Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir. Ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir milletin dinini bıraktım.”

38. “Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Bizim, Allah’a herhangi bir şeyi ortak koşmamız (söz konusu) olamaz. Bu, bize ve insanlara Allah’ın bir lütfudur, fakat insanların çoğu şükretmezler.”

39. “Ey zindan arkadaşlarım! Ayrı ayrı ilâhlar mı daha iyidir, yoksa mutlak hâkimiyet sahibi olan tek Allah mı?”

40. “Siz Allah’ı bırakıp; sadece sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlere (düzmece ilâhlara) tapıyorsunuz. Allah, onlar hakkında hiçbir delil indirmemiştir. Hüküm ancak Allah’a aittir. O, kendisinden başka hiçbir şeye tapmamanızı emretmiştir. İşte en doğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

41.“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir.”

42. Yûsuf, onlardan kurtulacağını düşündüğü kişiye, “Efendinin yanında beni an”, dedi. Fakat şeytan onu efendisine hatırlatmayı unutturdu da bu yüzden o, birkaç yıl daha zindanda kaldı.
43. Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi.

44. Dediler ki: “Bunlar karma karışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilmiyoruz.”

45. Zindandaki iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zamandan sonra (Yûsuf’u) hatırladı ve, “Ben size onun yorumunu haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.

46. (Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi.

47. Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.”

48.“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.”

49. “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”

50.Kral, “Onu bana getirin” dedi. Elçi, Yûsuf’a gelince (Yûsuf) dedi ki: “Efendine dön de, ellerini kesen o kadınların derdi ne idi, diye sor. Şüphesiz Rabbim onların hilesini hakkıyla bilendir.”

51. Kral, kadınlara, “Yûsuf’tan murad almak istediğiniz zaman derdiniz ne idi?” dedi. Kadınlar, “Hâşâ! Allah için, biz onun bir kötülüğünü bilmiyoruz” dediler. Aziz’in karısı ise, “Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ondan ben murad almak istedim. Şüphesiz Yûsuf doğru söyleyenlerdendir” dedi.

52. (Yûsuf), “Benim böyle yapmam, Aziz’in; yokluğunda, benim kendisine hainlik etmediğimi ve Allah’ın, hainlerin tuzaklarını başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindi” dedi.

53. “Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç, nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.

54. Kral, “Onu bana getirin, onu özel olarak yanıma alayım”, dedi. Onunla konuşunca dedi ki: “Şüphesiz bugün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir bir kişisin.”

55. Yûsuf, “Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim” dedi.

56. Böylece Yûsuf’a, dilediği yerde oturmak üzere ülkede imkân ve iktidar verdik. Biz rahmetimizi istediğimize veririz ve iyi davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.

57. Elbette ki, ahiret mükâfatı, inananlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir.

58. (Derken) Yûsuf’un kardeşleri çıkageldiler ve yanına girdiler. Yûsuf onları tanıdı, onlar ise Yûsuf’u tanımıyorlardı.

59. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.”

60. “Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire) bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.”

61. Dediler ki: “Onu babasından isteyeceğiz ve muhakkak bunu yaparız.”

62. Yûsuf, adamlarına dedi ki: “Onların ödedikleri zahire bedellerini yüklerinin içine koyun. Umulur ki ailelerine varınca onu anlarlar da belki yine dönüp gelirler.”

63.Onlar, babalarına döndüklerinde, “Ey babamız! Bize artık zahire verilmeyecek. Kardeşimizi (Bünyamin’i) bizimle gönder ki zahire alalım. Onu biz elbette koruruz” dediler.

64.Yakub onlara, “Onun hakkında size ancak, daha önce kardeşi hakkında güvendiğim kadar güvenebilirim! Allah en iyi koruyandır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir” dedi.

65. Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler.

66. Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.

67. Sonra da, “Ey oğullarım! Bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ama Allah’tan gelecek hiçbir şeyi sizden uzaklaştıramam. Hüküm ancak Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O’na tevekkül etsinler” dedi.

68.Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah’tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibidir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

69. Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; o, kardeşi Bünyamin’i yanına bağrına bastı ve (gizlice) “Haberin olsun ben senin kardeşinim, artık onların yaptıklarına üzülme” dedi.

70. Yûsuf, onların yüklerini hazırlatırken su kabını kardeşinin yüküne koydurdu. Sonra da bir çağırıcı şöyle seslendi: “Ey kervancılar! Siz hırsızsınız.”

71.Yûsuf’un kardeşleri onlara dönerek, “Ne yitirdiniz?” dediler.

72. Onlar, “Hükümdar’ın su kabını yitirdik. Onu getirene bir deve yükü ödül var. Ben buna kefilim” dediler.

73.Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”

74. Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.

75.Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.

76. Bunun üzerine Yûsuf, kardeşinin yükünden önce onların yüklerini aramaya başladı. Sonra su kabını kardeşinin yükünden çıkardı. İşte biz Yûsuf’a böyle bir plan öğrettik. Yoksa kralın kanunlarına göre kardeşini alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.

77. Dediler ki: “Eğer o çalmışsa, daha önce onun bir kardeşi de çalmıştı.” Yûsuf, bunu içinde sakladı ve onlara belli etmedi. İçinden, “Siz kötü bir durumdasınız; anlattığınızı Allah çok daha iyi biliyor” dedi.

78. Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.

79.Yûsuf, “Malımızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını tutmaktan Allah’a sığınırız. Şüphesiz biz o takdirde zulmetmiş oluruz” dedi.

80.Ondan ümitlerini kesince, kendi aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki: “Babanızın Allah adına sizden söz aldığını, daha önce de Yûsuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Artık babam bana izin verinceye veya Allah, hakkımda hükmedinceye kadar buradan asla ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.”

81.“Siz babanıza dönün ve deyin ki: “Ey babamız! Şüphesiz oğlun hırsızlık etti, biz ancak bildiğimize şahitlik ettik. (Sana söz verdiğimiz zaman) gaybı (oğlunun hırsızlık edeceğini) bilemezdik.”

82.“Bulunduğumuz kent halkına ve aralarında olduğumuz kervana da sor. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz.”

83.Yakub, “Nefisleriniz sizi bir iş yapmağa sürükledi. Artık bana düşen, güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir” dedi.

84.Onlardan yüz çevirdi ve, “Vah! Yûsuf’a vah!” dedi ve üzüntüden iki gözüne ak düştü. O artık acısını içinde saklıyordu.

85.Oğulları, “Allah’a yemin ederiz ki, sen hâlâ Yusuf’u anıp duruyorsun. Sonunda üzüntüden eriyip gideceksin veya helâk olacaksın” dediler.

86.Yakub, “Ben tasa ve üzüntümü ancak Allah’a arz ederim. Ben, Allah tarafından sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim” dedi.

87. “Ey oğullarım! Gidin Yûsuf’u ve kardeşini araştırın. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.”

88. Bunun üzerine (Mısır’a dönüp) Yûsuf’un yanına girdiklerinde, “Ey güçlü vezir! Bize ve ailemize darlık ve sıkıntı dokundu. Değersiz bir sermaye ile geldik. Zahiremizi tam ölç, ayrıca bize sadaka ver. Şüphesiz Allah, sadaka verenleri mükâfatlandırır” dediler.

89. Yûsuf dedi ki: “Siz (henüz) cahil kimseler iken Yûsuf ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”

90. Kardeşleri, “Yoksa sen, sen Yûsuf musun?” dediler. O da, “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşim. Allah, bize iyilikte bulundu. Çünkü, kim kötülükten sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez” dedi.

91.Dediler ki: “Allah’a andolsun, gerçekten Allah seni bize üstün kıldı. Gerçekten biz suç işlemiştik.”

92. Yûsuf dedi ki: “Bugün size kınama yok. Allah sizi bağışlasın. O, merhametlilerin en merhametlisidir.

93. Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi.

94. Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.

95. Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.

96.Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi.

97.Oğulları, “Ey babamız! Allah’tan suçlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten suçlu idik” dediler.

98.Yakub, “Rabbimden sizin bağışlanmanızı dileyeceğim. Şüphesiz O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.

99.(Mısır’a gidip) Yûsuf’un huzuruna girdiklerinde; Yûsuf ana babasını bağrına bastı ve “Allah’ın iradesi ile güven içinde Mısır’a girin” dedi.

100.Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

101. Rabbim! Gerçekten bana mülk verdin ve bana sözlerin yorumunu öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Dünyada ve ahirette sen benim velimsin. Benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”

102.İşte bu (kıssa), gayb haberlerindendir. Onu sana biz vahiy yolu ile bildiriyoruz. Yoksa onlar tuzak kurarak işlerine karar verdikleri zaman sen onların yanında değildin.

103.Sen ne kadar şiddetle arzu etsen de insanların çoğu inanacak değillerdir.

104. Hâlbuki sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. O (Kur’an) âlemler içinde ancak bir öğüttür.

105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki yanlarına uğrarlar da onlardan yüzlerini çevirerek geçerler.

106.Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar.

107.Yoksa Allah tarafından kendilerini kuşatacak bir azabın gelmeyeceğinden veya onlar farkında olmadan kıyametin ansızın gelip çatmayacağından emin mi oldular?

108. De ki: “İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah’a çağırırız. Allah’ın şanı yücedir. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”

109. Biz senden önce de, memleketler halkından ancak kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Yeryüzünde dolaşıp da, kendilerinden önce gelenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna bakmadılar mı? Elbette ahiret yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha iyidir. Hâlâ aklınızı kullanmıyor musunuz?

110. Nihayet peygamberler ümitlerini kesecek hâle gelip yalanlandıklarını düşündükleri sırada, onlara yardımımız geldi de, böylece dilediğimiz kimseler kurtuluşa erdirildi. Azabımız ise, suçlular topluluğundan geri çevrilemez.

111. Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir