Cuma Hutbesi 21 Nisan 2017

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala


MÜMİN GÜVENEN VE GÜVENİLEN İNSANDIR
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Hutbemin başında okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip de imanlarına hiçbir zulüm bulaştırmayanlar var ya; işte onlara eman ve güven vardır. Onlar, doğru yolda olanlardır.”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Emanete riayet etmeyen kimsenin imanı kemale ermez. Ahde vefa göstermeyen kimse de kâmil anlamda dindar olamaz.”2

Kardeşlerim!
Rabbimiz, kâinatı yoktan var etmiş, güven ve huzur dolu bir hayat kurması için varlık âlemini insana emanet etmiştir. Okuduğum ayet-i kerimede güvenli bir dünya tesis etmemizin iki şartı olduğu beyan edilmektedir. Birinci şart, imandır. Allah’a ve Resûlüne iman etmeden, mümin olmadan doğru yola erişilemez. Emaneti koruyup güvenilir bir insan olmadan da imanın hakikatine erilemez. Eman olmazsa iman olmaz, İslam yaşanamaz.
Emniyetli bir dünya inşa etmenin ikinci şartı ise imanımıza hiçbir şekilde zulmü, şirki bulaştırmamaktır. Adaleti şiar edinmek, haksızlığa göz yummamaktır. Yeryüzünün, hayatın, Allah’ın nimetlerinin ve çevremizdeki her bir insanın birer emanet olduğunu akıldan çıkarmamaktır.

Kıymetli Kardeşlerim!
Güven; inançtan, imandan, ihlastan beslenir ve yüreğe yerleşir. Kalbimizde eman oluşturmadan ne kadar dış güvenlik tedbirleri alsak da evlerimizin, çarşılarımızın, okullarımızın emniyetini sağlayamayız. Gönül evimizin güvenliğini sağlama almadan, mahallemizin, şehrimizin, ülkemizin güvenliğini koruyamayız.
Mümin, önce Rabbine güvenir, ne zaman sarsılmaz bir güven kaynağı arasa, “esenlik veren ve emniyet ihsan eden” Yaratıcısına sığınır. Sonra bu iman sayesinde kendine güveni gelişir, çevresine güven aşılayan, dürüst ve merhametli bir insan haline gelir. İman güvendir. Mümin güvenen ve güvenilendir. Rabbine, kitabına, Peygamberine güvenmeyen bir insan, kendine nasıl güvenebilir? Kendine güveni olmayana kim güvenir?

Kardeşlerim!
Bütün peygamberler insanlığı imana davet etmiştir. Onlar yeryüzünü bir eman yurduna dönüştürmek için nice zorluklara, çetin imtihanlara katlanmışlardır. Her peygamber, emanı önce kendi kalbinde, kendi hayatında bizzat yaşamıştır. “Rabbim! senden başka hiçbir ilah yoktur. Seni her türlü eksiklikten tenzih ederim. Ben gerçekten nefsine zulmedenlerden oldum.”3 diye yakaran Hz. Yunus (a.s.), karanlık denizlerde balığın karnında emandaydı. İbrahim Halilullah, tevhid uğruna atıldığı ateşte Allah’ın himayesiyle selamete ve güvene kavuşmuştu. O, oğlu İsmail’le birlikte Kâbe’nin temellerini yükseltirken 


“Rabbim! Burayı güvenli bir belde yap!”4 diyerek Rabbinden öncelikle güven niyaz etmişti.
Hz. Yusuf (a.s.), kardeşleri tarafından kuyuya atıldığında, iffetine iftira edildiğinde hep Rabbine güvenmişti. Babası Hz. Yakup (a.s.) ve annesi yanına geldiklerinde,
”Allah’ın izniyle güven içinde Mısır’a girin!”5 diyerek onları bağrına basmıştı. Hz. Musa ise, Allah’ın yardımı ve muhafazasıyla Firavun’un yanında güvende büyümüştü.

Aziz Kardeşlerim!
Hayatı tevhid ve tebliğ yolunda meşakkatlere göğüs gererek geçen Sevgili Peygamberimiz de hicret esnasında Sevr Mağarasında Allah’ın emanına sığınmıştı. Mağaranın ıssızlığında Sâdık dostu Ebû Bekir’e
“Üzülme! Endişelenme! Zira Allah bizimle beraberdir.”6 diyerek güven telkin etmişti.
O, dostun da düşmanın da, yakının da uzağın da kendisine güven duydukları Muhammedü’l-Emin’di. Elinden, dilinden, halinden, gönlünden kimsenin zarar görmediği dürüst, temiz, mütevazı insandı.
Müminler olarak bize düşen, peygamberler zincirini örnek almak, Sevgili Peygamberimizin ahlakıyla bezenmek, emin peygamberin emin ümmeti olmaktır. Unutmayalım ki, güvenilir olmanın şartı imana ve Rabbimizin emanetlerine sahip çıkmaktan geçer. Ama insan emanete hıyanet ederse, huzur da, güven de yok olur. İnsan emin oldukça, haneler emin olur. İnsan emin oldukça, beldeler emin olur. İnsan emin oldukça, ülkeler emin olur. Yüreğimizdeki iman ve güven, kâinatın, tabiatın, dünyamızın emin bir yer olmasının teminatıdır.

Kardeşlerim!
Resûl-i Ekrem (s.a.s), Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerinden biri olan hilali gördüğünde “Allah’ım! Bu hilal, üzerimize bereket, iman, esenlik, güven ve emniyet getirsin.”7 şeklinde dua etmiştir.
Kutlu doğumun rahmet iklimini yaşadığımız bugünlerde Rabbimiz bizleri bir mübarek geceye daha ulaştırdı. Önümüzdeki Pazar akşamı Miraç gecesini idrak edeceğiz. Miraç gecesi, Resûl-i Ekrem Efendimizin önce Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya, oradan da semaya uzanan yolculuğuna şahit olan kutlu bir gecedir.
Bu vesileyle Miraç Kandilinizi tebrik ediyorum. Miraçla bütünleşen değerlerin tüm insanlığın hayrına vesile olmasını, yükseliş ve yücelişimizin nefislerimizden başlayarak dalga dalga toplumun her kesimini kuşatmasını temenni ediyorum. Mescid-i Aksa, Kudüs ve çevresinin tekrar eman ve güven yurduna dönüşmesini, insanlığın ortak huzurunu tehdit eden terör, şiddet, savaş ve düşmanlığın yerini barış ve huzura bırakmasını Cenâb-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.
1 En’âm, 6/82.
2 İbn Hanbel, III, 134.
3 Enbiyâ, 21/87.
4 Bakara, 2/126.
5 Yûsuf, 12/99.
6 Tevbe, 9/40.
7 Tirmizî, Deavât, 50.
Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 21. NİSAN .2017 TARİHLİ CUMA HUTBESİ (Özet)
    İçeriği aşağıda detaylarıyla belirtilen Cuma hutbesinin özeti mealen : MÜMİN, GÜVENEN VE GÜVENİLEN İNSANDIR
    Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor: “İman edip de imanlarına hiçbir zulüm bulaştırmayanlar var ya; işte onlara eman ve güven vardır. Onlar, doğru yolda olanlardır. hadis-i şerifte ise Peygamberimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Emanete riayet etmeyen kimsenin imanı kemale ermez. Ahde vefa göstermeyen kimse de, Kâmil anlamda dindar olamaz. Hanbel ııı, 134.
    Ayet-i kerimede güvenli bir dünya tesis etmemizin iki şartı olduğu beyan edilmektedir. Birinci şart, imandır.ikinci şartı ise imanımıza hiçbir şekilde zulmü, şirki bulaştırmamaktır. Adaleti şiar edinmek, haksızlığa göz yummamamaktır. Ayrıca, Yeryüzünün, hayatın, Allah’ın nimetlerinin ve çevremizdeki her bir insanın birer emanet olduğunu akıldan çıkarmamaktır.
    Elinden, dilinden, halinden, gönlünden kimsenin zarar görmediği dürüst, temiz, mütevazı insandır. güvenilir olmanın şartı Rabbimizin emanetlerine sahip çıkmaktan geçer. Ama insan emanete hıyanet ederse, huzur da, güven de yok olur. İnsan emin oldukça, haneler emin olur. İnsan emin oldukça, beldeler emin olur. İnsan emin oldukça, ülkeler emin olur.
    Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü. Yukarıda özeti görülen, Cuma hutbesinin içeriğindeki açıklamalar, ülkemizde kendisini Müslüman addeden insanlara ve vicdanlarına hitap eden açıklamalardır. Bu tavsiye ve açıklamaların herhangi bir yaptırımı yoktur. Camiye gidip bu hutbeyi dinleyen bir vatandaşta, vicdan denen bir şey olmaması durumunda yani Emanete hıyanet etmesi, hırsızlık yapması, Zulüm yapması, Tecavüzkar olması,hırsızlık ve diğer sapıkça hareketler de bulunacak şekilde güvensiz olması halinde, bu eylemini cezalandıracak herhangi bir İslami kuruluş yoktur. İslam hukukuna göre, İslam olduğunu iddia edipte İslam dışı hareketlerde bulunanların, bu eylemlerine şahit olabilecek bir kaç kişinin bulunması halinde, bu eylemi yapan güvensizlerin cezası bir kaç gün içerisinde kesilerek hak yerini bulurdu.. Ülkemizin Hukuku İslam dışı bir Hukuk olduğu gibi, başka ülkelerden taklit edilerek alınmasının yanı sıra, orijinallerinin alındığı Fransa, İsviçre,İtalya ve Almanya ülkelerindeki toplumsal eğitim ve Kültür seviyesinin yüksekliğinden kaynaklanan “Adalet ilkesi” nden, yoksun olduğu için hukuk dışı bir yapıya bürünebilmektedir. Bu doğrultuda ülkemizdeki mahkemeler, başta davaların adaletsizliğe dönüşmesine yol açan “Davaların çok geç sonuçlanması” ve davaların güçlüden yana bir şekil almasına yol açan “Yargının Tarafsızlık” ilkesinin şaibeye yol açacak şekilde zedelendiği, kurumlar haline gelebilmektedir. Bu çerçevede, İslami Hukuk ve kurallarının geçerliliğinin ve hükmünün bulunmadığı yerlerde yaşayan insanlara, umut verebilecek ve inançlarını istismar etmeye yönelik vaatlerde bulunmanın, İslam’da asla ve asla yeri yoktur. Geçmişte, insanlara zulüm yapan bir şehrin güç sahibi Belediye Reisini, bir başka egemen olan güç sahibi iktidara şikayet edebilme imkanı vardı. Bu imkanın kalkmasına yol açıldığı bir sırada, insanların ocağına her an incir dikebilecek bir güce karşı, insanların güvence de olması söz konusu değildir. Nitekim, şahsıma haksızlık yapan Bir şehrin Belediye Reisini, diğer güç sahibi olan iktidara şikayet ederken bir umut içerisindeydim. Ancak, umut beslediğim egemen iktidar, muhalifi bulunduğu Belediye Reisi ile ilgili bir işlem yapmadığı gibi kendisi de, şahsıma haksız ve zerre kadar dayanağı olmayan bir darbe attı. Her ne kadar Şahsımı örnek aldı isem de, Allaha binlerce defa şükür her iki egemenin ve hatta başka egemenlerinde, haksızlıklarına boyun eğebilecek ve biat edebilecek şirkli bir yapıya sahip değilim. Ancak, ülkemizin mağdur vatandaşlarının böyle bir ortam ve durumda, mağduriyetlerinden kurtulma ihtimalleri çok zayıf olduğundan, kendisini imanlı ve namuslu varsayan insanlarımızın, mağduriyetleri çözebilecek projeler üretmeleri gerekmektedir. Yani, başka insanlara hukuksuzluk, zulüm yapan ve suç işleyen kim olursa olsun, onun cezalandırılmasını sağlayacak ve hukukun üstünlüğüne dayalı sistemler üretmek gerekir. Çünkü (Mealen), “BİR TEK YARATICI OLAN, EŞİ BULUNMAYAN RAHMAN VE RAHİM OLAN RABBİMİZ, YAPTIĞI İŞLERDEN HİÇ SORGULANMAZ, DİĞER HERKES SORGULANACAKTIR” (Enbiya:23) . CUMALARIMIZIN GERÇEKTEN HAYIRLI OLMASINI İSTİYORSAK, Söz konusu ayet örnek alınarak ülkemizdeki her suçlunun, Sorgulanması ve Yargılanmasını sağlayabilecek sistemi, üretmemiz gerekir. TOPLUMUNUN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAYARAK GÜVENLİ BİR DÜNYA OLUŞTURMAYA KATKISI OLAN İNSANLAR ANCAK, GÜVENİLİR MÜMİNLER OLABİLİRLER. Not: Bu satırları yazdığım Aydında, şiddeti pek yüksek olmasa da, meydana gelen bir sarsıntıdan korkmadım desem,doğru değil. Ancak vicdanımın rahatlığı korkumun seviyesini düşürmüştür. ” İşte! Emanete hıyanet ederek elde ettikleri makamlar vasıtasıyla insanlara haksızlık yapanların vay haline”. Çünkü, Yıkıcı bir Sarsıntıda,(Zil Zale Suresi) onları kurtarabilecek ve onlara umut verecek bir vicdanı, zor bulurlar.

    Cevapla