D ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

D harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için d harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan d harfinin atasözü listesi.

Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…

Dağ adamı, hasta eder sağ adamı.
Görgüsüz kimseyle bir arada olmak insan için bir eziyettir. Böyle kimseye söz anlatmak çok güçtür.


Dağ başı dumansız olmaz.
Bu dünyada en büyük acıyı peygamberler ve diğer büyük insanlar çekmiştir. Erdemli insanların bu yazgısı bundan sonrada değişmeyecektir. Büyük adamların, büyük iş yapanların her zaman üzüntüleri, sıkıntıları vardır.


Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.
İnsanlar, dağlar gibi yerinden kımıldamayan cansız varlıklar değildir. Dostlar, tanış olanlar birbirlerinden ne kadar uzan düşmüş olurlarsa olsunlar ve buluşmaları ne kadar güçleşmiş bulurnursa bulunsun, günün birinde kavuşabilirler.


Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış.
Kimi dargınlıklar istenilen etkiyi yapmaz. Darılan kişi darıldığı ile kalır. Ötekinin bundan haberi bile olmaz, olsa da önem vermez. Bu gibi durumlarda üzülmemeli, aksine karşımızdaki iyi tanımamıza bir neden olduğuna inanmalıyız.


Dağ ne kadar yüce olsa yol (onun) üstünden aşar.
Her büyük kişiden daha yetkili kişi, en önemli makamın bir denetleme yöntemi vardır. / Yenilmesi imkansız gibi görünen zorluklarında çözüm yolu vardır. Dağın yüceliği insanın gözünü korkutmadığı gibi, işlerin çetinliğide insanın ümidini kırmamalıdır.


Damlaya damlaya göl olur.
Yağmur damlaları küçük derecikleri, derecikler çayları, çaylar ırmakları, ırmaklarda gölleri ve denizleri meydana getirir. Küçük şeyler birike birike büyük varlıklar oluştururlar. Küçük şeylerin önemini bilmeli, onları çarçur etmemeliyiz.


Dan din desen oynar.
Kimi insanlar ruhları ve yapıları gereği eğlenmeyi çok severler. Bu sevgilerinden ötürü bunu hiç çekinmeden hal ve hareketlerine yansıtırlar. Kapı gıcırtısına oynamak deyimi gibi, bir melodi, nara yada müzik onların eğlenmesine yeterde artar bile. Bu gibi insanlara kalkıp oynamaları için birşey mırıldanmak bile kimi zaman yeterli gelir.


Danışan (zengin) dağlar aşar, danışmayan (olmayan) yolda şaşar.
Herhangi bir konuda bilgili ve erdemli insanlara danışarak bir problemi aşmak yerine kendi bildiğimiz gibi yapmak bizi yolda bırakır. Tıpkı parası olupta danışmadan harcayan insanlar gibi. Yatırım yapmaksızın harcama bir süre sonra son bulur ve kişi yarı yolda kalır. Her daim bir bilene sorarak işlerimizi yürütmeliyiz.


Danışan dağı aşmış, danışmayan (-ın) yolu şaşmış.
Bir konuda ehil ve bilgili kimselerle istişare (danışma) yapmak peygamberimizin bize önerdiği bir yoldur. Bilmediği şeyi bilene soran, en güç işlerin altından kalkar. Sormayan, güçlükler içinde yuvarlanır gider.


Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.
Kötü araç ve gereçle iyi birşey yapmak mümkün değildir. Yetersiz kişiden iyi iş beklenemez.


Davul (bile) dengi dengine çalar.
Ünlü dil bilimci Ömer Asım AKSOY, bu atasözünü söyle açıklıyor: “Davulun sesine dikkat ediniz, hangi söze benziyor: “Dengi dengine, dengi dengine”ye değilmi? Sanki birlikte yaşayacak kimselerin, evleneceklerinin birbirine denk olması gerektiği, herkese davulla duyurulmaktadır.”


Davulun sesi uzaktan hoş gelir.
Olayları dışarıdan seyredenler için herşey hoş ve kolay görünür. Birşeyin mahiyeti seyrederek değil, bizzat yaşanarak anlaşılır. Öyle durumlar vardır ki, içinde yaşayan kimseyi rahatsız eder; uzaktan bakan ise ona imrenir.


Değirmek iki taştan, muhabbet iki baştan.
Karı koca gibi, iş ortağı gibi birlikte yaşayacak, birlikte iş görecek kimseler arasında karşılıklı sevgi bulunmalıdır. Biri ötekini sever, öteki berikini sevmevse dirlik, düzen olmaz. Kurulan birlik sarsılır.


Deli deliden hoşlanır, iman ölüden.
Yaratılışları birbirine yakın olan insanlar, bu dünyada birbirlerini göründe hemencecik kaynaşıverirler. Farklı niteliklerle donatılan insanlar ise, uzun süre birlikte bulunsalar bile, mizaçları gereği kendilerine ters gelen akrabalarına bile ruhen uzaktırlar. İnsan, kendisine benzeyen kimseden, yada yarar sağlayabileceği şeyden ve kişiden hoşlanır.


Deli ile çıkma yola, başına getirir (gelir türlü) bela.
İnsanın yol, hayat yada iş arkadaşı akıllı bir olmalı ki, ona hiç değilse zararı dokunmasın. Deli, kendisiyle arkadaşlık edenin başına çeşit çeşit dertler açar.


Deli kıza cilve yap demişler, oda gitmiş osurmuş.
Görgüsüz ve durumun varlığından haberdar olmayan insanlar, sıradan, rutin olarak davranırlar. Bulundukları ortamın ciddiyeti veya ciddiyetsizliği onları pek alakadar etmez. Yapacakları tüm hatalar ise onların sahibi olan insanlara mal olacaktır. Görgü ve adap bilmeyen insanların adına sorun çekmemek için önlem almalı, durup dururken bile bile kendimizi sıkıntıya düşürmemeliyiz.


Deliye hergün bayram.
Hiçbir şeyle ilgilenmeyen, hiçbir şeyi kendine dert edinmeyen, istediği yerde dolaşıp dilediği işi yapan delinin bütün günleri bayram coşkusu ve özgürlüğü içinde geçer. Delinin bu başıboş yaşayışına özenen ve onlar gibi olmak isteyenler içinde söylenecek şey budur.


Demir nemden, insan gamdan çürür (duvarı nem, insanı gam yıkar).
Keder, ağaç kurdunun ağacı için için yemesi gibi, insanı içinden, yüreğinden vurur. Nem demiri nasıl paslandırır, çürütürse; gamda insanı öyle yıpratır, harap eder.


Demir tavında dövülür.
Her işin yapılması için en uygun olan bir zaman, bir durum vardır. Demir ateşle ısınıp kızardığı zaman yumuşar, henüz bu yumuşaklığını yitirmeden çekiçle dövülüp biçimlendirilir. Bir iş için ele geçen fırsat hemen değerlendirilmelidir.


Denize düşen yılana sarılır.
İnsan çaresizlik denizine düşmeye görsün: Böyle bir durumda varlığı beş para etmez kimselerden bile medet umar. Çok büyük bir tehlike içinde bulunan kimse, kendisine yardım etme imkanı bulunmayan, dahası tehlikeli olan şeylerden bile yardım umar.


Derdini söylemeyen derman bulamaz.
Bizim bir türlü çözüm bulamadığımız birçok güçlüklere başkaları çözüm bulabilirler. Ancak, sıkıntımızın ne olduğunu kimseye söylemezsek, bunun giderilmesi yolunu gösteren bulunmaz. Derdimize derman bulabilmek için onu, bize yardımı dokunabilecek kimselere söylemeliyiz.


Dereyi görmeden paçayı sıvama.
Emek harcanan bir durumun olumlu olacağının kesinatını görmeden bir girişimde bulunmak kişileri hayal kırıklığına uğratabilir. Bu çaba ve çalışmalar bir anda yok olur ve kişilere hiçbir kazanç sağlamaz.


Derin su yavaş akar.
Bilgili, erdemli kimse, bir konuda karar vermek ve harekete geçmek için acele etmez. Uzun uzun düşünür, yavaş yavaş uygular. Nitelikli ve bilge insanların ağır gittikleri halde yol almalarının sebebi budur.


Dertsiz baş (kul) olmaz.
Hayat, düz bir çizgi üzerinde gitmez. Hayat yolunun inişide, çıkışıda vardır. Durum bu olunca, bu yola adım atan herkes mutlaka yokuş(lar)la karşılaşacaktır. Aşılması zorunlu olan bu yokuşlardan dolayı da, herkesin az, çok derdi, sıkıntısı olacaktır. Derdi olmayan kimse yoktur.


Dervişin fikri neyse, zikride o olur.
Kişinin dile getirdiği şeyler ister lehinde, isterse aleyhinde konuşsun mutlaka onun ilgi alanına girmiş şeylerdir. Tepkiler bile insanın ilgisini ortaya koyar. Zira insan, kafasının içindeki düşünce ne ise konuşmasında onu dile getirir.


Destursuz bağa girilmez (gireni sopa ile kovarlar).
İnsanın özgürlüğü, bir başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter: Mülkiyet (sahip olma hakkı) kutsaldır ve kişinin iradesi dışına bir başkasına devredilemez. Bundan dolayı başkasına ait yerlere, canımız öyle istiyor diye, giremeyiz. İzin alınarak yapılması gereken bir iş için bir işi izin almadan yapan, bunun cezasını görür.


Deveden büyük fil var.
İlmin başı, insanın kendisini bilmesidir. Kendini bilmekte, aslında haddini bilmekle olur. Bir eksiklik denizinde yüzen insanın kendini herkesten üstün görmesi kadar abes birşey az bulunur. Hiçbir kimse görevinin büyüklüğü ve yetkisinin genişliği ile övünmemelidir. Çünkü ondan üstünde vardır.


Deveye cilve yap demişler, götüyle dağları devirmiş (yedi çadır devirmiş).
Daha önce bulundukları ortam ile ilgili bir tecrübe yaşamamış insanlar çokça hatalarda bulunurlar. Sıradan hayatları gibi gördükleri durumun farka varmadan, çevresindekileri rahatsız edebilir, zor duruma düşürebilir ve en önemlisi kendisinin yanında bulunan insanları rencide edebilir. Bunun önüne geçebilmek için kişileri bulunacakları ortama göre eğitmeli, önceden haber vererek ikaz etmeliyiz.


Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.
Onca aklı başında, erdemli insan vardır ki, küçük bir ihtiyaçtan dolayı olmadık işlere karışırlar. Oysa durum çok basit ve açıktır: İnsanın bir şeye gereksinim duyması, onun büyük zahmetlere katlanmasına yeterde artar. / Nice insanlar vardır ki, sırf karınlarını doyurabilmek için çok uzaklara giderler.


Devletin (devlet) malı deniz, yemeyen domuz (keriz).
Devletine hıyanet etmeyi alışkanlık haline getiren ve koskoca bir milletin malını dört elle tıkıştırmayı uyanıklık sayan soysuzlara göre, devletin bitmez tükenmez malı vardır. Asıl domuz bunlar olduğu halde, bu aşağılık kimselere göre bir yolunu bulup devleti dolandırmamak budalalıktır.


Dibi görünmeyen suya girme.
Mahiyetini tam olarak kavrayamadığın ve sonunun nereye varacağını bilmediğin bir işe kalkışma. Kendin için uygun gördüğün işi önce her yönüyle öğren, sonra o işe giriş.


Dikensiz gül olmaz.
Bu dünyada kusursuz güzellik yoktur. Herşey, bir yönüyle eksik yada kusurludur. Bundan dolayı her güzel şeyin hoşa gitmeyen yönü mutlaka bulunur. Güzel şeyi elde etmek isteyen yada elde eden kimse, bunun gerektirdiği rahatsız edici şeyleride hoşgörmelidir.


Dil dile değmeden dil öğrenilmez.
Atasözünden ziyade çok eski ve amiyane bir tabir olan bu sözümüz, girişimcilik ruhunu tetiklemek maksadıyla söylenmiştir. Fiziksel etkileşimden çok, bir işe girmeden o işin öğrenilmeyeceğini tabir eder. İnsanlar yapacakları meşakatin iç yüzünü görebilmek için öncelikle o işe başlamalı, mümkünse bir bilenle yola çıkarak ilerlemelidir.


Dilenciye hıyar vermişler, eğri diye beğenmemiş.
Her insanın, diğerleri gibi birşeylere ihtiyacı vardır. Ancak bazı insanlar o kadar erdemsizdir ki; bu ihtiyaçlarını veren kişilere şükretmezler, bu ihtiyaçlarını giderdikleri insanların verdiklerine tama etmezler ve bunu beğenmezler. Halbuki bu eksikliklerinin giderilmesi onların daha doğru, daha düzgün birşeyler yapmasına, belkide hayatını sürdürmesine yardımcı olacaktır. Kişilerin bu düşünceye düşmelerindeki en büyük etken, bu ihtiyaçlarını bedavaya getirmeleridir. Şayet paraları ile alsalar bu kadar hor görmezler, bu kadar aşağılık hissetmezler. Bu yüzden ihtiyacı olan insana bu ihtiyaçlarını verirken, onların kişiliğini göz önüne almalı, eğer hakediyorlarsa bunu yapmalıyız. Haketmiyorlarsa, çalışarak kazanmalarını beklemeliyiz.


Dilim seni dilim dilim dileyim, başıma geleni senden bileyim.
Dili yüzünden başı belaya giren kimse çok pişman olur ve şöyle söylenir: “Dilim parça parça olsaydı da ben bu sözleri söylemez olsaydım.”


Dilin cismi küçük, cürümü büyük.
Dil küçük bir organdır, ama büyük suç işler. Söylediği kötü sözlerle kişinin başını olmadık belalara sokar.


Dilin kemiği yok.
Birşeyin ağızdan çıkması çok kolay birşeydir. Söz söylemenin kolaylığına aldanıp düşünmeden konuşulmamalıdır. / Dil her yana dönebilir; önce söylediği sonra başka biçimlere sokabilir; tam tersine çevirebilir.


Dinsizin hakkından imansız gelir.
Bir zalimi, ondan daha baskın bir zalim alt edebilir. Acıması olmayan kişiyi, kendisinden daha acımasız biri yola getirir.


Doğmadık çocuğa kaftan (don) biçilmez.
Ele geçeceği, ortaya çıkacağı henüz belli olmayan şey için önceden hazırlık yapmak doğru değildir.


Doğru söyleyeni (konuşanı) dokuz köyden kovarlar.
Şu zamanda ahlak öyle bozuldu ki herkes çıakr peşinde, herkes iki yüzlü. Deyim yerindeyse, herkes yağcı, herkes yağdanlık. Onun için kimin çıkarına dokunursa dokunsun sözünü esirgemeyen, hatır gönül demeyerek doğruyu söyleyen kişiyi kimse sevmez. Herkes onu yanından uzaklaştırır. / Herkesin kusurunu yüzüne karşı söyleyen ve çıkarcılardan sözünü esirgemeyen kimse, kırdığı, üzdüğü kişilerce sevilmez. Nereye gitse, bu gibi kimseler kendisine yüz vermezler.


Doğru söz (ağıdan) acıdır.
Kusurları, yanlışları, düzensizlikleri, yolsuzlukları, kötülükleri ve benzeri şeyleri bütün çıplaklığıyla ortaya koyan ve eleştiren söz, bu işleri yapanlara çok acı gelir. Söz acıda olsa, doğru olduğunu biliyorsak, ondan gerekli uyarıyı almalıyız. Bu konuda duygularımızla değil aklımızla hareket etmesini bilmeli, özellikle dostların uyarısına gücenmemeliyiz.


Doğrunun yardımcısı Allah’tır.
Dürüst kimse bu dünyada çok sıkıntı çekebilir; fakat hiçbir zaman onur kırıcı bir duruma düşmez. Sendeler ama yere yüzüstü yuvarlanmaz. Çünkü işlerinden doğruluktan ayrılmayan kişiye Allah her zaman yardım eder.


Dokuz at bir kazığa bağlanmaz.
Bir işin başına, tanınmış kişiliği bulanan birçok kimse birden getirilmemelidir. Çünkü anlaşamazlar; birbirlerine saldırırlar. / Birçok azılı kimse, zayıf bir güvenlik önlemi ile zaptedilemez.


Domuz derisi post olmaz, eski düşman dost olmaz.
Domuzun herşeyi, islam dinine göre pistir; dışkıdan farksızdır; temizlenemez. Böyle bir hayvanın derisi üzerinde ne namaz kılınabilir, nede oturulabilir. Eski düşmanda buna benzer. Nedenli yakınlık gösterirse göstersiz, dost olmaz.


Dost acı söyler.
İnsanın kusuru mutlaka görülür. Bazı kimseler, sırf canımız sıkılması diye, doğruyu söylemeye çekinirler. Ama yakın dostlar, düzeltmemiz için onu söylemeyi borç bilirler. Yinede doğru söz bize acı gelir.


Dost başa bakar, düşman ayağa.
İnsan yukarıya doğru yükselir, aşağıya doğru alçalır. Baş, vücudun yukarısındadır, ayakta tam altımızda. Bize bakan her tarafımızı görür. İnsana dostta bakar, düşmanda. Bundan dolayı dosta karşıda, düşmana karşıda güzel giyinmek gerekir. Çünkü dost, yükselmesini görmek istediği başımıza; düşman, kaymasını beklediği ayağımıza bakar.


Dost ile ye, iç; alışveriş etme.
Güzel ahlak sahibi, sağlam karakterli insanların dostluğunu hiçbir şey bozamaz. Çünkü onlar için çıkar kaygısı ya yoktur, yada en sonda gelir. Kimi insanlarda alışverişte kendi çıkarını düşünür. Bundan dolayı iki dost arasındaki alışveriş, dostluğu bozucu bir etken olabilir. Öyleyse dostluklarını sürdürmek isteyenler birbirleriyle alışverişte bulunmamalıdırlar.


Dost kara günde belli olur.
Sevinçli, mutlu günlerinde bir kişiyle dostluk ilişkisi kuranlar çok olur. Çünkü mutluluğa katılmak hoş birşeydir. Sevincin ödenecek bir bedeli yoktur. Kara gününde bir kişi ile dost kalmak ise, üzüntüyü paylaşmayı, onu gidermek için bir takım özverilerde bulunmayı gerektirir. İşte buna katlanan, gerçekten dost olduğunu gösterir.


Dostluk başka, alışveriş başka.
Dostlukları özveri ve içtenliğe dayanmayan insanlar şöyle düşünürler: “Aramızdaki dostluk, alışverişte birbirimizin ötekine özveride bulunmasını gerektirmez.” Oysa gerçek dostluk her konuda özveri gerektirir.


Dostun attığı taş baş yarmaz.
Dostumuzun bizi hırpalaması gücümüze gitmez. Çünkü bunu iyi niyetle ve iyiliğimiz için yapıldığını biliriz.


Düğün el ile, harman yel ile (olur).
Her durumun başarılı olabilmesi için kişilerin yardıma ve yardımcılara ihtiyacı vardır. Buna alet edevatlardan, düğündeki kalabalığın yaratılmasına kadar herşey dahildir. İnsanlar birtakım olayları gerçekleştirebilmek için diğer araçlara yada kişilere ihtiyaç duyarlar.


Dünya büyük olsa da (aslında) dardır.
İnsanlar bu dünya üzerinde yaşarlar ve Allah herkese yetecek büyüklükte yaratmıştır. Fiziksel açıdan dünya çok büyük olsa da, işlerimiz gereği eğer sevilen insanlar isek farklı yerlerde, farklı zamanlarda arkadaşlarımız, eşimiz, dostumuz ile karşılaşırız. Bu ummadık anlarda dünyanın ne kadar da küçük ve hiç olmayacak birşeymiş gibi olduğunu düşünürüz. Nitekim dünya üzerindeki hareketlerimiz, diğer hareket eden insanlar ile gerek hızlı bir şekilde yaklaşır, gerekse uzaklaşır. Durum kısaca bundan ibarettir.


Dünya malı dünyada kalır.
İnsan öldüğü zaman malını öbür dünyaya götüremez. Bu maldan ancak yaşadığı sürece yararlanabilir. Öyle ise gerek kendisi için, gerekse hayırlı işler için para harcamaktan kaçınmamalıdır.


Dünya Sultan Süleyman’a bile kalmamış.
İnsan ne kadar zengin, ne kadar güçlü olursa olsun dünyadan göçüp gidecektir. Egemenliği son kerteye ulaşmış olanlar dahi ölüme yenilirler. Bunun için dünyaya bel bağlanmamalıdır.


Dünya tükenir, yalan tükenmez.
İsteklisi için yalan uydurmak o kadar zor birşey değildir. Hemen her konuda yalan söylemek ve bunları birbiriyle irtibatlandırmak mümkündür. Bundan dolayı dünyada haddiz, hesapsız yalancı vardır. Bunları huylarından vazgeçirmekte imkansızdır. Yalan, yeryüzünü öyle sarmıştır ki kıyamet kopsa ona birşey olmaz.


Düşenin dostu olmaz, hele bir yol düşte gör.
Zenginle, iş başında olanla herkes dostluk kurar. Çünkü ondan çıkarları vardır. Zengin kişi yoksul düşünce, iş başındaki işten ayrılınca, çevresinde o dostlardan kimse kalmaz. Hepsi eski dostlarını kötü durumuyla başbaşa bırakırlar. Bundan dolayı dost seçerken dikkatli olmalı, az ama erdemli olanlarla yetinmeliyiz.


Düşman düşmana rahmet (gazel, yasin) okumaz.
Düşmanımızdan bir iyilik, okşayıcı bir davranış beklemeyiniz. O, size karşı elinden gelen kötülüğü en sert şekli ile yapacaktır.


Düşmanına gücenip dostuna darılma (kızma).
Kişinin kendine zarar vereceğini düşündüğü kişilere düşman gözüyle bakması, dostlarının da o kişilere düşman gözüyle bakmasına neden olur. Dostlarını dinleyerek bu kötü niyetli kişilere verilecek zararlar yada çıkmazlar için iyi niyetli insanın heba edeceği şeyler eğer kendisini zor durumda bırakıyorsa, dostuna kızmamalıdır. Çünkü dostu o kişinin iyiği için ona yardım etmektedir. Böyle durumlarda düşmana kızıp dosta gücenmemelidir. Ayrıca düşmanımızın düşmanı bizim dostumuzdur, bu unutulmamalıdır.


Düşmez, kalkmaz bir Allah.
Halden hale girmek, batmak ve çıkmak biz insanlar içindir. İnsan, zengin iken yoksuz düşebilir; sağlık içindeyken hastalanabilir; yüksek bir iş başındayken görevden alınabilir. Bunların terside olabilir. Gücünü, yüceliğini yitirmeyen tek varlık Allah’tır.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna - izle porno