İ ile Başlayan Atasözleri ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İ harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için i harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan i harfinin atasözü listesi.

Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…

İbadette gizli, kabahatte.
Farz ibadetlerin çoğunu insanlardan gizlemek mümkün değildir. Aslında buna gerekte yoktur. Bu atasözünde kastedilen, kişinin özellikle yoksullara yönelik yardımı, hayır ve hasenatıdır. Bunların gizli yapılması hem Allah’ın hoşnutluğuna, hemde karşı tarafın onurunu korumaya daha uygundur. Öte yandan ibadet gösteriş için yapılmaz. Gizli açık bütün ibadetlerde amaç Allah’ın yüce rızası olmasıdır. Kul, Allah’a karşı olan borcunu insanlar görsün diye yaparsa bu, ibadet olmaktan çıkar. Kabahat, insanların kınadığı birşeydir; onada gizlilik yakışır.


İğne atsan yere düşmez (deyim).
Çok kalabalık ortamlar için söylenen bir deyimdir. Kişiler karşısındaki insanlara bir mekan veya bölge için “çok kalabalık” ibaresi yerine bu köklü ve güçlü deyimi kullanarak benzetme yaparlar. Kalabalık olan her mevzu ve maksat için kullanılabilir. Örneğin bir alışveriş merkezinden bir odada ki kişi sayısına kadar, bir bahçedeki çiçek yoğunluğundan bir çalışma yada yaşama ortamındaki karışıklık ve dağınıklığa kadar hemen her alanda kullanılmaktadır. Birçok insan atasözü olarak benimser, aslında deyimdir.


İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.
Hoşa gitmeyen bir durumda insanlardan özveri istemeden önce, bu durumun getirdiği fedakarlığın bir kısmını biz üstlenmeliyiz ki, başkalarından özveri istemeye yüzümüz olsun. Öte yandan, bir iş yada bir konu hakkında başkasına öğüt vermeden, bunu önce kendimize yapmalıyız. Kendi nefsine söz geçiremeyen insanın yapacağı bir öğüt insanları etkilemez. “Söylediği iyi olsa, bunu kendisi yapardı” diye düşünürler.


İki at bir kazığa bağlanmaz.
Başına buyruk olmak isteyen iki kişi, aynı iş üzerinde birlikte çalıştırılamaz; aralarında anlaşmazlık çıkar, kavga ederler.


İki baş bir kazanda kaynamaz.
Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kimse bir arada yaşayamaz. Dünyaları ayrı olan kimseler birlikte yapılacak iş üzerinde birleşemezler.


İki cambaz bir ipte oynamaz.
Hileci ve kurnaz iki kişi, bir iş üzerinde çalışırlarsa birbirlerini aldatmak ve atlatmak için bütün hünerlerini harcarlar. Bu durum ikisi içinde tehlikelidir.


İki çıplak bir hamama yakışır.
Hiçbir şeyi olmayan iki insan düşündükleri işi beceremezler, evlenecek bir çift iseler geçinemezler. Birinden birinin diğerinin açığını kapatacak fazlalıkları olmalıdır. Aksi halde ikiside manen çıplak kalırlar, düşledikleri düşünceler ise başarısızlığa uğrarlar.


İki dinle (bin işit) bir söyle.
Düşünmeden, gelişigüzel konuşmak doğru değildir. İnsanları dinlemek ve işitilen sözler üzerinde enine boyuna düşünmek insan için çok yararlıdır. Çok konuşmak hiçbir zaman iyi karşılanmaz. Çok konuşan, gereksiz, yanlış sözler söyler. Karşısında ki iki, on, yüz söylerse sen bir söyle. Yerinde cevap verebilmen için ve hemen atılmaman, söylenenleri uzun uzun düşünmen gerekir.


İki el bir baş içindir.
Allah insana çalışıp kazansın ve kazandığını tüketerek yaşayabilsin diye güç vermiştir, el kol vermiştir. Bunlar iyi kullanılmalı, başkasının yardımına muhtaç kalınmamalıdır.


İki gönül bir olunca samanlık seyran olur.
Biraz işve maksadıyla söylenen bu atasözü şunu anlatmaktadır: Birbirini seven iki insan yada çift yanyana oldukları sürece hayatları çok mutlu ve bahtiyar geçer. Her sorunun, her kötü durumun üstesinden kolaylıkla gelebilirler.


İki karpuz bir koltuğa sığmaz.
Önemli bir işi başarmak için bütün gayretimizi ona yöneltmemiz, dikkatimizi dağıtmamamız gerekir. Bir kimse, ne kadar akıllı ve çalışkan olursa olsun, iki büyük işi aynı zamanda yapamaz.


İki kişi konuşurken üçüncüye bok yemek düşer.
Bazı haddini bilmez ve baskın insanlar, çevrelerindeki her sohbete katılabilmek, her konu hakkında konuşabilmek isterler. Bu istekleri onların konuyu dağıtmasına neden olduğundan veya onun haddine olmadığından ötürü, sohbeti başlatan diğer insanlar tarafından kınanırlar. Sohbeti devam ettiren insanlar ise rahatsız olurlar. Bu durumda bu söz söylenir. Birazda haddini bildirmek maksadıyla söylenen bu atasözümüz, bazende şunun için kullanılır; sohbete dahil edilmek istenmeyen kimseler, bir grup sohbetinde katıldığında rahatsız olan insanlar tarafından söylenir, seviyesini bilmeyen kişiye gönderme yapılmaya çalışılır.


İki ölç, bir biç.
Dünya ve bütün evren bir ölçüye göre yaratılmıştır. İnsan düşünürse ölçü ve hesabın ne denli gerekli olduğunu hemen anlar. Fakat insanoğlu acelecidir. Bir iş hemen olurversin ister. Oysa tasarlanan iş, önce tekrar tekrar ve sonuçlarıyla birlikte düşünülmeli, ondan sonra verilecek karara göre yapılmalıdır.


İnsan beşer, kuldur şaşar.
İnsan, yaratılış gereği hata yapabilir, yanılır ve bazende şaşırır. Allah insanları kusursuz yaratmamıştır. Kusursuzluk Allah’a özgü bir sıfattır. Dünyada yanılmayan kimse yoktur. Bundan dolayı insanların bazen şaşırmasını, yanılmasını hoşgörmek gerekir.


İnsan doğduğu yerde değil, doyduğu yerde.
İnsan mutlaka bir yerde doğar. Burası onun anayurdu, baba ocağıdır. Fakat insanoğlu, doğduğu yeri ne kadar severse sevsin, hayatını nerede sürdürebilecek nerede kazanabilecekse, oraya kadar gider ve orada hayatını sürdürür. İnsan doğduğu yeri değil, geçimini sağladığı yeri yurt edinir. Bu durum milletler için de aynıdır. Birçok kavimler, tarih içinde yer değiştirmişlerdir.


İnsan göre göre, hayvan süre süre (alışır).
İnsan birşeyi göre göre öğrenir. Hayvanların öğrenmesi ise insanların onlara istedikleri işi sürekli olarak yaptırması ile sağlanır. Çift sürmesini bilmeyen bir öküz, sabanın önüne gide gide bunu öğrenir. Fakat insanın aklı ve yeteneği olduğu için, dışarıdan bir zorlama olmadan, arzu ettiği şeyi bakarak öğrenebilir.


İnsan insanın (adam adamın) şeytanıdır.
İnsanlar, yapıları gereği kıskançtırlar. Sağlam bir din duygusu ve ahlak anlayışı kazanmakla insan olgunlaşır, başkalarının elindekileri kıskanmamaya başlar. Ahlaken gelişmemiş, uygunsuz bir arkadaş, insanı doğru yoldan saptırır; kötülüğe sürükler.


İnsan kıymetini insan bilir.
Bir insanın ne kadar kıymetli ve değerli olduğunu ancak kendisi gibi kişiler ölçebilir. Aynı nitelikte olmayan insanlar onun kıymetini bilecek insan değildir.


İnsan sevdiğini yerden yere vururmuş.
Çoğu zaman kişiler, karşısında bulunan sevdikleri insanlara sevgilerini belli etmezler. Bu genelde psikolojik bir tavır olmasına rağmen, çoğu zaman kişileri şımartmamak, bu sevginin zaten varolduğunu bilmesi ile bağlarının kuvvetli olmasını sağlayacak girişimleri bırakmaması içindir. Bunu manen hisseden ve sevildiğini bilen kişiler karşısındakilerin onlara vereceği kararlara, yanlışta olsa yaratılacak problemlere, kızılan anlara veya bağrış kıyamet geçen zamana aldırış etmez. Çünkü bilirler ki; bu kızmaların, bu kızgınlıkların hepsi onların iyiliği içindir. Bu yüzden seven kişi, sevdiğine zulüm ediyormuş gibi görünür.


İnsan yedisinde ne ise, yetmişinde de odur.
İnsanlar madenler gibidir. Madeni iyi olan insan, doğuştan bazı meziyetler taşıyan insan her yaşta iyidir. Madeni kötü olanda öyle. Kişinin çocukluğundaki özellikleri değişmez; ihtiyarlığında da sürer.


İnsanoğlu çiğ süt emmiş.
İnsan, değişken bir varlıktır. Bu değişim bazen iyiye doğru, bazende kötüye doğru olur. İnsanı sürekli iyi kılan, kendi nefsi ile yaptığı kesintisiz mücadeledir. İnsan bazen bu mücadelede gevşek davranır, kendini kötü akıntıya kaptırıverir. Bundan dolayı insanoğlu her zaman iyi değildir. Kimi zaman sütsüzlük damarı tutar, soysuzca davranışlarda bulunur; iyiliğini gördüğü kimseye kötülük yapar.


İp inceldiği yerden kopar.
Bir yapı, malzemenin çürüdüğü kısmından; bir işletme, yönetim kademesinde meydana gelen acz ve çaresizlikten çöker. Bir toplum da, hassas olduğu konularda birbirine düşürülürse zayıf düşer ve dağılır. Sonuç olarak bir durum, en çürük, en zayıf yerinden patlak verir.


İş insanın aynasıdır.
İnsanın yapıp ettikleri, onun dünyaya bakış açısını, yeteneklerini ortaya koyar. Bir kimsenin nasıl bir kişi olduğunu anlamak istersek yaptığı işlere bakmamız yeterlidir. Bu işin niteliği, o kişinin yeteneğini, tutumunu belli eder.


İş olacağına varır.
Bir iş, şartlar neyi gerektiriyorsa o yönde gelişir; ne olacaksa o olur. İnsanlar, olup biten üzerinde az çok etkili olmakla birlikte, bunların sonuçları üzerinde etkili olamazlar. Bundan dolayı işlerin şu yada bu şekilde yürümemekte olmasına boş yere üzülmemeli, elden gelen gayret sarfedildikten sonra Allah’a güvenmelidir.


İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar.
İnsan mesleğini, yaptığı işi sevmelidir. Kişinin elindeki nimetleri küçümsemesi doğru değildir. Böyle bir değerlendirme insanın çalışma şevkini kırar, moralini bozar. İşini küçümsediği için çalışmayan kimse para kazanamaz. Para kazanamayan sonu ise dilenciliktir.


İslamın şartı beş, altıncısı insaf demişler.
İslam dinin beş temel esası vardır. Eğer bunlara bir altıncısını eklemek gerekseydi, herhalde “insaf” olurdu. Çünkü insaf, bir toplum için en az islamın beş şartı kadar gereklidir.


İşleyen demir ışıldar (pas tutmaz).
Çalışkan ve hareketli insanların hem sağlıklı, hemde hayat dolu olduklarını görürüz. Oysa, tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini kaybeder. Çalışkan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.


İşten artmaz, dişten artar.
İnsan ne kadar çalışıp para kazanırsa kazansın, tutumlu olmadığı ve harcamalarına bir sınır getirmediği sürece birşey arttıramaz. Para, kazanmakla değil, tutumla artar.


İt derisinden post olmaz.
Yaratılışı gereği aşağılık olan kimse, yüce bir amaca hizmet edemez. Gerek arkadaşlarına, gerekse inanılan amaca – kendi basit çıkarları için – ihanet eder. Bayağı, adi malzeme ilede kaliteli, güzel şeyler yapılamaz.


İt itin ayağına (kuyruğuna) basmaz.
Bayağı kimselerin birbirine zararı dokunmaz. Böyle insanlar arasında bir çıkar ilişkisi ve dayanışma vardır. Bundan dolayı başkasına kötülük etmekte olan kimseler birbirlerini incitmezler.


İt ürür, kervan yürür.
Meyveli ağacın taşlanması gibi, iyilikte yarışan kimselerle uğraşanlar çok olur. Kıskançlık bazen insanı kudurtur. Doğru yolda olanlara çatanlar, bir yerden geçen kervana ürüyen itlere benzerler. Bu tür karşı koyma ve sataşmalar, yürüyüşü engelleyemez. Akıl ve inanç sahibi insanlar, kınayanın kınamasına rağmen hak bildikleri yolda yürürler.


İt yal (yemek, aş) yediği kapıyı bekler.
İyilikbilir, vefalı kimse, iyilik gördüğü insanı yada kurumu sever. İnsanlar, kendilerine iyilik yapanları ister istemez sever, sayar ve onların hakkını korurlar.


İti an, çomağı hazırla.
Kişiler yaşantılarını çoğu zaman iyi geçirmek istese bile, kötü ve zarar verici insanlar buna engel olmakla yükümlüymüş gibi köstek olur. Sevmediğimiz, tahammül edemediğimiz insanlar ile iç içe yaşarken, hatta konusunu konuşuyorken, bu konunun üstüne sanki biliyormuş gibi gelmesi, bu atasözünün söylenmesine neden olur. Günlük hayatta hala popüler olarak kullandığımız bu atasözümüzü, sevmediğimiz insanların, kendi bahsi üzerine gelmesi ile istem dışı olarak söyleriz.


İtin (köpeğin) duası kabul olsaydı gökten kemik yağardı.
Aşağılık kimsenin değerli birşey istemesi mümkün değildir. O, sadece midesini düşünür. Böyle birinin duası kabul olsaydı, dünya çekilmez olurdu.


İtle çuvala girilmez.
Saldırgan ve edepsiz kimse ile bir konu üzerinde tartışılmaz, onunla ortak iş tutulmaz, birlikte hareket edilmez. Böyle kimselerle arkadaşlık kuran kimse büyük zarar görür.


İtle yatan bitle kalkar.
Yasak olan şeyler kişilere herzaman cezbedici gelmiştir, kötü olmak, kötü huylu olmak benimsenen bir davranış olmasa bile kolayca kapılacak bir hastalık gibidir. İnsan nefsi buna kolaca müsade eder. Kötü insanlar ile takıldıkça, onlarla birlikte oldukça onların kötü huyları kazanılır, kişiyede bulaşmış olur. Arkadaş seçerken dikkatli olmalı, kötü huylu insanlardan derhal uzaklaşmalıdır.


İyi dost kara günde belli olur.
İnsan mutlu, varlıklı iken çevresinde bir dostluk halkası görür. Çiçek açan ağaca arıların üşüşmesi gibi birşeydir bu. İnsan işini, dünyalığını ve gücünü yitirince, çevresindeki kalabalıkta hemen dağılıverir. Çünkü ortada bölüşecek birşey kalmamıştır. Böyle durumlarda insanı sadece gerçek dostları terketmez. Bunlar kimler olduğu da, zor zamanda belli olur.


İyi evlat babayı vezir, kötüsü rezil eder.
Babaya itibar kazandıran da, insanların içine çıkamayacak bir duruma düşüren de evlatlarının tutumudur. Baba, hayırlı, iyi evladı ile övünür. Kötü, şerefsiz evladından da utanır.


İyi insan lafının (sözünün) üstüne gelir.
Çok sevdiğimiz yada beğendiğimiz insanların, kendi konusu konuşulurken aniden lafının üstüne gelmesini bu iyi kişiliği ile bağdaştırırız. Tamda o kişiden iyi konuşulması, onun karakterinin de iyi olması bu atasözünün söylenmesine neden olur. Bu durumun iyi olduğunu atalarımız söylemiştir.


İyi olacak hastanın hekim (doktor) ayağına gelir.
Canlılar gibi, sıkıntılarında, hastalıklarında bir ömrü vardır. Bir sıkıntı bizden uzaklaşacaksa, bunu sağlayacak unsurlar hemen yanıbaşımızda beliriverir. Allah, kötü bir durumun son bulmasını dilemişse, bunu yapacak kimseyi Allah ayağına gönderir.


İyiliğe iyilik her kişinin karı, kötülüğe iyilik er kişinin karı.
İyiliğe karşı iyilik etmek pek önemli değildir. Bunu herkes yapabilir. Herkesin yapamadığı şey, kötülüğe karşı iyilik etmektir. Bunu yapabilen kişi olgun ve erdemli kişidir.


İyilik eden iyilik bulur.
İyilik eden kimseyi herkes sever. Cömert ve iyilik seven olupta toplumundan gerekli ilgili gören insan yok gibidir. Gün gelir, iyilik yapan kimse zor duruma düşerse, kendisinden iyilik görmüş olanlar onu unutmaz, ellerinden gelen iyiliği yaparlar.


İyilik et denize at, balık bilmezse Halik bilir.
İyilik, karşılık beklemeden yapılmalıdır. İyilik ettiğin kimse senden iyilik gördüğünü bilmese de Allah iyilik yaptığını bilir ve seni ya bu dünyada yada öteki dünyada mutlaka ödüllendirir. Halis niyetle yapılan hiçbir iş karşılıksız kalmaz.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna