Kulağı kirişte (tetikte) olmak : Söylenecek sözü, haberi her an duymaya hazır olmak, tetikte beklemek.
Kulağına küpe olmak : Başa gelen bir durumdan alınan dersi hiç unutmamak.
Kulağına girmek : Söylenenleri anlamak, söylenenleri kabul etmek.
Kulağına kar suyu kaçmak : Huzurunu neşesini bozacak haber almak.
Kulağını doldurmak : Bir kimseye başkasından bilgi almadan önce, konu üzerinde kendi düşüncelerini aşılamak, böylece onu yönlendirmek.
Kulak asmamak : Aldırış etmemek, önem vermemek.
Kulak dolgunluğu : Araştırma, inceleme ürünü olmayan, dinleye dinleye edinilmiş, pek de sağlam olmayan bilgi.
Kulak kabartmak : Belli etmemeye çalışarak dinlemek.
Kulak kesilmek : Büyük bir dikkatle dinlemek.
Kulak misafiri olmak : Çevresinde, yanında konuşulanları, konuşmaya katılmadan dinlemek.
Kulak tutmak (vermek) : Merak edip dinlemek, işitmeye çalışmak.
Kulakları çınlamak : Hatırlanmak, anılmak.
Kulaklarını tıkamak : Dinlemek istememek, kabul etmek istememek.
Kulaktan dolma : Araştırarak, okuyarak değil, şundan bundan dinleye dinleye edinilen bilgi.
Kulp takmak : Bir kimseyi, bir şeyi kusurlu göstermek için bahane, kusur bulmak.
Kuluçkaya oturmak (yatmak) : 1. Rahatını bozmamak. 2. Dişi kuş için yavrulamak üzere yumurtalarının üzerine oturmak.
Kumpas kurmak : Birisini zor bir duruma düşürmek için tuzak kurmak.
Kundak koymak (sokmak) : Ara bozacak bir şey söylemek ya da ara bozacak bir davranışta bulunmak.
Kur yapmak : Karşı cinsten birinin gönlünü kazanmaya çalışmak.
Kur’an (Kur’anı’ı azimuşşan) çarpmak : Yalan yere Kur’an üzerine yemin etmenin cezasına ya da çok kötü davrandığı bir kimsenin bedduasına uğramak.
Kur’an’a el basmak : Kur’an üzerine elini koyarak ant içmek.
Kurban etmek : 1. Çıkarı için bir kimseyi, bir şeyi feda etmek. 2. Kurban kesmek.
Kurbanlık koyun gibi bel bel bakmak : Ne olacağını, nasıl olacağını anlamadan şaşkın şaşkın bakmak.
Kurdu koyunla barıştırmak (yürütmek) : Arabuluculukta çok başarılı olmak.
Kurşun dökmek : Halk inanışına göre, nazar değdiği sanılan bir kişiyi iyileştirmek için, kurşun eritip hastanın başı üstünde tutarak su dolu bir kaba dökmek.
Kurşuna dizmek : Birini öldürmek. İdam cezasını, vurarak yerine getirmek.
Kurt masalı okumak (söylemek) : Bir şeye engel olmak için boş ve uydurma sözler ile aldatmak.
Kurtlarını dökmek (kurdunu kırmak) : Çok istediği bir şeyi yapıp hevesini almak.
Kuru iftira : Gerçekle ilgisi olmayan suçlama, kötüleme.
Kuru kalabalık : 1. Yararlı bir iş yapmayan insan topluluğu. 2. Hiçbir işe yaramayan eşya topluluğu.
Kurumlanmak (kurum satmak) : Kendini herkesten daha üstün görmek.
Kusura bakmamak (kalmamak) : Hoşgörü ile karşılamak, hoş görmek.
Kuş beyinli : Akılsız, kafasız, aptal, beyinsiz, aklı kıt.
Kuş sütü ile beslemek : En pahalı, en değerli yiyeceklerle beslemek.
Kuş uçmaz kervan geçmez : Kimsenin uğramadığı, ıssız ve sapa kır yer.
Kuş uçurmamak : Hiçbir şeyin veya kimsenin kaçmasına, geçmesine imkan tanımamak.
Kuşa benzemek (dönmek) : Bir şeyi düzeltmek için uğraşırken onu biçimsiz, işe yaramaz bir duruma sokmak.
Kutu gibi : Mazbut, küçük ama kullanışlı, şirin.
Kuyruğu dikmek : 1. Hayvan için; koşmaya başlamak. 2. Bir insanın korkup kaçması.
Kuyruğu kapana kısılmak : Çok zor duruma düşmek.
Kuyruğu titremek : Ölmek.
Kuyruğuna basmak : Birini duyarlı olduğu konularda kızdırıp saldırmasına neden olmak, tahrik etmek.
Kuyruğuna teneke bağlamak : 1. Bir kimseyle aşırı derecede alay etmek. 2. Birini, herkesin dalga geçeceği biçimde kovmak.
Kuyruğunu kıstırmak : Birini, içinden çıkılması çok zor olan bir duruma düşürmek.
Kuyruk acısı olmak : Kendisine yapılan bir kötülükten dolayı hınç duymak, eski bir kin.
Kuyruk sallamak : 1. Birini baştan çıkaracak davranışlarda bulunmak, cilve yapmak. 2. Yaltaklanmak.
Kuyruklu yalan : Aslı olmayan büyük yalan.
Kuyusunu kazmak : Birinin kötü duruma düşmesi için tuzak kurmak.
Kuzu postuna bürünmek : Karşısındakine kendini zararsız ve uysal göstermek.
Küçük dağları ben yarattım demek : Böbürlenmek, kibirlenmek.