Laf ile ilgili Başlayan Deyim ve Anlamları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
  • Ağzı laf (lakırtı) yapmak
    1) kolay konuşma yeteneği olmak; 2) inandırıcı söz söyleme yeteneği olmak: ‘çok şükür, ağzı laf yapandan çok, eli işe yatkın aydınlara muhtaç olduğumuzu, anlar gibiyiz.’ -a. İlhan.
  • Ağzından lakırtı (laf) almak (çekmek)
    karşısındakini konuşturarak birtakım şeyleri öğrenmek: ‘ağzımdan lakırtı almak istiyorsun ama demeyeceğim.’ -b. Felek.
  • Ağzından söz (laf, lakırtı) eksik etmemek
    o sözü sürekli söylemek.
  • Büyük laf etmek
    büyük söz söylemek.
  • Her lafın altından kalkmak
    genellikle yerme veya hakaret sözlerinin altında kalmayıp cevap verebilmek: ‘böyle horoz gibi her lafın altından kalkarsan kocan tuttuğu gibi geri yollar seni.’ -a. Kulin.
  • İki çift laf (lakırtı veya söz) etmek
    1) birkaç söz söylemek: ‘o, keyfini etsin; karşılaştığı bir ahbapla iki çift lakırtı etsin de siz ne olursanız olun.’ -n. Ataç. 2) bir araya gelerek sohbet etmek.
  • İki lafı (sözü) bir araya getirememek
    düşündüğünü doğru dürüst ifade edememek.
  • İki satır laf etmek (konuşmak)
    dostça biraz söyleşmek.
  • İleri geri konuşmak (söz etmek, laflar etmek)
    yersiz ve gönül kıracak biçimde konuşmak: ‘şoför yolda ileri geri konuştu.’ -l. Tekin.
  • Laf açmak
    söz etmek, söz açmak, konuya girmek: ‘yavere burulduğumu sezdirmeden başka bir laf açtım.’ -r. H. Karay.
  • Laf altında kalmamak
    söz altında kalmamak.
  • Laf anlamaz
    1) söz dinlemeyip kendi bildiğinde inat eden; 2) kaba, aptal (kimse).
  • Laf anlatmak
    sözünü dinletmek, karşıdakini ikna edinceye kadar konuşmak: ‘aralarından bir tanesi ille de laf anlatacağım diye çene patlatıp duruyormuş.’ -ç. Altan.
  • Laf aramızda
    ‘başkaları bilmesin, duymasın’ anlamında kullanılan bir söz.
  • Laf atmak
    1) söyleşmek, konuşmak: ‘tabii hayri efendi’yle biraz laf atacak belki de biraz işten güçten bahsedecekti.’ -y. K. Karaosmanoğlu. 2) uzaktan, dolayısıyla dokunacak söz söyleyip işittirmek: ‘yakınındaki erkeği kime benzetirse onun lisanından bir şarkı ile laf atıyor.’ -f. R. Atay. 3) sözle sarkıntılık etmek: ‘seyircilerin alışılmış sululuklarından, laf atmalardan kaçındıklarını söyledi.’ -t. Buğra.
  • Laf çakmak (çarptırmak, dokundurmak)
    üstü kapalı bir biçimde karşısındakine bir şeyler ima etmek: ‘gözüne gelini ilişince açıktan açığa olmasa bile öfkesini ondan almak için laf çaktı.’ -o. Kemal.
  • Laf çıkarmak
    1) yeni bir şey söylemek, ortaya atmak: ‘şimdi unutup laf mı çıkarıyorsun?’ -ö. Seyfettin. 2) dedikodu yapmak.
  • Laf çıkmak
    dedikodu başlamak.
  • Laf dinlemek
    söz dinlemek.
  • Laf düşmemek
    söz düşmemek.
  • Laf etmek
    söz etmek: ‘öyle laf ettim ki adamcağız gezdirmeye mecbur kaldı.’ -s. F. Abasıyanık.
  • Laf işitmek
    azarlanmak, birisi kendisine darılmak: ‘kaç kere laf işittim bu yüzden, sineye çektim.’ -a. Kulin.
  • Laf kaynayıp gitmek
    söz boşa söylenmek, anlaşılmaz olmak, hiçbir etki yapmamak: ‘her kafadan bir ses çıkıyor, söylenen laflar gülüşmeler arasında kaynayıp gidiyordu.’ -h. Taner.
  • Laf ola beri gele!
    Konuşulan konu ile ilgili olmayan bir söz söylendiğinde veya bir sorun tartışılırken ilgisiz bir şey ifade edildiğinde söylenen bir söz.
  • Laf olmak
    dedikodu çıkmak.
  • Laf olsun âdet yerini bulsun
    konuşacak herhangi bir konu bulunmayıp rastgele söz sarf edildiğinde söylenen bir söz: ‘a hiç olur mu cümlesini de laf kıtlığında laf olsun âdet yerini bulsun diye söylemişti.’ -h. Taner.
  • Laf oturtmak
    karşı tarafa gerektiği yerde, beklenilmeyen bir durumda, esaslı ve gereken bir laf söylemek.
  • Laf söyledi bal kabağı!
    Alay gereksiz yere ve aptalca söz söyleyen kimse için kullanılan bir söz.
  • Laf taşımak
    dedikodu ederek laf götürüp getirmek.
  • Laf yakıştırmak
    konuşma sırasında yerinde söz söylemek, gerekeni ifade etmek.
  • Laf yapmak
    dedikodu yapmak.
  • Laf yetiştirmek
    birinin söylediklerine olur olmaz karşılık vermek, çene yarıştırmaya kalkmak: ‘evin hanımı sokaktan geçene laf yetiştirmek için vakit yitirmemeli.’ -s. İleri.
  • Laf yok!
    ‘mükemmel, çok güzel, kusursuz, eleştirilecek bir tarafı yok’ anlamında kullanılan bir söz.
  • Lafa boğmak
    bir konu üzerinde konuşulurken ilgisiz, gereksiz ve anlamsız bir biçimde söz edip asıl konuyu değiştirmek, unutturmak, karıştırmak.
  • Lafa dalmak
    uzun süren bir sohbette bulunmak, çok konuşmak: ‘kız binnaz, kapının önünde kiminle lafa daldın yine?’ -n. Cumalı.
  • Lafa karışmak
    biri veya birileri konuşurken bir başkası konuşmak, konuşmaya katılmak: ‘müsteşar bile sözüne itiraz edemiyor diye lafa karışıyor.’ -h. Taner.
  • Lafa tutmak
    yersiz, zamansız ve sürekli konuşarak meşgul etmek, oyalamak.
  • Lafı ağzına tıkamak
    birinin rahatça konuşmasını engelleyip susturmak, söylemesine imkân tanımamak.
  • Lafı ağzında bırakmak
    birinin konuşmasını kesmek, sözlerini bitirmesine fırsat vermemek.
  • Lafı ağzında gevelemek
    söylemek isteğini söyleyememek.
  • Lafı ağzında kalmak
    sözü ağzında kalmak.
  • Lafı bağlamak
    bir konu üzerinde son sözü söylemek.
  • Lafı değiştirmek
    başka konuyu dile getirmek, başka bir şeyden söz etmek: ‘bu meslekte neler gördük biz diye yuvarlayarak lafı değiştiriyorum.’ -a. Ümit.
  • Lafı dolandırmak
    sözü uzatmak: ‘üç beş sorum var kalıplaşmış, onları soruyorum, lafı dolandırarak.’ -n. Meriç.
  • Lafı döndürüp dolaştırmak
    sözü uzatmak: ‘her söyleşisinde lafı döndürüp dolaştırmasından bıkmışlardı.’ -m. Mungan.
  • Lafı geçmek
    1) sözü etkili olmak, sözü dinlenmek; 2) bahsedilmek: ‘kocasının erkek kardeşinin süt kardeşi imişsiniz, ben sizi hiç görmedimdi fakat bu evde lafınız geçerdi.’ -p. Safa.
  • Lafı kıçından anlamak
    konuşulan konuyu yanlış, ters anlamak.
  • Lafı kıçından dinlemek
    konuşulan konuyu ilgisiz, üstünkörü veya önem vermeden dinlemek.
  • Lafı kısa kesmek
    söyleyeceğini kısa veya özet olarak belirtmek, az ve öz konuşmak.
  • Lafı mı olur?
    1) ‘şimdi onun sırası değil, daha önemli konular var’ anlamında kullanılan bir söz; 2) bir iş yapmak için ‘seve seve zahmete girerim’ anlamında kullanılan bir söz.
  • Lafı sulandırmak
    bir konu üzerinde ciddiyetle durup konuşurken araya ilgisiz, anlamsız veya tutarsız boş laf katmak.
  • Lafı uzatmak
    konuşmayı gereksiz bir biçimde başka sözlerle sürdürmek: ‘lafı uzatmadım, kelimesi kelimesine cevap vermeye takatim yoktu.’ -e. İ. Benice.
  • Lafını bilmek
    akıllı uslu konuşup başkasını rahatsız etmemek, yerinde, güzel ve tutarlı konuşmak.
  • Lafını etmek
    birinden veya bir konudan söz etmek, onunla ilgili olarak konuşmak.
  • Lafını kesmek
    birinin sözünü bitirmesine fırsat vermeden araya girmek: ‘vedia yine feylesofun lafını kesti.’ -ö. Seyfettin.
  • Lafını (lafınızı) balla kestim
    bir kimsenin sözünü kesmek gerektiğinde ‘izin verin’ anlamında kullanılan bir söz.
  • Lafını şaşırmak
    ne diyeceğini bilememek, şaşırarak başka şeyler söylemek.
  • Lafını yabana atmamak
    söylenen söze değer vermek: ‘yooo, lafımı yabana atma, bu işi rahmetli anneciğim de bilirdi.’ -y. K. Karaosmanoğlu.
  • Lafını yedirmek
    iddialı olarak söylediği sözü geri alma zorunda bırakmak.
  • Lafını yemek
    verdiği sözden, söylediği sözden vazgeçmek: ‘lafımı yemem avrat, dedi, kafam kızdı mı tövbe lafımı yemem!’ -o. Kemal.
  • Lafta kalmak
    bir iş düşünce aşamasında kalıp gerçekleşmemek.
  • Laftan anlamak
    söyleneni dinleyip uymak veya uygulamak: ‘adam değil ki laftan anlasın!’ -n. Cumalı.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna