İktisat etmek (yapmak) : Tutumlu davranmak, para artırmak, giderlerini kısmak.
İlaç gibi gelmek : Derdine çare olmak, çok iyi gelmek.
İlaç için (olsun) yok : Hiç yok.
İliğini (kemiğini) kurutmak : Birini canından bezdirecek kadar üzmek, sıkıntı vermek.
İlim irfan sahibi : Bilgili, okumuş kişi.
İlişki kurmak : 1. İki kişi, şey arasında yakınlık sezmek. 2. Kendisi ile bir başkası arasında yakınlaşma sağlamak.
İlk göz ağrısı : 1. İlk doğan evlat. 2. İlk sevilen, aşık olunan kişi.
İllalah çağırmak (demek) : Bezmek, usanmak, bıkmak. Allah’tan yardım istemek.
İltifatta bulunmak : Birini övmek, methetmek.
İman tahtası : Göğüs kemiği.
İmana gelmek : 1. Müslümanlığı kabul etmek. 2. En sonunda doğruyu söylemek. 3. Önce reddettiği şeyi, sonra kabul etmek ve istenileni yapmak. 4. Merhamete gelmek.
İmanı gevremek (ağlamak) : Bir işi yaparken çok sıkıntı çekmek, çok fazla yorulmak.
İmanı yok : 1. Acımasız, insafsız. 2. Kahrolası!
İmaret yapılmadan dilenciler (körler) dizildi (kapıyı aldı) : Bir iş daha tasarı halindeyken ondan faydalanmak isteyenler var. Bir yerde tembel ve beleşçi kişilerin çok olduğu yerlerde söylenir.
İmbikten geçirmek : Süzmek, temizlemek.
İmdadına koşmak (yetişmek) : Çok güç ve korkulu durumda olan birinin yardımına koşmak, kurtarmaya çalışmak.
İmlaya gelmemek : Düzenin, ortamın kabul etmeyeceği bir durumda olmak, düzelmemek, ıslah olmamak.
İmtiyaz sahibi : Bir şey için kendisine hak tanınan kimse.
İmza atmak (etmek) : İmzalamak.
İn cin top oynamak : Issız ve sessiz ortam, ortalıkta kimse olmamak.