BOŞ ŞEYLER İÇİN BOŞANMAK DOĞRUMUDUR

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

EFTEN PÜFTEN SEBEBLERLE BOŞANMAYI DÜŞÜNMEK DOĞRU MU?
Bazı çiftler evlendikleri günden itibaren her tartışmada “çekip gitmeyi, boşanmayı bazen bir tehdit, bazen bir karar, bazen de bir arzu olarak dile getirip durur. Boşanma kararının verilmesi, çiftler açısından gerçekten çok zor gerçekleştirilebilen, mecbur kalmadıkça tercih edilmeyen, gerekli olsa dahi zor eyleme geçirilebilen bir eylemdir.

Huzuru’nuzu kaçırdığını sandığınız ve ayrılığa kadar götürecek ehemmiyette gördüğünüz ailevi mes’eleniz, bir bıçağın ağzı kadar ince ve basit bir çizgiden ibarettir. İnsan bir pire için bir yorganı yakar, bu kadar tahammülsüz olur mu?

Akşam eve dönerken sinirlerinin bir hayli gerginleşmiş ¿A olduğunu hissediyordu. O gün karşılaşmış olduğu  hâdiseleri bir bir hatırladı, arkasından da kendi kendine mırıldandı:

– Bunların hiç biri de çekilecek şey değil ya…

Cümleyi burada kesti, biraz daha düşündü ve sonra devam etti:

– Mâmur olası hânede evlâd ü iyâl var…

Adımlarını hızlandırmış, bir an evvel eve yetişmeyi düşünmekteydi.

Evde güler yüz, tatlı dille karşılanacak, böylece gündüz-ki âsâp bozucu hâdiselerin, üzerinde bıraktığı gerginliği bir anda unutacaktı.

Çocukların temizlik işleriyle evin silinip süpürülmesi, yemeklerin hazırlanıp, günlük işlerin sona erdirilmesi de hanımın âsâbını bozup suratını astırmıştı.

O da düşünüyordu ki:

– Şimdi bey gelir ve teselli edici bir kaç cümle ile yorgunluğumun kaybolmasını sağlar, güler yüzlü bir sohbetle, günlük yorgunluğum yok olur.

Bu sırada kapı çalındı, asık suratla içeri giren bey: – Of, diyerek, bir köşeye âdeta yığılıverdi.

Sanki günlük hâdiseler vücudunu kumanda edemez hâle getirmişti onu.

Bey’deki asık suratı gören hanım, biraz daha asabileşti, hissetmekte olduğu günlük yorgunluğu, bu defa iki misli duymaya başladı.

Bir iki cümlelik soğuk ve donuk konuşmadan sonra, küçüklerden biri:

– Ma!.. Ma!., diyerek babasının yanma yaklaştı, ağzından akan sulan, babasmm pantolonuna bulaştırdı.

Zaten bütün gün iyice asabileşmiş adam:

– Çekil karşımdan be! Akşama kadar sizin için sinir buhranları geçireceğim, akşam da sizi mi pişpişleyece-ğim? Benim için istirahat yok mu? diye bağırdı.

Çocuk bu beklenmedik çıkıştan korkmuş ve ağlayarak mutfaktaki annesinin yanına varmıştı. Ayaklarına dolaştığı annesi de bastı azan:

– Defol buradan be! Bütün gün sizinle uğraştığım yetmiyor mu? Ben bu evde bir hizmetçi bile olamadım. Eğer hizmetçi kadar değerli olsaydım, en azından sizlere bakıp hizmet ettiğim için, bana teşekkür edilecek, surat aşılmayacaktı!..

Böylece dakikalar geçerken iki tarafa da derin bir sessizlik çökmüştü, yüzler donuk, çehreler asık, yay gibi gerilmişlerdi.

Tam o sırada ansızın kapı çalındı ve ihtiyar komşunun sesi duyuldu. Buyur edip odaya aldılar.

Bey, hanımla olan geçimsizliklerini saklamadan bu tecrübeli zata anlattı ve ilâve etti:

– Bu gidişle galiba ayrılacağız!..

Yaşlı adam tebessüm ederek sordu:

– Ne dediniz, ne dediniz?..

– Bu gidişle galiba ayrılacağız, diyorum.

İhtiyar tebessüm etti, kelimelere basarak konuştu: – Siz henüz hayatı bilmeyen tecrübesiz çocuklarsınız. Sizin ağzınız süt kokuyor daha…

Tecrübeli zat devam etti:

– Huzurunuzu kaçırdığını sandığınız ve ayrılığa kadar götürecek ehemmiyette gördüğünüz mes’eleniz, bir bıçağın ağzı kadar ince ve basit bir çizgiden ibarettir. İnsan bir pire için bir yorganı yakar, bu kadar tahammülsüz olur mu? Eğer sen kapıdan içeri girince hanım sana:

– Geçmiş olsun, bugün çok üzgün ve yorgun görünüyorsun. Yine âsap bozucu bir şeyle mi karşılaştın? diyerek hal hatır sormak nezaketini gösterebilmiş olsaydı, olup bitmişti. Bütün mes’ele bundan ibaretti.

Aynı tavır senin için de varitti.

Sen de hanıma:

Çocuklar bugün seni çok üzdüler mi, bunlar gittikçe yaramazlaşıyorlar galiba? diyecek kadar takdir gösterseydin, ortalık güllük gülistanlık olacaktı. Bütün mes’ele birinizin diğerinin durumunu anlamasından ibarettir.

Yaşlı zat şöyle devam etti:

Siz bunları bırakın da şimdi beni dinleyin:

Bizim komşu Kâmuran Bey, akşam yine eve içkili gelmiş, kadın da “Çoluk çocuğun rızkını meyhaneye bırakıyorsun” diye konuşunca, kalkıp masumcağızı sakatlaymcaya kadar dövmüş. O da bırakıp baba evine gitmiş. Sizin, namazında niyazında anlayışlı kimseler olduğunuzu bilen komşular, aralarını bulup kadıncağızı geri getirmenizi istediler. Çocukları ortada aç susuz bekleşmektedir. Bunun için rahatsız etmiştim sizi…

Misafirlerini dinleyen taraflardan hanım, kendi beyinin böyle bir alışkanlığa düşmediğini düşündü, bey de hanımının evde beklediğini hatırladı…

Artık asılan yüzlerde tebessüm belirtileri başlamıştı.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir