Koroner kalp hastalığı günümüzde tıp alanındaki bunca ilerlemeye rağmen hala en önemli sağlık sorunlarından biri. Daralmış ya da tıkanmış koroner arterler kalbimizin kas dokusunu yeteri kadar besleyemedikleri için göğüs ağrısı veya eforla nefes darlığı ve sonunda da kalp krizine neden oluyor. Kalp krizi ise kalbimizde maalesef geri dönüşümsüz hasarlar bırakıyor.
Geleneksel bypass ameliyatlarında hastanın hem ameliyat esnasında kalbinin durdurularak kalp-akciğer makinasına bağlanması, hem de göğüs kafesi kemiklerinin kesilerek işlemin yapılmasından dolayı yaşanan dezavantajlar minimal invaziv yöntemi ile minimuma indirilmektedir.
Minimal invaziv koroner bypass cerrahisinin avantajları nelerdir?
Minimal invaziv yöntemin geleneksel bypass cerrahisine oranla birçok avantajı vardır. Minimal invaziv yöntemle yapılan koroner bypass ameliyatlarında hastanın sol meme altından yapılan, yaklaşık 7 cm’lik bir kesi ile ‘herhangi bir kemik kesisi yapmadan’ kaburgalar arasından kalbe ulaşılıyor. Direkt görüş ile meme atardamarı çıkarılarak kalbi durdurmadan, bypass ameliyatı çalışan kalpte gerçekleştirilmektedir.
Geleneksel bypass ameliyatlarında hastalar ameliyat sonrasında 6-7 gün hastanede kalmakta, genellikle de 2-3 aylık bir süre sonunda da işlerine geri dönebilmektedirler. Bu sürecin önemli bir kısmını kesilen göğüs kemiğinin iyileşme süreci oluşturmaktadır. Minimal invaziv koroner bypass cerrahisi sonrasında ise hastalar genellikle ameliyat sonrası 4. günde evlerine gitmeye hazır hale gelirler. Günlük aktivitelerine çok daha hızlı sürede geri dönebilmekte, taburcu olduktan sonra araba kullanmaya dahi başlayabilmektedirler. 3. hafta sonra ise işlerinin başına dönebilmektedirler.
Akciğer rahatsızlığı olanlar minimal invaziv yöntemle ameliyat olabilir mi?
Bu yöntemi uygulamak için hastaların kalbine göğsün sol tarafından yapılan kesiyle ulaşıldığı için hastanın daha önce bir akciğer rahatsızlığı geçirmemiş olması gerekmektedir. Akciğerdeki yapışıklıklar gerek meme atardamarına gerekse de hastanın kalbine ulaşmaya engel olabilir. Aşırı şişman hastalardaysa yine benzer problemlerle karşılaşılabilir.
Hastanın hasta damar sayısı ve hasta damarlarının kalpteki yerleşimi de bu yöntem konusunda karar verilmesine yön veren önemli etkenlerdir. Bu yöntem ile en fazla 3-4 damara bypass yapılabilmektedir. Fakat eğer hastanın hasta damarı bu yöntem ile ulaşılamayacak noktada ise ‘hibrit yaklaşım’ adı verilen bir yöntemi uygulanmaktadır. Bu yöntemle ulaşabilen damarlara minimal invaziv yöntemle bypass yapılmaktadır. Ulaşılamayan damarlara ise stent koyarak hasta olan bütün damarları tek seferde tedavi edilmektedir.