Ömer Bin Abdülaziz kimdir Hayatı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Doğum yeri ve tarihi konusunda değisik rivayetlerin bulunduğu Ömer b. Abdülaziz’in Medine’de doğdugu rivayeti kuvvetli görüşlerdendir. Ömer bin Abdülaziz, halifeliği döneminde dedesi Ömer bin Hattab (ra) gibi adaletli bir yönetim izlemiştir. Emevî halifelerinin sekizincisi ve en mümtaz halifesidir. Ömer bin Abdülaziz in İkinci Halife Ömer bin Hattab’ın torunudur.

ÖMER B. ABDİLAZİZ
“Ömer îbn Abdilaziz, yaratılışı ve huyu güzel, ilmi çok, anlayışlı, çok dua ve tövbe eden birisiydi.” -Ez-Zehebi-

“Tabiî” halife Ömer Ibn Abdilaziz’den söz etmek demek, birçok şeyden söz etmek demektir.

Siz onun eşsiz hayat tablolarından birini öğrendikten sonra onlar size hemen daha güzel ve daha etkililerini aktarırlar…

Daha önce Hulefa-i Raşidin’in beşincisinin hayatından üç tablo görmüştük.

Geliniz şimdi güzellik ve etki bakımından onlardan pek aşağı olmayan üç tablo daha görelim.

Birinci tabloyu badiyeli (çölde yaşayan) kasideci şairlerden biri olan Dukeyn b. Saîd ed-Darimî anlatmaktadır:

Medine valisi olduğu gün Ömer b. Abdilaziz’i övmüştüm. O da bana en değerli develerden onbeş tane verilmesini emretmişti.

Develere sahip olunca, onları inceledim ve görünüşleri benim hoşuma gitti.

Onlara bir zarar gelmesinden korktuğum için tek başıma vadilerde onları sürmeyi istemedim.

Gönlüm onları satmaya da razı değildi.

Ben bu haldeyken, yanımıza bizim Necid diyarına gitmek isteyen bir grup geldi.

Onlara arkadaş olmak istedim.

“Hayhay, biz gece yola çıkıyoruz, bizimle beraber yola çıkmak için hazırlan” dediler. Veda etmek üzere Ömer b. Abdilaziz’e gittim.

Yanında tanımadığım iki şeyh gördüm.

Ayrılmaya niyet edince bana:

“Dukeyn! Benim duyguları yüksek coşkun bir gönlüm var.

Şu onda, sahip olduklarımdan daha çoğuna ulaştığımı öğrenirsen bana gel. Benden sana iyilik ve ihsan var” dedi.

“Bana bu konuda şahit göster, ey vali!” dedim.

“Bu konuda Allah Ta’âlâ’yı şahit gösteriyorum” dedi.

“Peki yaratıklarından kimi şahit gösteriyorsun?” dedim.

“Şu iki şeyhi” diye cevap verdi.

Onlardan birine koşup:

“Kurbanın olayım, kim olduğunu bilmem için, bana adını söyle” dedim.

O da: “Salim b. Abdillah b. Ömer b. el-Hattab” dedi.

Valiye dönüp:

“Adıyla sanıyla şahidi elde ettim…”

Daha sonra öbür şeyhe baktım ve şöyle dedim:

“Peki sen kimsin? Kurbanın olayım.”

O da şu cevabı verdi:

“Valinin azatlı kölesi Ebu Yahya’yım.”

“Bu da ailesinden bir şahit” dedim.

Sonra veda edip develeri memleketim olan Necid diyarına götürdüm.

Allah o develere bereket verdi ve onların birçok yavrusu oldu.

Günler gelip geçti…

Necid’de Yemame topraklarındaki bir vadideyken, birisi müminlerin emîri Süleyman b. Abdilmelik’in ölüm haberini getirdi. Ona:

“Peki, ondan sonra kim halife oldu?” dedim.

“Ömer b. Abdilaziz” diye cevap verdi.

Bu sözü duyar duymaz, devemi Suriye’ye doğru sürmeye başladım. Şam’a vardığımda, halifenin yanından çıkan Cerir’le1 karşılaştım. Ona selâm verip:

“Nereden böyle, Ebu Hazra?” dedim.

Şöyle cevap verdi: “Fakirlere veren, şairlere vermeyen halifenin yanından…

Geldiğin yerden geri dön; bu senin için daha iyi olur.”

Ben de: “Benim, sizden farklı bir durumum var” dedim.

O: “Ne halin varsa gör” dedi.

Halifelik makamına varıncaya kadar yürüdüm.

Bir de ne göreyim, o etrafı yetimler, dullar ve haksızlığa uğramış kimselerle sarılmış bir halde avludaydı.

Üzerine üşüştüklerinden dolayı yanına varamadım.

Yüksek sesle şu beyitleri okudum:

“Ey iyiliklerin ve cömertliklerin Ömeri!

Büyük sofraların Ömeri!

Ben Katan’danım2, Darim’denim.3

Cömert kardeşimden alacağımı istiyorum.”

Mevlası (azatlı kölesi) Ebu Yahya bana uzun bir süre baktıktan sonra ona döndü ve şöyle dedi:

“Ey müminlerin emîri! Bu bedevi için senin hakkında bir şahitliğim var.”

Ömer: “Biliyorum…” dedi.

Daha sonra bana dönüp:

“Dukeyn! yanıma gel” dedi.

Yanına varınca, kulağıma eğilip:

“Medine’de, gönlümün daima en büyük olanı arzu ettiği hakkında sana söylediklerimi hatırlıyor musun?” dedi.

“Evet, müminlerin emîri!” deyi cevap verdim.

O da: “İşte, ben dünyada arzu edilen şeylerin son noktasına u-laştım… Bu da saltanattır.

Gönlüm ahirettekilerin son noktasını arzuluyor.

1 Cerîr: Emevîler devrindeki üç büyük şairden biridir. Bu üç şair: Cerîr, el-Ferazdak ve el-Ahtal’dır.
2 Katan: Hadramut vadisinde önemli bir şehir.
3 Darim: Hicaz Araplarından Darim oğulları.

O da cennettir…

O Allah’ın rızasını kazanmaya çalışıyor.

Hükümdarlar saltanatı dünya şerefini kazanmanın yolu yapsalar da… Ben onu ahiret şerefine ulaşmanın yolu yapıyorum” dedi.

Daha sonra da şunları ilâve etti:

“Dukeyn! Vallahi, ben halife olduğumdan beri müslümanların ne bir dirhem ne de bir dinar paralarını âldım.

Benim bin dirhemden başka param yok. Yarısını sen al. Yarısını da bana bırak.”

Bana verdiği parayı aldım.

Vallahi ondan daha bereketlisini görmedim.

İkinci tabloyu da Musu! kadısı Yahya b. Yahya el-Gassanî anlatmaktadır:

Ömer b. Abdilaziz bir gün satıcıları ve fiyatları kontrol etmek için Humus çarşılarında dolaşırken, ansızın üzerinde kırmızı aba bulunan birisi kalkıp yanına geldi ve şöyle dedi;

“Ey müminlerin emîrî!

Duydum ki sen, zulme uğrayanın sana gelmesini emretmişsin.”

Ömer: “Evet” diye cevap verdi.

Adam: “İşte yurdundan uzakta, zulme uğramış birisi sana geldi” dedi.

Ömer: “Peki ailen nerede?” diye sordu.

Adam: “Aden’de” diye cevap verdi.

Ömer: “Vallahi, senin yerin Ömer’in yerinden uzaktır” dedi.

Daha sonra bindiği hayvandan inip önünde durdu ve şöyle dedi:

“Uğradığın haksızlık nedir?”

Adam cevap verdi: “Senin adamlarından birisi bana saldırıp paramı elimden aldı.”

Ömer, Aden’deki valisi Urve b. Muhammed’e şöyle yazdı:

“Bu mektubum sana geldiğinde, mektubu getirenin delilini dinle, eğer onun için bir hak sabit olursa, ona hakkını ver.”

Mektubu mühürleyip adama verdi.

Adam ayrılmaya niyet edince, Ömer ona şöyle dedi:

“Acele etme…Sen bizim yanımıza uzak bir memleketten geldin.

Şüphesiz bu yolculuk esnasında birçok azık tükettin… Yeni elbiseleri eskittin… Belki hayvanın da öldü.”

Daha sonra bütün bunları hesap etti ve on bir dinar olduğu ortaya çıktı. Paraları ona verdikten sonra:

“Bunu halk arasında yay ki hiçbir mazlum (zulme uğrayan) bugünden sonra, ne kadar uzakta olursa olsun haksızlığa uğradığı şeyi bize ulaştırmakta ihmalkâr davranmasın.”

Üçüncü tabloyu da bize abid ve zahit Ziyad b. Meysere el-Mahzumî anlatmaktadır:

Efendim Abdullah b. Ayyaş beni, bazı meseleleri hakkında müminlerin emîrî Ömer b. Abdilaziz’le görüşmem için Medine’den Şam’a gönderdi.

Ömer’le aramızda, Medine’deki valilik zamanına kadar uzanan eski bir yakınlık vardı.

Onun yanına girdim. Yanında bir katibi vardı.

Odanın eşiğine varınca:

“Es-Selamu aleykum” dedim.

O da:

“Ve aleykumu’s-selâm ve rahmetullah, Ziyad” dedi.

Daha sonra utana utana ona doğru yürüdüm. Çünkü ona “müminlerin emîri hitabıyla selâm vermemiştim.

Yanına varınca:

“Es-Selamu aleyke ve rahmetullahi taalâ ve berakatuhu, ey müminlerin emîri!” dedim.

Ömer: “Ziyad! Birinci selâmını yadırgamadık, İkinciye ne hacet?”

dedi.

O sırada katibi, postayla Basra’dan gelen haksızlığa uğrayanlar listesini ona okuyordu. Bana:

“İşimiz bitinceye kadar otur, Ziyad!” dedi.

Kapının eşiğindeki tahtanın üzerine oturdum. Katip ve Ömer can sıkıntısından derin derin soluyorlardı.

Katibi yanındaki mektupları okuyup bitirdikten ve kendi işine gittikten sonra Ömer oturduğu yerden kalktı ve bana doğru yürüdü. Kapının yanında önüme oturdu. Ellerini dizlerimin üzerine koydu sonra “Sen cübbenle ısıttın ve bizi içinde bulunduğumuz şeylerden kurtardın.”

Sonra Medine halkının kadın-erkek bütün salihlerini birer birer sormaya başladı…

Onlardan sormadığı hiç kimse kalmadı.

Sonra, bize vali olduğunda Medine’de emrettiği şeyler hakkında sordu.

Ona sorduklarının hepsi hakkında bilgi verdim.

Daha sonra bir ah çekip:

“Ziyad! Ömer’in içine düştüğü durum hakkında düşünmüyor musun?” dedi.

Ben de: “Senin için bu konuda hayır ve ecir umuyorum” dedim.

O: “Heyhat…” dedi.

Arkasından ağladı. Ona acıyıp şöyle dedim:

“Ey müminlerin emîri! Kendine acı; çünkü ben senin için hayır umuyorum.”

O: “Ziyad! Umduğun şey ne kadar uzak!

Bana sövülmezken benim sövmem, bana vurulmazken benim vurmam, bana hiç kimse eziyet etmezken benim insanlara eziyet etmem mümkün oldu…” dedi.

Bir daha ağladı. Onun bu haline yine acıdım.

Efendimin yapmamı istediği şeyi yerine getirinceye kadar üç gün onun yanında kaldım.

Ayrılmak istediğimde, efendime beni ondan satın almak istediğini bildiren bir mektup yazdı.

Ayrıca yatağının altından yirmi dinar çıkardı ve: “Dünyalık ihtiyaçlarında kullanmak üzere bu parayı al. Eğer gelen haraçlarda hakkın olsaydı onu da sana verirdik” dedi.

Parayı ondan almak istemedim:

“Al onu. Bu para hâzineden değildir. Benim kendi paramdtr” dedi.

Parayı almaya yanaşmadım.

Fakat bana çok ısrar etti. Almak mecburiyetinde kaldım ve yanından ayrıldım.

Medine’ye vardığımda müminlerin emîrinin mektubunu efendime verdim. O mektubu açtı ve şöyle dedi:“Seni, azat etmek için kendisine satmamı istemiş… Seni azat eden niye ben olmayayım?!” Ve beni azat etti…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna