İmanın Şartı Nedir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İMANIN ŞARTI NEDİR?

Harun Reşid’in güzel âdetleri vardı. Çok yaman kıyafet değiştirip halkın arasına karışır, onların neler yaptığına bakardı. Çok kerre de sualler sorar, cevaplar alır-Oı…

Yine bir gün halkın arasına karışmıştı. Hiç kimse  onun Halîfe olduğunu fark etmedi bile…

Harun, küt küt yürüyerek bir sokağa daldı. Orada oyaın oynamakta olan bir çocuğa sokulup sordu:

— Ey güzel çocuk! imanın şartı kaçtır?

Çocuk kara kara gözlerini dikip ona bak

—    Ey amca, dedi, İmanın şartını bilmeyen olur mu? Halbuki ben Müslümanım!…

Harun Reşid çocuğun pamuk saçlarını okşadı:

—    Aferin sana küçük!. Islâmın şartını da biliyor mu-sun?

Bu defa çocuk sert bir edâ ile cevap verdi:

—    Neler de diyorsun sen? Elbet biliyorum.

—    O halde şu şartlan tek tek say da görelim!…

—    Namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, gücü yeten hacca gitmek, şehadette bulunmak…

—    Senin cevapların hoşuma gitti, al şu iki altını da cebine koy, olur ki bir işine yarar…

Çocuk gerçekten yaman bir çocuktu… Altına uzanacağı yerde ellerini geri çekti:

—    Alamam, dedi, ben bunu haketmiş değilim ki…

Şanlı Halife büsbütün hayret etti s

—    Niçin almazsın â çocuğum? Ben hediye olarak veriyorum!…

Çocuk yine bir kuş gibi cıvıldadı:

—    Alamam!… Çünkü babam nereden aldın diye sorar. Tanımadığın kimseden niye para aldın diye beni paylar!…

—    Â tatlı ceylân!… Ben tanınmayan kimse değilim

ki…

—    Kimsin, nesin?

—    Müslümanların Halifesi Harun Reşidi…

—    O altınları şimdi hiç alamam, ey müzminlerin Emiri!…

—    Beni şaşırtıyorsun, neden alamazsın?

—    Sebebi şu efendim: Babam bana şayet sana halife para verecek olsaydı, iki altın mı verirdi, sen bunu mutlaka bir cimriden aldın der ve beni sıkıştırır!..*

Harun Reşid kıkır kıkır güldü… Çocuğun sözleri gönlünü hoş etmişti… Bu defa ona iki kese altın verdi ve dedi:

—    Haydi güzel çocuk, şu hediyemi kabul et de benim cimri biri olmadığımı gör…

Çocuk ışıklar dolu gözlerini ona dikip dedi ki:

—    îşte şimdi oldu!…

Harun Reşid gönlü sürür ile dolu olarak oradan ay-nldı ve bir başka sokağa daldı…

Köşe başmda eskici bir ihtiyar…

Kınk dökük bir masa başmda oturmuş ayakkabı tamir ediyordu. Derhal ona doğru yürüdü ve birden sordu:

—    Baba, imanın şartı kaçtır?

İhtiyar, ansızın gelen bu soru karşısında çarpılır gibi oldu. Sönük gözlerini ona dikip baktı:

—    Ey yabancı, dedi, öyle bir şey soruyorsun ki, anlamadım gitti!…

Halîfenin biraz evvelki neşesi kaçmıştı. Gök gibi gürledi:

—    Peki, Islâmın şartı?

Eskici ihtiyar derin bir nefes alıp dedi ki:

—    Sen ne lâf anlamaz adamsın, bu hususta bir şey bilmem!… Yürü git!…

Harun Reşid”in sabır ipi kopuvermişti. Hemen muhafızlardan birini çağırdı:

—    Ey Çavuş, dedi, şu adamı güzel bir patakla!… Çünkü bu adam ömrünü boşa geçirmiş!…

Muhafız, kartal pençesi elini ihtiyar eskicinin yakasına taktı ve onu kaldırıp bir boş çuval gibi silkeledi. İhtiyarın çığlığı sokaklarda yankılar yapmaya başladı…

Bu çığlık, biraz evvelki çocuğun da kulağına erişmişti. Çocuk bir nefeste koşup geldi ve avaz avaz bağırdı:

—    Ey Müzminlerin Emîri!… Al paranı!…

Ve içi altın dolu keseyi Halifenin önüne fırlattı. Ha-run Reşid hayretli hazarlarla bakıyordu:

—    Ne oluyor, ey çocuğum?

Çocuk, bir arslan misâli başım dik tutarak haykırdı: Ey Mü”minler Emiri!… Benim babamı dövdürmek
için mi verdiniz bu keseyi? Muhafıza dövdürdüğünüz ihtiyar eskici benim babamdır!…

Harun, esefle başını salladı:

—    Vay başıma gelen!… Demek o ihtiyar babanız?

—    Evet!…

—    Ama o suallerimin cevabım veremedi… Bu yaşa gelmiş bir adam, nasıl olur da bunlan bilmez?

—    Hayır, ey Mü”minlerin Emîri!… Benim babam suçlu değildir. Eğer suçlu olsa idi bana sorduğunuz suallerin cevabım ben veremezdim. Ö, bir baba olarak beni yetiştirmiş, vazifesini tamâmiyle yerine getirmiştir. Ne var ki, onun babası onu yetiştirmek hususunda gaflet etmiştir… Eğer bir suçlu varsa dedemdir. Şayet onu dövmek isterseniz şu duvarla çevrili mezarlıktadır… Gücünüz yetiyorsa gidin, onu cezalandırın… Yoksa benim babamı bırakınız!…

Şanlı Abbasî Halîfesi, çocuğun hikmet dolu bu sözleri karşısında gülümsedi *.

—    Ey cennet mumu yavrum, dedi, gerçekten senin baban seni yetiştirmiş ve vazifesini ifâ etmiştir. Ne çâre ki, dedene ceza vermeye gücüm yetmez!…

Ey anneler, babalar!… Mezarınızın taşlanmasını istemiyorsanız, arkanızda hayırlı bir nesil bırakınız…

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

mersin eskort -
deneme bonusu
- deneme bonusu veren siteler - Goley90 Giriş - youtube beğeni satın al - buy youtube likes - istanbul escorts - beşiktaş escort - beylikdüzü escort - postegro - deneme bonusu veren siteler - deneme bonusu veren siteler - istanbul escort - Baywin Giriş - bonusu veren siteler - sahabet güncel adres - onwin kayıt - Aviator oyna