Hz ibrahim Aleyhisselam’ın Çilesi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

HZ. İBRAHİM’İN ÇİLESİ 
Şimdi size hayatı putperestliğe karşı kahramanca mücadeleler içinde geçen bir Allah dostunu, Peygamber Hz. İbrahim’i anlatacağız. Okuyacağınız heyecanlı satırların bir kısmı Kur’an-ı Kerim’de yer alan âyetlerin tercümesidir. Hz. İbrahim’in bazen ağlatıcı, bazen güldürücü ve her zaman düşündürücü hadiselerle dopdolu olan şerefli hayatı, hakikata susamış beyinler için ibretli dersler saklayan bir hayat hâzinesidir. Göğsünde yürek yerine kaya parçası gibi sert bir et parçası taşıyan beyinsizlere gelince onların ruhuna hiçbir gerçeğin ışığı giriş yolu bulamadığına göre bu ibretli hikâyeden de hidayet ve iman payı alarak yüreklerinin yumuşayacağı beklenemez.

Gönül coşturucu ilâhi gerçeklere karşı onların gözleri kör, kulakları sağır, dilleri tutuk, beyinleri uyuşuk ve kalpleri kapkara bir damga ile mühürlüdür. Doğru yolun yaratıcısı olduğu gibi onun insan gönüllerine hediye edicisi de olan yüce Allah’tan bu canlı ölülere yürek uyanıklığı ve hakikat aşkı dilemekten başka elimizden ne gelir ki. Önünde taşların ve ağaçların bile saygı ile eğildiği şanlı

Peygamberimizin ruha işleyen sözlerine bile kulak asmayan bu azgın sapıklara şu satırların hidâyet sunacağı elbette beklenemez. Bizleri, gerçeklere gönül vermeyen katı yüreklilerden etmediği için, yüce Allah’a binlerce kere şükürler olsun.

Vaktiyle Mısır halkının başında Kenan oğlu Nem-rud adında zalim ve sapık bir hükümdar vardı. İşkence ve kırbaç baskısı altında kendini halka -hâşâ- Allah diye tanıtıyor, önünde herkesin secdeye varmasını emrediyordu. Zamanla bu saçmalığa halk da inanmaya başlamış, gözü dönmüş Nemrud’u bütün varlıkların yaratıcısı olan üstün güçlü bir Tanrı diye tanımıştı.

Aklı başındakiler! işkence ve ölümle susturduktan sonra cahil halkın tümünü kandırmakta güçlüğe uğramayan Nemrud, gösterişli bir saltanat hayatı sürdürüp giderken bir gece şöyle bir rüya görür; Berrak ve bulutsuz bir gökyüzünü parlak yıldızlarla ay aydınlatırken ansızın güneş doğmuş ve göz kamaştırıcı aydınlığı ile hem ayı hem parlak yıldızları sönük ve silik bırakmıştır. Sabahleyin erkenden büyücü ve müneccimleri çağırarak rüyasını onlara anlatır ve ne mânâ taşıdığını söylemelerini emreder.

Zaten o günlerde sarayındaki en çok saygı beslediği müneccimlerden biri ona yakında doğacak bir çocuğun büyüyünce halkın dinini değiştirerek saltanatını yıkacağım haber vermişti.

Gördüğü rüyayı anlatınca müneccimler, korkudan titreyen dudaklarıyla ona şöyle bir açıklama yaptılar; “Görmüş olduğun rüyadaki gökyüzünü aydınlatan ay seni,

parlak yıldızlar da senin emrinin altındaki alim, müneccim, büyücü, kumandan ve valileri temsil etmektedir. Pek yakında dünyaya gelerek büyüyünce bizim fikirlerimiz ile birlikte senin saltanatını kökünden yıkıp halkı yeni bir dinin çevresinde toplayacak olan kişi de rüyandaki güneşin yerini tutmaktadır. Onun sesi duyulmaya başlayınca güneşin, ayı ve yıldızları sönük bırakması gibi bizleri karartıp yokluğa gömecektir.”

Nemrud sözlerine güvendiği bu saray müneccimlerinin anlattıklarını duyunca hemen kumandan ve valilerini yanına çağırarak şu kesin emri verdi; “bundan başka hiçbir kadın gebe olmayacak. Her nasılsa doğan çocuklar da derhal öldürülecektir.1’ Nemrud’un emri kısa zamanda memleketin her tarafına duyuruldu ve emre karşı gelerek dünyaya çocuk getirecek olan kimselerin, ağır cezalara çarptırılacağı ilan edildi.

İbrahim’im babası Azer, Nemrud’un değer verdiği yüksek bir saray memuru idi. Nemrud’un Allah olduğuna inanıyor, kuvvetli efendisinin öğrettiği dini yıkacak olan kimsenin doğmaması ve doğduğu takdirde derhal öldürülmesi için o da gayret gösteriyor; gizliden gizliye çocuk doğurup besleyen olursa hükümdara haber vermeyi kaçınılmaz bir vazife olarak kabul ediyordu.

Bir gece kansı Azer’e çekine çekine gebe olduğunu, çok yakınlarda dünyaya bir çocuk getireceğim söyledi. Azer’in kaşları çatıldı ve gözleri karardı. Eğer gerçekten, çocuğu doğacak olursa çekinmeden canına kıyacağını, çünkü yüce efendisinin kesin emrine kendi evinde karşı gelmesine göz yummasına imkân olmadığını bildirdi. Ka

dınm gebeliği iyice ilerlemişti; doğumu yaklaşmıştı. Kocasından yüz görmediği, hattâ, doğacak yavruyu öldüreceğinden iyice şüphelendiği için dağdaki bir mağarada çocuğu dünyaya getirdi. İşte böylelikle kendini halka Allah diye tanıtan Nemrud’un putperestliğini yere serecek olan ilerisinin Allah Resûlü, İbrahim (a.s.), bütün tedbirlere rağmen, dünyaya gelmiş oluyordu.

Hiçbir kadın gebe kalmayacak; doğan çocuklar derhal kılıçtan geçirilecek ve çocuk dünyaya getiren ana baba şiddetli cezalara çarptırılacak diye alınan ağır ve korkutucu kararlar boşa çıkmış; yüce Allah’ın iradesini engelleyememişti.

Zaten Allah’ın iradesi daima galip değil midir? O’-nun karşısına dikilerek kendi arzusunu gerçekleştirmeye çalışanlar ne kadar şaşkın ve beyinsiz aptallardır!.. Anası mağarada bıraktığı yavruyu sık sık ziyâret ediyor ona süt emziriyordu. Bu ziyaretlerden babasının haberi yoktu. O, çocuğun yaşamadığını, ölü doğduğunu sanıyordu. İbrahim’in diğer çocuklardan farklı ve başka olduğu her halinden belliydi. Zekâ saçan pırıltılı gözleri, nur gibi aydınlık bir yüzü, sıhhatli gürbüz bir vücudu vardı. Aynı zamanda ana kucağından, baba ocağından uzaklarda, ıssız bir mağarada barınmasına rağmen alışılmamış bir hızla büyüyor ve gelişiyordu. Birkaç aylık olunca artık ana sütü de em* memeye başlamıştı. Sağ elinin baş parmağını emiyor ve Allah’ın yardımı sayesinde vücuduna lâzım olan bütün gıdayı bu yoldan alıyordu. Annesi İbrahim’de gördüğü bu başka çocuklara benzemeyen huylara şaşıyor ve böyle bir evlâdın anası olduğu için iftihar ediyordu.Çok geçmeden emeklemeye, derken de yürümeye az sonra da bülbül gibi konuşmaya başlamıştı. Artık annesinin yardım ve bakımına muhtaç olmadan kendi kendine mağarada yaşayabilecek hale gelmişti. Yavrusunu özlediği zaman kocasından gizli olarak mağarayı ziyaret e-den anne, her seferinde oğlunu tanımayacak derecede gelişmiş ve büyümüş buluyordu. Çocuk, annesi ile tatlı tatlı konuşuyor, büyüklerinin bile beceremeyeceği akıcılıkta güzel sözler söylüyordu.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir