Furkan Suresi Okumanın Fazileti ve Faydaları

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Furkan süresinin fazileti ve sırları derken ilk olarak şunu bilmemiz lazımdır. Kur’ân-ı Kerîm, insanı doğruya, güzel ahlâka, ibâdete, ilme, âhiret saâdetine davet eden bir öğütler mecmuasıdır. Kur’an’ın sadece lâfzını okumanın dahi ayrı bir değeri ve üstünlüğü vardır. Bugün sizler için kur’an da olan Furkan süresinin ayetlerin den bahsetmeye çalışacağız.

Kur’an, kalplere gıdadır, ruhlara şifadır. Gıdanın tekrarı lezzeti artırdığı gibi, manevî gıdanın tekrarı da insanların ruhî lezzetlerini artırır. Yüce kitabımız kuran-ı kerim’i okumanın faydaları oldukça fazladır. Bu konu hakkında bildirilen hadisi şeriflerde ise içinizde en hayırlınız kuranı okuyan ve öğreteninizdir buyrulmuştur. Kuran-ı Kerimi okumanın faydalarının yanında kuranı anlayarak da okumak en güzelidir.

Kur’ân-ı kerîmin yirmi beşinci sûresi.
Furkân sûresi Mekke’de nâzil oldu (indi). Yetmiş yedi âyet-i kerîmedir. Hakkı bâtıldan ayıran mânâsına Kur’ân-ı kerîmin isimlerinden olan ve birinci âyet-i kerîmede geçen Furkân kelimesi, sûreye isim olmuştur. Sûrede; Kur’ân-ı kerîmin gönderilmesinin hikmetleri, müşriklerin (Allahü teâlâya ortak koşanların) Kur’ân-ı kerîm ve Resûl-i ekremin karşısındaki inatçı tutumları, Allahü teâlânın kudret ve azameti (büyüklüğü, ululuğu), peygamberlik, kıyâmet hâlleri, hâlis mü’minlerin özellikleri anlatılma ktadır. (Kurtubî, Taberî)

FURKAN SÛRESİ’NİN FAZİLETİ VE YARARLARI
Kim Furkân sûresini okursa, geleceği şüphesiz ve muhakkak olan kıyâmet gününde,Allahü teâlâya mü’min olarak kavuşur ve hesâbsız olarak Cennet’e girer. (Hadîs-i şerîf-Kâdı Beydâvî Tefsîri)

Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: “Her kim Furkan suresini (vird edinip) okursa, yorgunluk çekmeksizin (ve hesapsız) cennete girer.“(Ebû Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri (İrşadü Aklis Selim), 6/232)

Bu surenin okunmasının fazileti hakkında Mecmau’l-Beyan tefsirinde Allah Resulünden (s.a.a) şöyle bir hadis-i şerif nakledilmiştir: Furkan suresini okuyan her kes kıyamet gününde kıyamet kapısına gelineceğine ve kabirde olan herkesin dirileceğinde hiçbir şüpheye yer olmadığına inanmış bir şekilde dirileceklerdir. İşte bu şahıs hesap kitap olmadan direkt olarak cennete girecektir. [Tabersi, Mecmau’l-Beyan, h.ş 1372, c 7, s 250.]

Şeyh Saduk İmam Kazım’ın (a.s) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: Furkan suresini okumayı bırakma zira her kim Furkan suresini geceleyin okursa Allah hiçbir zaman ona azap etmez ve onu hesaba çekmez ve ona yüce Firdevs cennetinde yer verir. [Saduk, Sevabu’l-Amal, h.k 1406, s 109: Tabersi, Mecmau’l-Beyan, h.ş 1372, c 7, s 250.]

İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: “Furkan suresini okumayı terk etme, zira her kim Furkan suresini gece tilavet ederse, Allah hiçbir zaman ona azap etmez, onu hesaba çekmez ve ona yüce Firdevs’te yer verir.”[Sevabu’l A’mal, s. 109; Mecmaü’l-Beyan, c. 7, s. 250.]

Çeşitli Rivayetler
* Düşmanın perişan olması için okunur.
* Kötü alışkanlıklardan kurtulmak için 7 kere okunması tavsiye edilmiştir.
* Ağaçların verimli meyveler vermesi için, ağaçların altından alınan toprağa Furk’an suresi 48-49. ayetleri okunur.
* Cehennem azabından korunmak isteyen kişi, Furkan suresinin 65. ayetini okumaya devam etmelidir.
* Hayırlı bir evlat sahibi olmak isteyen kişi, Furkan Suresinin 74. ayetini okumaya devam etmelidir.

FURKAN SURESİ NEDEN İNDİRİLMİŞTİR?
Kelbî ve Mukatil diyorlar ki: Bu ayetler Nadr b. Haris hakkında nazil ol­muştur. Zira bu sözleri söyleyen kişi o idi. “Başka bir topluluk da kendisine bu hususta yardım etmiştir.” ifadesiyle de Huveytıb b. Abdüuzza’nın azadlı kölesi Addâs, Amir b. Hadramî’nin kölesi Yesar ve Amir’in yahut Ebu Fükeyhe er-Rû-mî’nin azatlı kölesi Cebr idi. Bu üç kişi Ehl-i Kitap’tan olup Tevrat’ı okuyor ve ondan nakillerde bulunuyorlardı. Müslüman olup da Peygamberimiz (s. a.) on­lara zaman zaman uğrayınca Nadr b. Haris bu sözünü söyledi. Cenab-ı Hak da bu şüpheyi “Onlar haksızlığa ve yalancılığa saptılar” ayetiyle reddetti.

İbni Ebî Şeybe Musannef adlı kitabında, İbni Cerir ve İbni Ebî Hatim Hayseme’den rivayet ediyorlar: Peygamberimiz’e (s. a.):

– Dilersen sana yeryüzünün anahtarlarını ve hazinelerini veririz. Bu ahirette bizim nezdimizdeki nimetlerden hiç bir şey eksiltmez. Dilersen ahirette sana bu iki nimeti bir arada veririz, denildi. Peygamberimiz (s.a.):

– Hayır, bilakis bunu bana ahirette birlikte verin, buyurdu. Bunun üzerine “Allah yüceler yücesidir. O dilerse sana bundan daha hayırlısını verir.” ayeti nazil oldu. Yani hazinelerin arz edilmesi Allah tarafından olmuştur. Peygambe-rimiz’in (s. a.) siyerinde Kureyş liderleri tarafından mal ve zenginlik, liderlik, makam, mülk ve saltanat teklifleri yapıldığı anlatılmaktadır.

İbni İshak, İbni Cerir ve İbnü’l-Münzir İbni Abbas’tan (r. a.) rivayet edi­yorlar: “Utbe b. Rabia, Ebu Süfyan b. Harb, Nadr b. Haris, Ebu’l-Bahteri b. Hi-şam, Esved b. Muttalib, Zem’a b. Esved, Velid b. Mugîre, Ebu Cehil b. Hişam, Abdullah b. Ümeyye, Ümeyye b. Halef, Âs b. Vâil, Münebbih b. Haccac toplan­dılar. Birbirlerine şöyle dediler:

-Muhammed’e gidin. O’nunla konuşun. O’nunla tartışın. O’na mazeret be­yan edin.

Peygamberimiz’e (s. a.) haberci gönderdiler ve O’na:

-Kavmin eşrafı seninle konuşmak için toplandılar, dediler. Rasulullah (s. i. onların yanma geldi. Peygamberimiz’e (s. a.):

– Ya Muhammedi Biz sana mazeret beyan etmek için haberci gönderildik. Sen bu sözü mal talep etmek için getirdiysen sana mallarımızdan mal veririz. Şeref istersen seni lider ederiz. Eğer mülk istersen seni başımıza melik yapa-nz. dediler.

Peygamberimiz (s. a.) şöyle cevap verdi:

-Sizin bu söylediklerinizle benim ne ilgim var? Ben bu mesajı size ne mal­larınızı, ne sizin içinizde şerefli olmayı, ne de sizin üzerinize melik olmayı talep ederek getirmedim. Ancak beni size Allah rasul olarak gönderdi. Bana kitap in­dirdi. Bana size müjdeleyici ve uyarıcı olmamı emretti. Ben de size Rabbimin mesajını ilettim, size nasihatte bulundum. Benim getirdiğim şeyi kabul ederse­niz bu sizin dünya ve ahiretteki nasibinizdir. Bunu reddederseniz Allah benim­le sizin aranızda hüküm verinceye kadar sabrederim.

Onlar da Peygamberimiz’e (s. a.) şöyle dediler:

– Ya Muhammedi Eğer sen bizim sana arz ettiğimiz şeylerden hiçbirini ka­bul etmezsen Rabbinden niyazda bulun da söylediğin şeylerde seni tasdik ede­cek, senin namına bizimle görüşecek bir melek göndersin. Rabbinden sana cennetler, altın ve gümüşten köşkler vermesini iste. Böylece biz iddia ettiğin gi­bi hakikaten rasul isen senin faziletini ve Rabbinin nezdindeki mertebeni bile­lim.

Rasulullah (s. a.) onlara şöyle dedi:

– Ben bunu yapmam. Ben bunu Rabbinden isteyecek kimse değilim. Ben size bunun için gönderilmedim. Beni Allah ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdi.

Bunun üzerine Allah bu konuda bu ayeti indirdi.

Vahidî ve İbni Cerir İbni Abbas’tan (r.a.) naklediyorlar: Müşrikler Rasulul-lah’ı (s.a.) fakirlikle ayıpladıkları zaman ve “Bu ne biçim peygamber ki yemek yiyor, çarşılarda geziyor?” dedikleri zaman Rasulullah (s.a.) üzülmüştü. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu: “Biz senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki, onlar yememiş, çarşılarda gezmemiş olsunlar.”

İbni Cerir, İbni Abbas’tan (r.a.) naklediyor: Übeyy b. Halef Peygamberi-miz’in (s.a.) yanına gelir, meclisinde bulunur, Ukbe b. Ebî Muayt onu bundan menederdi. Bunun üzerine “O gün zalim ellerini ısıracak.” ayeti indi.

Bir başka rivayete göre: Ukbe b. Ebî Muayt Peygamberimizin (s.a) mecli­sinde sık sık bulunurdu. Ukbe Peygamberimizi (s.a) ziyafete davet etti. Pey­gamberimiz (s.a.) kelime-i şehadeti söylemedikçe yemeğini yemekten imtina et­ti. Bunun üzerine Ukbe kelime-i şehadet getirdi. Übeyy b. Halef Ukbe’nin ar­kadaşı idi. Übeyy Ukbe’yi azarladı. Ona:

– Dininden mi döndün? dedi. Ukbe:

– Hayır, ancak benim evimde olduğu halde benim yemeğimi yemekten im­tina etti. Ben de O’ndan utandım. Kelime-i şehadet getirdim, dedi. Bunun üze­rine Übeyy:

– O’na gidip, ensesine basmadıkça ve yüzüne tükürmedikçe senden razı ol­mayacağım, dedi.

Ukbe Peygamberimiz’i (s.a.) secde ederken buldu. Übeyy’in dediğini yaptı. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.):

– Ben Mekke’den çıkarken başın kılıçla uçurulmuş olarak seninle karşıla­şayım, dedi.

Ukbe Bedir Günü esir düştü. Peygamberimiz (s.a.) Hz. Ali’ye onu öldürme­sini emretti. Hz. Ali de onu öldürdü. Uhud’da mübareze esnasında Übeyyi ya­raladı. Übeyy Mekke’ye döndü: “Ne olaydı, keşke ben de peygamberle beraber hak yolu tutsaydım.” diyerek Mekke’de öldü.

Dahhak diyor ki: Ukbe Rasulullah’ın (s.a.) yüzüne tükürdüğü zaman tük-rüğü yüzüne döndü, tükrük iki parçaya bölündü, Ukbe’nin yanağını yaktı. Bu­nun izi ölünceye kadar yanağında kaldı.

“Kafirler: Kur’an Muhammed’e toplu halde bir defa da indirilmeli değil miydi” dediler. 32. ayetin nüzul sebebi ile ilgli İbni Ebî Hatim, Hakim -sahihtir kaydıyla- ve Ziya el-Makdisî el-Muhtâra kitabında İbni Abbas’tan (r.a.) nakle­diyorlar:

Müşrikler: Eğer Muhammed (s.a) iddia ettiği gibi peygamber ise Rabbi ni­çin ona işkence ediyor? Kur’an’ı ona bir defada indiremez mi? ona bir-iki ayet indiriyor, dediler. Bunun üzerine Cenab-ı Hak “Kâfirler: Kur’an Muhammed’e toplu halde bir defada indirilmeli değil miydi? dediler.” ayetini indirdi.

“Onlar seni gördükleri zaman…” 41. ayetin, Ebu Cehil hakkında nazil ol­duğu rivayet edilmiştir. Çünkü Ebu Cehil arkadaşlarıyla birlikte Peygamberi-miz’in (s.a.) yanına uğramış ve alaylı bir tarzda: “Allah’ın rasul olarak gönder­diği bu mudur?” demişti.

“Onlar Allah’la birlikte başka bir ihal edinip kulluk etmezler” 68. ayetin nüzul sebebi ile ilgili, Buharî ve Müslim İbni Mes’ud’dan (r.a.) rivayet ediyor­lar: Rasulullah’a (s.a.) sordum:

– Hangi günah daha büyüktür? Buyurdular ki:

– Seni yarattığı halde Allah’a eş koşmandır.

– Sonra hangisidir? dedim. Buyurdular ki:

– Seninle birlikte yemek yiyecek korkusuyla evlâdını öldürmendir.

– Sonra hangisidir? dedim. Buyurdular ki:

– Komşunun hanımıyla zina etmendir. Bunun üzerine Cenab-ı Hak “Onlar Allah’la birlikte bir başka ilâh edinip ona kulluk etmezler.” ayetini indirdi.

Buharî ve Müslim İbni Abbas’tan (r.a.) naklediyorlar: Şirk ehlinden bazı kimseler adam öldürdüler ve bu hususta ileri gittiler. Zina ettiler ve bu husus­ta da aşırı gittiler. Sonra Hz. Muhammed’e (s.a.) gelip:

– Senin söylediğin ve davet ettiğin şey gayet güzeldir. Yaptığımız bu dav­ranışlara kefaret olacak şeyi bize büdirsen? dediler. Bunun üzerine “Onlar Al­lah’la birlikte bir başka ilâh edinip ona kulluk etmezler.” ayeti nazil oldu. Ay­rıca “De ki: Ey kendi nefislerinin aleyhine aşın giden kullarım!” (Zümer, 39/53) ayeti indi.

“Ancak tevbe eden, iman eden…” 70. ayetin nüzul sebebi ile ilgili,Buharî ve başkaları İbni Abbas’tan (r.a.) rivayet ediyorlar: Furkan Suresi’nin “Onlar Allah’la birlikte bir başka ilâh edinip ona kulluk etmezler. (Ölümü) hak edenler dışında Allah’ın haram kıldığı cana kıymazlar.” ayeti inince Mekke’li müşrik­ler: “Biz haksız yere cana kıydık ve Allah’la birlikte başka ilâha taptık, fuhuş da işledik.” dediler. Bunun üzerine: “Ancak tevbe edenler bunun dışındadır.” ayeti indi.

 

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir