Aba vakti aba, yaba vakti Atasözü İle İlgili Cümle ve Kompozisyon

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Aba vakti aba, yaba vakti yaba alan yanılmaz; atasözünün anlamı ve cümle içinde kullanmak. Ayrıca Açıklama ve kompozisyon yazmak.

Aba vakti aba, yaba vakti yaba alan yanılmaz.
Herşey zamanında alındığında ihtiyaçlarımızı giderir. İhtiyacımız olmayan birşeye gereksiz olarak masraf yaparak, farklı ihtiyacımızı almazsak hataya düşer, sıkıntı çekeriz. Gereken zamanda gereken ihtiyacını alan insanlar asla yanılmazlar; sorunla karşılaşmazlar.

Kısaca açıklaması: “Her şey zamanında yapılırsa kişi kazançlı olur” anlamında bir söz. Kişi, kendisine gerek olan şeyleri vaktinden önce ve ucuz olduğu zaman satın almalıdır. Yazın aba, kışın yaba satın almak gibi.

Cümle İçinde Örnek Kullanımı: Herşey zamanında yapılırsa güzel olur.

Açıklama ve kompozisyon : İnsanların tedbirli hareket etmesi gerektiğini, her şeyin zamanında yapılması gerektiğini, bazı şeylerin zamanından önce planlanması gerektiğini anlatır. Kırsal kesimlerde bölgesel dilin kullanımı ve insanların uğraş alanlarının teşbih olarak kullanılması anlatımı kuvvetlendirir.

Yöresel olarak söylenen bir söz olsa da anlam itibariyle evrensel bir değer taşır. Atasözlerinin bu özelliği sayesinde eğitim ve öğretim amacı olması sağlanmıştır. Atasözleri sonradan kayıt altına alınmıştır.

Bir başka anlam olarak harman zamanı kullanılacak olan yabayı kışın, kışlık kullanılacak elbiseyi de yazın almak gerektiği çıkabilir. Tedbirli olmak, hazırlıklı olmak, zamanında hareket etmek gibi önemli anlamlar barındırır. Atasözlerinin bu şekilde serlevha olacak seviyede olması bazı şeylerin insanlar için hiç değişmemesinden kaynaklanır.

Aba vakti aba, yaba vakti yaba alan yanılmaz anlamımız için bir hikaye.
Vakti Saati Gelince Olur

Müslümanlardan birinin yahûdî bir ortağı vardı. Ortağını ne kadar İslâma dâvet etti ise, müslümanlığı kabûl etmedi. Hattâ bu ortağına;

“Eğer müslüman olursan, malımın üçte birini sana veririm.” dedi. Yahûdî yine kabûl etmedi.

O müslüman başka bir gün;

“Eğer müslüman olursan, malımın yarısını sana veririm.” demesine rağmen yine kabûl etmedi.

Müslüman tüccar bir süre sonra;

“Eğer müslüman olursan, malımın üçte ikisini sana veririm.” dedi.Yahûdî yine kabûl etmedi.

Müslüman tüccar artık ortağının müslüman olmasından ümidini kesmişti. O müslüman, bir gün Ebû Saîd Mîhenî’nin dergâhının yanından geçiyordu. Yahûdî ortağı da yanında idi. Bu sırada dergâha girdi. Ebû Saîd Mîhenî bu sırada sohbet ediyordu. Yahûdî ortağı da kendi kendine;

“Ben de mescide gireyim, bir dinleyeyim, bakalım neler anlatıyor. Onun halk arasında kabûl görmesinin sebebi nedir bir göreyim? Yahûdî olduğuma dâir üzerimde her hangi bir işâret olmadığı için beni nasıl olsa tanımaz.” dedi. Yahûdî, gizlenerek mescide girdi. Bir direğin arkasına oturdu. Ebû Saîd Mîhenî sohbet esnâsında bir ara yahûdînin arkasında oturduğu direğe doğru dönerek;

“Ey yahûdî! Direğin arkasında ne kadar kendini gizlemeye çalışsan da gizlenemezsin.” dedi.

Yahûdî gayri ihtiyârî ayağa kalktı. Ebû Saîd Mîhenî’nin yanına vardı. Ebû Saîd hazretleri ona müslüman olmasını söyleyince, bu dâveti kabûl edip, müslüman oldu.

Ebû Saîd hazretleri ona;

“Şimdi ortağının yanına git. Sana müslümanlığı öğretsin. İşler vakti zamânı gelince olur. Ondan önce olmaz. Zamânı gelince müslüman olmak için malın üçte birine, yarısına ve üçte ikisini vermeye hâcet kalmaz.” buyurdu.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir