Kazık atmak : Birini kandırarak çok büyük zarara sokmak, aldatmak, bir kişinin güvenini kötüye kullanmak.
Kazık kakmak (çakmak) : 1. İyiden iyiye yerleşmek. 2. Umulduğundan çok daha fazla yaşamak, uzun ömürlü olmak.
Kazık yemek : 1. Alışverişte bilgisizliği, dikkatsizliği sebebiyle kötü malı değerinden fazlaya satın almak. 2. Güvendiği bir kimse tarafından, ansızın zarar görmek.
Kazın ayağı öyle değil : Bahsedilen o konunun bilinen tarafları dışında, daha başka taraflarının da olduğunu unutmamak gerekir. Her şey bildiğiniz gibi değil, bilmediğiniz daha başka tarafları da vardır.
Keçileri kaçırmak : Aklını neredeyse yitirecek duruma gelmek, düşünme dengesi bozulmak.
Kedi ciğere bakar gibi bakmak : İmrenerek, özenerek, istek duyarak bakmak.
Kedi gibi dört ayak üstüne düşmek : En kötü durumlardan bile zarar görmeden kurtulmak.
Kedi ile köpek gibi : Birbirleriyle sürekli kavga eden, hiç anlaşamayan kimseler için söylenir.
Kedi olalı bir fare tutmak : Kendisinden hiç beklenmediği halde, iyi bir iş yapmak.
Kefeni yırtmak : Çok ağır bir hastalık veya ölüm tehlikesi atlatmak.
Keklik gibi sekmek : Alımlı, zarif, çevik ve zıplayarak ve güzel bir şekilde yürümek.
Kelle kulak yerinde : Vücutça iyi gelişmiş, iri yarı olan, sağlıklı ve gösterişli kimse.
Kelleyyi koltuğa almak : Sonu ölümle sonuçlanabilecek bir işe çekinmeden girişmek.
Kelli felli : Kılık ve kıyafeti düzgün, yaşlıca, gösterişli, görünüşü güven veren kimse.
Kem gözle bakmak : 1 Kötü niyetle bakmak. 2. Nazar değdiren bir bakışla bakmak.
Kem küm (hık mık etmek) : 1. Cevap veremeyeceği bir soruya, bir şeyler söylemeye çalışmak, sözü doğru dürüst söyleyememek. 2. Bir işten kaçmak gayesiyle bahaneler ileri sürmeye çalışmak.
Kemerini (kemerlerini) sıkmak : Açlığa veya tutumlu davranmaya katlanmak.
Kendi ağzı ile tutulmak : Suçu, yalanı veya iddiasının yanlışlığı kendi sözüyle ortaya çıkmak.
Kendi halinde : Sessiz, kimsenin işine gücüne karışmayan, iddiasız, kendi halinde.
Kendi haline bırakmak : 1. Birisi ile ilgilenmemek. 2. Üzerinde çalışmayarak geliştirmemek veya bakımsız bırakmak, işlememek.
Kendi kendine gelin güveyi olmak : İlgilinin nasıl karşılayacağını düşünmeden, bir işi olmuş bitmiş sayarak sevinmek.
Kendi kendini ( içi içini) yemek ( yiyip bitirmek) : Bir şey istediği biçimde gelişmediğinden sürekli üzüntü duymak, kederlenmek, kendine eziyet etmek.
Kendi kuyusunu kazmak : Kendine zarar verecek davranışlarda bulunmak.
Kendi yağı ile kavrulmak : Elinde olanla yetinmek, ihtiyaçlarını kendisi karşılamak.
Kendinden geçmek : 1. Kendini kaybetmek, bayılmak, bilincini yitirmek. 2. Bir şey karşısında coşkuya kapılmak, heyecanlanmak.
Kendine gelmek : 1. Olanlardan ders alıp toparlanmak, aklı başına gelmek. 2. Ayılmak. 3. Daldığı düşünce ve hayallerden kurtulup aklı başına gelmek.
Kendini ağır (ağıra, ağırdan) satmak : Kendini naza çekmek, kendinden yapmasını istedikleri şeyi birçok ricadan sonra yapmak.
Kendini alamamak : İstemeyerek bir işi yapma durumuna girmek, kendini tutamamak.
Kendini ateşe atmak : Bile bile tehlikeli bir işe girişmek.
Kendini bırakmak : 1. Üstüne başına, kıyafetine dikkat etmemek. 2. Dayanma ve irade gücünü yitirmek.
Kendini bilmek : 1. Aklı yerinde olmak. 2. Durumuna, kişiliğine, onuruna uygun davranmak. 3. Çocukluktan çıkıp, aklı erer yaşa gelmek.
Kendini bulmak : 1. Benliğine, kişiliğine kavuşmak. 2. Hastalık, baygınlık veya korkudan sonra aklı başına gelmek. 3. Eski iyi durumuna dönmek.
Kendini dev aynasında görmek : Kendini olduğundan çok üstün görmek.
Kendini dinlemek : 1. Hastalık kuruntusu çekmek. 2. Kendi haline kalmak.
Kendini dirhem dirhem satmak : Gösteriş yapmak, gururlanmak, kasılmak, çok nazlı davranmak.
Kendini fasülye gibi nimetten saymak : Kendini herkesten üstün görmek, kendi kendine önem vermek.
Kendini kaybetmek : 1. Bilincini yitirmek, bayılmak. 2. Öfkesinden ne yaptığını bilememek.
Kene gibi yapışmak : Birinin peşine ısrarcı bir şekilde takılmak, bir konuda ısrar etmek, kişinin yakasını bırakmamak.
Kerameti kendinden bilmek : Başka etkenlerle kavuştuğu iyi bir durumu, kendi çabasının verimi ya da değerinin karşılığı saymak, gerçeği bilmezden gelmek.
Kerem gibi yanmak : Aşk ateşi ile yanmak, sevda ile yanmak.
Kerem sahibi : İyi huylu, cömert, değerli insan.