Parayı denize atmak
Parayı boşuna harcamak, israf etmek.
Para yapmak
Para kazanıp biriktirmek: ‘açıkhava’da, maksim’de verdiği temsillerle kısa zamanda ün ve para yaptı.’ -h. Taner.
Para tutmak
Para biriktirmek.
Para pul tutmamak
Hesabını bilmemek, birikim yapmamak.
Para kesmek
1) para basmak; 2) mec. çok para kazanmak: ‘büyük para kesiyor, yeni yeni bilezikler alıyor.’ -h. R. Gürpınar.
Para getirmek
Kazanç sağlamak: ‘hiç ömrümde bir saatimin bu kadar para getirdiğini bilmiyordum.’ -m. Ş. Esendal.
Para etmek
Değeri olmak.
Para çekmek
Bir yere yatırılmış paradan bir bölümünü geri almak: ‘murat bey artık açık kapatmak için bankadan para çekmiyordu.’ -t. Buğra.
On paraya on takla (taklak) atmak
Az bir miktar kazanabilmek için bile onursuzca bir sürü şey yapmak.
Kara para aklamak
Yasa dışı yollarla elde edilen parayı yasallaştırmak için yatırım yapmak.
Hükmü parasına geçmek
Para ile dilediğini yapabilme gücünü kazanmak: ‘ulan! Parama geçer hükmüm diye bağırdı. Getir diyorum iki okka ekmek.’ -ö. Seyfettin.
Eli para görmek
Eline para geçmek: ‘elli yaşlarına doğru pazarcılık yapmaya başladı; eli para gördü, yüzü güldü.’ -ü. Dökmen.
Dokuz yorgan eskitmek (paralamak)
Çok uzun yaşamak.
Dini imanı para
Tek düşüncesi para olan kimseler için kullanılan bir söz.
Denizde kum, onda para
‘parası çok kimse, zengin’ anlamında kullanılan bir söz.
Çuvalla para kazanmak
Aşırı kazanç sağlamak.
Cebi para görmek
Parası yokken para kazanmaya başlamak.
(birini) bozuk para gibi harcamak
Değerini düşürecek biçimde bir kimseden yararlanmaya kalkışmak.
Parayı denize atmak
Parayı boşuna harcamak, israf etmek.
Parayı basmak (bastırmak)
Para vermek: ‘fiyatını söylesem şaşar kalırsın ama aldırmıyorum, basıyorum parayı alıyorum.’ -m. İzgü.
(parayı) avucuna saymak
Peşin olarak ödemek.
Paraya sıkışmak
Parasız kalmak, para sıkıntısı içinde olmak.
Paraya kıymak
Gereken yerde para harcamaktan kaçınmamak.
