Erkek Neden Hanımın Sitemlerini Hoşgörmelidir

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BEYLER EŞLERİNİN SİTEMLERİNİ NİÇİN HOŞGÖRMELİ
Eşinizle ilk kavganızı hatırlıyor musunuz? Bilmiyorum ama Evlilik iki farklı insanın ortak bir yaşantıda buluşması olduğu için bu farklılıklardan anlaşmazlıkların çıkması çok doğaldır. Evliliğe giren çiftlerin pek çoğu, aslında evlilikleri boyunca ne kadar sık veya ne kadar şiddetli kavga edeceklerini önceden bilmezler. Gelin daha önce yaşanmış bir evli çiftin kısa hayatını okuyalım ve bizlere ders olsun..

Evde zaman’ zaman tartışmalar oluyor, bundan ciddi şekilde de huzursuzluk duyuyordu. Gerçi kendisi bu tartışmalarda sessiz kalmıyor, diline geleni de hanıma söylemekten çekinmiyordu. Ama yine de tatmin olmuyor, büyük bir haksızlığa uğradığını düşünüyordu.

Hatta bunun, halife Hazreti Ömer’e şikâyeti gerektirecek bir durum olduğuna da inanıyordu.

Yine bir gün aynı şekilde bir tartışmaya girince akima koyduğunu hemen tatbik etmek isteyerek doğruca halifenin evinin yolunu tuttu. Maksadı belliydi. Hanımın bu huysuzluğunu bir bir anlatacak, böylece halifeden gelen ceza tavsiyesini hem de olanca şiddetiyle evde uygulayacaktı.

İşte bunun için gelmişti halifenin kapısına kadar. Ancak o sırada garip şeyler oldu. Evden sesler geliyordu. Kulağmı ister istemez kabartınca durumu anlamakta gecikmedi. Halifenin hanımı da tıpkı kendi hanımı gibi sözler söylüyor, halifeye sitemler yağdırıyordu. Herkesin titrediği koskoca halife Hazret-i Ömer ise bunları sessizce dinliyor, yer yer cevaplar veriyor; ama asla kızmıyor, kızma gereği de duymuyordu.

Durumu anlayınca vazgeçti kendi hanımını şikâyetten. Tam geriye dönmek üzere iken, açılan kapıdan halifenin sesi duyuldu:

– Ey Allah’ın kulu, nereye gidiyorsun, ben buradayım, gel meselen ne ise sor.

– Şey., dedi. Şeyi söyleyecektim de.

– Neyi söyleyeceksen söyle, çekinme.

İster istemez açmak zorunda kaldı meselesini:

– Ben hanımımı şikâyete gelmiştim, gördüm ki senin hanımın da tıpkı benimki gibi sözler söylüyor, sitemler yağdırıyor. Sen ses çıkarmıyor, geçiştiriyorsun. Bunun için ben de vazgeçtim şikâyetten. Geri dönüyorum.

Burada hanımın hakkını açıklama gereği duyan halife, şöyle izah etti durumu:

– Bak, dedi bu hanımın bana olan iyilikleri, hizmetleri, sabır ve tahammülleri öylesine çok ki, bazen yaratılıştan gelen bu hissiliklerine karşılık verip de kızmak gelmiyor içimden.

Bundan sonrasını da şöyle sıraladı, Hazret-i Ömer:

– Benim evimi o bekliyor, o temizliyor, yemeğimi o hazırlıyor, çamaşırımı o yıkıyor, çoluk çocuğuma o bakıyor. Daha sayamayacağım nice hizmetleri ve iyilikleri bırakmıyor ki onun yaratılıştan gelen hissiliklerine kızıp da kırıcı şekilde karşılık vereyim, kusuruna bakayım, yuvamın huzurunu bozayım!

Dikkatle dinlediği bu açıklamalar şimşekler gibi çaktı beyninde. Düşünmeye başladı. Şimdi geriye iyice dönmüş, söylenerek gidiyordu evine. Kendi kendine diyordu ki:

– Ben Hazret-i Ömer’den daha büyük biri olamam. O hanımına öyle davranıyor, bana ne olmuş ki, ben almıyor, ille de karşılık verip bir geçimsizlik sebebi olarak görüyorum, yuvamın huzurunu bozuyorum? O nasıl anlayış gösteriyorsa benim de benzeri şekilde anlayış gösterip sabretmem gerek.

Daha da derinleştirmeye başladı düşüncesini:

– Demek beni doldurup kızdıran nefsimmiş, nefsime kuvvet veren şeytanımmış ki, evimde huzurumu kaçırıp yuvamı yıkma kızgınlığına itiyor beni.

Karar verdi kendi kendine:

– Ey şeytan! Bundan sonra boşuna vesvese verme bana, uymayacağım çünkü sana. Benim şaşmaz örneğim Allah’ın Rasûlünün (sav) halifesi Hazret-i Ömer olacaktır. Ben, ondan daha hiddetli ve şiddetli olabilir miyim?

Ne dersiniz muhterem beyefendiler? Siz de ondan daha hiddetli ve şiddetli olabilir misiniz?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir