Küfre Mecbur Olduğu İçin Kafir Olur Mu

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Güçlü biri tarafından tehdit ile küfre vesile olacak sözleri, mecbur kaldığı için söyleyen kimse kâfir olur mu? Güçlü biri tarafından tehdit ile küfre vesile olacak sözleri, mecbur kaldığı için söyleyen kimse kâfir olur mu?

Küfür ve dinden dönmek üzere ölüm tehdidiyle zorlanan kimse küfrü gerektiren sözü söylememek için ölüme sabrederse ulemanın icmaıyla azimet ile amel ettiğinden dolayı büyük mükâfatı vardır. Ama kalbi imâna yatkın olduğu halde tehdidin etkisi altında kalarak dinden dönmeyi ve küfrü gerektiren sözü söylerse kâfir olmaz. Ayrıca Yüce Rabbimiz Kur’anı Kerim de Nahl Suresi 106. Ayetin de buyurur ki:

Meali: Kalbi imanla dolu olduğu hâlde zorlanan kimse hariç, inandıktan sonra Allah’ı inkâr eden ve böylece göğsünü küfre açanlara Allah’tan gazap iner ve onlar için büyük bir azap vardır.

Ayet-i kerimede de belirtildiği gibi, herhangi bir kimse tarafından tehdit ile küfrü gerektiren sözleri, mecbur kaldığı için söyleyen kimse, kalbi imana yatkın olduğu halde tehdidin etkisi ile söylerse kafir olmaz.

Buna göre, bir kişinin kalbindeki imanı sapasağlam durduğu halde, hayatî bir tehlike karşısında -içten değil- yalnız diliyle sözlü olarak o inanca aykırı bir şey söylemesi onu küfre sokmaz. Çünkü iman-küfür kalbin unsurlarıdır. İçten inanan mümin olur, içten inanmayan ise kâfir olur. İçten mümin olduğu halde korkudan küfür olan sözleri kullanan kimse imandan çıkmaz. İçten inanmayan, fakat korkusundan mümin olarak kendini gösteren kimse de bununla küfürden çıkmaz, bilakis iki yüzlü münafık olur.

“İbnü Cerîr et-Taberî’nin tarif ettiği gibi, Allah’a karşı isyankâr olup zorla, zorlama ile veya gönül rızasıyla kendisine tapınılıp mabud tutulan, gerek insan, gerek şeytan, gerek put, gerek dikili taş ve gerekse diğer herhangi bir şey demektir. Bunun tefsirinde “şeytan veya sihirbaz, yahut kâhin ya da insanların ve cinlerin, inad edip büyüklük taslayanları veya Allah’a karşı mabut tanınıp buna razı olan Firavun ve Nemrud gibiler veya putlar diye çeşitli rivayetlere rastlanır.”

Peygamberin zamanında, Müseylemetü’l-Kezzâb’m casusları tarafından iki sahabî esir alınıp Müseyleme’ye götürüldüler.

Müseyleme onlardan birisine dedi ki:
— Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna inanır mısın?
— Evet.
— Ben Müseyleme’nin Allah’ın Resûlü olduğuma da inanır mısın?
— Evet.
Bunun üzerine Müseyleme onu salıverdi. Sonra İkincisine dedi ki:
— Muhammed’in Allah’ın Resûlü olduğuna inanır mısın?
— Evet.
— Ben Müseyleme’nin Allah’ın Resûlü olduğuma inanır mısın?
— Sağırım kulaklarım işitmez, dedi.
Bunun üzerine onu alıp boynundan vurdurup öldürttü. Sonra ölümden kurtulan sahabî Peygamber’e (sav) giderek:
— Helak oldum, dedi.
— Seni helâk eden nedir?
Sahâbe durumu anlattı. Bunun üzerine Resûlüllah (sav):
— “Senin arkadaşın azîmet ile amel etti, sen de şimdi içinde bulunduğun ruhsat ile amel ettin,1 buyurdu.

Sahabî de; “Senin Allah’ın Resûlü olduğuna kalben inanır ve tasdik ederim” dedi.
Ölümden başka bir şey ile tehdid edilen temse İbn Sehnûn’unIrak ehlinden nakil ettiğine göre, el ve ayak kesmek veya ölüme vesile olabilecek işkence ile tehdit edilirse yapılması caiz olmayan şeyi yapabilir ve mesul değildir.

Nehâî ve Mâlik, “zincire vurmak ve hapis ile tehdit etmek de zorlama sayılır” derler.
Bu gibi şartlar altında kalan kimse yaptığından sorumlu sayılmaz (10).
İmam Muhammed bu hususta şöyle diyor: “Bir kimse küfrü gerektiren sözü söylemediği takdirde mal v.s. gibi şeylerinin alınacağı ile tehdid edilirse kalbi imana yatkın olduğu halde küfür gerektiren sözleri söylerse küfrüyle hükmedilmez” (11).

Yine Kur’anı Kerim’de Yüce Allah Azimuşşan Zümer suresi 7 ayette buyururur ki:

Meali: Eğer inkâr ederseniz, şüphesiz ki Allah sizin iman etmenize muhtaç değildir. Ama kullarının inkâr etmesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz sizin için buna razı olur. Hiçbir günahkâr başka bir günahkârın yükünü yüklenmez. Sonra dönüşünüz ancak Rabbinizedir. O da size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilir.

(10) Kurtubî, C. 10, s. 188-189-190(10) Kurtubî, C. 10, s. 188-189-190
(11) el-Fetâva’I-Hindiyye, c. 2, s. 276

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir