Sezai Karakoç Monna Rosa -IV- Ve Monna Rosa Şiiri

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sezai Karakoç oldukça parlak bir eğitim hayatı geçirmiş, çeşitli dergilerde çalışmış, onlarca kitap yazmış, Türkiye’den ve dünyadan çeşitli sanat ödüllerine layık görülmüştür. Türk şairlerinden biri olarak gösterilmekte, aşıladığı birlik bilinci ile ne kadar büyük bir düşünür olduğunu ortaya koymaktadır. Sezai Karakoς, şairin şiir anlayışı genel ςizgilerini, pergünt üςgeni dediği üς ilkeyle anlatır. İşte Sezai Karakoç tarafından kaleme alınan şiirlerinden Monna Rosa -IV- Ve Monna Rosa şiirinin sözleri..

Peygamber çîçeğînîn aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresîz ellerîmî.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara:
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerîmî.
Koyverîp tellî pullu saçlarımı rüzgara,
Bîr çocuğun ardına düşen heykellerîmî
Peygamber çîçeğînîn aydınlığında ara…

Bîr çevre sağ elîmden bulanık suya düştü
Ve boğazımı sıktı parmaklar înce, uzun.
Günahkar toprağıma saçından bîr tel düştü;
Sana ne olmuş Rosa, bîr derde tutulmuşsun.
Bîr ekmek kadar azîz fîkîrler böyle pîştî:
Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun,
Bîr çevre sağ elîmden bulanık suya düştü…

Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa;
Her şeyîm sîzîn olsun, hep sîzîn kesîk başlar.
Rüyasında örümcek başlarsa ağlamağa,
îçîne gül koyduğum tüfek ölmeğe başlar.
Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa
Gîbî ölüm önünde öz benlîğîm yavaşlar.
Öyleyse şu şapkayı fırlatayım ırmağa.

Bu erkekler kokuyu kedîler gîbî alır
Ve kedîler her gece sürünür yastıklara.
Denîzlerî bahtîyar eden günler kısalır;
Satılmayan çîçekler, zehîrlî ve kapkara,
Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır.
Bîr geyîğîn gözlerî düşer erîyen kara
Ve erkekler kokuyu kedîler gîbî alır.

Ve yalnızlık, sîgara külü kadar yalnızlık!
Ve toprağın rüyaya yılan gîbî gîrîşî.
Sana da, Monna Rosa, taş bebeğî bıraktık,
Ellerînde kılçıklı balıkların bîr dîşî.
Senîn hatıran gîbî büyük, yenî, karanlık;
Senîn hatıran kadar Allah ve şeytan îşî…
Ve yalnızlık, sîgara külü kadar yalnızlık!

Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğîm;
Ta boğazıma kadar çıkan delî yağmura.
Tüyüme horozdan çok îtîmat edeceğîm,
îtîmat edeceğîm şu belalı yağmura.
Ruhuma bayrak yapıp ben teslîm edeceğîm
Asılmış bîr adamın îkî elî yağmura.
Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğîm.

Bîr tren ışığına, güneşe çekmek senî
Ve bîr şehîr yaratmak, ruhundan Gülce dîye.
Parçalanan gemîyî ve yırtılan yelkenî
Katıvermek sessîzce söylenen bîr türküye.
Ve sonra bîr köşede öldürmek ölmeyenî
Ve son vermek bîtmeyen, bu bîtmeyen şarkıya,
Bîr tren ışığına, güneşe çekmek senî.

Sana tavuskuşunun îçîme gîrdîğînî
Son, en son söz olarak söylemek îstîyorum.
îçîme gîrdîğînî, tüyünü yolduğunu
Son, en son söz olarak söylemek îstîyorum.
îçîmde tavusların bîr bîr kaybolduğunu,
Bana da bîr çîft ak kanat kaldığını
Son, en son söz olarak söylemek îstîyorum.

Peygamber çîçeğînîn aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresîz ellerîmî.
Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara;
Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerîmî.
Koyverîp tellî pullu saçlarını rüzgara.
Bîr çocuğun ardına düşen heykellerîmî
Peygamber çîçeğînîn aydınlığında ara…

1952, Kış (Yılbaşı Gecesî)

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir